29 Kasım 2011 tarihinde Özgür Suriye Ordusu’ndan bir heyet, Suriye Ulusal Konseyi’nden bir heyete bağlılık yemini ediyor. Teorik olarak, muhalefetin artık birer askeri ve siyasi kanadı oluşmuştu. Gerçekte ise Özgür Suriye Ordusu ve Suriye Ulusal Konseyi, NATO tarafından oluşturulmuş birer hayal ürünüydü. Her ikisi sadece paralı askerlerlerden oluşuyor, tabanda herhangi bir gerçekliğe sahip bulunmuyordu.

Cenevre Barış Konferansı’nın organizatörleri silahlı Suriye muhalefetine bir temsilci arama telaşındalar. Batılılara göre muhalefet, kendi halkına uygulanan iğrenç bir diktatörlüğe karşı çıkmaktaydı. Halbuki Suriye’yi bozguna uğratan silahlı grupların, her ne kadar öncelikli olarak Suriyeliler’den oluştuğu söylense de gerçekte, -İslami Cephe’den El-Kaide’ye kadar- yabancı savaşçılardan oluşmaktadır. Bunları bugün Cenevre’ye davet etmekle, Suriye’de hiçbir zaman bir devrim olmadığı gerçeği ve dış güçlü bir saldırganlık itiraf edilmiş olacak.

Gerçekten de, bize daha birkaç hafta önce 40.000 kişiden oluştuğu söylenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) birden ekranlardan kayboluverdi. Paralı askerlerce ana karargahları saldırıya uğrayıp cephanelikleri yağmalanınca, tarihi liderleri General Salim İdris Türkiye üzerinden kaçarak Katar’a sığındı.

Oluşumunun yıldönümü olan 29 temmuz 2011 tarihinde ÖSO kendine tek bir hedef koymuştu: Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın devrilmesi. ÖSO hiçbir zaman laik bir yönetim ya da islami bir rejim için mücadele ettiğini ifade etmedi. Hiçbir zaman yargı, eğitim, kültür, ekonomi, iş, çevre vs. konularda siyasal bir rol üstlenmedi. Asla en ufak bir siyasi program tasarımında bile bulunmadı.

Bize söylenen, Suriye Arap Ordusu’ndan kaçan askerlerden oluştukları idi. 2011’in ikinci yarısında toplam sayıları %4’ü asla aşmayan, ülke ölçeğinde ihmal edilebilecek firarlar yaşanmıştı.

Hayır, ÖSO’nun politik bir programa ihtiyacı yoktu, çünkü onların Fransız sömürgeciliğinden kalma bir bayrakları vardı. Suriye üzerindeki Fransız mandası döneminde yürürlükte olan ve sözde bağımsızlık yıllarının ilk dönemlerinde korunan Sykes-Picot-Anlaşmasını sembolize ediyordu: Suriye’nin uzuvları kesilerek, etnik ve mezhepsel devletlere bölünmüştü. Bayrak’taki üç yıldızdan biri Dürzü devletini, diğeri Alevi, bir diğeri de Hiristyan devletini simgeliyordu. Ünlü bir pembe diziden de olsa tüm Suriyeliler, Fransız işgali zamanında ki Suriyeli işbirlikçinin ofisinden bu ölümcül bayrağı tanıyorlar.

Onların ilk lideri olan Albay Riyad el-Esad tarihin çöplüğünde kayboldu. Kendisi, ismi Arapça’da farklı şekilde yazılmasına ragmen, Avrupa dillerinde Devlet Başkanı Beşşar el-Esad ile aynı telaffuz edildiği için seçilmişti. Körfez hükümdarlarınca tek fark birinci kişinin Sünni, ikincinin ise Alevi olduğu idi.

Gerçekte Özgür Suriye Ordusu bir Fransız-İngiliz yaratılmasıdır, tıpkı Libya’daki "Bengazi Devrimcileri" gibi (İngiliz işgalcilerin işbirlikçisi Kralı 1. İdris’in bayrağını "seçmiş olanlar").

NATO’nun silahlı kanadı olarak, Atlantik İttifak ülkeyi bombalayınca, Cumhurbaşkanlığı Sarayını ele geçirmeleri amaçlanmıştı. Ne var ki ÖSO, Batı ve Körfez ülkeleri Konseyi’nin peşpeşe gelen planları ve tekrarlanan yenilgileri sonucunda ileri geri sürüklenmişti. Sürgündeki siyasi konseyin silahlı kanadı olarak ikinci kez sunulduklarında otorite olarak tanınmamışlar, işverenleri Franko-İngilizlere itaat etmişlerdi. Onlar gerçekte Suriye Ulusal Konseyinin siyasi kanadını oluşturduğu, gizli servislerin silahlı kanadı idi. Sonuç itibariyle ÖSO sadece NATO’nun doğrudan yardımları, yani Türk ordusunun üslerine yerleştirilmesiyle başarı sağlayabildi.

4. Nesil-Savaş perspektifinde oluşturulan ÖSO, Nikeragua tipi ikinci Suriye savaşına adapte olamadı. İlk savaş (Şubat 2011‘deki Kahire toplantısından Haziran 2012’deki Cenevre Konferansına kadar), Suriye’nin meşruiyetini NATO’nun eline olgun bir meyve gibi düşürmeyi amaçlayan medyatik bir tasarımdı. Askeri eylemler, emirlerini doğrudan aynı ittifaktan alan farklı gruplar tarafından yürütülüyordu. Herşey tüm medya yalanlarını meşrulaştırmak ve yaygın bir isyan yanılsamasını yaratmak üzerine kurulmuştu. William Lind ve Martin Van Creveld’in teorileri uyarınca ÖSO, kendi içinde hiyerarşik bir yapıya sahip olmayan, bütün bu gruplara sadece isim veren bir etiket vazifesi görüyordu. Aksine ikinci Savaş (Paris Temmuz 2012’deki "Suriye’nin Dostları" toplantısından Cenevre-2 Ocak 2014’e kadar), ülkenin teslimiyetine kadar "kanamayı" amaçlayan bir yıpratma savaşıdır. Kendi rolünü tam oynayabilmesi için ÖSO, hiyerarşi ve disiplinli gerçek bir orduya dönüşmesi gerekirdi ki, bunu hiçbir zaman başaramadı.

Türkiye-İran yakınlaşması sonrası, kendi sonunun geldiğini hisseden ÖSO, Cenevre-2’ye olası katılımını oldukça realite dışı koşullara bağlayarak duyurmuştu. Ama artık çok geç olmuştu. Ücretleri Suudi Arabistan tarafından karşılanan paralı askerler NATO’nun hayali kurgusu ile yüzyüze kalmıştı. Herkes artık çıplak gerçeği görebilirdi: Suriye’de hiçbir zaman devrim olmamıştı.

Çeviri
Ayhan Aslan