İtalya Savunma Bakanı Roberta Pionetti “gerektiğinde bir yerleri bombalamak artık tabu olmamalı” şeklinde açıklama yaptı [1]. Böylece, İtalya ve Avrupa’da öteden beri var ola gelen savaş tabusu, artık tabu olmaktan çıktı. Aynı şekilde, Nazizm de artık tabu değil

İtalya’da yayın yapan bir Internet Sitesi olan ANSA’nın kamuoyuna sunduğu bir röportaj belgesine göre (4 Kasım 2015), aralarında İtalya’nın da olduğu Avrupa ülkelerinin yarısından ve ABD’den, Ukrayna aşırı milliyetçi sağ kanadı Pravy Sektor ve aleni olarak Nazi işaretleri taşıyan Azov Battalion (Ukrayna Ulusal Koruma Ordusu) saflarında yer alıp, savaşmak üzere, onlarca “profesyonel savaşçı” Kiev’e gönderiliyor.

Neo-Nazi Battaillon militanları, İngiltere ve ABD’li uzmanlar tarafından eğitim verilen Muhafız Birliği bünyesinde faaliyet gösteriyorlar. Bu çerçevede, Donbass’ta (Doğu Ukrayna) Ukraynalı Ruslarla savaşmak amacıyla gönderilmek üzere eğitim gören ve silahlanan, yabancı ülkelerden gelen, unsurlar da bulunuyor. Bu savaşçıların ülkelerine dönüşünde, “Dünya’da geçerli bir pasaport şeklinde düzenlenen, Ukrayna makamlarınca verilen bir pasaport” kendilerine veriliyor. Manzara gayet açık.

ABD komutanlığında faaliyet gösteren NATO kapsamına alınan Kiev Ukrayna’sı, Avrupa coğrafyası kalbinde yeniden hortlama olanağı bulan Nazizm’in mabetti haline geldi. Kiev rejimi, yalnızca Komünist Parti faaliyetlerini değil, düşüncesinin icra edilmesi durumu suç delili olarak kabul edilen komünizmi de yasa dışı olarak ilan etti. Kiev rejimi eliyle Ukrayna ülkesi, Avrupa’dan ve diğer ülkelerden gelen savaşçı unsurlar arasından NATO tarafından en iyileri ayıklanan, eğitilen ve silahlandırılan Nazilerin istihdam merkezi haline dönüştürüldü.

Bu savaşçılar/Naziler, Donbass’ta yürütülen askeri faaliyetler kapsamında gerçek anlamda bir eğitim programından geçtikten sonra, her yerde geçerli bir pasaport şeklinde düzenlenen Ukrayna Pasaportu kendilerine verilerek, İtalya da dâhil, ülkelerine gönderiliyorlar. Tam da bu aşamadan sonra, aralarında en yetenekli olarak görülenler, gerekli görülmesi halinde, yeni “Maidan protesto gösterilerini” ve belki de daha şiddetli olanlarını Avrupa ülkelerinde tezgâhlamak üzere, adeta hazır kıta görev bekleyen Gladyo örgütüne dâhil oluyorlar.

Bütün bu faaliyetler Avrupa ülkeleri hükümetlerinin suç ortaklığıyla gerçekleşir. Bu senaryoyu “komplocu” olarak telaki edenlere, “No Guerra No NATO» Komitesi tarafından 26 Ekim 2015’te İtalya’da düzenlenen Uluslararası Konferans sırasında müdahil olan Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Ferdinando Imposimato’unu açıklamalarına bakmalarını öneririz. Başkan Ferdinando, “Piazza Fontana, Capaci ve Via d’Amelio’da meydana gelen katliam olayları üzerinde yaptığım incelemeden sonra, kullanılan patlayıcıların NATO üslerinden geldiğini tespit ettim” şeklinde bir açıklama yaptı. Anlaşılan, düzenlenen suikast olaylarından önce, bu “kara terörizm faaliyetlerinde bulunan unsurlarının, mafya teşkilatı üyelerinin, NATO askeri personellerinin, İtalyan işbirlikçi siyasi adamlarının ve Farmason teşkilatı üyelerinin bir araya geldikleri yereler bu üslerdir. Ve bu tarz işlere 60’lı yılların başından itibaren, kesintisiz olarak, devam ediliyor” [2].

Avrupa ve aynı zamanda İtalya solu cephesinde NATO tabusu, düşünülenin tam aksine, hâkim olmaya hala da devam ediyor. İtalya’da, parlamentoda bulunan muhalefet partilerinin hiç birisinin parti programında NATO’dan ayrılmak gibi bir madde bulunmuyor. Yunanistan’da SYRIZA koalisyonu, Aleksi Çipras’ın başında bulunduğu hükümetin Savunma Bakanlığı görevini verdiği, sağ parti ANEL’in kurucusu Panos Kammenos’un Temmuz ayında taraf olmasıyla daha da güçlenen “İsrail ile askeri işbirliğine son verme” hedefinden vaz geçme durumunda olduğu gibi, daha önce programa alınan, “Yunanistan topraklarında faaliyet gösteren yabancı üslerin kapatılması ve Yunanistan’ın NATO’dan çıkması” maddesini iptal etti.

Aynı şey İspanya’da da söz konusu; parti programında İspanya’nın NATO’dan çıkma konusunda referanduma gitme maddesi bulunan PODEMOS bu idealine, ‘20 Aralık’ta yapılacak seçimlere yönelik bir programla, “İspanya ve Avrupa’nın NATO bünyesinde daha büyük bir otonomiye kavuşması” hedefiyle yeni bir boyut kazandırdı. İspanya’nın en büyük şehri Sevilla’nın PODEMOS yöneticisi ve adayı Sergio Pascual, İspanya’da faaliyet gösteren ABD üsleri konusunda “ülkemizin imzaladığı bütün anlaşmalara son virgülüne kadar riayet edeceğiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Yine, PODEMOS’un geleceğe yönelik Savunma Bakanı adayı, General Julio Rodriguez “NATO gereklidir” diye bir beyanda bulundu. Eski Genel Kurmay Başkanı General Rodriguez’in, İspanya’nın NATO bünyesindeki misyon şefi olarak görev yaptığı dönemde, Libya’nın bombardımana tutulduğu 2011’de NATO’nun gerekli olduğu gibi.

Çeviri
Nizamettin Karabenk
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)

[1« Roberta Pinotti : bombarder n’est pas un tabou », par Manlio Dinucci, Tommaso di Francesco, Traduction Marie-Ange Patrizio, Il Manifesto (Italie), Réseau Voltaire, 10 novembre 2015.

[2« La guerre secrète en Italie », par Daniele Ganser, Réseau Voltaire, 6 février 2010.