NATO’ya üye ülkelerde “Fransa’nın 11 Eylülü” olarak kabul edilen olayları anısına bayraklar yarıya çekilirken, ABD Başkanı Obama medya organlarına şöyle bir açıklamada bulundu: “Sorumlu olanlarla ilgili ciddi bilgileri sizinle paylaşıyoruz”…

Daha fazla beklemeye ihtiyaç yok, her şey gayet açık.

Çok sayıda masum insanın kurban gittiği bu katliam, önceden tasarlanmış stratejiye göre meydana gelen bir patlama olup, jeopolitik parça tesirli özelliği olan bir seri bombanın infilak etmesiyle yaşandı. ABD yönetimi, SSCB karşısında Dünya’ya hâkim olma savaşını kazandıktan sonra, uygulamaya koyduğu stratejiden bu yana, doğal zenginlik kaynaklarının elde edilmesi halinde küresel bir güç olmasına yetecek, Batı Avrupa, Doğu Asya, eski Sovyetler Birliği etki alanı coğrafyası ve Güney Batı Asya toprakları dâhilin de hiçbir bölgede, “rakip herhangi bir devlet gücünün” hâkim olması ihtimali önüne geçmek amacıyla “güç dayatmak suretiyle, kapsamı ve etki alanı her yöne yaygın – politik, ekonomik, askeri – “küresel” güce sahip yegâne devlet olarak kendi kendisini ilan etti.

ABD yönetimi, bu amaç doğrultusunda, Avrupalı güçler; NATO güçleri ile mutabakata varmak suretiyle, 1991’den beri kendisine has bir stratejiye yön tayin etti. ABD, bu tarihten beri, yürüttüğü (örtülü veya açık) savaş politikasıyla, uygulamaya koyduğu küresel hâkimiyet planı önünde engel teşkil ettiğini düşündüğü devletleri – Yugoslavya, Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Ukrayna ve diğer devletleri – (İran’ın hedefte olduğu anlaşılıyor), birer birer parçaladı veya yıktı. Milyonlarca insanı kurban alarak ezip geçen bu savaşlar, her tarafta görülen umutsuz büyük kitleleri yarattı. Bu umutsuz kalabalıkların yaşadıkları hayal kırıklığı ve isyan duyguları, bir yandan, gerçek bir direniş hareketine dönüşürken, diğer yandan da, bu kitleler arasında bazı insanlar, ABD/NATO’nun izlediği stratejiye uygun olarak görev yapmak üzere “cihat” savaşçısı olarak devşirilmek suretiyle CIA ve (Fransa’da dâhil) diğer büyük güçlerin gizli servisleri tarafından istismar edilme durumuyla karşı karşıya kaldılar.

Bu yöntemle, NATO’nun saldırısı döneminde Libya devlet çarkı altına mayın koymak ve daha sonra aynı operasyonları Irak ve Suriye’de de yürütmek amacıyla seferber edilen, genel de kendi aralarında rekabet halinde olan İslamcı gruplardan oluşan gölge bir ordu kuruldu. Başta Fransa olmak üzere, aralarında ABD müttefiki bazı devletlerin bulunduğu, Suudi Arabistan ve monarşik diğer ülkelerden milyarlarca dolar tahsisat ve silah yardımı alan yabancı istihbarat örgütleri elemanlarının bünyesinde faaliyet gösterdiği IŞİD/İslam devleti örgütü böyle yaratıldı. Bu strateji zaten yeni de değil: CIA teşkilatı 35 yıl kadar önce, SSCB yönetimini Afganistan tuzağına çekmek amacıyla, sayıları 40’tan fazla ülkelerden toplamak marifetiyle, on binlerce mücahidini devşirme stratejisini izledi. Mücahit grupları arasında, daha sonra, ABD’nin “bir numaralı düşmanı” olarak sunulan organizasyon El-Kaide örgütü kurucusu, varlıklı bir şahsiyet, Suudi Hüsame bin Ladin 4000 adamıyla birlikte Afganistan’a çıkarma yaptı. Washington yönetimi devam edene süreçte, istihdam ettiği bu büyülü çırağı terbiye edemedi ve harekete geçen güçlerini kontrol etmekte yetersiz kaldı. Ancak, bu büyülü çırak El-Kaide örgütü, icra ettiği faaliyetlerle, ABD’nin yönetimince hedef seçilen devletlerde yıkım yaratarak, antik dönemden beri uygulana gelen “böl ve yönet” metodu kuralarına göre hâkimiyet kurmak üzere, hedef olarak belirlenen ülke yönetimleri bünyesinde kargaşa ve parçalanma yaratılacak şekilde, söz konusu hedef ülkenin toplumsal katmanları arasında kaotik reaksiyonlara yol açan stratejinin ana motor işlevini görüyor.

Batı cenahına bir darbe indirmek üzere organize edilmiş bir güç marifetiyle yerine getirilmek üzere Paris’te düzenlenen bu terörist saldırı, Rusya yönetiminin, ABD/NATO güçlerinin Suriye devletini yıkma planını bloke eden, NATO güçlerinin askeri olarak Batıya doğru yayılmasına karşı önlem alacağını ilan eden ve Rusya’nın Suriye’de askeri müdahalesinin olduğu bir dönemde mükemmel bir fırsat olarak görüldüğü bir zamanda meydana geldi. Bu saldırıyla, NATO üyesi Avrupa ülkeleri yönetimleri bünyesinde, ABD yönetimi tarafında uygulamaya konulması istenen askeri harcamaların artırılması da dâhil, Avrupa ülkelerinde NATO faaliyetleri çerçevesinde askeri gücün teşekküllünde artış olmasına zemin hazırlayacak şekilde, Avrupa başkentlerinde kuşatma politikası uygulamasına gidilmesine “meşruiyet” yaratılmış ve ABD güçleri komutasında olası başka savaşların olmasının da yolu açılmış oldu.

New York Times gazetesinde çıkan bir habere göre, Suriye’de İslam devleti örgütüne karşı şimdiye kadar tek tük saldırı düzenleyen Fransa güçleri, Pazar günü akşamı, ABD tarafında nokta istihbaratı olarak verilen İslam devleti/IŞİD örgütü hedeflerini vurmak suretiyle, Suriye ülkesinin bir şehri, Rakka’ya daha agresif misilleme hava saldırılarında bulundu. ABD’li bazı subaylardan alınan bilgilere göre Fransa’nın hava saldırısı düzenlediği yerler arasında Suriye vatandaşına hizmet veren bazı sağlık kuruluşları ve bir de Müze binası bulunuyor.

Çeviri
Nizamettin Karabenk
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)