Batı basını çoğuldur ama çoğulcu değildir: Bütün büyük gazeteler 20 Ağustos’ta aynı fotoğrafı « manşetten » verdi.

Bütün savaşlarda olduğu gibi, Suriye’ye karşı yürütülen savaş da bir propaganda çığına neden oluyor. Ve çocuk argümanı hala geçerliliğini koruyor.

Savaşın başlangıcında Katar, Cumhuriyetin kamu çıkarına hizmet etmek yerine halkı küçümsediğini göstermek istiyordu. Dolayısıyla da petrol diktatörlüğü, kendisine ait El Cezire televizyon kanalında, polis tarafından işkence edilen Deraa çocukları efsanesini yayınladı. Rakibinin vahşetini ortaya serebilmek için Katar, çocukların tırnaklarının söküldüğünü belirtmişti. Tabii ki, yoğun araştırmalarına karşın, hiçbir gazeteci bu çocukların izini bulamadı. BBC bunlardan iki tanesiyle yapılan bir röportajı yayınladı ama çocukların tırnakları yerindeydi.

Efsaneyi teyit etmek mümkün olamayınca Katar, « rejimin » polisi tarafından işkence gören ve hadım edilen Hamza Ali-Katip adlı (13 yaşında) bir çocuğa ait yeni bir hikaye daha uydurdu. Bu kez durumu kanıtlayan bir görüntüye sahiptik. Herkes cinsiyetsiz bir bedenin söz konusu olduğunu görebiliyordu. Heyhat! Yapılan otopsi sonucunda bedenin iyi korunamadığı, çürüdüğü ve şiştiği ortaya çıktı. Şişen karnı, çocuğun hala yerinde olan cinsel organını gizliyordu.

Bu dergide, Sir Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes’ın bir Alman casusunu yakalayışını kurguluyor. Yazar, Savaş Propaganda Bürosu adına çalışıyordu.

2013 yılı sonunda İngilizler savaş propagandasını yürütme görevini üstlendiler. Bu konuda çok uzun süreli bir deneyime sahipler ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Savaş Propagandası Bürosu ile modern propagandayı icat ettiklerine inanılmaktadır. Kullandıkları yöntemlerin özelliklerinden biri de, estetik eleştirel düşünceyi etkisizleştirdiği için her zaman sanatçılardan yararlanmış olmalarıdır. 1914’te, hayali suçları düşman Alman’a yükleyen metinler yayınlamaları için o dönemin büyük yazarlarını –Arthur Conan Doyle, HG Wells ya da Rudyard Kipling gibi- maaşa bağlarlar. Ardından, yazarların ürettiği hayali haberleri yayınlamaları için büyük gazete patronlarını satın alırlar.

ABD’liler 1917’de, Kamu Enformasyon Komitesi ile İngiliz yöntemini yeniden ele alırlar. Ünlü gazeteci Walter Lippmann ve modern reklamcılığın mucidi Edward Bernays’in (Sigmund Freud’un yeğeni) yardımıyla özellikle ikna mekanizmaları üzerinde yoğunlaşırlar.

2014 başında, İngiliz MI6, en « ılımlısı »ndan en « köktenci »sine silahlı grupların muhteşem logolarını borçlu olduğumuz, Innovative Communications & Strategies (InCoStrat) [Yenilikçi İletişim ve Stratejiler] şirketini kurdu. Washington ve İstanbul’da büroları bulunan bu şirket, Avrupalıları 1 milyon sığınmacı kabul etmeye ikna etmek için yürütülen kampanyayı örgütledi. Bir Türk plajında boğulan Aylan Kurdi adlı çocuğun fotoğrafını gerçekleştirdi ve bu fotoğrafın iki gün içerisinde, bütün NATO ve Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerindeki başlıca Atlantikçi gazetelerde « manşetten » yayınlanmasını sağladı.

Savaştan önce, her yıl Türk plajlarına yüzlerce boğulmuş insan cesedi vuruyordu ama bundan kimse bahsetmiyordu. Ve özellikle de sadece skandal avcısı gazeteler cesetleri yayınlıyordu. Ama bu fotoğraf o kadar iyi meydana getirilmişti ki…

Bir bedenin deniz tarafından dalgalara dik olarak kıyıya taşınmasının imkansız olduğunu fark ettiğim gibi, fotoğrafı çeken kişi, birkaç denemeden sonra, fotoğrafı daha iyi çekebilmek için kadavranın yerini değiştirdiğini anlatır.

Halep’in doğusunda Ümran Dakneş (5 yaşında) adlı çocuğun fotoğrafının yanı sıra bir video görüntüsü de mevcuttur. Her iki araç aynı zamanda hem yazılı basını, hem de televizyonu etkileme imkanı vermektedir. Sahne öylesine dramatiktir ki bir bayan CNN spikeri görüntüleri izlerken gözyaşlarını tutamamıştır. Tabii ki iyice düşündüğümüzde, çocuğa ilk müdahaleyi ilk yardım görevlilerinin değil ama onu objektifin karşısına yerleştiren figüranların (« White Helmets ») yaptığını gözlemleriz.

İngiliz sahne koyucularının tek derdi çocuklardan sadece kendileri için gerekli görüntüyü almaktır. Associated Press’e göre, söz konusu fotoğraf, video görüntülerinde de karşımıza çıkan Mahmut Raslan tarafından çekilmiştir. Oysa Facebook hesabına göre bu adam Harekat Nur el-Din el-Zenki (kendilerine tanksavar BGM-71 TOW füzeleri tedarik eden CİA tarafından desteklenen) üyesidir. Yine kendine ait Facebook hesabında yer alan bir video görüntüsünün de teyit ettiği gibi, bu şahıs, 19 Temmuz 2016’da, Abdullah Tayser El İsa (12 yaşında) adlı bir Filistinli çocuğun bizzat boğazını kesmiştir.

Avrupa yasaları, reklamlar içerisinde çocukların rolünü çok sıkı bir biçimde sınırlandırmaktadır. Gördüğümüz kadarıyla bu yasalar savaş propagandası alanında pek uygulanmıyor.

Çeviri
Osman Soysal