9 Eylül tarihli Rusya-ABD mutabakatı ve bunun ardından Güvenlik Konseyinde yaşanan tartışmalar birçok varsayımın doğrulanması imkanı sunuyor.

 ABD’nin bugün Suriye’de izlediği strateji « İpek Yolu »nu kesmeye yöneliktir. Çin, uzun yıllar süren hazırlıklar sonrasında Mayıs 2013’te Başkan Xi Jinping’i iktidara getirerek, bu tarihi iletişim ekseninin onarımı konusunu başlıca amacı edindi. Öte yandan, Çin dünyanın en büyük üretici ülkesi haline gelince, Başkan Xi bu yolu, Sibirya’dan ve Orta Avrupa’dan geçerek Avrupa Birliği’ne uzanan « yeni bir İpek Yolu » ile ikilemeyi öngördü.

Mantıksal olarak değerlendirildiğinde, ABD bugün biri Levant bölgesinde, diğeri ise Ukrayna’da olmak üzere iki ayrı vekalet savaşı yürütüyor. Suriye’de ve Donbass’ta kaos ortamının tesisi, Leo Strauss’un utanmaz teorilerini memnun etmeyi değil ama özellikle iki yol güzergahını kesmeyi hedefliyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Rusya’yı Suriye’de bir insani yardım konvoyunu bombalamakla suçlayan ABD heyetini desteklemek üzere Güvenlik Konseyi toplantısına katıldı.

 Bunun dışında, Rusya-ABD mutabakatı, ABD’nin « ılımlı » savaşçılarla « aşırı »ları birbirinden ayırmasını; ardından da bu « ılımlı »ların iki büyük güçle ve Suriye Arap Ordusuyla birlikte « aşırı »ların etkisiz hale getirilmesi sürecine katılmasını ve bunun sonucunda, « aşırı»lara karşı verilen nihai savaşa katılan « ılımlı »ların temsilcilerinin de katılımıyla, Beşar Esat’ın başkanlığında Şam’da bir ulusal birlik hükümeti kurulmasını öngörüyordu.

Oysa bu yönde hiçbir adım atılmadı. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin taahhüdünün iyi niyetli bir dilekten öteye geçmediği ortaya çıktı. Washington, « ılımlı » rolünü oynayacak savaşçı bulamadı. Aslında bütün « ılımlı »lar « aşırı »dırlar. Dolayısıyla da kendi çelişkilerinden kurtulmak için yakılan insani yardım konvoyu fırsatına sarılmaları –hatta bunu organize etmeleri- gerekti. Başkan Obama’nın, kendilerine zulmeden bir rejimle savaşan Suriyelileri desteklediğine ilişkin söylemi gerçekle örtüşmüyor. 2013 yılında Devlet Başkanı Vladimir Putin, Özgür Suriye Ordusunun yamyamlarını « ılımlı » olarak kabul eden Batılılarla alay ederken haklıydı.

 Son olarak da bu mutabakat, Rusya’nın hedefinin kendisine Kafkasya’da saldırmak için burada hazırlık yapan cihatçıları ortadan kaldırmak olduğunu ortaya koyuyor. Mutabık kalınan çözüm Moskova için idealdi: Suriyeli müttefikinin çektiği acılara son veriyor, Çinli müttefiki için bir iletişim yolu açıyor ve uluslararası cihatçılığın sona ereceği konusunda kendisine güvence veriyordu. Ancak bunun aksine Moskova, Afganistan savaşından beri, cihatçılığın kendisine karşı yönelen bir ABD silahı olduğu ve Washington’un bunu bırakmak niyetinde olmadığını görmüş oldu. Tabi ki yeni cihatçılar bunun bilincinde değiller, ama 38 yıldan beri ABD yardımıyla savaşanlar Pentagon’un yedek güçleri olduklarını inkar edemezler.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
El-Vatan (Suriye)