Şayrat bombalandığında bunun basit bir pandomimden ibaret olduğu ve Dışişleri Bakanının bu saldırıyı Avrupalı müttefikler üzerinde baskı kurmak ve Birleşik Krallık gibi bu savaşın gerçek organizatörlerini ortaya çıkmaya zorlamak için kullandığı gözleminde bulunmuştum. Bu arada bugün bu konu hakkında biraz daha bilgi sahibiyiz.

Aynı zamanda hem ülkesindeki egemen sınıfına, hem de ABD derin devletinin muhalefetiyla baş etmek zorunda kalan Başkan Trump, bu saldırıyı Beyaz Saray’ın « güvenilirliğini onarmak » için kullandı.

Başkan Obama 2013 yazında Suriye’yi Guta’da kimyasal silah kullanmakla ve böylece « kırmızı çizgi »yi aşmakla suçlamıştı. Oysa bu olaydan herhangi bir sonuca varamamış ve hiçbir şey yapmamak için Kongre’nin ardına sığınmıştı. 2003 yılındaki savaş ilanıyla (« Syrian Accountability Act ») hiçbir şekilde parlamentonun onayına ihtiyaç duymadan Suriye’yi bombalama imkanına sahip olduğu hesaba katıldığında, güçsüzlüğü daha da belirginleşmektedir.

Donald Trump, bu kez kendi adına Suriye’yi Han Şeyhun’da kimyasal silah kullanmakla suçlayarak ve vakit kaybetmeden bu ülkeyi bombalayarak, öncelinde eksik olan « güvenilirliği » ortaya koymuş oldu.

Ne Guta’da, ne de Han Şeyhun’da Suriye’nin suçlu olmadığını gayet iyi bilen Trump, saldırıdan önce üssü tahliye edebilmesi Suriye Arap Ordusu’nu önceden haberdar etmek için gerekeni yaptı.

Sonrasında, ABD derin devletinin en azından sözcülerinden biri olan Senatör John McCain ile müzakereler başlattı. Tartışmalara, bir İsrail temsilcisi, Senatör Lindsey Graham da eşlik etti.

Avrupalılar, Donald Trump’ın BM üyesi bir devletin başkanlık koltuğuna oturmak için « savaş senyörü » şeklinde davrandığını öğrendiklerinde doğal olarak şaşıracaklardır. Derin devletin öncelikli olarak askerlerden oluştuğu ve sivillerin aksesuardan ibaret olduğu ABD’nin kendine özel bağlamını akıldan çıkarmamak gerekir.

Aldığımız bilgilere göre Başkan Trump, NATO’nun ve sivil kanadı Avrupa Birliği’nin dağıtılması sürecinden vazgeçmeyi –şimdilik- kabul etmiş görünüyor. Bu karar Washington’un Rusya’yı başlıca düşmanı olarak kabul etmeye –ya da öyleymiş gibi göstermeye- devam etmesini gerektiriyor. Öte yandan ABD derin devleti ise cihatçıları desteklemekten ve İngilizlerin « Arap Baharları » planını sürdürmekten vazgeçmeyi kabul etmiş görünüyor.

Bu mutabakatı pekiştirmek için iki neo-kon şahsiyetin Trump yönetimine girmesi ve burada Avrupa politikasını yönetmeleri bekleniyor:

McCain Institute (Arizona Eyalet Üniversitesi) Müdürü Kurt Volker, Dışişleri Bakanlığında Avrasya bürosu müdürü olarak atanacaktır. Eski bir askeri yargıç olan Volker, Gürcistan savaşı sırasında (Ağustos 2008) Başkan Bush Jr’in NATO daimi büyükelçisi idi.

McCain’in Senato Silahlı Kuvvetler Komisyonundaki yardımcılarından biri olan Tom Goffus ise, Savunma Bakanı’nın Avrupa ve NATO’dan sorumlu yardımcısı olarak atanacaktır. Goffus, daha önce Hillary Clinton’un yanında ve Ulusal Güvenlik Konseyinde benzer görevler üstlenmiş olan bir Hava Kuvvetleri subayıdır.

Suriye ile ilgili olarak ise, eğer iki taraf da bu mutabakatı kabul ettiyse, ABD’nin müttefikleriyle birlikte (Almanya, Suudi Arabistan, Fransa, Türkiye v.s.) Birleşik Krallık ve İsrail’in girişimiyle Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı yürüttüğü savaşın sonu anlamına gelmelidir. 2012’de 130 devlet ve uluslararası örgütü bir araya getiren sözüm ona « Suriye’nin Dostları »nın sayısı gittikçe azalıyor. Bugün sayıları 10’u geçmiyor.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
El-Vatan (Suriye)