Soğuk Savaş sırasında, Molla Mustafa Barzani (Mesud Barzani’nin Babası) Washington ve İran Şahı’na yaklaştı. MOSSAD’ın subayı oldu. Fotoğrafta İsrail’de Abba Eban (Dışişleri Bakanı) ve General Meir Amit (MOSSAD Başkanı) ile birlikte görülüyor.

Bu makale Ortadoğu’da Washington’un kitlesel istikrarsızlaştırma silahı Kürtler, yazan Sarah Abed, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı, 8 Eylül 2017 makalesinin devamıdır.

Kürtlerin İsrail ile olan bağları

Kürt-İsrail ilişkileri anlamlı bir şekilde zamanla olgunlaştı. İsrail, en az 60’lı yıllardan beri Kürtlere bölümler halinde bir güvenlik yardımı ve askeri eğitim sağladı. Bu özellikle Saddam’ın dikkatini dağıtmaya yaradı –İsrail, Arap komşularının koalisyonuna karşı iki savaş yürütürken onu meşgul ederek-, ama yaşadıkları zorlukların karşılıklı olarak anlayışla karşılanması aynı zamanda İsrail-Kürt yakınlığını besledi. Her şey bu güvenlikçi operasyonun bugün de devam ettiğini ortaya koymaktadır. İsrail’in düşük fiyatlı Kürt petrolünü alması sadece ekonomik ilişkilerin pekiştirildiğini değil ama Erbil’e ve dönüşüm içerisinde olan bir bölgede Kürtlerin stratejik bahsinin bedeli olan sıkıntılı bütçesine uzatılan eli de gösteriyor.

Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin yakınlarda yaptığı bir araştırmada [1], genetik olarak Yahudilere en yakın halkın Kürtler olabileceği belirtiliyor.

Kürtler Suriye’nin başlıca düşmanıyla –İsrail- ittifak halindedirler ve bunun sonucunda, Büyük İsrail özlemi Kürtlerin « Kürdistan » projeleriyle hemen hemen mükemmel bir şekilde uyuşmaktadır [2]. Oded Yinon’un « Büyük İsrail » tasarısına göre, komşu ülkelerin daha iyi bölünebilmesi ve böylece genişletilmiş bir tahakküm planına hizmet edebilmesi için Kürtlerin kullanılması zorunludur [3]. Kürtlerin bu ittifakı özerk bir Kürdistan’ın kurulmasına yönelik yüce amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda tam da bir ek adım olarak değerlendirerek, bu ittifakı küçümsediklerini görmek çok ilginçtir.

Bölgede yer alan belli başlı tüm Kürt siyasi gruplarının İsrail ile uzun zamandan beri bağları vardır. Bütün bunlar Araplara, Türkmenlere ve Süryanilere karşı yürütülen ciddi etnik şiddetle bağlantılıdır. Türkiye’deki PKK’dan Suriye’deki PYD ve YPG’ye, İran’daki ünlü PJAK’a, Irak’ın Kuzeyinde Barzani-Talabani mafya rejimine (KBY –Kürdistan Bölgesel Yönetimi /Peşmerge) kadar bu böyledir. Böylece Erbil’in Bağdat’taki Irak Hükümetini zayıflatmak için IŞİD’e (İslam Emirliği ya da İslam Devleti) silah tedarik etmesi gerçeği karşısında şaşırmamalıyız [4]. Ve Erbil’in Tel Aviv’in Irak’taki Truva atından ibaret olduğunu öğrendiğimizde strateji daha da anlaşılır hale geliyor.

İsrail, daha IŞİD ile silahlı çatışmaya girmeden önce KBY’ye açıkça silah ve askeri eğitim sağladı [5]. Ekonomik strateji açısından İsrail, Bağdat yasal takibata gitme tehdidinde bulunduğu için başka hiçbir ülke bunu yapmak istemezken, 2015 yılında Kürt petrolünü satın alarak KBY’ye yaşamsal bir destek sundu. Hatta KBY’nin Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Havrami, gizlilik kaygısıyla çoğu zaman petrolün İsrail tarafından piyasaya sürüldüğünü söyleyerek bu bağlantıyı tanımış oldu.

Ocak 2012’de Fransız gazetesi Le Figaro İsrailli gizli ajanların Irak’ın Kürt bölgesindeki gizli kamplarda İranlı muhalifleri devşirdiğini ve eğittiğini belirtti [6]. İsrail Kürtlerin safında yer alarak İran, Irak ve Suriye’de göz ve kulaklar kazanmış oluyor. Bir yıl sonra, Washington Post Türkiye’nin İran gizli servislerine, aralarında Türkiye’de MOSSAD üyeleriyle buluştukları tespit edilen ve Kürt oldukları belirlenen on kişinin de yer aldığı, İran’daki bir İsrailli casusluk şebekesinin faaliyetlerini ifşa ediyordu [7]. İsrail ve Türkiye’ye karşı bu istikrarsız durum bugün de devam etmektedir.

Batılı eski militanlar Kürt davasını benimsiyorlar

Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve Suriyeli türevi YPG, Marksizmi, feminizmi, Leninizmi ve Kürt milliyetçiliğini bir ideolojik arapsaçı gibi birbirine karıştıran sekter radikal hareketlerdir. Üyelerini devşirirken bu düşünce tarzlarını temel alan bir propagandayı yaygın bir şekilde kullanmaktadırlar. PKK lideri Abdullah Öcalan, « demokratik Konfederalizm » adını verdiği felsefesini yaratırken Amerikalı anarşist Murray Bookchin’den esinlendi.

PKK’nin türevi YPG, Suriye’deki SDG’nin nüvesini oluşturmaktadır. Batı’nın siyasi desteğiyle birlikte SDG, kimisi saflarında çarpışmak üzere kendi ülkelerindeki konforu terk eden Batılı eski militanlar arasında popülarite kazandı ve dikkat çekici sayıda destek topladı. En etkin pazarlama araçlarından biri de gerilla yüzü olarak genç ve çekici savaşçı kadınları kullanmak oldu. PKK, IŞİD’e karşı verdiği savaşta medyaları davalarını karanlıktan çıkarmak ve ün kazanmak için bir pazarlama aracı olarak kullandığı « özgürlük savaşçısı » genç kadınların görüntülerine boğdu.

Kürt şarkıcı Helly Luv ile Suriye’deki Kürt kadın savaşçılar üzerine BBC’de yayınlanan röportajı izleyiniz.

Ama bu röportajda hareketin adam kaçırma ve cinayetleri –uyuşturucu ticaretine bulaşmasından hiç söz etmiyoruz- nasıl gerçekleştirdiğine yer verilmiyor.

Kürt aileleri PKK’nın çocukları kaçırmaya son vermesini istiyor. Bu iş 23 Nisan 2011’de, Türkiye’nin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 91ncisinin kutladığı gün başladı. Türkiye’nin Batısındaki çocuklar tatil gününü kutlarken, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ülkenin Doğusunda Diyarbakır’a bağlı Lice ilçesinde 14 ila 16 yaşlarında 25 öğrenciyi kaçırdı.

Her ne kadar PKK son altı ay içerisinde 330’dan fazla çocuğu kaçırmış olsa da, Borcum Ailesi, PKK’ya meydan okumak ve çocuklarının iade edilmesini sağlamak üzere bir protesto eylemini başlatmak için kent merkezinde Belediye önüne çadır kuran ilk aile oldu. Sinan, 4 Mayıs’ta ailesine iade edildi. El Monitor bu olayı çok ayrıntılı bir şekilde başından beri haberleştirdi [8].

Bebyin Somuk’un makalesinde anlattığı gibi PKK ve PYD Türkiye ve Suriye’de hala çocukları kaçırmaya devam etmektedir [9]. Somuk şöyle anlatıyor: « Kebab and Camel için anlattığım gibi PKK çocuk askerler kullanarak savaş suçu işlemektedir. Dün teslim olan PKK militanlarının bazıları çocuk yaştaydı. Fotoğrafta çocukların 16 yaşından büyük olmadıkları açıkça anlaşılıyor. Türk Ordusu, Nusaybin’de teslim olan 25 militana ait bir video görüntüsü yayınladı [10] ».

SouthFront, Türk askerlerini öldüren PKK’lı kadın savaşçıların sözlerini yayınladı [11]: « Kürdistan İşçi Partisi (PKK) kadın savaşçılar komutanlığı, PKK’lı kadın savaşçıların 2016 yılında toplam 160 Türk askerini öldürdüklerini anlattıkları bir açıklamayı yayınladı. Açıklamaya göre PKK’lı kadın savaşçılar komutanlığı 2016 yılında Türk hükümet güçlerine karşı 115 operasyon yürüttü. Grup aynı zamanda gelecek yıl özgür bir yaşam uğruna mücadeleyi zafere kadar sürdürme yemini etti. »

PKK aynı şekilde haklarını koruduğunu iddia ettiği Kürtleri de öldürmektedir [12]. « PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık, Fırat Haber Ajansına (ANF) verdiği bir mülakatta ‘Savaşımız daha önce olduğu gibi dağlarla sınırlı kalmayacak. Dağ, ova ya da şehir arasında herhangi bir ayrım gözetmeksizin her yere yayılacaktır. Metropollere dağılacaktır’ dedi. Bayık teröristi yaptığı açıklamada PKK’nın artık gittikçe daha çok sivilleri hedef alacağını ve her zamankinden daha çok sivil bölgeleri vuracağını duyuruyordu. Ve şu anda yaşanan da tam olarak budur. Fethullah Gülen’in terörist cemaati FETÖ’nün demokratik olarak seçilmiş hükümeti devirmek için başarısız darbe girişimini gerçekleştirdiği 15 Temmuz 2016’den beri, PKK 21 sivilin ölümüne ve 319 kişinin –çoğu Kürt yurttaşı olan- yaralanmasına yol açan bir düzine terörist saldırı düzenledi. »

Washington Institute’e göre « 18 Kasım 2009’da FBI Başkanı Robert Mueller, Kongra Gel ismiyle de bilinen Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) yönelik Türk-ABD çabalarını ele almak üzere üst düzey Türk yetkililerle görüştü. Toplantı sonrasında Ankara’daki ABD Büyükelçiliğinin basın duyurusunda, ABD’li yetkililerin ‘Türkiye’nin terörist örgüt PKK’ya karşı çabalarını kararlı bir şekilde desteklediğini ve her iki ülkenin uluslararası terörizm ve organize suçlarla mücadelede birlikte çalışmaya ve uzun bir geçmişe dayanan ortak tarihine öncelik verdiğinin altı çizildi ».

Bu tartışmalar tam da uygun bir zamana denk düşmektedir. Ankara’nın yakın zamanda Kürt sorununa bir çözüm bulmaya yönelik önerisine –« demokratik açılım » adı verilen öneri- rağmen, diğer birçok terörist örgüt gibi PKK da uluslararası uyuşturucu piyasasına girmiştir. Ekim 2009’da ABD Hazine Bakanlığı PKK/Kongra Gel’in önde gelen üç liderini yabancı uyuşturucu madde kaçakçıları listesine eklemiştir. PKK, Kolombiya Devrimci Silahlı Birlikler (FARC) ile birlikte, ABD hükümetinin aynı zamanda hem terörist örgüt, hem de önde gelen yabancı uyuşturucu kaçakçısı olarak gösterdiği dünyadaki nadir örgütlerden biridir [13].

Ayrıntılı raporuna dipnotlardan ulaşabileceğiniz [14] International Strategic Research Organization’a göre uyuşturucu ticareti PKK’nin başlıca finans kaynağıdır.

IŞİD’e karşı kazandığı aşırı medyatikleştirilmiş zaferleri, onların bir radikal militan örgütten, güçlü olduğunu iddia eden bir bölgesel aktöre terfi etmelerine yardımcı olmuştur. Gerçekten de Suriye’de IŞİD’e karşı verdikleri mücadelede başarılı oldular mı? Evet –ama Suriye Arap Ordusu daha etkin olduğu dönemde, PKK’nın elde ettiği övgülerin ve minnettarlığın en küçük bir zerresini dahi alamamıştır.

Emekli ABD askeri Pato Rincon, Suriye’de YPG’nin eğitim dönemini yakın zamanlarda kaleme aldı [15]. Her ne kadar başlangıçta bağımsızlık istekleriyle ilgili olsa da, kısa sürede söz konusu grubun bir başka yüzüne de tanık oldu:

« Her ne kadar doğrudan Sovyetler Birliği kökenli olsalar da, Marksizm’e yaklaşımları, enternasyonalist öncellerine göre çok daha milliyetçi eğilimlidir. Katıldığım eğitim kampında, sık sık özgür ve özerk bir ülke haklarından söz ediyorlardı ki bunu desteklememem için hiçbir neden yoktu. Öte yandan, çevrelerindeki tüm Arap, Türk ya da Acem kültürünün Kürt kültürünün ürünü olduğunu iddia ettiklerinde gülünçleşiyorlardı. Kürtlerin uğrunda mücadele verdikleri özerkliğe hiçbir zaman sahip olamadıkları gerçeği karşısında bu biraz garip gelebilir. Enternasyonalist maskelerinin ardında milliyetçilik içerisinde boğulduklarını fark etmek zor olmadı. Sadece Marksizmi ele alış tarzları saçma değildi, feminizme bakış açıları çok daha feciydi. »

Böylesi tanıklıklar geleneksel medyalarda yer almayacaktır çünkü buradaki söylemleri Kürtlerin ve onları destekleyenlerin yaymaya çalıştıkları konulara değinmemektedir.

Joe Robinson, YPG’ye verilen Batılı desteğe bir başka örnektir. Eski asker ve İngiliz vatandaşı olarak, Suriye’de örgüt saflarında 5 ay çarpıştıktan sonra Birleşik Krallık’a yakın zamanda geri dönmüş [16], döner dönmez, Greater Manchester polisi tarafından terörist eylem şüphesiyle yakalanarak tutuklanmıştır. 18 yaşında İngiliz Ordusuna katılmış ve 2012 yılında Lancaster Dükünün Alayı ile birlikte Afganistan’da görev yapmıştır.

Duruşmaya çıkmaması yüzünden hakkında tutuklama kararı çıkarıldığından Birleşik Krallık’tan ayrılmıştır. Robinson aşağıdaki fotoğrafta Suriye’de YPG militanlarıyla birlikte görülmektedir.

Robinson fotoğrafın en solunda, YPG’li yoldaşları bir IŞİD bayrağı tutarken elinde silahla birlikte görülmektedir. Duvardaki yazı, İsrail, Kürtler ve ABD hakkında bize çok şeyler anlatmaktadır.

SDG, IŞİD ile birlikte yürüyor

En belirgin çelişki SDG’li Kürtlerin, yürüttükleri IŞİD karşıtı harekatın resmi adı olan Mutlak Kararlılık Operasyonuna ABD ile birlikte katılmalarıdır. Ama aynı zamanda Kürt silahlı birimlerini de bünyesinde barındıran ABD önderliğindeki koalisyon, Suriye’deki Rus kuvvetlerinin Komutanı Sergey Surovikin’e göre « onları öldürmek yerine, İslam Devleti terörist grubu militanlarının Rakka’yı terk etmesine izin vermektedir ».

Surovikin şu açıklamayı yapmaktadır: « Yüzlerce ve binlerce Suriyeli sivili öldürmekten suçlu teröristleri ortadan kaldırmak yerine, ABD ve Suriye Demokratik Güçleri önderliğindeki koalisyon, ellerinde tuttukları mevzileri çarpışmadan terk eden ve Suriye Hükümeti güçlerinin etkin olduğu bölgelere giden IŞİD yöneticileriyle işbirliği içerisindedir. » [17]

Arapça Sputnik, SDG’nin neden El Nusra Cephesi ve Suriye’de yürüttükleri operasyonun gerçek amacı ile karşılaştırılabileceğini anlatan Suriye’deki silahlı gruplar konusunda bir Suriyeli uzman olan Hüsma Şaib ile görüşme imkanı bulmuştur [18].

« Suriye’de bu güçleri, her türlü yasal temelin dışında hareket eden yasadışı askeri oluşumlar olarak kabul ediyoruz. El Nusra Cephesi ve IŞİD’in terörist birimleri gibidirler. Suriye Demokratik Güçleri faaliyetlerini Suriye Ordusuyla eşgüdüm içerisinde yürütmemektedir. Biz onları terörist olarak kabul ediyoruz » diyor Şaib Sputnik’e.

SDG’nin omurgasını, Mart 2016’da « Rojava » ya da « Batı Kürdistan » adını verdikleri « federalleşmeyi » tek tarafı olarak ilan eden YPG’nin Kürt milisleri oluşturuyor [19].

SDG önderleri, eğer kurtarmayı başarırlarsa çoğunluğu Arap olan Rakka kentini ilhak etmeyi deneyeceklerini duyurmuştur.

Kürtler, yakında ele geçirilmesi beklenen kentin tek taraflı olarak ilan ettikleri « federasyona » ilhak edilmesinin yolunu açmak için Rakka’daki Araplara karşı bir kitlesel etnik temizlik yürütmektedirler [20].

Suriye Arap Ordusu güçlerine yönelik düşmanlık

18 Haziran 2017’de, ABD’ye ait bir avcı uçağı, Tabka kenti yakınlarında Suriye’ye ait bir Su-22 avcı bombardıman uçağını düşürdü. Sputnik News’e göre ABD önderliğindeki koalisyon söz konusu uçağın SDG saflarını bombaladığını açıklayarak, koalisyonun Suriye uçağını « koalisyona üye kuvvetlerin ortak öz savunması» kapsamında vurduğunu sözlerine ekledi [21].

Öte yandan, Suriye Arap Ordusu aslında SDG’ye değil ama IŞİD’e saldırdığını vurguladı. Suriye Arap Ordusu (SAO) düşürülen uçağın pilotunu almak için bir kurtarma birimi gönderdi. Al Masdar News (AMN) söz konusu birimin SDG’nin sert direnişiyle karşılaştığını anlatıyor ki bu da iki taraf arasındaki ilişkilerin ciddi oranda sertleştiğinin bir göstergesidir [22].

Suriye Ordusunun genel komutanlığı için bu aleni saldırı, ABD’nin, müttefikleriyle birlikte Suriye’nin her yerinde meşru terörizmle mücadele hakkını kullanan Suriye Arap Ordusunun –faal olan tek güç- yeteneklerini kısıtlamayı hedefleyen terörizm lehindeki asıl pozisyonunu hiçbir şüpheye yer bırakmadan teyit etmektedir [23].

Komutanlık yaptığı açıklamada « Saldırı ABD ile IŞİD arasındaki eşgüdümünü ve terörizmi gözetip denetleyen ve bu yolla bölgede ABD/Siyonist projesini uygulamak isteyen ABD’nin kötü niyetini ortaya koymakta » da demektedir.

Böylesi bir saldırının Suriye Arap Ordusunun, IŞİD ve El Nusra Cephesi terörist örgütlerine karşı mücadelesini sürdürme ve Suriye topraklarında güvenlik ve istikrarı yeniden sağlama kararlılığını etkilemeyeceğini sözlerine ekliyor.

Aynı haftanın başında Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov Sputnik’e ABD’nin SAO’nun uçaklarını vurmasının teröristlerin işine yaradığını söyledi. « Bu saldırılarla birlikte [ABD güçlerinin Suriye Arap Ordusunun uçak ve insansız hava araçlarına yönelik olarak gerçekleştirilen], Suriye topraklarında faaliyet gösteren teröristlerle açık bir işbirliğiyle karşı karşıyayız ».

CIA, Suriye’deki Kürtleri silahlandırdı

ABD önderliğindeki koalisyon, Suriye’de IŞİD’i yenmeyi denerken SDG ile birlikte çalıştığını birçok fırsatta açıkladı. Öte yandan, birçok kez ABD tarafından yürütülen hava saldırılarının Suriyeli sivilleri, askerleri ve altyapıları hedef aldığı tespit edildi. Önlenebilir olan bu ölümcül hatalar ABD önderliğindeki koalisyonun Suriye’deki varlığının sivil halk üzerinde nasıl zararlı etkileri olduğunu ortaya koymaktadır. 26 Haziran 2017’de SDG Halep’teki 1 milyon sivilin su tedarikini kesti. Bazı kaynaklar bunun kasıtlı olarak saldırgan bir tavır olduğunu açıklarken, bazıları siviller üzerinde korkunç sonuçlar doğurabilecek böylesi bir tercihin nedenlerini anlayamadıklarını söylüyorlar.

5 Temmuz 2017’de 21st Century Wire, ABD’nin Suriye’de büyük bir askeri varlık oluşturma çabalarını rapor etti [24]. Bir üst düzey SDG yetkilisi « terörizme karşı mücadele kapsamında savaşçılarımız tarafından IŞİD’ten kurtarılan bölgelerde ABD askeri üsler kurmaktadır » açıklamasını yaptı.

21st Century Wire’e göre, « ABD’nin Suriye’deki askeri tesislerinin sayısı güncel bilgilere göre 8 ve hatta bir başka askeri analiste göre ise 9’a yaklaşıyor. » [25]

Suriye Hükümeti Kürt ayrılıkçıları en az IŞİD ve ülkedeki diğer terörist gruplar kadar tehlikeli olarak değerlendiriyor. Ülkeyi istikrarsızlaştırma planları, özellikle de Batı onlara şimdi artık bir moral destek, silah, eğitim, mali yardım, silahlı araçlar ve hatta hava desteği sağladığı için en az IŞİD’inki kadar tehlikelidir [26]. ABD Savunma Bakanı James Mattis, Haziran ayı sonunda, « çatışmalar sırasında onarmak üzere onları topluyoruz [silahları]. Bazı şeylere ihtiyaçları kalmadığında, bunların yerine ihtiyaçları olan şeyleri koyacağız » açıklamasını yapıyor.

Kürtler Almanya’nın IŞİD’e karşı mücadele için verdiği silahları satıyor

Alman NDR ve WDR radyo kanallarına bağlı gazeteciler, Kuzey Irak’ın Erbil ve Süleymaniye kentlerinde, üzerilerinde Bundeswehr –Alman Ordusu- anlamında « BW » harfleri bulunan G3 tüfeği ve bir P1 tabancası buldular.

Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Erbil’de Irak Kürdistanı Başkanı Mesud Barzani ile yaptığı görüşmede, Irak’ın Kuzeyindeki Kürtlere yönelik Alman askeri desteği sözü verdi.

Anlaşıldığı kadarıyla silahlar Alman Hükümetinin Irak’ın Kuzeyindeki özerk Kürt Hükümetine verdiği stoktan geliyordu [27]. Bu silahlar IŞİD’e karşı mücadelede kullanılmak üzere verilmişti. Birçok sol parti ve Yeşiller üyesi uzun zamandan beri parlamentoda peşmergelere gönderilen silahların kötü niyetli kişilerin eline geçebileceğinden duydukları endişeyi dile getirmişlerdi.

Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı mücadelede yardımcı olmak üzere ABD önderliğindeki ittifak kurulduğundan beri, ABD tarafından sağlanan silahların müttefik olmayan milislerin ve hatta IŞİD’in eline geçtiğine ilişkin birçok güvenilir rapor bulunmaktadır [28].

ABD, 10 Ekim 2015’te Suriye Demokratik Güçlerini oluşturmak üzere Kürtleri silahlandırdı ve o zamandan beri çabalarını destekledi. ABD’nin Suriye’nin içerisinde IŞİD’le mücadele eden ama herkes tarafından El Kaide ile bağlantılı olduğu kabul edilen Özgür Suriye Ordusu kadar aşırılık yanlısı olmayan bir grubu finanse etmesi gerekiyordu. ABD, Suriye’deki varlığının başlıca nedeninin IŞİD’le mücadele etmek olduğunu açıkladı ama sahadaki eylemleri başka bir şey gösteriyor. Gerçek görevleri, gelecekteki pazarlıklarda değişim malzemesi olarak kullanılabilecek toprakları kurtarmak için SDG üzerinden Kürtlere ve diğer silahlı muhalif güçlere destek vererek ülkeyi istikrarsızlaştırmaktır.

Ron Paul Kürtleri silahlandırmanın neden tehlikeli bir düşünce olduğunu açıklıyor.

Washington, otuz yıldan beri Türkiye’yi dehşete boğan YPG’nin yasadışı PKK terörist örgütünün bir uzantısı olduğuna ilişkin Ankara’nın sunduğu somut kanıtları ısrarla reddetti [29]. ABD Savunma Bakanı James Mattis, Türk mevkidaşı Fikri Işık’a ABD’nin YPG’ye teslim ettiği silahları IŞİD’in bozguna uğratılması sonrasında kısa sürede geri alacağı sözünü içeren bir mektup gönderdi [30].

ABD Savunma Bakanlığı aynı zamanda Türkiye’ye YPG’ye dağıtılan askeri malzeme ve ekipmanların ayrıntılı bir listesini de verecektir ki bu da ABD’nin iki taraflı ilişkilerinde bir şeffaflık taahhüdünde bulunmayı istediğini ima etmektedir. Bu şekilde ABD’nin aldığına inandıkları ya da inanmadıkları, ciddi sonuçlara yol açan bir karardan geri adım atma kapısını açık bırakmak istemektedirler. Eğer hala gerçek anlaşılmadıysa, Kürtler silahları geri iade etmeyi reddettiklerinde ya da bunları satmaya karar verdiklerinde mutlaka anlaşılacaktır. Washington bu durumda daha da kızgın bir Türkiye ile baş etmek zorunda kalacaktır [31].

Kürtler neden IŞİD’e katılıyor?

Bir yıldan uzun bir süredir Kürt güçleri IŞİD’in kanlı saldırılarına karşı kendilerini savunmak üzere bir araya gelmişlerdir. Peki, IŞİD Halifelik adına kendi öz ailelerine karşı savaşmak üzere nasıl yüzlerce genç Kürt’ü devşirmeyi başarabilmiştir?

Peşmergeler adına IŞİD’e karşı çarpışırken ölen Kürt Kayhan Borhan’ın yaslı annesi « Halepçe’de oğulları İslam Devleti (IŞİD) saflarında olan kalbi kırık Kürt aileleri var, ama hiçbir zaman onların cenazelerine gitmeyeceğim » diyor. Ölümüne yol açan kişilerin Kürt olma olasılığı yüksek olduğundan ailesi derin bir üzüntü içerisindedir.

Kayhan’ın kardeşi « kardeşi IŞİD için savaşırken ölen bir dostum var » diyor. « Onun ölümüne hiçbir zaman üzülmedim ve arkadaşım utancından benimle göz göze gelmekten bile kaçınıyor ». Bu tanıklık birçok Kürt’ün aşırılıkçılığının nereye vardığını ortaya koyuyor. Kürt gizli servislerine yönelik duyulan memnuniyetsizlik, Asayiş birliklerinin Müslümanlara yönelik baskısı ve iç taleplerin, Hattap el-Kürdi ve Selahattin Tugayı tarafından yürütülen propagandanın kullanımı yoluyla IŞİD tarafından beceriyle sömürüldüğünü göstermektedir [32].

Kürtleri Halifeliğe katılmaya ikna etme konusunda en etkili seslerden biri olan Hattap « Allahın izniyle, Halifeliğin tohumlarını topraklarımızın geneline ekeceğiz » diyor. Nisan 2015’te Hattap’ın öldüğünün açıklanması sonrasında bile, aynı söylemi izleyecek yeni bir Kürt imamıyla Kürtlerin IŞİD’e katılması tehdidinin azaldığını görmemiz düşük olasılıktır.

Kürtler İran’ı istikrarsızlaştırmak için kullanılmaktadır

Wikileaks tarafından 2010 yılında ortaya çıkarılan belgeler İsrail MOSSAD’ının Başkanı Meir Dagan’ın İran Hükümetini devirmek için Kürtleri ve etnik azınlıkları kullanma isteğini gösteriyor [33]. İstihbarat örgütü Başkanı bir ABD’li yetkiliye, İsrail casusluk servisinin, bugünkü Irak’a benzer, Kürtlerin kendi özerk hükümetlerine sahip olduğu zayıf ve parçalanmış bir İran yaratma niyeti olduğunu söylüyordu.

Irak’ın kuzeyinde üslenen bir Kürt milliyetçisi grubu olan Partiya Jiyana Azad a Kurdistane (PJAK), İran’ın Kürdistan eyaletinde (Doğu Kürdistan) ve Kürtlerin yaşadıkları topraklarda İran güvenlik güçlerine karşı saldırılar düzenledi. PJAK üyelerinin yarısı kadındır. PJAK saflarında yaklaşık olarak 3 000 silahlı militan savaşmaktadır. Bir anlaşmazlığın ortasında bulunan ve Batı tarafından piyon olarak kullanılan Kürtler için bir başka örnek oluşturmaktadırlar.

PJAK, PKK ile yakın bir bağ içerisindedir. İran çoğu zaman PJAK’ı ve İran’daki diğer milliyetçi Kürt gruplarını İsrail tarafından desteklenmekle suçladı. Gazeteci Seymour Hersh de ABD’nin PJAK’ı ve İran’daki diğer muhalif grupları desteklediğini belirtti. Öte yandan ABD de, İsrail de PJAK’ı desteklediklerini yalanladılar. Dolayısıyla ABD Hazinesi geçen yıl PJAK’ı terörist örgüt olarak nitelendirdi.

Hersh’in 2004 yılında farkına vardığı gibi: « İsraillilerin Kürdistan’daki Talabani ve Barzani aşiretleri eskiye dayanan bağları vardır ve çok sayıda Kürt bu ilişkileri koruyarak İsrail’e göç etmiştir. Ancak yılın sonuna doğru [2004] tam olarak ne zaman olduğunu söyleyemeyeceğim yaklaşık altı ya da sekiz ay öncesinde İsrail eğitimli Kürt komandolarıyla birlikte çalışmaya başladı. Gözle görülür bir şekilde İsraillilerin Kürtlere öncelik vermesiyle birlikte bakış açısına göre elit birlikler komutanlığına bağlı bazı birimler, anti-terör ya da terör birimleri bunların eğitimini üstlendi. » [34]

Sözde Kürt « özgürlük savaşçıları » kim olursa olsun, Suriye’nin istikrarsızlaşmasında çıkarı olan tüm gruplarla neden dolap çevirmek istiyor? SDG, Suriye savaşı sırasında kışkırtıcı bir şekilde ve son yıllarda kamuoyunun gözünde büyük emeklerle kendilerine verdikleri « devrimci » görüntüsüyle açıkça çelişecek şekilde, terörist gruplarla birlikte hareket etti.

Irak, Suriye, Türkiye ve İran, ABD/NATO çifti tarafından Ortadoğu’da dikte edilen yeni bir toplum mühendisliği deneyimiyle ABD tarafından sınırlarının ve egemenliklerinin bölünmesi düşüncesine karşı çıkmayı sürdürmektedirler.

Tarihi coğrafyayı yeniden yazma girişimleri

Tahmini olarak 30 milyon Kürt’ten oluşan bir halk, özellikle bugünkü İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin dağlık bölgelerinde yaşamaktadır. Yeryüzünde bir egemen devlete sahip olmayan en büyük göçebe halkını oluşturmaktadırlar. Kürtlerin tek bir parça oluşturduğu söylenemez ve grup kimlikleri ve siyasi çıkarları çoğu zaman birleştirici bir ulusal uyrukluğun önüne geçmektedir.

Bazı Kürtler, özellikle de İstanbul, Şam ve Tahran gibi kentsel merkezlere göç etmiş olanlar, entegre ve asimile olmuş durumdayken, ata topraklarından kalanlar spesifik olarak Kürt kimliklerine yönelik yoğun duygularını muhafaza etmişlerdir. İki milyon kişi olarak tahmin edilen Kürt diasporası, sadece Almanya’da bir milyon kişi olmak üzere özellikle Avrupa’da yoğunlaşmaktadır. Göçmen başıboşluğu içerisindeki bu gruplar tarihin hiçbir anında kendilerine ait bir ülkede yaşamamışlar ama her zaman kendilerini kabul eden ve barınma olanağı sunan daha büyük bir ülke ya da imparatorluğun üyesi olmuşlardır.

Yaşanan olaylara ilişkin Kürtlerin yorumu tarihçilerin birçoğu tarafından savunulan söylemle belirgin bir şekilde çelişmektedir. Bu da Kürtlerle diğer ülkelerin yurttaşları arasında daima bir uyuşmazlık konusu olmuştur.

Örneğin Kürtler tüm tarihleri boyunca fethedilmiş ve işgal edilmiş olduklarını iddia etmektedirler. İşte söylemleriyle uyuşan tarihi yeni yazma girişimlerine bir örnek: « Kürt bölgesi birçok işgale ve fethe tanık olmuştur: Doğu’dan Antik Persler, Batı’dan Büyük İskender, 7nci yüzyılda Güneyden gelen Müslüman Araplar, 11nci yüzyılda Doğu’dan gelen Selçuklu Türkler, 12nci yüzyılda Doğu’dan gelen Moğollar, Doğu’dan Ortaçağ Persleri ve 16ncı yüzyılda Kuzeyden gelen Osmanlı Türkleri ve daha da yakın zamanda da 2003’te Irak’ın işgaliyle ABD’liler. » [35]

(devam edecek)

Çeviri
Osman Soysal

[1Study Finds Close Genetic Connection Between Jews, Kurds”, Tamara Traubman, Haaretz, November 21, 2001.

[2A Strategy for Israel in the Nineteen Eighties (The "Yinon Plan")”, by Oded Yinon, Translation Israel Shahak, Kivunim (Israel), Voltaire Network, 1 February 1982.

[4PKK’nin IŞİD’in saldırısı ve « Kürdistan »’ın kuruluşu hakkında ifşaatları”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı, 8 Temmuz 2014. “Why Have the Kurds Supplied ISIS With Weapons?”, Michael Rubin, Newsweek, April 26, 2016.

[5Israel and the Kurds: Love by Proxy”, Ofra Bengio, The American Interest, March 18, 2016.

[7Turkey blows Israel’s cover for Iranian spy ring”, David Ignatius, The Washington Post, October 16, 2013.

[8PKK risks peace process with kidnappings”, “PKK kidnappings backfire among Turkey’s Kurds”, Tulin Daloglu, Al-Monitor, April 28 & May 8, 2014.

[12PKK killing Kurds under the guise of protecting their rights”, Mustafa Kirikçioğlu, Daily Sabah, August 30, 2016.

[13Contending with the PKK’s Narco-Terrorism”, Benjamin Freedman & Matthew Levitt ”, The Washington Institute, December 8, 2009.

[14Drug Smuggling as Main Source of PKK Terrorism”, Sedat Laçine, International Strategic Research Organization, February 12, 2008.

[15The Warped Marxist-Feminist Ideology of the Kurdish YPG”, Pato Ricon, Bombs and dollars, May 9, 2017.

[16Ex-soldier has spent five months fighting ISIS while on the run from British police”, Joseph Curtis, Daily Mail, November 26, 2015.

[19Syria: Is the Race for Raqqa Over?”, Andrew Korybko, Sputnik, June 10, 2017.

[20The Kurds Are Ethnically Cleansing Arabs From Raqqa, And The World Is Silent”, Andrew Korybko, Global Village Space, June 15, 2017.

[24US Expands Military Footprint in Syria to EIGHT Bases, ‘Modifies’ Kobani Air Base”, Vanessa Beeley, 21st Century Wire, July 5, 2017. “Suriye’nin kuzeyindeki ABD ve Fransız işgali”, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 21 Temmuz 2017.

[25US Strengthens Presence in Northern Syria”, Sputnik, Juky 4, 2017.

[27Steinmeier promises Kurds more military support to fight ’IS’”, Deutsche Press Agentur, December 8, 2015.

[28Armed with U.S. weapons, infamous militia beating ISIS”, Holly Williams, CBS News, February 2, 2015. “ISIS: We have our hands on weapons, ammo air-dropped by U.S.”, CBS News, October 21, 2014.

[29U.S. ’in Bed with Terrorists’ If It Arms Syria’s Kurds: Turkey”, Callum Paton, Newsweek, May 10, 2017.

[32Inside the Surreal World of the Daesh Propaganda Machine”, Sarah Abed, The Rabbit Hole, May 29, 2017.

[33Wikileaks: Israeli Mossad wanted to use Kurds against Iran”, Wladimir van Wilgenburg, Ekurd Daily, December 3, 2010.

[34Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, Seymour Hersh, Democracy Now, June 22, 2004.

[35Kurdish History”, The Kurdish Project, consulted June 2017.