Temsilci (Demokrat) Eliot Engels ve Senatör (Cumhuriyetçi) James Risch. Her ikisi de saygıdeğer meclislerinin Dışişleri Komisyon Başkanı seçildiler.

Washington’da, Jackonsoncularla (Donald Trumop’ın ekibi tarafından temsil edilen) Emperyalistleri (yani geleneksel siyaset sınıfı) karşı karşıya getiren bilek güreşinin, 116ncı Kongreyi sadece başkanı hedef almaya değil ama aynı zamanda dış politika alanında çok daha büyük bir yol oynamaya itmesi bekleniyor.

Bu Kongre, Senato Dışişleri Komisyonu başkanlığına James Risch’i (Cumhuriyetçi, İdaho) ve bu komisyonun Temsilciler Meclisindeki eşdeğerinin başkanlığına da Eliot Engels’i (Demokrat, New York) seçti. Her iki siyasetçi, Pentagon’a ve İsrail’e yılmaz destekleri ve Suriye’ye yönelik kinleri dışında, hiçbir konu üzerinde mutabık değillerdir.

James Risch geleneksel bir Cumhuriyetçi iken, Eliot Engels Fransasızların New York’lu « bobo » (Burjuva-bohem) olarak adlandırabileceği birisidir. Birbiriyle uyumsuz siyasi tavırları, bölgesindeki tüm etnik cemaatleri memnun etmektedir. Özellikle de, Suriye’ye karşı savaş ilanı anlamına gelen, Syria Accountability and Lebanese Sovereignty Restoration Act tasarısını sunan odur.

Risch ve Engels 3 Ocak 2019’da, Kongrenin yeni çalışma dönemi açılır açılmaz ve komisyon başkanlığına seçilmelerinden dahi önce, her ikisi de kendi saygıdeğer meclislerinde, Suriye’nin yeniden inşasını engellemeyi hedefleyen daha önce benzeri görülmemiş bir paragraf içeren bir yasa tasarısı (S.1 ve H.R. 31) sunmuşlardır. İki siyasetçi Caesar Raporunda yer alan fotoğrafların, cihatçılara (« ılımlı muhalif » olarak adlandırılan) değil, « Beşar rejimi » (yani Suriye Arap Cumhuriyeti) tarafından katledilen kişilere ait olduğunu kabul ediyor gibi yapmaktadır. Dolayısıyla da, asıl işkencecilere karşı « işkenceci » olmakla niteledikleri Suriye halkını destekleyenlere yaptırım uygulamak niyetindedirler [1].

Böylece, Jeffrey Feltman’ın, ABD’nin Lübnan Büyükelçisi iken uygulamaya koyduğu stratejiyi sürdürmektedirler. Feltman o dönem, 2005’te, kendisi ve sahte tanıklara göre, Refik Hariri’yi öldürmekten suçlu olarak gördükleri Devlet Başkanı Beşar Esad’ı yargılamak üzere bir « Özel Mahkeme » kurmuştu. Dünün « katili », bugünün « işkencecisi » olmuştur.

Bu yasa tasarılarının, retorik gerekçelerin ötesinde, ABD hukukunda, aynı Jeffrey Feltman’ın BM’nin siyasi işler dairesini yönetirken belirlediği stratejiyi uyguladıkları kimsenin gözünden kaçmamaktadır. Hillary Clinton’un bu eski yardımcısı Ekim 2017’de yazılan bir gizli notta [2], tüm Birleşmiş Milletler kurumlarına Suriyeli sivillere ancak acil durumlarda ve kısa vadeli olarak yardım etmeleri talimatını veriyordu. Ülkenin yeniden inşasına yönelik, orta ve uzun vadeli her türlü yardımın yapılmasını yasaklıyordu. Yetkilerini fazlasıyla aşarak yönelttiği bu talimatlar, Güvenlik Konseyi dahil, örgütün üye devletlerinin bilgisi dışında alınmıştı. Belgenin varlığı, yazıldığı tarihten on ay sonra, 20 Ağustos 2018’de, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından ortaya çıkarılmıştı [3].

Bu strateji, Suriye’ye karşı savaşın 7 yılı süresince Başkan Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un amaçladığıyla aynı şeyi, bu kez Rusya sahada olduğu için askeri değil, ama mali yoldan hedeflemektedir. Yine hala hedef, ne Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi (bu sadece Suudi Arabistan’ın savaş hedefiydi), ne de Suriye Arap Cumhuriyetinin yıkılması (bu sadece eski sömürgeci güçlerin hedefiydi) değil, ama Rumsfeld-Cebrowski doktrinine uygun olarak Suriye devletinin uç noktada zayıflatılmasıdır.

Senatör James Risch ve Temsilci Eliot Engels’in Suriye’ye yönelik olarak hazırladığı şey, daha şimdiden Avrupa Birliği tarafından yürürlüğe sokulmuştur ki bu da bu siyasetin, ABD parlamenterleri tarafından tasarlanmadığına ilişkin bir ek işarettir. Avrupa Birliği’nin Dışişleri Bakanları Konseyi 21 Ocak 2019’da, Şam’ın banliyösünde inşa edilmesi planlanan yeni bir yerleşim olan Mariota City projesinden sorumlu kişi ve şirketlere yaptırım uygulama kararı almıştır [4]. Bu kişilerden hiçbirinin, çatışmalarla ve hatta işkence suçlamalarıyla yakından ya da uzaktan hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bunların hepsi yeniden inşayla ilgili örnek bir projede görev alan sivillerdir.

Pentagon ve Hazine

ABD Hazinesi, 2001’den beri Pentagon’la eşgüdüm içerisinde çalışan bir siyasi güç haline dönüşmüştür. Bu kurum özellikle, uluslararası kontratların bir bölümünün dolar cinsinden gerçekleştirildiği gerekçesiyle, ABD yasalarını ülke toprakları dışında uygulama hakkı veren bir kazai içtihat oluşturarak şaşırtıcı yetkilere sahip olmuştur. Bu bir yasa değil ama ABD mahkemelerince kabul edilen bir yorumdur. Eşzamanlı olarak Hazine, bugüne kadar kimsenin ulaşamadığı süreler için, kişi, şirket ve devletlere yaptırım imkanı veren mali araçlar geliştirmiştir. En çarpıcı örnek, 2005 yılından beri İran’a karşı artarak dayatılan yaptırımlardır.

Hazine, iletişiminin aksine, bir devlete yaptırım uygulayarak, onu ya da yöneticilerini mahkum etmemekte, ama halkını Batıyla olan tüm ekonomik temaslardan mahrum bırakmaktadır. Çelişkili bir şekilde, bu yaptırımların kurbanları, ABD’nin müttefiklerinin yardımıyla bunları delmeyi öğrenmiştir. İran örneğinde, Birleşik Arap Emirlikleri ve özellikle de Dubai Limanı, yasak ticaretin aklanma organları haline gelmişlerdir. Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, ülkesinin ticaretini gizlemek için dünyada binlerce aracı oluşturmayı başarmıştı. Bunlar, ardılı Hasan Ruhani tarafından kapatılmış, ardından da ABD’nin 5+1 mutabakatından ve yaptırımların yeniden uygulanmasından sonra yaşanan felaket üzerine yeniden açılmışlardı. Söz konusu yaptırımlar, Yemen’de Hutsilere uygulanan ve ölümcül bir açlığa neden olanlar gibi çok acımasızca olabilmektedirler.

Bu siyasi yaptırımların, çoğunlukla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce alınanlarla hiçbir ilgisinin olmadığını ve bu nedenle uluslararası hukuka göre gayrimeşru olduklarını anımsatmamız gerekir. Bunlar, Ortaçağ’daki kuşatmalarla karşılaştırılabilecek savaş eylemleridir [5]. Bugün ABD Hazinesi, Belarus, Burundi, Kuzey Kore, Küba, İran, Libya, Nikaragua, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Rusya, Sudan, Suriye, Venezüella ve Zimbabwe’ye karşı siyasi yaptırım uygulamaktadır. Bunlara Donbass Halk Cumhuriyeti (Ukrayna), Hizbullah (İran), Husiler (Yemen) ve daha birçoğunu daha ekleyebiliriz.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
El-Vatan (Suriye)

[1Carter-Ruck’un Suriye karşıtı ithamları”, 27 Ocak 2014. “Washington ve Paris, « Beşar rejimi »ne karşı propagandayı yeniden başlattılar”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 12 Ekim 2016.

[2Parameters and Principles of UN assistance in Syria”, by Jeffrey D. Feltman, Voltaire Network, 3 September 2018.

[3Sergey Lavrov news conference with Gebran Bassil”, by Sergey Lavrov, Voltaire Network, 20 August 2018.

[4Avrupa Birliği ülkelerini yeniden inşa etmek isteyen Suriye’lilere yaptırım uyguluyor”, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 23 Ocak 2019.

[5Devletleri cezalandırmak için, « terörist » olduklarını söylemek yeterli”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 27 Kasım 2018.