Andriy Parubiy

Ukrayna, Kuzey Makedonya’nın 30’uncu üye olarak NATO’ya üyelik protokolünün imzalanmasının ertesi günü, daha önce benzeri görülmemiş bir adım attı: NATO ve eşzamanlı olarak Avrupa Birliği’ne girme taahhüdünü anayasasına dahil etti.

7 Şubat’ta, kamu varlıklarını talan ederek servet edinen ve devlet başkanlığına yeniden aday olan oligark Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun önerisiyle, anayasaya bu yönde getirilen değişiklik önerisi Kiev Parlamentosunca onaylandı (35 hayır ve 16 çekimser oya karşı 334 kabul oyuyla).

Giriş bölümü « Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik entegrasyonuna yönelik geri döndürülemez yönelişi »nden söz ederken; 85. ve 116. maddeler, parlamento ve hükümetin temel görevinin « Ukrayna’nın NATO’ya ve AB’ye tam üyeliğini elde etmek » olduğunu; 102. madde, « Ukrayna Devlet Başkanının, NATO ve AB’ye tam üyeliği elde etmek için devletin stratejik yönelişinin teminatı olduğunu » vurgulamaktadır.

NATO’ya resmen girme taahhüdünün Ukrayna anayasasına dahil edilmesinin çok ciddi sonuçları olacaktır.

Bu değişiklikle ülke içerisinde, her türlü seçenek dışlanarak Ukrayna’nın geleceği bu tercihe bağlanmakta ve dolayısıyla da « devletin stratejik yönelişine » muhalefet eden tüm parti ve kişiler yasadışı ilan edilmektedir. Daha bugün itibariyle Merkez Seçim Kurulu, Ukrayna Komünist Partisi lideri Petro Simonenko’nun Mart ayındaki devlet başkanlığı seçimlerine katılımını yasaklamıştır.

Ukrayna’nın resmen NATO’ya girmesi taahhüdünün anayasaya dahil edilmesinin övüncü özellikle Parlamento Başkanı Andriy Parubiy’e aittir [1]. 1991 yılında, Adolf Hitler’in Nasyonal-Sosyalist Partisi örneğinden hareketle Ukrayna Nasyonal-Sosyal Partisinin kurucularından biri olan Parubiy, 2014 yılında ABD/NATO yönetimindeki Meydan darbesinde ve Odessa katliamında [2] kullanılan neo-Nazi paramiliter oluşumların lideri, Azov Tugayı [3] ve diğer neo-Nazi birimler ile birlikte ülkenin doğusundaki Rus vatandaşı Ukraynalı sivillere saldıran ve tam bir Nazi tarzıyla, acımasız haraç, siyasi parti merkezlerinin talan edilmesi ve kitap yakma eylemleri gerçekleştiren Ulusal Savunma ve Güvenlik Konseyinin Başkanıdır.

Ukrayna’nın uluslararası alanda zaten ortağı bulunduğu NATO’ya fiilen dahil olduğunu unutmamalıyız: örneğin Nazi mirası SS Das Reich birimden alından amblemiyle temsil edilen Azov Tugayı, zırhlı araçlara sahip ve Ukrayna’ya Vicenze’den nakledilen ve başka NATO üyeleri tarafından yedeklenen 173ncü Hava İndirme Tümenine bağlı, ABD’li eğitimcilerin eğittiği bir özel harekat alayına dönüştürülmüştür.

Rusya, NATO tarafından Kırım’ı gayrimeşru olarak ilhak etmek ve Ukrayna’ya yönelik askeri faaliyetler yürütmekle suçlandığı için, eğer Ukrayna NATO’ya resmen girerse, ittifakın diğer 30 üyesinin, 5nci maddeyi esas alarak, « bireysel olarak ve diğer taraflarla uyum içerisinde, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olmaları » gerekecektir.

Bir başka deyişle, Rusya’ya karşı savaşa girmelidirler.

Arkasında ABD ve NATO strateji uzmanlarının olduğundan emin olduğumuz, Ukrayna Anayasası’nın değiştirilmesinin yol açacağı bu tehlikeli sonuçlara ilişkin olarak, Avrupa’ya siyasi ve medyatik bir sessizlik hakimdir. Laura Boldrini ve Andriy Parubiy tarafından 2017’de Ukrayna Parlamentosu ile imzalanan bir işbirliği mutabakatına varan İtalyan Parlamentosu da buna dahildir. Böylece faşizme ve Nazizme karşı direnişten doğan İtalya Cumhuriyeti ile Ukrayna’da yirmili yıllarda faşizmin ve otuzlu yıllarda Nazizmin ortaya çıkmasına benzer bir durumu yaratan rejim arasındaki işbirliği daha da pekiştirilmiş olmaktadır.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)

[1« Qui sont les nazis au sein du gouvernement ukrainien ? », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 2 mars 2014.

[2« Crime à Odessa », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 6 mai 2014.

[3« Des néonazis en Ukraine ? Si vous en doutiez encore…», Réseau Voltaire, 16 septembre 2014.