Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

« Hiçbir Devlet, bir başka Devletin rejimini şiddet kullanarak devirmeye yönelik yıkıcı, terörist ya da silahlı etkinlikleri örgütlemeyecek, kışkırtmayacak, teşvik etmeyecek ya da bunlara yardımda bulunmayacak, mali destek sağlamayacak, hoşgörü göstermeyecek veya bir başka Devlet içerisindeki sivil mücadeleye müdahale etmeyecektir »

Yazarın önsözü

Hiçbir bilgi kesin değildir. Tarih, diğer tüm bilimler gibi, doğruluğu kesin olanın ve ortaya çıkan yeni unsurlar karşısında değişenin, hatta çürütülenin yeniden sorgulanmasıdır.

Bir tarafta « Akıl çemberi » ve « üstün düşünce » ve diğer tarafta duygular ve « gerçek ötesi » arasında bize önerilen seçimi kabul etmiyorum. Kendimi bir başka düzlemde konumlandırıyorum: görünür olguları, iletişimin gerçekliğini ayırt ediyorum. Özellikle de, insanlar diğer insanları sömürmeye devam etmeye çalıştıkları sürece, uluslararası ilişkilerin tamamen demokratikleşeceğine ve dolayısıyla da şeffaf olacağına inanmıyorum. Bu yüzden, kurnazlıkların ötesinde, doğal olarak uluslararası olayları gerçekleştikleri anda kesin olarak yorumlamak olanaksızdır. Gerçek ancak zamanla ortaya çıkacaktır. Anı değerlendirirken hata yapabileceğimi kabul ediyorum ama izlenimlerimi yeniden sorgulamaktan ve anlamaktan hiçbir zaman vazgeçmiyorum. Dünya bizi beklemeden tavır almaya zorlayan savaşlardan muzdarip iken bunu uygulamak daha da zorlaşıyor.

Kendi adıma, kentlerine tanımadığı insanların girdiğini ve onlara kendi yasalarını dayattığını gören, kendilerini idare edenlerin zalim olduğu ve artık meydanı Batılılara bırakmaları gerektiği mantrasını yineleyip duran uluslararası televizyon kanallarını dinleyen, isyan ettiklerinde NATO bombalarıyla ezilen masumların tarafında olduğumu söyleyebilirim. Hem nesneliği gözlemlemeyi deneyen bir analist, hem de acı çeken insanlara elinden geldiğince yardım etmeye çalışan bir adam olma iddiasındayım.

Bu kitabı yazarken, güncel belgelerin ve doğrudan tanıklıkların çok ötesine geçme iddiasındayım. Bununla beraber, benden önceki yazarlardan farklı olarak, ülkemin izlediği siyasetin haklılığını ortaya koyma kaygısı içerisinde olmak yerine, aynı zamanda hem nesnesi hem de öznesi olduğum olaylar arasındaki bağlantıyı anlama çabası içerisindeyim.

Bazıları görüşümü açıklamadığımı, tersine gerçekte yaptıklarımı haklı göstermeye çalıştığımı ve bilerek ya da bilmeyerek, açıkça taraf tuttuğumu ortaya koyduğumu ileri süreceklerdir. Onların gerçeğin ortaya çıkarılması sürecine katılmalarını ve dikkate almadığım belgeleri yayınlayacaklarını ümit ediyorum.

Bu olaylar içerisinde oynadığım rol sayesinde, özellikle geniş halk kesimlerinin ve çoğu zaman başka birçok aktörün de bilmediği, çok sayıdaki unsuru öğrenme ve inceleme imkanı buldum. Bu bilgileri sadece ampirik yollarla elde ettim. Ancak daha sonra, gün geçtikçe yaşanan olayların mantığını daha iyi anlamaya başladım.

Okuyucuya kullandığım düşünsel yolu izleme imkanı vermek için, Arap Baharının Genel Tarihi’ni değil, ama üç farklı bakış açısıyla son on sekiz yıla ait üç kısmi tarihi kaleme aldım: Bu yayın için, Fransa’nın eylemine ilk başta yer verdiğim daha önceki yayınlara göre bu bölümlerin sıralamasını ters yüz ettim. Gerçekten de burada uluslararası kamuoyunun etkilenmesi söz konusudur.

İktidarı ele geçirme arayışında olan Müslüman Kardeşler, halklara egemen olmak için yürüttükleri mücadeleye Fransa’yı da katma imkanlarını aramayı sürdürürken, kendilerini Birleşik Krallık ve ABD’nin hizmetine sundular. Sadece kendi çıkarlarının peşinden koşan Fransız yöneticiler, ne Müslüman Kardeşler’in, ne de ABD’li efendilerinin mantığını anlama çabası içerisinde olmadılar. Tek kaygıları sömürgeciliğin sağladığı faydalara yeniden kavuşmak ve bu yolla ceplerini doldurmaktı. Ne olup bittiği ve neyin hazırlıklarını yaptıklarına ilişkin bilgilere sadece Washington ve Londra sahipti.

Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç Rus Matruşka bebeklerine benziyor: kendiliğinden gelişmiş gibi görünen olayların örgütlenmesini, bazı kararların en ince ayrıntı ve ilintileri sonucunda oluştuğunu ancak zamanla anlayabiliyoruz.

Tanık olduklarım, aynı konu hakkında okuyucularımın bugüne kadar duyabildiklerinden öylesine farklı ki, kimileri yazdıklarımın doğurabileceği sonuçlardan ötürü korkuya kapılacaktır. Bazıları ise aksine bu devasa yönlendirme ve buna son verme yöntemi üzerine kafa yoracaktır.

Yüzlerce gerçeği ortaya koyan bu kitabın, daha sonra düzeltmemin isteneceği bazı yanlışları içermesi de olasıdır. Bu durum gün ışığına çıkardığım bağıntılardan bir iki tanesi için söz konusu olsa da, bunların ezici toplamının rastlantısal olması kesinlikle mümkün değildir.

Bu döneme ilişkin birbirini izleyen ifşaatler ortaya çıktığı ölçüde çok sayıda küçük ekleme yapıldı.

Hiç şüphe yok ki emperyalizm taraftarları, fetiş deyimleriyle beni « komploculukla » suçlama fırsatını kaçırmayacaklardır. Bu, on beş yıldır yineledikleri ucuz bir hakarettir. 11 Eylül 2001 saldırılarının resmi anlatımına karşı çıktığım günden beri bunu fazlasıyla kullandılar. Yalanlarında ısrar ediyorlar ve ABD’de, Fransa’da, Belçika’da, v.b. katliam gerçekleştirmekle suçladıkları El-Kaide’yi Libya ve Suriye’de açıkça destekleyerek kendilerini ele veriyorlar.

Sonuç olarak samimi olan herkesin, küçük hatalar düzeltildikten sonra ortaya çıkan gerçekler toplamına mantıklı ve uyumlu bir açıklama önererek yanıt vermesi gerekecektir.

(sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.