Antik Yunan tiyatro sahnesinde sergilen bir oyunda seyirciler oyunun trajik sonunu önceden bilirlerdi. Tanrılar tarafından kör edilen karekterler sözlü savunmada ret ettikleri durumları oyunda sürdürmeye devam ederlerdi. Ancak, oyun korosu kaçınılmaz Kader’in karakter kişiler için reva gördüğü sonucu seyirciye ifşa ederdi.

Kürt kantonu Kobanê’de (Arapça’da Ayn-el Arab) oynanan trajedi adeta, 300.000 Suriyeli Kürdün soykırıma uğratılması için yazılmış gibi. İslam Emirliği/devleti organizasyonu daha şimdiden Kobanê’nin birçok semtinde ve çevre köylerinde kontrolü ele aldı. Şayet Suriye Arap Ordusu imdada yetişmese İslam Emirliği örgütünün kontrol altına aldığı bölge nüfusunun hepsi katliama uğrayabilir.

Bu bölgedeki Kürt nüfusunu YPG (Suriye Arap Cumhuriyeti yanlısı parti) savunuyor. Ancak, Türkiye hükümeti, sivil kişilerin kaçış yolunu kapatacak ve Türkiye’deki PKK güçlerinden destek yardımı gelmeyecek şekilde sınırları kapatmış durumda.

Kürt savaşçı güçlerine, Narin Afrin (gerçek adı Meysa Abdo) ile birlikte Mahmut Barkhodan komuta ediyor. Bir kadının ikinci komutan olarak cephede savaşması İslam Emirliği örgütü militanları arasında kaygı yaşanmasına neden oldu. Çünkü cihatçılar militanlar, kadın bir savaşçı tarafından öldürülmeleri halinde cennette girmelerinin mümkün olmayacağına inanıyorlar.

İslam Emirliği organizasyonu, Kürt güçlerinin direnişi karşısında, Kobanê’ye girebilmek üzere savaşçı güçlerinin önemli bir kısmını Suriye’ye transfer etti.

Analizimize göre, bu site sayfalarında, Latin Amerika’da, Rusya’da ve Müslüman dünyada çok sayıda radyo ve televizyon yayınları sırasında söylediğimiz gibi, İslam emirliği organizasyonunu, bu coğrafyanın yeniden şekillendirilmesi amacıyla, bölgede etnik temizlik yapmak üzere ABD tarafından var edilip, seferber edilen bir oluşumdur. Herkes sahada yürütülen askeri faaliyetlerin, ABD liderlerinin yatıştırıcı bir dil kullanarak, yaptıkları yanıltıcı açıklamaların aslında İslam emirliği örgütü aleyhine değil de, tam aksine, lehine olduğunu görebilir.

Koalisyon güçleri Kobanê’de altı bombardıman operasyonu yaptı. Hiçbir operasyon İslam emirliği mevzilerini hedef almadı, hiçbir şekilde zarar verici nitelikte olmadı. Bu operasyon, tam aksine, bölgedeki nüfusun nefes alması için bir kaçış koridoru açmak üzere imdadına gelebilecek Suriye Arap Ordusuna Güneyden ve Doğudan saldırı düzenleyen niteliktedir.

Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimi (İsrail yanlısı) uzun zamandan beri anlaşmazlık halinde olduğu Suriye Kürtleri yardımına gelmiyor? Pasif tutumuna gerekçe olarak, Suriye’ye doğrudan ulaşma imkânının olmadığını söylüyor.

NATO üyesi Türkiye hükümeti, Suriye’deki kazanımları olan otonom statülerinden vazgeçmedikleri ve NATO güçlerinin Suriye Arap Cumhuriyetine ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a karşı açtığı savaşın saflarında yer almadıkları sürece, soykırıma uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Rojava Kürtlerine yardım ulaşmasını reddediyor.

YPG savaşçılarına göre Türkiye hükümeti günlük olarak İslam emirliği/devleti örgütüne silah sevkiyatı yapıyor ve yaralı militanlarını hastanelerde tedavi ediyor. Oysa yaralı Rojava Kürtleri, yaralarının sarılabilmesi için Türkiye’ye gönderilmesinde en büyük güçlüklerle karşı karşıya kalıyorlar.

Türkiye’de küçük bir İslami grup olan Hür Dava Partisi (Lübnan’daki direniş ile çağrıştırma yapmak suretiyle karışıklık yaratacak şekilde kurulan, eski adı Hizbullah olan parti) Türkiye’deki çoğunluk Kürt partisi olan PKK ile çatışmaya girmiştir. Kısa tanımlaması Hüda-Par olan Hür Dava Partisi, yerine göre Kürt Bağımsızlık taleplerine karşı mücadele vermede ve yerine göre de, Müslüman Kardeşler Teşkilatını desteklemede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP tarafından el altından destekleniyor.

İslam emirliği/devleti örgütü yöneticisi Hikmet ve iki korumasıyla birlikte, Hüda-Par’ın daveti ve Türk polis güçleri gözetiminde İstanbul’da bulundukları sırada, PKK tarafından 30 Ağustos günü öldürüldüler.

PKK, bütün militanlarına gönderilen bir SMS mesajında, Türk hükümeti adına çalışan ve İslam emirliği örgütüne yardım eden bütün Hüda-Par üyelerinin fiziki olarak ortadan kaldırılma talimatını verdi.

Birleşmiş Milletler Özel Elçisi Staffan Mistura, meydana gelen bu olayı Srebrenica katliamıyla (Yugoslavya,1995) mukayese ederek, 10 Ekim’de, Kobanê’nin düşmesi ve halkın soykırıma uğraması halinde, Türkiye sorumluluğunu tartışmaya açtı. Türkiye’nin mültecilere sınırları açması gerektiğini de boşuna talep etmiş oldu.

ABD öncülüğündeki koalisyon Şefi General John Allen’de açıkça Türkiye’den sınırlarını açmasını ve Kobanê halkının soykırıma uğramasına yol açılmaması için talepte bulundu. Ancak, Türkiye’nin ret cevabı vermesi Washington ile Ankara arasındaki iyi ilişkilerde herhangi bir değişikliğe yol açmadığı anlaşılıyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD tarafından, Türkiye’nin de yar alabileceği, İslam emirliği/ devleti örgütüne karşı mücadelede bir koalisyon kurulup, Kuzey Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan edilerek, Suriye Arap Cumhuriyeti yönetimini iktidardan indirme kararı alınıncaya kadar, Türkiye dâhil olmayacağını açıkladı.

Bununla birlikte, Türkiye Parlamentosundan, ihtiyaca göre, hem İslam emirliği örgütüne ve hem de PKK’ya karşı mücadelede etme yetkisi hükümete verildi.

Fransa Dış İşleri Bakanı Laurent Fabiaus, Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Paris’te ağırlarken, Türkiye ile aynı fikirde olduklarının altını çizerek, aslında ne demek istediğine net bir açıklama getirmeyerek, Kuzey Suriye’de “güvenlik bölgesinin” oluşturulması düşüncesine destek verdiklerini ifade etti.

NATO üyesi Fransa, Irak Merkezi Hükümeti onayı olmaksızın, bağımsızlık taraftarı olan Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimine doğrudan silah veriyor. Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimi % 40 oranında topraklarında gelişme sağlarken, İslam emirliği/devleti örgütü Irak Sünni bölgesini ele geçirdi. Fransa yönetimi, daha önceki yıllarda, Suriye’ye yakın duran Türkiye Kürtleri örgütü PKK’ya siyasi olarak destek veriyordu. Şimdi de İsrail’e daha yakın duran Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimine destek veriyor.

Bu sıralarda, Kuzey Suriye Hava Sahası ABD’nin öncülük ettiği bir koalisyonun kontrolünde. İslam emirliği örgütü, Suriye’ye uçabilecek Mig uçaklarına ve Irak’a uçabilecek F-15 uçaklarına sahip. Ancak, bu uçakları kullanabilecek az sayıda pilot ve teknik personeli var. NATO güçleri tarafından Kuzey Suriye topraklarında uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, Uluslararası Hukuk kurallarına apaçık ihlal olmasının ötesinde, devam etmekte olan savaş üzerinde herhangi bir olumlu etkisi de olmaz.

Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan etme fikri, 1991-2003 yıllarında Irak’ta olduğu gibi (Irak Kürdistan’ı Bölgesel Yönetimi lehine olduğu şekliyle) bu ülkenin bölünmesi amacıyla, İsrail tarafında ileri sürüldü. Olabilecek mantıklı tek bir karşılaştırma, Lübnan iç savaşı sırasında,1983’te ilan edilen tampon bölge uygulaması. Lübnan’da açık bir yeniden kolonizasyon faaliyeti olarak hissedilerek, ABD ve Fransa birliklerini meydana getiren 300 askerin geri çekilmesinden sonra tampon bölge ilanı uygulaması fiyaskoyla sonuçlandı.

Türkiye’de PKK taraftarı güçler, sınırların açılabilmesi için Erdoğan yönetimine karşı itiraz gösterilerini artırdılar. Polis güçlerinin protesto gösterilerini bastırma faaliyetleri sırasında 31 kişi öldü.

Sonuç itibariyle, Rojava/Suriye Kürtleri tek başlarına, 24 Ocak 2014’te ABD Kongresinde, kapalı bir oturum sırasında alınan bir karar gereği ABD tarafından silahlandırılıp, finanse edilen cihatçılara karşı daha ne kadar zaman direniş gösterebilecekleri sorusuna cevap bulunması önem arz ediyor. Diğer bir deyişle; Washington yönetimi ve bölgedeki müttefiki hükümetler, var etikleri İslam emirliği örgütü marifetiyle, Rojava’da/Kuzey Suriye’de etnik temizlik yapmayı başarabilecekler mi?

Çeviri
Nizamettin Karabenk