Geçen Eylül ayında, Rus araştırmacı Vladimir Shalak’ın, Ortadoğu’dan gelen sığınmacıları kurnazca Almanya’ya çekmek için, Twitter üzerinden yürütülen medyatik kampanyaların gizli yönlerine ilişkin analizinden bir özet yayınlamıştık [1]. 19 000 adet özgün tweet mesajını inceleyen Shalak, Avrupa kıtasına yönelik yaşanan büyük göçün Avrupa dışındaki bazı aktörler tarafından yapay olarak örgütlendiği sonucuna vardı. Yılbaşı gecesi sırasında birçok Avrupa kentinde son büyük göç dalgasının kışkırttığı şiddet, Alman ve Avrupalı sosyal medyalarda Bayan Merkel’e karşı çok yoğun bir kampanyanın odak notası oldu ki bu da Shalak’ın ayrıntılı araştırmaları için ek unsurlar sağladı.

Aşağıda sizinle ilk sonuçları paylaşacağız. Ama her şeyden önce, sığınmacılar hakkında, hem de sadece dört ay gibi kısa bir süre içerisinde Alman halkının kullandığı terimlerdeki belirgin değişikliği ortaya koyan iki resmi incelemek için biraz duralım:

Ağustos 2015
Ocak 2016

Bu trajik ve kendiliğinden oluşan bir gelişme mi yoksa bir dış etken tarafından yürütülen psikolojik savaş operasyonunun sonucu mu? Net bir sonuca varabilmemiz için, Almanya-ABD ilişkilerinde ne gelişmeler olduğuna kısaca bakmamızda yarar var.

2014’ün Mart ayından beri, Rusya ile Kırım’ın yeniden birleşmeleri sırasında, Alman Şansölyesi Angela Merkel, bizzat örsle çekiç arasında kalmıştı. Washington’un uyguladığı yoğun baskılar üzerine, Avrupa ailesini Rusya karşısında safları sıklaştırma ve yaptırımları daha da şiddetli bir şekilde uygulama noktasına getirmişti. Oysa ülkenin büyük sanayicileri ve siyasi muhalifleri, Alman ekonomisi üzerindeki yıkıcı sonuçlarını da göz önünde bulundurarak bu yaptırımları sürdürmekte bir hayli zorlanıyordu. Birbiriyle tamamen çelişen iki yaklaşım arasında kararsız kalan Merkel, yurtdışından gelen homurdanmalara karşın, Baltık Denizini aşarak Rusya’dan Almanya’ya daha çok doğal gaz taşıyacak North Stream boru hattının ikinci aşamasının yapımına ilişkin 2011 tarihli ticari anlaşmayı uygulayıp tamamlamaya karar verdi.

Transatlantik gerilimlerin bir başka yansıması, 2013’ten beri kulis pazarlıkları devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşmasına ilişkindir. Bu pazarlıkları çevreleyen yoğun propaganda perdesi, sorunun asıl nedeni olan, Avrupalı hukuksal sistemi içerisinde ABD özel tahkim mahkemelerinin statüsüne ilişkin kılıçların çekildiğini gizleyemez. Çok uluslu şirketler, bu büyük şirketlerin karlarını azaltabilecek nitelikteki her türlü uygulama karşısında, Devletlere karşı özel tahkim mahkemelerine başvurmalarını hukuksal girişimde bulunabilmeleri için ellerinden gelen tüm baskıyı uygulamaktadırlar. Uygulamada bu Avrupa Devletlerinin egemenliklerini topyekun kaybetmeleri anlamına gelmektedir, çünkü tahkim mahkemeleri bu yolla devletlere gümrük hakları (bu da doğrudan karlarını etkiler tabi), ürünlerin sıhhi ve bitki sağlığı standartlarını (Avrupa Birliği dolayısıyla GDO’lar ve hormonlu dana eti ürünlerine getirdiği kısıtlamaları kaldırmak zorunda kalabilir), Avrupa Bankalarının finansal yatırımlarıyla ilgili mevzuatlar ve hatta bu bankaların desteklenmesi konusunda istediklerini dikte edebilirler. Böyle olunca da, en büyük iki partinin koalisyonu olan iktidarın TTIP için yürütülen bu tür pazarlıklara karşı çıkması şaşırtıcı değildir. Ekim 2015’te Berlin’de TTIP’ye karşı devasa bir protesto gösterisi düzenlendi. Bunun sonucunda Bayan Merkel bu görüşmeler sırasında ve TTIP tasarısına ilişkin beyanatlarında çok temkinli davranıyor.

Şimdi tablo biraz daha aydınlanmış görünüyor: Federal Şansölye, ABD’nin tali konulardaki taleplerine uygun davranarak Avrupa’nın egemenliğini korumak için çok hassas bir oyunun içerisinde. Washington’un bu oyunun şifresini çoktan çözdüğüne hiç kuşku yok ve Merkel’in görevinden hemen uzaklaştırılmasını zorlaştıran tek etken, iyi hazırlanmış ve itaatkar bir halefinin olmamasıdır. Bununla birlikte, Bayan Merkel’e karşı sığınmacıların taciz skandalı nedeniyle gerekçesiyle başlatılan kampanya tüm hızıyla sürüyor.

Ünlü spekülatör ve sığınmacıların Avrupa’ya göçünün fikir babası George Soros, Ocak ayı başında Wirtschafts Woche haftalık ekonomi dergisiyle, Bayan Merkel’in özellikle de mültecilere ilişkin Avrupa politikasını şiddetle eleştirdiği ve bunun « şansölyenin koltuğuna mal olabileceğini » düşüncesini aktardığı, ayrıntılı bir röportaj yaptı [2]. Eşzamanlı olarak, Twitter’de #ArrestMerkel hashtag’i ve « Merkel gitmeli » sloganı peydahlandı ve çarpıcı bir şekilde kitlesel olarak yayıldı. Verilerin analizi, #ArrestMerkel hashtag’inin, @Trainspotter001 ve @AmyMek isimli iki Twitter hesabından yayıldığını ortaya koydu. Bu mesajlar yeniden ele alınıp birçok güçlü Twitter hesabı üzerinden dağıtıma sokuldu.

Yeniden tweetlenen tweet’lerin tam haritası. Dairelerin boyutları, bu hashtag’i yeniden tweet’leyen takipçilerin sayısını gösteriyor.

@Trainspotter001 ve @AmyMek’in yerel bağlantısı yok ama etkinliklerinin saat ortalaması aşağıdaki sonuçları veriyor:

Sizin de gördüğünüz gibi, her iki durumda da, etkinliklerin en düşük olduğu saatler, Londra saatiyle 7 ila 15.00 arasıdır, bu da genel olarak Amerika’nın Pasifik kıyısı (Pacific Time) ya da Kayalık (Mountain Time) saat dilimlerine denk gelmektedir. Öte yandan bu Twitter militanları ABD’nin Batı kıyısındaki gündüz saatlerinde daha aktiftirler.

Bugüne kadar, @Trainspotter001 ana hesabı, Mart 2015’ten beri yaklaşık 27 000 tweet attı ki bu ortalama olarak günde 88 tweet yapar ve bu sayı bir ‘insan’ operatör için çok fazladır (örneğin CNN’nin tüm Twitter ekibi günde ancak 23 tweet üretebilmektedir). Buradan da @Trainspotter001 hesabının bir robot program olduğu sonucunu çıkarıyoruz. 2012’den beri 27 000 tweet atan @AmyMek hesabı da keza muhtemelen öyle.

Yeniden tweet atan başlıca takipçileri daha da ayrıntılı inceleyince, @Genophilia’nın buradaki başlıca robot olduğu anlaşılıyor (Eylül 2012’den beri 107 000 tweet, yani yaklaşık olarak günde 87 tweet). Bölgesi belirtilmemiş ama araştırmalarımızın ortaya çıkardığı ortalama etkinlik saat aralığı, bu operasyonun muhtemelen Batı kıyısından, yani Amerika’nın pasifik kıyısından yapıldığını ortaya koyuyor. Başka dikkate değer Twitter hesapları arasında sayabileceğimiz @jjauthor, 2010 (!)’dan beri günde 300 yayın gerçekleştiren Nevada’da konuşlu bir robottur ve ABD’de yaratılmış yapay profilli bir başka sarışın olan ve Mart 2015’ten beri « beyaz soykırımıyla » mücadele eden @LadyAodh’tur. İlk grafik üzerinde gördüğünüz gibi bütün bu robot hesaplar aralarında sıkı bağlantı içerisindedirler, üstelik milyonlara varan geniş bir oturumu kapsamak için etkilerini misliyle katlamaktadırlar.

Sunulan kanıtlar, sığınmacılar konusundaki tüm aşağılama kampanyasının, açık bir şekilde Merkel’i hedef almak ve Avrupa’nın egemenliği ve bağımsızlığının savunmasından yana tavrı nedeniyle kendisine bir uyarıda bulunmak amacıyla, ABD’de üslenmiş ajanlar tarafından örgütlendiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Görünürde birbirine muhalif kesimlerin (George Soros’un ulta liberalliğiyle, Twitter robotlarıyla geniş bir şekilde kendini ifade eden Amerikan aşırı sağcıları) sonuçta aynı siyasal hedeflere yönelmeleri şaşırtıcıdır: Alman şansölyesinin ayağını kaydırmak ve Avrupa’ya TTIP’yi dayatmak.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Oriental Review (Rusya)

[1Who is twitter-luring refugees to Germany?” (Qui sont les comptes twitter qui rusent sur les réfugiés en Allemagne ?), by Andrey Fomin, Oriental Review (Russia), Voltaire Network, 22 September 2015.

[2"Europa? Gibt’s doch nicht mehr", Interview mit George Soros, von Gregor Peter Schmitz, Wirtschafts Woche, 04. Januar 2016.