John Kerry’nin gündüz yaptığını, Victoria Nuland geceleyin bozuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şahsi olarak hayatta kalabilmek için ülkesindeki ABD yanlısı tüm unsurlara karşı geniş bir tasfiye hareketi başlattı. Bu hareket, zaten Suriye’ye, PKK’ya ve artık eski paralı askerleri IŞİD’e karşı yürüttüğü savaşa eklenmektedir.

ABD etkisinin ortadan kaldırılması süreci önce Pensilvanya’dan CIA adına çalışan İslamcı vaiz Fethullah Gülen’in Hizmet hareketinin kökünün kurutulmasıyla başladı. Bugün ise sadece ABD’ye bağlı tüm askerlerin değil ama genel olarak laik askerlerin tasfiyesi ve çoğu zaman tutuklanmasıyla sürdürülmektedir. Hiçbir zaman çok ihtiyatlı olmak mümkün değildir.

NATO’da görevli 450 ila 600 yüksek rütbeli Türk subayı Türkiye’ye geri çağrıldı. Aralarından 100’den fazlası, aileleriyle birlikte, Atlantik İttifakının merkezinin bulunduğu Belçika’dan siyasi sığınma talebinde bulundu.

Bu laiklik karşıtı tasfiyenin ilk sonucu olarak Türk Ordusu uzun süreliğine başsız bırakalmış oldu. Beş ay içerisinde ordudaki generallerin % 44’ü görevden alındı. Zaten Ergenekon skandalı sırasında dönemin üst rütbeli subaylarının % 70’i zaten tasfiye edilmiş, tutuklanmış ve hapse atılmıştı. Komutanlarından mahrum kalan « Fırat Kalkanı » Harekatı aksamaktadır.

Dolayısıyla Erdoğan, önümüzdeki yıllarda Suriye’de, Irak’ta ya da Kıbrıs’ta olsun –kısmen işgal ettiği üç Devlet- askeri heveslerinin seviyesini düşürmek zorunluluğundadır. Bu yüzden Doğu Halep’in (Suriye) –ama İdblib değil- düşmesine engel olamadı ve şimdi de Başika’dan (Irak) çekilmeye hazırlanmaktadır.

Washington’un gözüyle, Türkiye’nin NATO’nun, ya da en azından Atlantik İttifakı Birleşik Komutasının dışına çıkması olasılığı, iktidardaki emperyalist hizbin soğuk terler dökmesine neden oluyor. Asker sayısı açısından Türk Ordusu, ABD’den sonra NATO’nun ikinci en büyük ordusudur. Donald Trump’un hizbi için ise aksine, akıntıda sürüklenmekte olan bir Türkiye’nin İttifaktan olası çıkışının daha çok rahatlatıcı bir etkisi olacaktır.

Yeni muhafazakarların Türkiye’yi « Tarihin doğal akışına » (« Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi »’nin) geri döndürmek üzere zorlamaları bu yüzdendir. Bu nedenle, Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, Recep Tayyip Erdoğan’a Kıbrıs’ı armağan etmeye çalışmaktadır. Bu, Kasım 2015 seçimleri sonrasında, Başkan Barack Obama Türk Cumhurbaşkanını ortadan kaldırma emrini verdiğinde tasarladığı bir projeydi.

Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiádis’e şantaj yapan Bayan Nuland, ondan Kıbrıs « Barış Planını » kabul etmesi ricasında bulundu: ada birleşip, askerden arındırılırken –yani ordusundan mahrum bırakılırken- NATO –yani somut olarak Türk birlikleri- burada konuşlandırılacaktır. Böylece Türk Ordusu savaşmadan adanın fethini tamamlamış olacaktır. Bu katakulli pazarlığını reddetmesi durumunda, Cumhurbaşkanı Anastasiádis hakkında, Rus dostu Leonid Lebedev’in Imperium şirketinin işlerine avukat olarak bulaşması –2 milyar dolarlık bir iş- gerekçesiyle New York’ta adli kovuşturma yapılabilecektir.

Bu şekilde, NATO ile ilişkilerini kesmesi Türkiye’ye işgal ettiği Kuzey Kıbrıs’tan vazgeçmesine mal olacak iken, Atlantik İttifakı içerisinde kalması ona adanın tümünü sunacaktır.

Gerçi birkaç hafta sonra, yeni Dışişleri Bakanı Rex Tillerson muhtemelen Victoria Nuland’ı görevden alacaktır ama temsil ettiği grup o kadar da gücünü yitirmeyecekmiş gibi görünüyor. Bayan Nuland, 11 Eylül olaylarının planlanması sürecine katılan Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin kurucu ailesine üyedir. Kayınpederi Hudson Institute’den Donald Kagan’ı, yeni muhafazakarlar ve Leo Strauss’un müritlerine Sparta’nın askeri tarihi konusunda dersler verdi. Kayınbiraderi American Enterprise Institute’ten Frederick Kagan, David Petraeus ve John R.Allen adlı generallerin halkla ilişkilerini üstlendi. Görümcesi olan Kimberly Kagan Institute for the Study of War’ı kurdu. Eşi Robert Kagan ise bugün Brookings Institute’de eski Katar Emirinden maaş almaktadır. Dört şahsiyet, beş düşünce kuruluşu, ama tek bir ideoloji.

Victoria’ya gelince, o sırasıyla NATO daimi temsilcisi, Hillary Clinton’un sözcüsü ve Şubat 2014’te Kiev Darbesinin örgütleyicisidir. Rusya’da geniş kapsamlı sabotajlar düzenleyen « Uluslararası İslam Tugayının » oluşturulmasında Cumhurbaşkanı Petro Pereşenko ve Erdoğan’a resmen yardım etmiştir.

Sadece iktidarda kalmaya devam etmek amacıyla Suriye’de savaşı sürdüren Kagan’ların arkasında duran bu gruptur. Başkan Barack Obama sadece bunları değil ama Bush yönetiminin vazgeçilmez yüzü olarak kabul edilen ve demokratların yönetiminde terfi etmekte ve Rusya fobisi dalgasını örgütlemekte zorluk çekmeyen Victoria Nuland gibi bir şahsiyeti de yönetiminden uzaklaştırmak konusunda başarısız olmuştur. Hillary Clinton ile büyük uyum içerisinde çalışsa da, BM’nin gerçek patronu arkadaşı Jeffrey Fetman ile birlikte Dışişleri Bakanı John Kerry’nin yürüttüğü diplomasiyi sürekli olarak sabote etmiştir.

Erdoğan’ın ani strateji değişikliği konusundaki yeteneğini bilen Moskova’nın ya Anastasiádis’in kaygılarını dindirmesi, ya da Ankara’yı geçidin ortasında, ABD ve Rusya arasında tutabilmek için ona daha cazibeli bir şey önermesi gerekecektir.

Çeviri
Murat Özdemir
Kaynak
El-Vatan (Suriye)