Güney Kore Dışişleri Bakanı Yun Byung-se (sağda), 2 Mayıs 2017’de Güney Kore’nin Seul kentinde, Kuzey Kore kaynaklı balistik ve nükleer tehditlerini ele almak üzere ABD Büyükelçiliğine vekalet eden Marc Knapper (solda) ile buluştu.

Birçok gözlemciye göre, küresel ekonomik durum dizginlerini koparmış durumda ve bizi dosdoğru felakete sürüklüyor. ABD’nin gün gittikçe artan kamu borcunun yakın zamanda GSYİH’sının % 100’üne ulaşması bekleniyor ve özel sektör borcu ise çok daha fazladır. Küresel borç miktarı 250 000 milyarı aşmış ve türev ürünlerin ve abartılı bir şekilde « değer » olarak adlandırılan diğer toksik finansal enstrümanların tutarı, milyon milyarı fazlasıyla aşmaktadır. Bu sanal paranın önemli bir bölümü ABD doları –sadece ve sadece ABD hazinesi tarafından garanti edilen dolar- cinsinden ifade edilmektedir. Öte yandan Washington bütçesini dengeleyememekte ve devlet tekrarlanan bir şekilde, her seferinde borçlanma tavanının yeniden yükseltilmesiyle önlenen bir iflasın eşiğine gelirken, ABD’nin büyük şirketleri gelir vergisi ödememek için mali cennetlere devasa paralar aktarmaktadırlar.

Borç piramidi sıfıra yakın faiz oranlarına dayanmış durumdadır. FED’in simyası, bugüne kadar parasal varlığın istikrarlı ve baş döndürücü gelişmesinin yol açtığı doludizgin giden enflasyonu engelleyebilmiştir ama analistler, bu yeşil banknotlardan oluşan sanal şatoyu yerle bir edecek bir buhranı tetikleme riskine rağmen, Federal Rezervin er ya da geç faiz oranlarını arttırmasının gerekeceği konusunda hemfikirler.

İngiliz ekonomist Alasdair MacLeod [1] yakın zamanda verdiği bir mülakatta, Çinli askeri strateji uzmanı Zao Liang’ın 1999 yılında yayınlanan Unrestricted Warfare isimli kitabında geliştirdiği analize yer veriyor [2]. Artık General olan Liang yaptığı analizde, ABD’nin bugüne kadar Monopoly banknotlarından ve siyasi ve askeri vurucu gücünden yararlanarak, birçok ülkeye büyük varlıklar pompalamak için, borçlardan oluşan bir tsunami üzerinde sörf yaptığına dair Çinlilerin zımni vizyonunu dile getiriyor. Bu varlıklar –petrol, madenler, taşınmazlar ya da tüketim malları- şapkadan tavşan misali çıkan dolarlarla ödeniyor ve gerekli görüldüğünde, güvenli liman olarak algılanan dolar talebini arttıracak şekilde bir belirsizlik ortamı yaratmak için siyasi ve askeri krizler yaratılıyor.

MacLeod’a göre, Kuzey Kore ile bugün gerginliğin yeniden tırmandırılması, ABD Devlet tahvillerinin önde gelen alıcısı Japon, Çin ve Güney Korelileri etkilemek için, borçlanma tavanında yeni bir artışı onaylaması için Kongre’ye baskı yapan Trump yönetimi tarafından özellikle tertipleniyor. Aynı strateji zengin petrol kaynaklarına ve yeşil para birimi rezervlerine sahip, ABD’nin iç savaşlar yürüttüğü (Suriye, Irak, Libya ve Yemen) bir bölge olan, İran ile çatışma tehdidini kullanan Ortadoğu devletleri tarafından da izlenmektedir. Başka sonuçlar yanında bu strateji, özellikle de artan borçlarını ödeyebilmek için artık yurtdışından borç almak ve kamu varlıklarını satmak zorunda kalmasına rağmen ABD’li askeri taşeronlarla birkaç milyar dolarlık yeni bir kontrat imzalamak üzere olan Suudi Arabistan’la karlı bir silahlanma ticaretine yol açmaktadır.

Tanınmış bir başka analist ve danışman (etkin) Fransız Thierry Meyssan, Gözlerimizin önünde adlı son kitabında bu kez farklı açıdan benzer bir perspektif önermektedir [3]. Aynı zamanda hem kamuya açık hem de gizli belgelere dayanarak, en az 1950’li yıllardan beri uygulamada olan ve Müslüman Kardeşler’in ve Kuzey Afrika’dan Güney-Doğu ve Orta Asya’ya ona bağlı ya da türevi olan gruplarının « haydut » devletler üzerinde bir gerilim stratejisi yaratmak üzere kullanılmasına dayanan Amerikan-İngiliz, ama aynı zamanda ciddi göçmen akını ve terörizm eylemleri sorunuyla karşı karşıya olan Avrupa Birliğinin de uzun vadeli stratejisini sergiliyor. ABD, Ortadoğu’da Vahabbiliğin başat kaynağı ve ABD doları açısından en zengin devletlerden biri Suudi Arabistan ile özellikle ittifak halindedir ama Afganistan’a yönelik Sovyet müdahalesi döneminden beri, başka ülkelerde de, çok sayıda rakip ve stratejik düşman karşısında radikal İslamcı hareketleri sürekli olarak silahlandırmıştır.

Bu durum, Suriye, Çeçenistan, Irak, Yemen ve Afganistan’dan gelen cihatçı savaşçıların alt kıtaya yönelik öngörülebilir göçüne bağlı olarak Meyssan’ın huzursuzlukların artmasını öngördüğü Hindistan’ı Keşmir bölgesini de doğrudan etkilemektedir.

Meyssan’ın içeriden tanık olduğu (o dönem Kaddafi hükümetinin danışmanıydı) Libya iç savaşına dair çıkarttığı bilanço çok aydınlatıcıdır. Libya rejiminin elindeki 150 milyar dolara yakın rezervin ele geçirilmesi için, ABD, Avrupa ülkeleri ve diğer uluslar arasında gizli diplomatik alışverişleri ortaya koyuyor ve bu hazinenin o dönemden beri kayıp olduğunun altını çiziyor. Öte yandan NATO’yu ganimetin üçte birine el koymakla suçluyor. Batılı devletlerin (ve Katar’ın da) desteğiyle gerçekleştirilen Libya’daki isyan sırasında, bazı Avrupa hükümetleri, 2007 yılında aynı zamanda hem Nicolas Sarkozy, hem de Ségolène Royal’ın Cumhurbaşkanlığı kampanyasını finanse eden Kaddafi ile bir mutabakata varma girişiminde bulunmuşlardır. Ancak bu çabalar, Obama’nın isteğine uyarak Libyalı « büyük Rehberi » görevden almak ve onun yerine müttefikleri Müslüman Kardeşler’i yerleştirmek amacıyla Avrupa devletlerini kullanan ABD tarafından boşa çıkarılacaktır.

Bugün Suriye’de olan Meyssan, birçok İslamcı savaşçının ve çok sayıda silahın ABD hükümetinin onayıyla isyanıyla yaymak için sonradan Libya’dan Suriye’ye nakledildiğini anlatmaktadır. Hedef, her iki devlette de iktidarın ele geçirilmesi için kendi Selefi adayları olan Suudilerin bu projeyi desteklememesine rağmen, Kahire’de olduğu gibi Şam’da da kontrol altındaki Müslüman Kardeşler hükümetinin göreve getirilmesine yardımcı olmaktı.

Kökenini, hem ABD Doları hem de CFA Frangının yerine geçmek üzere, Kaddafi’nin altına dayalı bir ortak Afrika para birimini oluşturmaya yönelik tasarısından alan Libya’daki dram, Çin ve Rusya’ya karşı uyarı işlevi gördü ama bu ülkelerin Beijing’in istediği « yeni İpek Yolu » ve Moskova’nın istediği Kalkınma Koridorunun belirleyici ana eksenler olmaya aday olduğu Avrasya ekonomik sahasında, altına dayalı yeni bir uluslararası döviz oluşturmak iradelerini etkilemedi. Bu bölgede daha şimdiden ABD’nin 18 000 milyar doları karşısında 50 milyar ABD doları tutarında bir GSYİH kaydediliyor ve Çin ve Batı Avrupa arasındaki yeni kara ve demiryolları küresel ticaret haritalarını yeniden belirliyor.

Bölgesel işbirliği eğilimi, Rusya ve Japonya arasında devam eden yakınlaşma, Tokyo’nun Beijing’in himayesi altında Asya Altyapı Yatırım Bankası’na katılma kararı, ASEAN (Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) üyesi birçok ülke ve Çin arasında gittikçe artan yakınlaşma ve yakınlarda Güney Kore’de yumuşama ve hatta Kuzey ile birleşme ve Beijing ile daha sıkı bir stratejik işbirliği yanlısı yeni bir devlet başkanının seçilmesi ile kendini gösteriyor.

Ortadoğu’da, Irak’ın desteği ve Suudilerin tereddüdüne rağmen Suriye’deki savaşı sonlandırmak ve NATO ve IŞİD’i tarafından desteklenen İslamcı milisleri ezmek için Rusya, İran ve Türkiye arasında oluşturulmaya çalışılan mutabakatlar, ABD ve Avrupalı müttefiklerin bölgedeki tedrici marjinalleşmesini gün ışığına çıkarıyor. ABD’nin Ukrayna’da, Güney Çin Denizinde uyguladığı, kendi siyasi ve mali iradesini dayatmaya yönelik eski terör stratejisi artık son sınırlarına varmış durumda.

Anayasal muhalefetin büyüklüğü karşısında Başkan Trump’ın seçim kampanyasında söz verdiği temel reformları gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini kimse bilmiyor, ama en azından Rusya ile yakınlaşmak istediğini ve NATO’ya göbekten bağlı « derin devleti » tasfiye etmek istediğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda, sınır güvenliğini arttırarak ve duvarlar inşa ederek ABD’li şirketleri « Amerika’da üretmek » üzere yeniden yerelleşmeye cesaretlendirmek hatta zorlamak için yaptığı girişimler, değersiz olmasa da boşa harcanan çabalar olarak görünüyor.

Stratejik ticari alışverişlerde altına dayalı yeni bir para birimi oluşturulmasına yönelik Çin-Rus projesi, geniş çaplı bir uluslararası anlaşmazlık yaratma kaygısıyla başka zamana bırakıldı ama değerli metaller için artık en büyük borsa operatörü haline gelen Shanghai Gold Exchange bunun ilk adımını atıyor. Rus ve Çinli analistler ABD’nin mali rejiminin sonunun 2020 ila 2025 yılları arasında ve hatta daha da erken gerçekleşmesini öngörüyor ve yeni bir sistemin yürürlüğe konulması hazırlıklarını yapıyorlar.

Hindistan, gelişen ekonomik ve ticari uluslararası mimariden yararlanmalı ve Asyalılar arasındaki ulaşım ve iletişim ağlarına bağlanmalıdır. Pasifik Kuşağı Bölgesel Forumu, ASEAN, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliğinin mantıklı bir karşılığıdır. Bir zamanlar ipek yolları, pamuk yollarıyla bağlantılıydı. Geçmişi, Hindistan’a geleceğini gösteriyor.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
The Sunday Guardian (Inde) "> The Sunday Guardian (Inde)
# The Sunday Guardian (Hindistan)

[1China to Price Energy in Gold, Displace Dollar”, Alasdair MacLeod, Guadalajara Geopolitics Institute in Podcast, May 5th, 2017.

[2Unrestricted Warfare: China’s Master Plan to Destroy America, colonel Qiao Liang & colonel Wang Xiangsui, PLA Literature and Arts Publishing House, 1999.

[3Gözlerimizin önünde. 11 Eylül’den Donald Trump, Thierry Meyssan, Voltaire İletişim Ağı – Tercüme Murat Özdemir, 2017. E-PUB, PDF