Trump piyonlarını öne sürüyor

6 Temmuz 2012’de Paris’te düzenlenen Suriye’nin dostları konferansından, Başkan Trump’ın 21 Ocak 2017’de Washington’da yemin edip göreve başlamasına kadar geçen sürede ABD, Fransa ve Birleşik Krallık aynı zamanda hem Suriye’ye karşı yürütülen savaşı örgütlemeye, hem de bir yandan buna bir siyasi çıkış yolu bulmanın müzakeresini yapıyormuş gibi görünmeyi sürdürdü.

Son 16 yıl ve özellikle başkanlık seçimi kampanyası boyunca Donald Trump kendini bir anti-emperyalist militan olarak sundu. Onu eleştirenlerin iddiasının tersine, milyarder olması siyasi görüşlerine hiçbir şekilde leke sürmemetedir.

Başkan Trump, Beyaz Saray’a girişinden beri [1], üst düzey memurlarının % 98’inin Hillary Clinton’a oy verdiği önce kendi yönetimine ve buna ek olarak da öncelinin müttefiki olan hükümetlere karşı savaş vermektedir.

Aynı şekilde, son dört ay boyunca, rakiplerinin çarpıttıkları ya da çelişkili olarak sundukları bir dizi adım atarak ülkesini ve dünyayı özgürleştirme iradesini sürdürdü.

Arap-Müslüman devletlerin katılımıyla 21 Mayıs’ta Riyad’ta düzenlenen zirve sırasında, Donald Trump genel olarak muhataplarına ve özel olarak de Suudi Arabistan’a, Müslüman Kardeşler ile her türlü irtibatı ve İslami terörizm ile de tüm bağlarını kesme çağrısında bulundu [2]. Kral Selman’dan başlıca ordusundan vazgeçmesini istediğinin farkında olduğu için, bunun yerine onun 110 milyar dolar değerinde bir silah varlığına sahip olmasını sağladı.

Kral ve erkanının kibarlık gösterilerine karşın, Suudi Arabistan zirvenin sonunda diğer katılımcıların onayına sunmadığı bir sonuç bildirisini yayınladı [3]. Bu belge, Yemen’de neler yaptığını gördüğümüz « Ortak Arap Güçlerini » genişleten « İslami Askeri Koalisyon »un kuruluşunun duyurusu olarak okunabilir. Ama gelecekte Suudi Arabistan’ın, Suriye, Irak’ın IŞİD’ten kurtarılacak bazı bölgelerinin ve başka yerlerin işgalini meşrulaştırmak için de kullanılabilir.

25 Mayıs’ta Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde Donald Trump müttefiklerini Berlin Duvarının ve İkiz Kulelerin kalıntıları önünde topladı. Sözleşmenin 5nci Maddesine göre, 11 Eylül saldırıları sonrasında terörizme karşı mücadele ilkesini kabul ettiklerini hatırlatarak, onları İttifakın amaçlarını yeniden yönlendirmeye zorladı [4]. Gerçi ittifak Rusya karşıtı işlevini korumayı sürdürecektir ama bundan böyle bugüne kadar İzmir’deki merkez üssünden eşgüdümünü yürüttüğü cihatçıların ortadan kaldırılması sürecine katılacaktır. Bunun dışında terörist örgütlere ilişkin istihbaratlarını bir İstihbarat işbirliği birimi içerisinde paylaşmaya zorladı.

Donald Trump 26 Mayıs’ta Taormina’da gerçekleşen G7 zirvesi sırasında müttefiklerinin « terörizm ve şiddet kullanan aşırılıkçılığa karşı » bir bildiri yayınlamalarını sağlamıştır [5]. İşin aslında ortakları sadece, terörizmi örgütledikleri, finanse ettikleri ve eğittikleri bölgeden Batı’ya bulaşmasını önleme taahhüdünde bulunmuşlardır. Ne olursa olsun G7 sadece terörizmin değil, ama şiddet kullanan aşırılıkçılığa yani terörizmin matrisi Müslüman Kardeşler’in de finansmanını kurutmayı hedefleyen bir süreci başlatmıştır.

Bu bildiri, ancak 22 Mayıs’ta, aynı zamanda hem Muammer Kaddafi’nin eski güvenlik güçleri, hem de El Kaide üyesi iki taraflı çalışan bir MI6 ajanının oğlu tarafından gerçekleştirilen Manchester saldırısının düzenlendiği bir ortamda yayınlanabilmiştir [6]. Ama İngilizlerin Müslüman Kardeşler’den kolay kolay vazgeçme niyeti içerisinde olmadığı gerçektir.

Öte yandan Fransa ve Almanya’nın, istihbarat servislerinde temizlik yapmaya başlamaları kuvvetle muhtemeldir. Bunun için tabi ki zamana ihtiyaçları olacaktır. Donald Trump kendi yönetimi bünyesinde bunu hala başaramamıştır. 20 Mayıs’ta Cidde’de, başkanlık devri sürecinin son günlerinde varılmış olan bir anlaşma kapsamında Pentagon’un cihatçılara hala silah teslim etmiş olması bunun göstergesidir [7]. Bu yeni silahlar içerisinde çeşitli tipte roketatarlar ve Bulgar malı OPT-64 SKOT tipi zırhlı araçlar bulunmaktadır.