Torino’daki San Carlo Meydanında yaşanan çılgın panik sahnesi [1], dramatik sonuçlarıyla birlikte içerisinde bulunduğumuz durumun simgesidir. Gerçek bir fenomenden (gerçek neden ve ereklilikleri kamuoyundan gizlenen) hareketle siyasi-medyatik aygıt tarafından özenle yayılan terörist saldırı psikozu, temel hayatta kalma içgüdüsünü kaotik bir şekilde tetikledi. Bunun, akılcı olarak insanlığın tamamının yaşamını tehdit eden nükleer silahlanma yarışına karşı harekete geçmesi beklenirken, söz konusu içgüdü siyasi-medyatik karartma tarafından uyutulmuş durumdadır. Bunun sonucunda halkların büyük bir çoğunluğu 15 Haziran ila 7 Temmuz arasında Birleşmiş Milletler’de gerçekleşecek olan, nükleer silahları yasaklayacak anlaşmanın müzakerelerinin ikinci aşamasından habersizdir.

Mart ayında gerçekleştirilen birinci aşama görüşmelerinden sonra yazılan nükleer silahlara ilişkin anlaşmanın taslağı, taraf olan her devletin nükleer silahları üretmeyeceğini, sahip olmayacağını, bunları doğrudan ya da dolaylı olarak nakletmeyeceğin, ya da almayacağını taahhüt etmesini şart koşmaktadır. Söz konusu müzakerelerin başlatılması süreci, Genel Kurulun Aralık 2016’da 113 kabul, 35 ret ve 13 çekimser oyla kabul ettiği bir karar tasarısıyla kararlaştırılmıştır. ABD ve NATO’nun diğer iki nükleer gücü (Fransa ve Birleşik Krallık), İttifakın diğer ülkeleri ve başlıca ortakları –İsrail (Ortadoğu’daki tek nükleer güç), Japonya, Avustralya ve Ukrayna- karar tasarısı aleyhinde oy kullandılar. Diğer nükleer güçler de oylama sırasında karşı oy kullandılar: Rusya ve Çin (çekimser kalan), Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore.

ABD’nin dümen suyuna kapılıp karşı oy veren ülkeler arasında İtalya da yer alıyor. Gentiloni Hükümeti, 2 Şubat’ta « nükleer silahların yasaklanmasına yönelik zorlayıcı bir yasal aracı müzakere etme üzere bir Birleşmiş Milletler konferansının toplantıya çağırılması, nükleer silahsızlanma yolundaki çabalarımızı sekteye uğratma riski taşıyan güçlü bölücü etkisi olan bir unsur oluşturduğunu » açıkladı. Hükümet, İtalya’nın « silahsızlanmanın temeli, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını (İngilizce kısaltmasıyla NPT) eksiksiz uygulanması » üzerine kurulu « geri döndürülemez, şeffaf ve denetlenebilir bir nükleer silahsızlanma sürecine gitme imkanı tanıyan, kademeli, gerçekçi ve somut bir yol » izlemekte olduğu konusunda güvence vermektedir.

İtalya’nın 1975 yılında imzalanan NPT’yi uygulama tarzı, somut olgularla açıkça ortadadır. Her ne kadar bu anlaşma askeri açıdan nükleer olmayan devletleri « her kim tarafından olursa olsun nükleer silah almama, ne de bu tür silahları doğrudan ya da dolaylı olarak denetimi altında tutmama » taahhüdü altında bulundursa da İtalya, kullanımı için yine İtalyan pilotların eğitildiği nükleer silahların (Aviano’da en az 50 ve Ghedi-Torre’de 20 adet B-61 bombası) konuşlandırması için kendi topraklarını ABD’nin hizmetine sunmuştur. 2020 yılından itibaren İtalya’da B61-12 bombaları konuşlandırılacaktır. İlk nükleer darbeyi vurmak üzere tasarlanan bu yeni silah, komuta merkezlerinin yeraltı sığınaklarını yok etmek için delici yeteneğe sahiptir. B61-12’nin 2020 yılında (ama daha önce de olması için hiçbir engel yoktur) Avrupa’daki konuşlanışı başladığında, kesinlikle nükleer olmayan bir ülke olan İtalya, ABD/NATO ve Rusya arasında daha da yıkıcı bir nükleer çatışmanın ön cephe hattı haline dönüşecektir.

Peki, ne yapmalı? İtalya’nın BM’de nükleer silahların yasaklanmasına dair anlaşmanın oluşturulması sürecine katkıda bulunması, anlaşmayı imzalaması ve aynı zamanda ABD’nin yürürlükte olan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması temelinde topraklarındaki tüm nükleer silahları çekmesini ve yeni B61-12 bombalarını yerleştirmekten vazgeçmesini talep etmesini dayatmalıyız. Hemen hemen tüm « siyaset dünyası » için kanıt vazgeçilmezdir. Eğer siyasi irade başarısız olursa, geriye temel hayatta kalma içgüdüsüne başvurmaktan başka çare yoktur.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)

[1Bir sahte bomba alarmı, futbol maçı yayını izlemek için meydanda toplanmış olan binlerce seyircinin panik halinde kaçışmasına yol açtı. Bilanço: bazıları ağır olmak üzere 1500’den fazla yaralı (çev.notu).