Doktor Garipaşk (Dr.Strangelove)

Kuzey Kore’nin gerçekleştirdiği nükleer ve füze denemeleri üzerine odaklanan politik ve medyatik sahne ışıkları, dahil oldukları genel çerçeveyi gölgede bırakmaktadır: gittikçe daha da sofistike hale gelen ileri teknoloji başlık ve taşıyıcılara yerleştirilmiş, insan ırkını yeryüzünden silmeye muktedir bir nükleer silah varlığını elinde bulunduran, gün geçtikçe artan bir silahlanma yarışı.

Amerikan Biliminsanları Federasyonu (FAS) 2017’de Kuzey Kore’nin « potansiyel olarak 10-20 adet nükleer başlık üretebilecek parçalanabilir malzemeye sahip olduğunu ama balistik füzelerle taşınabilir nükleer başlıkları operasyonel hale getirdiğini ortaya koyacak kanıt olmadığını » değerlendirmesinde bulunuyor. Yine FAS’a göre ABD’nin elinde, her an için kullanılmaya hazır 1 650’si stratejik ve 150’si stratejik olmayan 6 800 adet nükleer başlık bulunuyor. Rusların elindeki 1 950’si kullanıma hazır 7 000 başlığa karşı, Fransız ve İngilizlerin elinde bulunanları (en az 300 ve 215) da hesaba katarsak, NATO’nun nükleer gücü 2 200’i hemen kullanılmaya hazır, 7 315 başlığa ulaşıyor. FAS’ın tahminlerine göre, ABD, Fransız ve İngilizlere ait her az kullanıma hazır yaklaşık 550 nükleer başlık Avrupa’da Rus topraklarının yakınlarında konuşlandırılmış durumdadır. Bu Rusya’nın Meksika’ya, yönünü ABD’ye çevirmiş yüzlerce nükleer başlık yerleştirmesi gibi bir durumdur.

Çinlilerin (270), Pakistanlıların (120-130), Hintlilerin (110-120) ve İsraillilerin (80) elindekileri de eklersek, nükleer başlıkların toplam sayısı yaklaşık olarak 15 000 adet olarak tahmin edilmektedir. Bu yaklaşık tahminler, büyük olasılıkla eksiktir. Ve nükleer silahlanma yarışı nükleer başlıkların ve taşıyıcıların modernizasyonuyla devam etmektedir.

Yarışın başında sürekli olarak Minuteman III kıtalararası balistik füze denemeleri gerçekleştiren ve bunları yeni füzelerle değiştirmeye hazırlanan (yaklaşık olarak 85 milyar dolar bedele mal olacağı tahmin edilen) ABD yer almaktadır. Kongre 2015 yılında nükleer güçlerini arttırmak için, her biri 20 nükleer başlık taşıyan fazladan 12 taarruz denizaltısıyla (adedi 7 milyardan) nükleer güçlerin kapasitesini arttırmayı öngören bir planı onayladı (tahmini bedeli yaklaşık olarak 1 000 milyar). Aynı kapsam içerisine, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinde mevcut USA B61 nükleer bombalarının, ilk vuruş silahı olan yeni B-61-12’lerle değiştirilmesi de girmektedir. Nükleer güçlerin kapasitesinin arttırılması aynı zamanda, düşman misillemelerini etkisiz hale getirmek için ABD tarafından Rusya’ya karşı Avrupa’da, ve Güney Kore’de Kuzey Kore’ye karşı değil ama gerçekte Çin’e karşı konuşlandırılan sözde « füze kalkanı »nı da içermektedir.

Rusya ve Çin, aranın daha da çok açılmaması için nükleer güçlerinin modernizasyonu sürecini hızlandırmaktadırlar. Rusya 2018 yılında 18 000 km menzile kadar çıkabilen ve 10 ila 15 nükleer başlık taşıyabilen, hipersonik hızla (ses hızından 10 kat daha yüksek) atmosfere girdiğinde « kalkanı » delmek için önleyici füzelerden kurtulma manevrası yapan yeni bir kıtalararası balistik füze olan Sarmat’ı konuşlandıracaktır.

Kısıtlı bir devlet çevresinin nükleer silah tekelini elinde bulundurduğu, buna sahip olanların olmayanları tehdit ettiği böylesi bir ortamda, diğer devletlerin nükleer silaha sahip olma arayışı içerisine girmeleri ve bunu başarmaları gün gittikçe daha da olası hale gelmektedir. Nükleer silaha sahip olan dokuz ülkenin dışında, yaklaşık olarak nükleer silah üretebilecek durumda olan başka 35 ülke daha vardır.

Kuzey Kore tek nükleer tehdit kaynağı olarak gösterilirken, bütün bunlar yazılı ve görsel basın tarafından görmezden gelinmektedir. Pyongyang’ın aldığı ders de görmezden gelinmektedir: Kaddafi’nin her türlü nükleer programdan vazgeçtiğini ve Libya topraklarında CIA’nin incelemede bulunmasına izin verdiğini hatırlatıyorlar. ABD ve NATO onu yok etmeye karar verdiklerinde bu yapmış oldukları Libya’yı kurtarmaya yetmedi. Pyongyang’ta eğer Libya’nın elinde nükleer silahları olsaydı kimse ona saldırmaya cesaret edemezdi diye düşünülmektedir. Bu akıl yürütmeyi diğer devletler de yapabilir: bugün mevcut küresel durumda nükleer silah sahibi olmak, buna hiç sahip olmamaktan daha iyidir.

Bu tehlikeli mantık temelinde nükleer silahların yayılması olasılığı artarken, geçtiğimiz Temmuz ayında Birleşmiş Milletlerde kabul edilen nükleer silahların yasaklanması sözleşmesi, tüm nükleer güçler, NATO üyeleri (İtalya dahil) ve başlıca ortakları (Suudi Arabistan, Ukrayna, Japonya, Avustralya) görmezden gelinmektedir. Ülkemizin de nükleer silahların yasaklanması sözleşmesine katılması ve dolayısıyla da varlığı İtalya tarafından kabul edilen diğer anlaşmayı yani nükleer silahların yayılması anlaşmasını ihlal eden topraklarındaki ABD bombalarını tahliye etmesi için geniş kapsamlı bir seferberlik büyük önem taşımaktadır. Siyasi akıl yanılsa da, en azından hayatta kalma içgüdüsünün devreye girmesi gerekir.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)