Bloomberg’te yakın zamanda yayınlanan bir makale Facebook’taki bir gizli birimin aralarında Hindistan’ın da yer aldığı dünyadaki birçok hükümet yararına, seçimleri yönlendirmeyi hedefleyen [1] sayısal propaganda şekli altında bir Troll ordusunun [2] oluşumuna nasıl izin verdiğini ortaya koyuyor.

Sahip olduğu Facebook şirketinin siyasal propaganda platformu olarak oynadığı rol dolayısıyla şimşekleri üzerine çeken Mark Zuckerberg, suçlamalara görevinin parti taraftarları arasındaki bölünmenin üzerinde olduğunu söyleyerek karşılık verdi.

Ancak gerçek Facebook’un siyasal anlamda basit bir izleyici olmadığıdır. Zuckerberg’in söylemediği, şirketinin kimi zaman yalan haberler ve aşırılıkçı ideolojiler yayan Toll’lerin yardımıyla muhalefetlerini boğmak için platformu kullananlar da dahil parti ve liderlerle aktif işbirliği içerisinde çalıştığıdır [3].

Bu girişim Washington’dan Facebook’un küresel siyaset sorunları konusunda uzmanlaşmış çok gizli bir ekibi tarafından yürütülmektedir. Ekibin başında, New York eski Belediye Başkanı Rudy Giuliani’nin 2008 yılındaki başkanlık kampanyasında ve 2014’teki Kızılderili seçimlerinde görev almış Cumhuriyetçi kampın eski sayısal strateji uzmanı Katie Harbath yer almaktadır.

Facebook’un bu gizli birimi yönetmek üzere Harbath’ı görevlendirmesinin üzerinden, ekibinin gezegenin dört bir köşesine (özellikle de Hindistan’a) seyahat ettiği üç yıl geçti. Harbath, propaganda amaçlı gerçek bir Troller ordusu şeklini alan şirketin güçlü sayısal aygıtlarını hizmetlerine sunarak siyasi liderlere yardım etti.

Hindistan’da ve daha birçok ülkede bu birimin çalışanları fiili olarak seçim kampanyalarının elemanları haline geldiler. Ve aday bir kez seçildikten sonra şirketin memurları denetlediği ya da devlet başkanları arasındaki resmi görüşmeler sırasında sayısal yayın alanında teknik yardım sağladığına tanık olunuyor.

ABD’de bu birimin çalışanları Donald Trump’ın kampanyası boyunca sahada görev aldılar. Hindistan’da şirket, bugün Facebook’ta dünyadaki herhangi bir siyasi liderden daha çok hayranı olan Başbakan Narendra Modi’nin internet ortamındaki varlığını güçlendirdi.

Seçim kampanyası toplantıları sırasında, Katie Harbath’ın ekip üyelerini, seçimler sırasında kitleler üzerinde oluşan özel ilgiden mali olarak yararlanması konusunda şirkete yardımcı olma görevi üstlenen Facebook’un reklam sektörü ticari sorumluları yanında yeniden görebiliyoruz. Siyasetçi ve liderlere, kampanyaları için bir mavi kertik yardımıyla tanımladıkları, video görüntülerinin olabildiğince kullanıldığı bir Facebook sayfasının açılması ve tanıtım sloganlarının seçimi konusunda eğitim vermektedirler. Bu adayların seçildikten sonra Facebook’la yaptıkları işbirliği, yasayı dolanmak için şirkete siyasi alanda etkinliğini büyük oranda yayma imkanı tanımaktadır.

Facebook anti-demokratik bir şekilde kendini demokrasinin temel ayağı olarak sunduğunda sorun daha da şiddetlenmektedir. Dünya üzerinde demokrasi için mücadele veren ABD merkezli bir sözde STK olan Freedom House [4], geçtiğimiz Kasım ayında sayıları giderek artan devletin « demokrasinin temel ilkelerini sarsmak için sosyal ağları kullandığını » rapor etti [5]. Bu da hükümet tarafından gizlice desteklenen ve olaylara ilişkin kendi yorumunu dayatmayı, isyanı sessizliğe indirgemeyi ve iktidarı pekiştirmeyi hedefleyen karalama ya da propaganda kampanyalarıyla gerçekleşiyor.

Facebook 2007’de Washington’daki ilk bürosunu açtı. Bir sonraki yıl gerçekleşen başkanlık seçimi, Barack Obama’nın şahsında, platformun yardımıyla seçimlerden önceki haftalar içerisinde milyonlarca seçmene ulaşan ilk « Facebook Başkanı »nın ortaya çıkışına tanık oldu. Platformun demokrasi üzerindeki devasa etkisini ortaya koyacak şekilde 2010 ve 2011 yıllarında gerçekleşen « Arap Baharları » isyanı sırasında eşzamanlı olarak Facebook kullanıcısı sayısında patlama yaşanmıştır.

Facebook’un siyasal birimini yönetmesi için Guiliani’nin eski destekçisi Katie Arbath’ı tercih ettiği dönem süresince seçimler sosyal ağlar için vazgeçilmez bir konu haline geldi. Facebook giderek artan bir şekilde dünyanın her yerinde seçim bahislerine bulaşmaya başladı.

Facebook şeffaflık ilkesini önemsemeyerek dünyadaki en tartışmalı siyasal partilerle işbirliği yaptı. Şirket, 2011’den beri ABD’nin federal seçim komisyonundan bir siyasal partinin desteklenmesine ilişkin şeffaflık zorunluluğu getiren bir yasa karşısında istisna talebinde bulunmaktadır. Bu talebi karşılanmış olsaydı bugün 2016 seçimleri dolayısıyla Rusların reklam giderleriyle ilgili krizden kaçınmasına yardımcı olacaktı.

Şirket ile hükümetler arasındaki ilişki karmaşıklığını koruyor. Facebook Avrupa Birliği tarafından ağında radikal İslam’ın gelişmesine izin vermekle suçlandı. Şirket yakın zamanda talebin ancak yasalara uygun bulunması durumunda kullanıcılara ilişkin verileri hükümetlere vereceğini, aksi halde şirketin adalete başvurmaktan çekinmeyeceğini açıklayan şeffaflık raporunu yayınladı [6].

Hindistan’daki Troll orduları

ABD’ninkini geçen Hindistan pazarı, WhatsApp mesajlaşma hizmetini kullanan 200 milyon Hintliyi saymazsak, dünyanın geri kalanının rakamlarını aşan büyüklüğüyle bugün Facebook için çok umut vaat etmektedir. Kullanıcı sayısı iki kat daha hızlı artmaktadır.

Hindistan’daki 2014 seçimleri sırasında Facebook daha önce çeşitli kampanyalarda birkaç ay boyunca zaten çalışma imkanı bulmuştu. Modi, aldıkları iletiyi sosyal ağlarda yayan gönüllülerin işe alımında Facebook ve WhatsApp’ın desteğinden fazlasıyla yararlandı. Seçimleri kazanmasından beri abone sayısı, Trump’ın iki misli olmak üzere 43 milyon kadar arttı.

Modi’nin seçimleri kazanmasını izleyen haftalarda Zuckerberg ve İşletme Müdürü Sheryl Sandberg, daha sonra yoğun protestolar karşısında kapatılmak zorunda kalan ücretsiz bir internet servisi projesini geliştirmek amacıyla Hindistan’a gittiler. Katie Harbath ve ekibi de 6 000’den fazla üst düzey memurun katıldığı eğitim çalışmalarında görev almak üzere Hindistan’a geldiler.

Modi’nin sosyal ağlarda etkinliğinin arttığını gördükçe aboneleri Facebook ve WhatsApp üzerinde siyasi rakiplerine karşı taciz kampanyasına giriştiler. Hindistan, özellikle de birçok kişinin ölmesine neden olan bir yalan haberle, dezenformasyon yuvası haline geldi. Ülke aynı zamanda muhalefet partileri ve gazeteciler için de oldukça tehlikeli bir yere dönüştü.

Öte yandan Facebook’un önerdiği hizmetleri kullanmayı seçen sadece Modi ve Hindistan Halk Partisi (BJP) değildi. Şirket siyasal eğilimleri ne olursa olsun tüm siyasi partilere ve sivil toplumun en gizli gruplarına dahi aynı araç ve hizmetleri ayrım gözetmeksizin sunduğunu iddia etmektedir.

İşin ilginç olanı Mark Zukerberg’in bizzat ABD Başkanı olmayı istemesi ve bu amaçla daha önce David Plouffe’un (Barack Obama’nın 2008’deki kampanya danışmanı), ardından da Ken Mehlman’ın (George Bush Jr.’un 2004’teki kampanya danışmanı) hizmetlerinden yararlanmıştır. Halen Amy Dudley (Senatör Tim Kaine’in eski danışmanı), Ben LaBolt (Barack Obama’nın eski basın danışmanı) ve Joel Benenson (Hillary Clinton’un 2016’daki eski kampanya danışmanı) ile çalışılmaktadır [7].

Duyguların Facebook tarafından manipülasyonu

2014’te yayınlanan Sosyal ağlar aracılığıyla geniş kapsamlı duygusal bulaşma fenomeninin deneysel doğrulaması başlıklı bir incelemede [8], 689 000 Facebook kullanıcısının gördüğü olumlu ve olumsuz mesajlar arasındaki oran araştırıldı. 11 ve 18 Ocak 2012’de gerçekleştirilen bu deney, hedef kullanıcılara gönderilen haberlerin duygusal ağırlığını değiştirerek duygusal bulaşmanın etkilerini belirlemeye çalıştı. Araştırmacılar ilk kez « manipülasyonların etkisi sınırlı kalsa da, duyguların bilgisayar ağı üzerinden yayılabileceğinin kanıtına » ulaştılar.

Bu araştırma hem etik, hem de yöntemsel temellerinden ötürü eleştirildi. Polemik yoğunlaşırken, bu araştırmaların başlıca teşvikçilerinden ve Facebook verilerinden sorumlu ekibin üyesi Adam Kramer şirketin basın bildirisiyle bu araştırmayı savundu [9]. Birkaç gün sonra Facebook’un İşletme Müdürü Sheryl Sandberg, Hindistan yolculuğu sırasında bir açıklama yaptı [10]. New Delhi’de ticaret odası tarafından düzenlenen bir toplantıda şu açıklamada bulundu: « Bu araştırma, şirketler tarafından çeşitli ürünleri test etmek için sürdürülen araştırmalar çerçevesinde gerçekleştirildi, ne eksik, ne de fazla. Bu konunun iletişimi çok kötüydü ve bundan dolayı özür dileriz. Sizin canınızı sıkmak istemedik. »

Peki Facebook hangi devrimci ürün için kullanıcılarını duygusal olarak manipüle etmeyi hedefleyen psikolojik deneyler gerçekleştirdi? Bu devrimci ürünler, müşterilerine seçimler sırasında yardım etmek için çok hızlı bir şekilde yalan haberler yayınlayan propaganda amaçlı sayısal Troll ordularıdır.

Kısa bir süre sonra 3 Temmuz 2014’te USA Today, yurttaşların özel hayatına saygı duyulması için mücadele veren EPIC grubunun Federal Ticaret Komisyonuna, Facebook’un onaylarını almadan ve onları bilgilendirmeden kullanıcılarının duyguları hakkında bir araştırma yürüterek yasayı çiğnediğini iddia eden resmi bir şikayet sunduğunu yazdı [11]. EPIC’in söz konusu şikayetine göre, Facebook kullanıcılarının duyguları hakkında gizlice psikolojik deney yaparak onları aldatmıştır: « Deney sırasında Facebook, verilerin kullanımı politikasında, kullanıcılarıyla ilgili bilgilerin deneysel amaçla kullanılacağına yer vermedi. Facebook ayrıca bu bilgilerin araştırmacılara iletileceği konusunda kullanıcılarını bilgilendirmedi ». Bu duygusal manipülasyon deneyleri için kullanılan kobayların çoğunluğu Hintliydi [12].

Aramızdan birçoğu sosyal ağlardaki gönderilere çok dikkat etmiyor ve gördüklerimizin çoğunluğu daha çok zararsızdır. En azından ilk bakışta böyle görünüyor. İnternet üzerinde gönderdiklerimizin ürkütücü bir etkisi olduğu gerçektir. Kuzeybatı Pasifik Ulusal Laboratuarı ve Washington Üniversitesi’nin ortak gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre sosyal ağlarda gönderdiklerimizin içeriği gelecek olayları önceden öngörmek üzere –belki de bir sonraki Hindistan Başbakanını öğrenmek için- bir program tarafından kullanılabilir.

ArXiv tarafından yayınlanan bir belgede, bir araştırmacı ekibi sosyal ağların « gerçek dünyadaki olayları keşfetmek ve önceden öngörmek » amacıyla kullanılabileceğini keşfetti [13]. Twitter’in incelenmesiyle bazı toplumsal olayları hassasiyetle önceden öngörmek mümkündür, örneğin insanların öfkeleri gerçek dünyada yayılmadan önce bazı sorunları tartışmak için belirli hashtags’lar kullandığında.

Bu fenomenin en çok bilinen örneği Arap Baharları sırasında, insanlar daha sokaklara dökülmeden önceki günlerde, yakın zamanda gerçekleştirilecek olan protesto gösterilerinin ve ayaklanmaların belirgin işaretleri internet üzerinde görüldüğünde yaşanmıştır.

Bunun tersi de doğru, öfke sosyal ağlar tarafından üretilebilir ve en üst düzeye vardığında toplu linç vakalarında ve diğerlerinde bundan en az iki yıl önce Hindistan’da daha önce gördüğümüz gibi gerçek yaşamdaki olaylara aktarılabilir.

Dezenformasyon sanayi Hindistan’da nasıl çalışıyor?

Hindistan’da geleneksel siyasal söylemden çok daha üstün bir etkinlik gösteren ve eğer kontrol edilemezse potansiyel olarak Arap Baharları benzeri bir güvenlik sorununa dönüşebilecek olan devasa bir dezenformasyon sanayi ortaya çıktı. Hindistan’da linç etme üzerine tartışmalar doruktayken, eğer gençliğin bu dezenformasyon sanayine sahte montaj video görüntülerini ve sahte haberleri yönetme ve paylaşma imkanı veren Facebook, Twitter, Youtube ve diğer sosyal ağlara erişimi olmasaydı böylesi olayların bu kadar kısa sürede böylesi bir etki yaratamayacağını iyi anlamak gerekir. Son yıllardan beri ortaya çıkan linç fenomeni sosyal ağlardan gerçek dünyaya doğru yayılan bu propaganda sanayinin doğrudan sonucudur.

Facebook ve WhatsApp’ın Hindistan topraklarında şiddet olaylarına neden olan sayısal propaganda amaçlı « bir Troll ordusu » yaratarak müesses nizam ile komplo yaptığı ortaya çıkarıldıktan sonra şimdi bu olay bambaşka bir boyut kazandı. Bu tipik bir terörizm vakasıdır. Terörizm « bir birey ya da grubun siyasal amaçla sistematik olarak terör ya da şiddet kullanması » şeklinde tanımlanır. Mevcut durumda bu terörizm Hindistan topraklarında bir sayısal (dez)enformasyon savaşı aracılığıyla bir yabancı şirket (Facebook) tarafından gerçekleştirilmektedir. Böylesi eylemlere karşı harekete geçmek için daha hala ne bekliyoruz?

ABD başkanlık seçimleri sırasında bir dezenformasyon kampanyası gerçekleştirildi. Bu seçme şirketlerle işbirliğiyle bizzat yürütülen bir resmi kampanyanın ayrılmaz parçasıdır. Aynı yöntem Brexit üzerine yürütülen tartışmaları yönlendirmek için de kullanıldı. Bunları konuştuğumuz saatlerde, bu büyük dezenformasyon şirketi Hindistan’daki ahtapot kollarını genişletiyor. Başarılı sporcular, ünlü kişiler, ekonomistler, politikacılar düzme içerikler yayarak daha önce bunun kurbanı oldular. Gelecekte oluşabilecek felaketleri önlemek için istihbarat servislerimizce yakından izlenmesi gereken tehlikeli bir eğilimdir bu.

Bütün bu sistemin peşi sıra nasıl işlediğini görelim. Farklı yerlerden finanse edilen birçok meşru internet sitesi ve portalı çeşitli oynak reklamlar alırlar. Gerçek hedefi görünmez kılan geniş kapsamlı erotik içerikle karıştırılmış bir şekilde, bölge, ideoloji, yaş, din v.b. unsurlar üzerine kurulu çeşitli kişi kategorileri için oldukça spesifik içerikler yaratılır. Bu düzmece içerik ardından sosyal ağlara enjekte edilir ve seçme şirketler tarafından geliştirilen analitik araçlar aracılığıyla spesifik gruplar hedef alınır. Bu sahte haberler yayıldığı ölçüde, yavaş yavaş kendi dinamiğine sahip olur ve nihayet bir tanınmış kişi, politikacı ve hatta kimi zaman bir gazeteci tarafından ele alınıp yayılır. Bundan sonraki gelişmeler ise tam bir çılgınlıktır.

Bilerek ya da bilmeyerek hakim medyalar, basın organlarının tamamını bu sahte haberlerin analizine ayırarak bu yalan dokuyu yayınlamaya başlar: bu haberlerin özgünlüğünü kontrol etmek yerine, kim ne demiş ve neden demiş vesayre, vesayre… Bu düzmece haberlerin duygusal karakterinden ve aynı zamanda kamuoyu üzerinde etkisi olan kişiler tarafından aktarılıyor olmasından dolayı, dünyaya ilişkin bu sahte algı gerçek dünyada yayılıyor ki linç kurbanları bunları tanığıdır. Denetimsiz bir şekilde bu dezenformasyon fenomeni tüm kamuoyunu zehirleyebilir. Öyle bir zaman gelecek ki toplumun tümüyle birbirine karşıt fraksiyonlarla radikalleşmesi kurgusuyla gerçekle sahteyi birbirinden ayıramaz duruma geleceğiz.

Facebook ve Hindistan seçimleri

Hindistan’da 2014 seçimleri döneminde, bir gazetedeki makalenin başlığı « Facebook Hindistan seçimlerinin sonuçlarını etkileyebilir mi? » şeklindeydi. Bu başlığın altında bir aysberg yer alıyordu: eğer Facebook bizim duygularımızı değiştirebiliyor ve bize oy kullandırtabiliyorsa, daha başka neler yapabilir? [14]

Şaşırtıcı bir şekilde, Hindistan seçim komisyonu, seçim süreci sırasında oy kullananların sayımıyla ilgili Facebook ile bir ortaklık anlaşmasına imza attı [15]. Seçim Komisyonu (ECI) Komiseri Dr.Nasim Zaidi şu açıklamayı yaptı: « Hindistan Seçim Komisyonu’nun oy kullanmayanları ve özellikle de hiç oy kullanmamış olanları kaydetmeye yönelik özel bir prosedür başlatacağını duyurmaktan mutluyum. Bu, ECI’nin “hiçbir yurttaş ihmal edilmeyecek” sloganının gerçekleşmesi yolunda atılmış önemli bir adımı temsil etmektedir. Bu kampanyanın kazançlı tarafı Facebook, Hindistan’daki tüm Facebook kullanıcılarına çeşitli Hint lehçelerinde seçmen kütüklerine kayıt için son tarihi hatırlatmak amacıyla bir hatırlatma yayınlayacaktır. Tüm seçmen yurttaşlar seçmen kütüklerine kayıt olmaya ve oy kullanmaya, yani haklarına sahip çıkmaya ve ödevlerini yerine getirmeye davet ediyorum. Facebook’un Komisyon tarafından başlatılan seçmen sayımı kampanyasına yeni bir boyut kazandıracağını ve yeni seçmenlerin seçim sürecine katılmaya ve sorumluluğunu bilen Hitnli yurttaşlar haline gelmeye teşvik edeceğine inanıyorum ».

ABD’nin başlıca 17 istihbarat kurumu, bu dezenformasyon fenomeninin kendi seçim süreçleri ve toplumları üzerindeki etkisine dair ciddi çekinceler ilettiler. Bir istatistik araştırma merkezine göre ABD’lilerin çoğunluğu (gösterişli bir % 88) sahte haberlerin yayınlanmasının günlük hakikati algılamalarını etkilediğini düşünüyor [16]. Ve biz Hindistan’da bundan çok daha felaket bir senaryoya doğru yöneliyoruz. Neden mi? Çünkü Hindistan’ın tersine ABD hükümeti ve istihbarat topluluğu bu sorunun varlığını kabul etti ve söz konusu tehdide karşı bir çözüm için çalışma yürüttü. Hindistan, ülkenin içişlerine burnunu sokan Facebook için aynı şeyleri yapabilir mi?

Bu sorunu yakından takip etmek için çeşitli komisyonlar kuruldu, senato soruşturması yapılması programlanıyor ve toplumun karşı karşıya olduğu bu tehdidi bertaraf etmek için yeni birimler oluşturuldu. Facebook’un ABD başkanlık seçimindeki rolüyle ilgili bir soruşturma yürütülürken, Facebook’un gizli biriminin Hindistan seçimlerini nasıl etkilediği konusuna çok az ilgi duyuluyor. Bu ifşaatların ışığında, Facebook’un Hindistan seçimleri üzerindeki etkisiyle ilgili derin bir araştırma yürütülmelidir. Bunu gerçekleştirmek için hükümetin her şeyden önce ona karşı harekete geçebilmek için bu dezenformasyon sanayinin varlığını kabul etmesi gerekmektedir.

Facebook ile birlikte EVM’nin (kullanıcı veri bankası) gizli şifresinin kırılması konusunda görev alan American Microchip Inc. ve Japon Renesas ve bu komploda onlarla işbirliği yapan herkes hakkında Hindistan seçimlerine müdahalede bulunmaktan soruşturma açılmalıdır. Yabancı şirketlerin Hindistan seçim süreciyle bağlantılı bu tehdidi hafife almak çok ciddi bir hata olacaktır [17].

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Great Game India (Hindistan)

[1How Facebook’s Political Unit Enables the Dark Art of Digital Propaganda”, Lauren Etter, Vernon Silver & Sarah Frier, Bloomberg, December 21, 2017.

[2İnternet argosunda Troll polemik yaratmayı hedefleyen kişiyi tanımlamaktadır. Bu bir mesaj (örneğin bir tartışma forumunda) olabileceği gibi bir anlaşmazlık yaratma amaçlı tartışmanın tamamı ya da bunu yaratan kişi olabilir.

[3India’s Fake News Industry & Mob Lynchings”, Great Game India News, July 6, 2017.

[4Freedom House: when “freedom” is only a pretext”, by Thierry Meyssan, Voltaire Network, 7 September 2004.

[6Facebook Transparency Report 2017”, Facebook, January 2017.

[7Mark Zuckerberg: a US President in the making?”, Translation Anoosha Boralessa, Voltaire Network, 4 August 2017.

[8Experimental evidence of massive-scale emotional contagion through social networks”, Adam D. I. Kramer, Jamie E. Guillory & Jeffrey T. Hancock, Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (PNSA), Vol 111, #24, July 17, 2014.

[9The Author of a Controversial Facebook Study Says He’s ‘Sorry’”, Stephanie Burnett, Time, June 30, 2014.

[10Facebook still won’t say ’sorry’ for mind games experiment”, David Goldman, CNN, July 2, 2014.

[11Privacy watchdog files complaint over Facebook study”, Jessica Guynn, USA Today, July 3, 2014.

[12Facebook apologises for psychological experiments on users”, Samuel Gibbs, The Guardian, July 2, 2014.

[13Using Social Media To Predict the Future: A Systematic Literature Review”, Lawrence Phillips, Chase Dowling, Kyle Shaffer, Nathan Hodas & Svitlana Volkova, ArXiv, June 19, 2017.

[14If Facebook can tweak our emotions and make us vote, what else can it do?”, Charles Arthur, The Guardian, June 30, 2014.

[16Many Americans Believe Fake News Is Sowing Confusion”, Michael Barthel, Amy Mitchell & Jesse Holcomb, Pew Research Center, December 15, 2016.

[17Are Indian Elections Hacked By Foreign Companies?”, Shelley Kasli, Great Game India News, December 17, 2017.