« Rus füzeleri tehlike arz etmektedir »: bu alarm, Rusya ile zaten kor halinde olan gerilime benzin döken Azak Denizi « olayı »ndan üç gün önce, Corriere della Sera’da Maurizio Caprara tarafından gerçekleştirilen bir mülakatta, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından verilmiştir [1]. Mülakatın başında « Avrupa’da yeni füze yok. Ama Rus füzeleri ise evet var » diye iki olguyu gizleyerek kısaca ilan ediyor Stoltenberg.

İlk olarak: ABD, Mart 2020’den itibaren, İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda (halen B-61 nükleer bombalarının konuşlandırıldığı yerler) ve muhtemelen de başka Avrupa ülkelerinde, özellikle Rusya’ya karşı bir işlev üstlenmek üzere cephaneliğindeki ilk hassas güdümlü nükleer bomba olan B61-12 konuşlandırılmaya başlanacaktır. Yeni bomba, ilk vuruşta komuta merkezi sığınaklarını yok etmek üzere, yeraltında patlayabilmesi için nüfuz edici yeteneğe sahiptir. Eğer Rusya, Meksika’ya kendi topraklarını hedef alan nükleer bombalar konuşlandırsaydı, acaba ABD buna nasıl tepki gösterirdi? Nükleer silahların konuşlandırılması için ABD’nin hizmetine pilotlar ve uçaklar sunarak, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasını ihlal eden İtalya ve diğer ülkeler gibi, Avrupa da, Rusya ile olasılığı giderek artan bir çatışma durumunda ön cephede olması dolayısıyla daha çok risk altındadır.

İkinci olarak: 2016 yılında ABD tarafından Romanya’ya yeni bir füze sistemi yerleştirildi ve onun bir benzeri de Polonya’ya konuşlandırılma aşamasındadır. Aynı füze sistemi, U.S. Navy tarafından İspanyanın Rota limanında üslenmiş ve Rus topraklarının sınırında, Karadeniz ve Baltık Denizi’nde seyreden dört savaş gemisinde de konuşludur. Gemiler gibi kara tesisleri de Mk 41 Loockhed Martin dikey füze rampalarına sahiptir ki bunlar bizzat üreticinin kendi ifadesiyle « balistik füzelere karşı savunma amaçlı SM-3 ya da kara hedeflerine yönelik taarruz amaçlı uzun menzilli Tomahawk olmak üzere, her türlü göreve uygun füzeler » fırlatabilmektedir. Tomahawk’lara aynı zamanda nükleer başlık da takılabilmektedir. Rus topraklarına yaslanan fırlatma rampalarında gerçekte hangi füzelerin bulunduğunu kontrol etme imkanı olmayan Moskova, karada üslü kısa ve orta menzilli füzelerin konuşlandırılmasını yasaklayan İNF anlaşmasını ihlaliyle taarruz amaçlı nükleer silahların da yer aldığını varsaymaktadır.

Stoltenberg ise aksine Rusya’yı İNF anlaşmasını ihlal etmekle suçlamakta ve uyarıda bulunmaktadır: « Anlaşmaların ihlal edilmesinin cezasız bırakılmasını kabul edemeyiz ».

2014 yılında Obama yönetimi, en ufak bir kanıt sunmaksızın Rusya’yı anlaşma tarafından yasaklanan kategorideki bir seyir füzesinin (SSC-8) denemesini yapmakla suçlamış ve « ABD’nin karada konuşlu füzelerin Avrupa’ya yerleştirilmesini değerlendirmekte » olduğunu, bir başka deyişle İNF anlaşmasını terk edeceğini duyurmuştu. NATO’daki müttefikleri tarafından desteklenen plan, Trump yönetimince onaylandı: Kongre, 2018 mali yılı içerisinde, karadan karayolunda seyreden bir hareketli platformdan fırlatılan bir seyir füzesine yönelik araştırma ve geliştirme programının finansmanına onay verdi. ABD tarafından Avrupa’da 80’li yıllarda konuşlandırılan ve İNF anlaşmasıyla yasaklanan Euromissile tipi nükleer füzeler, Rusya’yı vurabilecek durumdayken, Rusya’da konuşlandırılan benzer nükleer füzeler ABD’yi değil ama sadece Avrupa’yı vurabilecek yetenektedir. Stoltenberg bizzat kendi ifadesiyle Rusya’nın kendi topraklarında konuşlandırdığı iddia edilen SSC-8’lere göndermede bulunarak, onların « ABD hariç Avrupa’nın büyük bölümüne ulaşma yeteneğine sahip olduğunu » beyan etmektedir. İşte ABD, Avrupa’yı böyle « savunmaktadır ».

Son olarak Stoltenberg’in, « çok tehlikeli sınırlı nükleer çatışma düşüncesi »ni Rusya’ya isnat ederek uyaran ifadesi ise gülünçtür: « Tüm nükleer silahlar tehlikelidir, ama kullanımları için eşikleri düşürülebilenler özellikle tehlikelidir ». Avrupa’da konuşlandırılmak üzere olan B61-12’ler için ABD’li askeri uzmanlar ve biliminsanları tamamen aynı uyarıda bulunmaktadırlar: « Daha düşük güçte ve hassasiyetteki nükleer silahlar, bunların kullanılmaya kalkışılması hatta misilleme yerine ilk vuruşta kullanılması olasılığını arttırmaktadır ».

Corriere della Sera neden gidip onlarla mülakat yapmıyor?

Corriere della Sera 1876 yılında Milano’da kurulan eski bir İtalyan gazetesidir. RCS MediaGroup tarafından yayınlanan gazete, dağıtım ve okuyucu sayısı itibariyle İtalya’nın birinci gazetesidir.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)

[1«Un pericolo i missili russi. Così Mosca punta a dividere l’America dall’Europa», Maurizio Caprara, Corriere della Sera, 18 novembre 2018.