Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

Ben Ali (Tunus), Kaddafi (Libya) ve Mübarek (Mısır) 2011 yılında, Washington’un emrinde olan (Kaddafi 2003’teki U dönüşünden beri, diğerleri her zaman) üç devlet başkanıydı.

7- Tunus’ta « Arap Baharının » başlangıcı

12 Ağustos 2010’da, Başkan Barack Obama 11 sayılı başkanlık kararnamesini (PSD-11) imzalar. Kararnameyle genişletilmiş Ortadoğu’daki tüm büyükelçiliklerini « rejim değişiklikleri »ne hazırlıklı olmaları konusunda bilgilendirmektedir [1]. Sahada gizli faaliyetlerin eşgüdümü sağlamak amacıyla, Müslüman Kardeşler üyelerine ABD’nin Ulusal Güvenlik Konseyi’nde yer verir. Washington, İngilizlerin « Arap Baharı » planını uygulayacaktır. Cemaat için, zafer anı gelmiştir.

17 Aralık 2010’da Tunus’ta Muhammed (Tarık) Buazizi adlı bir işportacı, polisin el arabasına el koyması üzerine kendisini ateşe verir. Cemaat olaya el koyar ve genç adamın işsiz bir üniversite öğrencisi olduğu ve bir kadın polis tarafından tokatlandığı yolunda yanlış haberler yayar. Hemen, National Endowment for Democracy’nin (yani beş Anglosakson devletin gizli servislerinin sahte STK’sı NED) elemanları ölen adamın ailesine oyunu bozmaması için para öder ve ülkeye isyan tohumları saçarlar. Ülkede işsizlik ve polis şiddetine karşı yoğun gösteriler yapılırken, Washington Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Ben Ali’den ülkeyi terk etmesini talep eder ve MI6 Tunuslu Kardeşler’in Mürşidi Raşit Gannuşi’nin Londra’dan muzaffer geri dönüşünü örgütler.

Bu « Yasemin Devrimi »’dir [2]. Rejim değişikliği, hem İran Şahının gidip yerine İmam Humeyni’nin geri dönüşü ve hem de renkli devrimler şemasının tekrarıdır.

Raşit Gannuşi daha önce Müslüman Kardeşler’in bir yerel kolunu oluşturmuş ve 1987’de darbe girişiminde bulunmuştur. Birçok kez tutuklanıp hapse atılınca, önce Hasan el Turabi’nin desteğinden yararlandığı Sudan’a, ardından da Recep Tayyip Erdoğan’a (o dönem Milli Görüş hareketinin lideri) yaklaştığı Türkiye’ye sürgüne gider. 1993’te, iki karısı ve çocuklarıyla birlikte yaşadığı Londonistan’dan siyasi sığınma hakkı elde eder.

Kendini « Amerikan karşıtı » olarak pazarlayan iki şahsiyet: Munsif Marzuki (NED-ABD hesabına çalışan aşırı solcu) ve Raşit Gannuşi (West Minister Foundation – UK adına çalışan Müslüman Kardeş).
« Devrimi Koruma Birliği » (LPR), Mısırlı « Gizli Aygıt »ın Mısır’daki karşılığıdır. Lideri İhmed Degij, ortadan kaldırılacak önemli şahsiyetlere ilişkin talimatları Raşit Gannuşi’dan almaktadır.

Anglosaksonlar, İslami Eğilim Hareketi yeniden adlandırılarak oluşturulan Yeniden Doğuş Hareketi (« Ennahda ») adlı partisinin imajını geliştirmesinde ona yardım eder. NED, halkın Cemaate yönelik kaygılarını gidermek için aşırı soldaki ajanlarından yardım ister. Arap İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Munsif Marzuki, teskin edici bir rol oynar. Kardeşler’in çok değiştiklerini ve artık demokrat olduklarını savunur. Tunus’un yeni Cumhurbaşkanı seçilir. Gannuşi genel seçimleri kazanır ve Aralık 2011 ila Ağustos 2013 arasında görev yapacak bir hükümet kurmayı başarır. Washington tarafından dönüştürülerek önce Maocu sonra Troçkist olan Ahmet Necip Şebbi gibi NED’in başka piyonlarını da hükümete sokmayı başarır. Hasan el Benna’yı örnek alan Gannuşi, partinin yanı sıra, muhalefet lideri Şükrü Belayid’e yönelik olan da dahil olmak üzere siyasi cinayetlere girişen, Devrimi Koruma Birliği adlı bir milisi de örgütler.

Öte yandan, ülkeye geri dönüşü sırasında Tunus halkının bir kesiminin sunduğu tartışılmaz desteğe rağmen, partisi kısa sürede azınlığa düşer. Raşit Gannuşi iktidarı terk etmeden önce, laik burjuvaziyi uzun vadede sefalete sürükleyecek mali yasaları onaylatır. Bu yolla ülkenin toplumsal yapısını değiştirmeyi ve yakın zamanda siyaset sahnesine geri dönmeyi ummaktadır.

Mayıs 2016’da, MI6 tarafından kurulan bir şirket olan Innovative Communications & Strategies, Ennahda’nın Xncu kongresini sahneler. Konuşmacılar partinin « sivilleştiğini » ve din ve siyaset işlerini birbirinden ayırdığını savunurlar. Ama yaşanan bu gelişimin laiklikle hiçbir ilişkisi yoktur, sorumlulardan sadece üstlendikleri işi paylaşmaları ve aynı zamanda hem seçilmiş, hem de imam olmamaları istenmektedir.

8- Mısır’daki « Arap Baharı »

25 Ocak 2011’de, yani Cumhurbaşkanı Ben Ali’nin kaçışından bir hafta sonra, Mısır ulusal bayramı kutlamaları iktidar karşıtı gösterilere dönüşür. Protesto gösterilerinde, ABD’nin geleneksel renkli devrimler düzeneğinin kadroları boy gösterir: Gene Sharp’ın (NATO’nun yumuşak yani savaşa başvurmadan rejim değişikliği konusunda uzman teorisyeni [3]) eğittiği Sırplar ve NED’in adamları. Gösterilere ilişkin talimatlar dahil Arapçaya tercüme edilmiş kitapları ve broşürleri, gösterilerin ilk günden itibaren yaygın bir şekilde dağıtılır. Bu ajanların çoğu daha sonra yakalanacak, yargılanacak, mahkum olacak ve ardından sınırdışı edileceklerdir. Göstericiler özellikle, ülkede %15 ila 20 arasında desteğe sahip Müslüman Kardeşler ve Kifaya (Artık Yeter!) tarafından seferber edilir. Bu, « Nilüfer Devrimi »’dir [4]. Gösterilerin çoğu Kahire’deki Tahrir Meydanında ama aynı zamanda ülkenin diğer yedi büyük kentinde de gerçekleştirilir. Öte yandan Tunus’u ayağa kaldıran devrimci dalganın çok uzağındayızdır.

Müslüman Kardeşler başından beri silah kullanmaktadır. Tahrir Meydanında, yaralılarını ilkyardım için tam teşekküllü olarak donatılan bir camide toplarlar. Petrol diktatörlüklerinin Katarlı El Cezire ve Suudi El Arabiya televizyon kanalları, rejimi devirme çağrısında bulunur ve stratejik bilgileri canlı olarak yayınlarlar. ABD, Değişim için Ulusal Birlik Başkanı, Atom Enerjisi Ajansı eski Müdürü, Nobel Barış Ödülü sahibi Muhammet el Baradey’i ülkeye geri getirtir. Baradey, Irak’a karşı savaşı meşrulaştırmak için Bush yönetiminin yalanlarını BM adına teşhir eden Hans Blix’in yarattığı telaşı bastırmayı başardığı için ödüllendirilmiştir. Akılcı bir metin, programları platformunkiyle tamamen zıt olan Müslüman Kardeşler de dahil her kesimden imzacılar olmak üzere Şam Deklarasyonu örnek alınarak oluşturulmuş bir koalisyona bir yıldan uzun süredir başkanlık yapar.

Müslüman Kardeşler’in Mısır’daki sözcüsü İssam El Aryan’a göre, Camp David Anlaşmasından daha çok, eşcinselliğin yasaklanması daha acildir.

Sonuç olarak Cemaat, rejimin devrilmesi çağrısında bulunan ilk Mısır örgütüdür. NATO ya da Körfez İşbirliği Konseyi üyesi tüm devletlerin televizyonları, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in kaçışını öngörürler. Bu arada Obama’nın gönderdiği özel temsilci Büyükelçi Frank Wisner (Nicolas Sarkozy’nin Üvey Babası), başlarda Mübarek’i destekliyormuş gibi görünür, ardından kalabalıkların peşine katılır. Mübarek’e geri çekilmesi yönünde baskı yapar. Sonuçta, iki hafta süren çatışmalardan ve 1 milyon kişiyi bir araya getiren gösteriden sonra Mübarek Washington’dan pes etme emri alır ve istifa eder. Bu arada, ABD, Kardeşler’i iktidara yerleştirmeden önce anayasayı değiştirmek niyetindedir. Dolayısıyla iktidar geçici olarak ordunun elinde kalır. Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi, devam eden işleri yöneten askeri komitenin başkanı olur. İkisi Müslüman Kardeşler’den olmak üzere 7 üyeden oluşan bir Anayasa Komisyonunu görevlendirir. Kardeşler’in iki üyesinden biri olan Yargıç Tarık el Bişri çalışmalara başkanlık yapar.

Öte yandan Cemaat her Cuma namazı sonrasında gösterilerini sürdürür ve Hıristiyan Kıptilere karşı polisin müdahalede bulunmadığı linç hareketlerine girişir.

9- Bahreyn ve Yemen’de renkli devrim yok

Aynı dili konuşmaları dışında Yemen kültürünün Kuzey Afrika kültürüyle hiçbir bağının olmamasına rağmen, Bahreyn ve Yemen’i birkaç aydır büyük bir huzursuzluk sarsmaktadır. Bu durumun Tunus ve Mısır’daki olaylarla çakışması işlerin daha da kötüleşmesi riski taşımaktadır. Bahreyn, Amerikan 5nci Filosuna ev sahipliği yapmakta ve İran Körfezi’ndeki deniz trafiğini, Yemen ise Cibuti ile birlikte Kızıl Deniz ve Süveyş Kanalının giriş ve çıkışını denetimi altında tutmaktadır.

Bahreyn’de hüküm süren hanedanlık, halk isyanının monarşiyi devirmesinden çekinmektedir ve refleks olarak da İran’ı bunu örgütlemekle suçlamaktadır. Gerçekten de, 1981’de Iraklı bir Ayetullah (Şii), İmam Humeyni’nin Devrimini buraya ihraç etme ve 1971 yılında bağımsızlık sırasında İngilizlerin oluşturduğu kukla rejimi devirme girişiminde bulunur.

ABD Savunma Bakanı Robert Gates ülkeye gider ve Suudi Arabistan’a bu özgün devrimleri daha doğmadan boğması için izin verir. Bastırma hareketi Prens Nayif tarafından yönetilir. Bir köle çocuğu olan Bender’in yeğeni olmasına rağmen, Nayif de, Prens Bender gibi Sudeyri Aşiretindendir. İki adam arasındaki görev dağılımı basittir: yeğen, terörizmi örgütleyerek devletleri istikrarsızlaştırırken, Amca, halk hareketlerini bastırarak düzeni sağlamaktadır. Önemli olan bunların hangi ülkelerde faaliyet gösterdiklerini iyi ayırt edebilmektir [5].

10- Libya’daki « Arap Baharı »

Washington, Ben Ali ve Mübarek’in müttefik yönetimlerinin savaşa başvurulmadan devrilmesini öngörmüş olsa da, Kaddafi ve Esad gibi devrimcilerin yönettiği Libya ve Suriye için farklı hareket eder.

Müslüman Kardeş Mahmud Cibril, Petro-diktatörlere demokratik dil eğitimi verdikten, El-Cezire’yi yeniden organize ettikten ve ABD şirketlerini Libya’ya yerleştirdikten sonra, önceki gün hizmet ettiği rejime karşı « devrimin » beyni haline gelir.

Şubat ayı başında, Hüsnü Mübarek hala Mısır’ın Başkanı iken, CIA Kahire’de operasyonların devamının tanıtım toplantısını düzenler. Aralarında NED (Cumhuriyetçi senatör John McCain ve Demokrat senatör Joe Liberman tarafından temsil edilen), Fransa’nın (Bernard-Henri Lévy) ve Müslüman Kardeşler’in da bulunduğu çeşitli aktörlerin katılımıyla düzenlenen bir toplantıdır bu. Libya heyetine Kardeş Mahmut Cibril (Körfez’deki yöneticileri eğiten ve El Cezire’yi yeniden organize eden) başkanlık eder. Cibril toplantı salonuna Cemahiriye Hükümetinin 2 numarası olarak girer ama toplantıdan « diktatörlüğe » karşı muhalefetin önderi olarak çıkar. Trablus’ta bulunan lüks ofisine dönmez, Sirenayka’daki Bingazi’ye gider. Suriye heyetinde Anas el Abdeh (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Kurucusu) ve kardeşi Malik el Abdeh (CIA’nın finanse etti Suriye karşıtı televizyon kanalı Barada TV’nin Müdürü). Washington, Libya ve Suriye’de iç savaşların aynı zamanda başlatılması emrini verir.

15 Şubat’ta, Ebu Salim Cezaevi kurbanları ailelerinin avukatı Fethi Terbil, 1996 yılında, yerel cezaevinde yangın çıktığını ve mahkumların serbest bırakılması gerektiğini söyleyerek Bingazi şehrini dolaşır. Kısa sürede yakalanır ve aynı gün serbest bırakılır. Ertesi gün, yani 16 Şubat’ta, isyancılar üç polis karakoluna, iç güvenlik ve savcılık binalarına saldırır. İç güvenliğin cephanesini koruyan polis 6 saldırganı öldürür. Bu arada, Bingazi ile Mısır sınırı arasında kalan El Beyda’da, başka isyancılar aynı şekilde polis karakollarına ve iç güvenlik binalarına saldırır. Hüseyin el Jwaifi kışlası ve El Abrag askeri hava üssünü ele geçirirler. Büyük miktarda silahı gasp ederler, nöbetçileri etkisiz hale getirirler ve bir askeri asarlar. Koordineli bir şekilde diğer yedi kentte de, daha az çarpıcı başka olaylar da yaşanır [6].

Saldırganlar Libya İslami Mücadele Grubu (Fransızca kısaltmasıyla GICL-El Kaide) üyesi olduklarını açıklarlar [7]. Hepsi de Müslüman Kardeşler’in faal ya da eski üyesidir. Profesör Albert D. Biderman ve Martin Profesör Martin Seligman tekniklerine göre liderlerinden ikisinin Guantanamo’da beyinleri yıkanır [8].

90’lı yılların sonunda GICL, MI6’nın talebi üzerine dört kez Muammer Kaddafi’yi öldürme girişiminde bulunur ve Fizan dağlarında bir gerilla hareketi başlatmaya kalkışır. Bunun üzerine General Abdülfettah Yunus örgüte büyük darbe indirir ve onu ülkeyi terk etmek zorunda bırakır. 2001 yılındaki saldırılardan beri örgüt, BM’nin 1267 komitesi tarafından düzenlenen terörist örgütler listesinde yer alır ama Londra’da MI6’nın himayesi altında bir ofisi kullanmayı sürdürür.

GICL’nin yeni lideri, Afganistan’da ve Irak’ta Usame bin Ladin’in saflarında çarpışan Abdülhakim Belhac, 2004 yılında Malezya’da yakalanmış, ardından gerçeklik serumu zerk edilip işkence gördüğü, CIA’nın Tayland’taki bir gizli cezaevine aktarılır. ABD ve Libya arasındaki mutabakat sonucunda Libya’ya geri gönderilecek ve burada Ebu Salim Cezaevinde ama bu kez İngiliz ajanları tarafından yeniden işkenceye uğrayacaktır. 2007’de GICL ve El Kaide birleşir.

Öte yandan, 2008-2010 döneminde ABD ile yürütülen müzakereler kapsamında Seyfülislam Kaddafi, Cemahiriye ve GICL (El Kaide) arasında ateşkes pazarlığı yapılır. GICL o dönem, Tashih Araştırmaları adında, bir Müslüman ülkede aynı dine mensup insanlara karşı cihat çağrısı yaparak hata yaptığını kabul ettiği uzun bir belge yayınlar. Birbirini izleyen üç dalga halinde, bütün El Kaide üyeleri affedilir ve sadece şiddet kullanmaktan vazgeçtiklerini yazılı olarak beyan etmeleri karşılığında serbest bırakılırlar. 1 800 cihatçı arasından sadece yüz tanesi bu uzlaşmayı reddederek cezaevinde kalmayı tercih eder. Abdülhakim Belhac serbest bırakılır bırakılmaz Libya’yı terk eder ve Katar’a yerleşir. Hepsi dikkat çekmeden Libya’ya geri gelmeyi başarırlar.

17 Şubat 2011’de Kardeşler, 2006 yılında İtalyan Konsolosluğuna karşı yapılan gösteride yaşamını yitiren 13 kişinin anmak üzere Bingazi’de bir gösteri düzenler. Gösteriyi örgütleyenlere göre, o dönem Kuzey İtalya Liginin yardımıyla « Muhammet’in karikatürleri » olayını tertipleyen Muammer Kaddafi’dir. Gösteri kontrolden çıkar, hem göstericilerden, hem de güvenlik kuvvetlerinden olmak üzere toplam 14 kişi ölür.

Müslüman Kardeşler Libya için düşündükleri yeni bayrağı dağıtırlar: Bu bayrak eski Kral İdris ve İngiliz sömürgeciliğinin bayrağıdır.

Bu « devrimin » başlangıcıdır. Aslında göstericilerin asıl derdi Cemahiriye’yi devirmek değil Sirenayka bölgesinin bağımsızlığını ilan etmektir. Böylece Bingazi’de on binlerce Kral İdris (1889-1983) bayrağı dağıtılır. Modern Libya, ancak 1951’den sonra tek bir ülke oluşturabilmiş olan, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki üç vilayeti bir araya getirmektedir. Sirenayka, 1946 ila 1969 arasında, iktidarını tüm Libya’ya yayan Senusi monarşisi –Suudiler tarafından desteklenen bir Vahhabbi ailesi- tarafından yönetilmektedir.

Muammer Kaddafi, halkını İslamcılardan kurtarmak için « kan ırmakları akıtma » sözü verir. Cenevre’de, NED tarafından kurulmuş bir kurum olan Libya İnsan Hakları Birliği, bu açıklamaları bağlamından koparır ve Batı basınına Libya halkına yönelik tehditler şeklinde sunar. Kaddafi’nin Trablus’u bombaladığını savunur. Gerçekte ise Birlik, NATO işgalinden sonra ülkenin gelecekteki bakanlarını bir araya getiren içi boş bir deniz kabuğudur.

Mahmud Cibril, Müslüman Kardeşler’in televizyon kanalı haline getirmek için 2005’te El-Cezire’yi yeniden örgütledi. Hala yaşayan Bin Ladin efsanesini ayakta tutan bu televizyon kanalı olmuştur. Ruhani danışmanı Şeyh Yusuf El-Karadavi bu kanalda, Muammer Kaddafi’nin öldürülmesi çağrısında bulunduğu haftalık bir program yapar.

21 Şubat’ta, Şeyh Yusuf el Karadavi, El Cezire’de Libyalı askerlere Muammer Kaddafi’yi öldürerek halklarını kurtarmalarını emreden bir fetva yayınlar.

Birliği ve Libya Büyükelçisini dinleyen Cenevre’deki İnsan Hakları Konseyi’nin çalışmalarını temel alan Güvenlik Konseyi, Körfez İşbirliği Konseyi’nin talebi üzerine, halkı diktatörden korumak için güç kullanılmasına izin verir.

Pentagon kendisine GICL (El Kaide) ile eşgüdüm yapmasını emrettiğinde, AfriCom’un komutanı General Carter Ham’ın kanı donar. Irak’ta savaştığı ve deniz piyadelerini öldürmüş olanlarla Libya’da nasıl birlikte çalışılabilir? Hemen görevden alınır ve yerine EuCom ve NATO komutanı Amiral James Stavridis getirilir.

Pakistan’da sözüm ona Usame bin Ladin’in öldürülmesine katılan 38 Navy Seals (fotoğrafta eğitim sırasında) askerinden 30’u, operasyonu izleyen haftalar içerisinde çeşitli kazalarda yaşamlarını yitirdi.

Ara: 1 Mayıs 2011’de Barack Obama, Abbottabad’ta (Pakistan) Navy Seals’in Komando 6 grubunun, 10 yıldır güvenilir bir bilgiye sahip alamadığımız Usame bin Ladin’i öldürdüğünü açıklar. Bu duyuru El Kaide dosyasının kapatılması ve mazinin Afganistan, Bosna-Hersek, Çeçenistan ve Kosova savaşları döneminde olduğu gibi onları yeniden ABD’nin müttefiki haline getirmek için cihatçılara yeni bir imaj verilmesini sağlar. « Bin Ladin »’in cesedi açık denize gömülür [9].

Altı ay boyunca Libya cephe hattında değişiklik olmaz. GICL Bingazi’yi denetimi altında tuttuğu ve üyelerinin büyük bir bölümünün geldiği kent olan Derna’da bir İslam Emirliği kurduğunu ilan eder. Libyalıları dehşete sürüklemek için, rastgele insanlar kaçırılır. Bunlar daha sonra cesetleri eklemlerinden parçalanmış ve uzuvları sokaklara dağılmış halde bulunur. Başlangıçta normal insanlar olan cihatçılara, tüm duygularını yitirmeleri için doğal ve sentetik uyuşturucu maddelerden oluşan bir karışım içirilir. Bu şekilde bilincinde olmadan vahşet uygulayabilmektedirler. Birdenbire büyük miktarda Captagon’a –bir amfetamin türevi- ihtiyaç duyan CIA, Bulgaristan Başbakanı, 2018’de Avrupa Konseyi’ne başkanlık yapan, mafya lideri Boyko Borisov’dan yardım ister. Borisov, Balkanların iki büyük mafya örgütünden biri olan Security İnsurance Company’ye katılan eski bir korumadır. Bu şirket Alman sporcuları için bu uyuşturucuyu üreten gizli laboratuarlara sahiptir. Borisov, esrar içerken emilmek üzere, bu mucize haplardan tonlarca tedarik edecektir [10].

General Abdülfettah Yunus firar eder ve « devrimcilere » katılır. En azından Batı’da anlatılanlar bu şekildedir. Gerçekte ise, bağımsız Sirenayka güçlerinin lideri haline gelerek, Cemahiriye’ye hizmet etmeyi sürdürmektedir. On yıl önce kendilerine karşı yaptıklarını hatırlayan İslamcılar, Seyfülislam Kaddafi ile hala temasta olduğunu keşfetmekte gecikmezler. Tuzak kurup onu öldürürler, ateşe verirler ve cesedinin bir bölümünü yerler.

Katar Emiri Hamad, Cemahiriyenin işini bitirmek ve daha önce Lübnan’ın anayasal olmayan Cumhurbaşkanı için yaptığı gibi yeni iktidarı yerleştirmek umudundadır. NATO havadan müdahaleyle yetinirken, Katar çöle bir taşra havaalanı kurar ve gemiyle asker ve malzeme gönderir. Ama Fizan ve Trablusgarp halkı Cemahiriye ve Rehberine sadık kalır.

NATO Ağustos ayında Trablus’un üzerine bomba yağdırırken, Katar, Tunus’a Özel Kuvvetlerini yığar ve tanklarını çıkarır. Bu binlerce kişi tabi ki Katar’lı değil ama Academi (eski Blackwater/Xe) tarafından Birleşik Arap Emirlikleri’nde eğitilen çoğunluğu Kolombiyalı olan paralı askerlerdir. Sadece gözleri görülebilecek halde siyah giysiler ve başlıklar giydirilmiş halde, Trablus’ta El Kaide’ye (BM tarafından hala terörist olarak kabul edilse de, yeniden iyi çocuk haline gelen) katılırlar.

Trablus’un alınmasına, Türkiye’ye itaat eden Mısrata Savaşçıları ve GICL olmak üzere sadece iki Libyalı grup katılır. Trablus Tugayına (El Kaide) İrlandalı Mehdi el Harati komuta etmekte ve Fransız Ordusuna bağlı muvazzaf subaylar tarafından yönlendirilmektedir.

NATO’nun önerisiyle, GİCL (El Kaide’nin Libya kolu) elebaşı Abdülhakim Belhac (ortada) Trablus’un askeri valisi olur. Gazze Özgürlük Filosu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlamaya geldiği Mehdi el-Harati (solda) onun yardımcısıdır.

Daha henüz Muammer Kaddafi linç edilmeden önce, Washington tarafından bir geçici hükümet oluşturulur. Hükümette bu hikayenin tüm kahramanları karşımıza çıkar: Mustafa Abdülcelil’in başkanlığında (Bulgar hemşireleri ve Filistinli doktora yönelik işkenceleri gizleyen), Mahmut Cibril (Körfez’deki Emirleri eğiten, El Cezire’yi yeniden organize eden ve Şubat ayında düzenlenen Kahire toplantısına katılan) ve Fethi Terbil (Bingazi’de « devrimi » başlatan). GICL’nin lideri ve El Kaide’nin dünyadaki 3 numarası Abdülhakim Belhac (Madrid’teki Atocha tren garı saldırılarına karışan), « Trablus’un askeri valisi » olarak atanır.

(Sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.

[1Obama’s low-key strategy for the Middle East”, David Ignatius, Washington Post, March 6, 2011. “Identifiying the enemy: radical islamist terror”, Statement by Peter Hoekstra, House Committe on Homeland Security, United States House of Representatives, September 22, 2016.

[2Tunus devriminde Washington’un rolü”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Nizamettin Karabenk, Voltaire İletişim Ağı , 23 Ocak 2011.

[3Albert Einstein Institution : CİA tarzı pasif direniş”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 4 Haziran 2007.

[4The International Dimensions of Democratization in Egypt: The Limits of Externally-Induced Change, Gamal M. Selim, Springer (2015).

[5The Middle East counter-revolution”, by Thierry Meyssan, Translation Mahdi Darius Nazemroaya, Komsomolskaïa Pravda (Russia) , Voltaire Network, 26 May 2011.

[6Rapport de la Mission d’enquête sur la crise actuelle en Libye, FFC (2011).

[7Once NATO enemies in Iraq and Afghanistan, now NATO allies in Libya”, by Webster G. Tarpley, Voltaire Network, 24 May 2011.

[8The secret behind Guantánamo”, by Thierry Meyssan, Оdnako (Russia) , Voltaire Network, 20 May 2010.

[9Reflections on the official announcement of the death of Osama Bin Laden”, by Thierry Meyssan, Voltaire Network, 8 May 2011.

[10Bulgaristan El Kaide ve IŞİD’e nasıl uyuşturucu ve silah sağladı?”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 4 Ocak 2016.