Avrupa Dış İlişkiler Konseyi, Kuzey Kutbu politikasını belirlemek üzere 9 Aralık 2019’da Brüksel’de toplandı.

Konsey, utanmadan « Kuzey Kutbu devletlerini Kuzey Kutbu’nun kalkınmasındaki birincil sorumluluğunu kabul ettiğini, ancak aynı zamanda bölgeyi etkileyen çok sayıda sorunun küresel kaynaklı olduğunu ve özellikle Arktik Konseyi ve Birleşmiş Milletler sistemi aracılığıyla olmak üzere bölgesel ya da çok taraflı işbirliği yoluyla daha etkili ele alındığını » açıklamıştır [1].

Başka bir deyişle, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Biarritz’deki G7 zirvesinde açıkladığı gibi, Amazon bölgesinin kaderinin sadece bölge devletlerine değil ama aynı zamanda G7 üyeleri, Avrupa Konseyi Arktik devletlerinin egemenliğini yeniden sorgulanır hale getirmektedir.

Ancak geçtiğimiz Ağustos ayında Konsey Başkanı Donald Tusk, ACTO’yu (Amazon İşbirliği Antlaşması Örgütü) görmezden gelmişti, bu kez Charles Michel başkanlığındaki Konsey, Arktik Konsey’den söz etmektedir. ACTO’dan farklı bir şekilde, Arktik Konseyi sadece topraklarının bir bölümü bölgede olan devletleri bir araya getirmemekte, ama aynı zamanda yerli halkları da bünyesine almaktadır.

Bu zorlayıcı önlemlere karşın, bu söylem açıkça sömürgeci döneme bir geri dönüşe işaret etmektedir.

Çeviri
Osman Soysal

[1“The Council recognises the primary responsibility of the Arctic States for the development of the Arctic but also considers that many of the issues affecting the region are of a global nature and are more effectively addressed through regional or multilateral cooperation in particular the Arctic Council and including via the UN system”. (CFSP/PESC 942)