Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

François Hollande, beş yıllık görev süresini Fransız sömürgeciliğinin sosyalist kuramcısı Jules Ferry’nin (1832-1893) himayesi altına sokar.

François Hollande ve sömürgeci partinin geri dönüşü

Ancak Sarkozy cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeder. Élysée’yi terk ettiğinde, yıllık 3 milyon Euro karşılığında Katar’ın memuru haline gelir ve örneğin Accor otelleri grubunun yönetim kurulunda bu ülkeyi temsil eder.

Her ne kadar Sosyalist Partinin bayrağı altında seçimleri kazanmış olsa da, François Hollande « Sömürgeciliğin Partisi » adına yönetmektedir [1]. Göreve geldikten bir buçuk yıl sonra seçmenlerine bir sosyalist değil ama daha çok sosyal demokrat olduğunu açıklar. Aslında göreve geldiği günden beri çok açık davranmıştır. Öncelleri gibi, berat törenini bir tarihsel kişiliğin himayesi üzerine oturtur: Jules Ferry’yi (1832-1893) seçer. Gerçi Ferry ilköğretimi ücretsiz hale getirmişti ama o dönemlerde hiç popüler değildi ve « Tonkinli » lakabıyla anılıyordu. Gerçekten de, Fransa’yı ırkçı ve sömürgeci maceralara sürükleyerek, Tunus, Tonkin ve Kongo’da büyük sanayi şirketlerinin çıkarlarını koruyan biri olmuştu. Ve genel olarak kabul edilenin aksine, ilköğretime karşı gösterdiği ilgi çocukların eğitimine değil ama onların sömürgeciliğin hizmetindeki askerler olarak hazırlanmalarına yönelikti. Bu nedenle öğretmenleri, « kara süvariler » olarak tanımlıyordu.

Sosyalist Jules Ferry (ortada, favorileri olan), « üstün halkların » « aşağı halkları » « medenileştirme » hakkını kuramlaştırdı. Sömürgeci çıkarların partiler üstü lobisi olan « Sömürge Partisi »ni yönetti. Çocukları din adamlarının elinden kurtarmak ve onları iyi askerler haline dönüştürmek için ücretsiz ve zorunlu devlet okulunu düzenledi.

Bu deyimin o kadar zamanı geçmiştir ki, François Hollande ile ilgili « Fransız sömürgeciliğinden » söz etmek biraz garip gelebilir. Hatalı bir şekilde nüfusun köleleştirilmesiyle bağdaştırıldığı için bu deyim çoğunlukla yanlış anlaşılmaktadır, oysa ki her şeyden önce ekonomik bir kavram söz konusudur. XIXncu yüzyılda, köylü ve işçiler kendilerini pervasızca sömüren patronlarına karşı ölümü göze alarak direnirken, patronlardan bazıları daha az örgütlü olan halkların aleyhine, kendi çıkarlarını koruma düşüncesi içerisinde olmuştur. Projelerini gerçekleştirebilmek, halkı kiliselerin etkisinden koparmak için devletin laik örgütlenmesine ilişkin milli efsaneyi değiştirirler.

François Hollande, Élysée Sarayına geldiğinde Başbakan olarak Jean-Marc Ayrault’u seçer. Ayrault makul biri olarak bilinir, ama Filistin’in sömürgeleştirilmesini desteklemiştir. Bu sayede Dominique Strauss-Kahn tarafından Sosyalist Parti içindeki Siyonistleri bir araya getirmek için kurulan bir dernek olan Léon Blum Kulübünün onursal başkanı olmuştur. Eski Başbakan Léon Blum 1936 yılında, Siyonist hükümete manda altında olan Lübnan ve Suriye’de bir İsrail devleti kurulması sözünü vermişti [2].

Laurent Fabius, henüz 1991’de Başbakan olduğunda başkalarının yaşamları için kaygı duymadığını ortaya koymuştu.

Hollande, Laurent Fabius’u Dışişleri Bakanı olarak atar. İki siyasetçi bir zamanlar rakiptirler ama Fabius, Katar Emiri ve özellikle de İsrail ile seçim kampanyası boyunca destek vermeleri için pazarlık yapar [3]. Önemli konularda kendi çıkarına uygun şekilde birçok kez fikir değiştirmiş olan inançtan yoksun biridir. 1984’te, Başbakan iken, AIDS testi henüz hazır olmayan Pastör Enstitüsünün çıkarlarını koruyarak 2 000 hemofili hastasının virüs kapmasına ve ölmesine neden olmuştur. Prosedür kurallarını değiştiren François Mitterrand sayesinde, Cumhuriyet Adalet Mahkemesi tarafından « sorumlu ama suçlu değil » ilkesine göre serbest bırakılmıştır. Kabinesinin Sağlık Bakanı Edmond Hervé onun yerine mahkum edilecektir.

Hollande, Savunma Bakanı olarak yakın dostu Jean-Yves Le Drian’ı seçer. İki siyasetçi, Sosyalist Parti içerisinde Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques Delors’un arkasında birlikte mücadele etmiştirler. Le Drian seçim kampanyası sırasında Hollande adına Washington’a gitmiş ve ABD imparatorluğuna bağlılığını göstermiştir.

General Benoît Puga, aşırı sağcı olmasına karşın, Sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande üzerinde çok etkili oldu.

Bunun dışında Cumhurbaşkanı Hollande, daha önce benzeri görülmemiş bir kararla öncelinin özel genelkurmay başkanı General Benoît Puga’yı görevinde bırakır. General ondan daha yaşlıdır ve Cumhurbaşkanının babasının aşırı sağcı görüşlerini paylaşmaktadır. İstediği her an ofisine girebilme ayrıcalığına sahiptir ve onunla kısmen bir baba-oğul ilişkisi içerisindedir.

Vali Édouard Lacroix (1936-2012), önce Emniyet Genel Müdürü (1993), daha sonra da İçişleri Bakanı Charles Pasqua’nın (1994-95) Özel Kalem Müdürü olur. Cumhurbaşkanı François Hollande’nin emriyle öldürülmeden önce Muammer Kaddafi ve Claude Guéant arasında müzakereci olur.

François Hollande, her şeyden önce Libya’nın yıkılmasının bilançosunu çıkarır. Cemahiriye en az 150 milyar dolar kadar olduğu tahmin edilen bir hazineye sahiptir. NATO resmi olarak bu tutarın yaklaşık üç birini bloke eder ya da ettirir. Peki, bunun geri kalanının başına ne gelmiştir? Kaddaficiler bunu uzun vadede direnişi finanse etmek için kullanmayı düşünürler. Ama Nisan ayında, bu yatırımların bir bölümüne erişim imkanı bulan Vali Édouard Lacroix bir « yıldırım kanser » yüzünden bir gün içerisinde ölürken, eski Petrol Bakanı Şükrü Ganem, Viyana’da boğulmuş halde bulunur [4]. Fransız Maliye Bakanı Pierre Moskovici, Élysée’nin ekonomik danışmanı Emmanuel Macron ve çeşitli ticari bankacıların pasif suç ortaklığıyla ABD hazinesi parsayı toplar. Asrın vurgunudur bu: tam 100 milyar dolar [5].

Haziran 2012 başından beri, Fransa ve Birleşik Krallık, Suriye’nin Dostları’nın Almanya’nın başkanlığında Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlediği « Ekonomik Yeniden Yapılanma ve Kalkınma » çalışma grubu toplantılarına katılır [6]. Üye devletlerin, ganimet taahhüdü karşılığında savaşa dahil edilmesi söz konusudur. Bundan birkaç yıl önce Norveçli InSeis Terra ve Sagex şirketleri Suriye’de resmi olarak hidrokarbür arama faaliyetleri yürütmüşlerdir. 13 petrol ve gaz sahasını sadece iki boyutlu olarak bulduklarını açıklamış olmalarına karşın, gerçekte bu sahaları üç boyutlu olarak taramışlar ve dolayısıyla da bunların her birinin gerçek değerini biliyorlardır. Sagex, CGG Veritas adlı Londra borsasında işlem gören bir Fransız-ABD şirketi tarafından satın alınınca, ardından da Schlumberger grubu bünyesine geçince, bu değerli bilgiler üç devletin eline geçmiş olur. Ama Suriye hala bu bilgilere sahip değildir ve ancak 2013’te bundan haberdar olacaktır. Söz konusu araştırmalara göre Suriye en az Katar kadar zengin bir yeraltı varlığına sahiptir. Birleşik Krallık, British Gas’ın elemanı olan Usame el-Kadı’nın Suriye Ulusal Kongresi’ne girmesini sağlar. Onun yardımıyla Paris ve Londra, katılımcılara henüz fethetmedikleri bir ülkenin gelecekte sömürülmesine ilişkin ödünler verirler.

Bulava füzesi, adını Kazak ordularının mareşalinin sopası işlevini gören antik bir Slav balyoz silahından alır.

Suudi Arabistan Şam üzerine bir ordu göndermeye hazırlanırken, Birleşik Krallık Suriye medyalarının denetimini ele geçirir. Güçler arasındaki eşgüdüm, ABD komutası altında Ürdün’de gerçekleştirilen Eager Lion 2012 tatbikatı sırasında test edilir. Lübnanlı liderler Baabda Beyannamesi’ni imzalayarak tarafsız kalma taahhüdünde bulunurlar [7]. Suriye’nin kısa zamanda düşmesi gerekmektedir. Durum böyle olunca Rusya, biri Hazar Denizi kıyısından bir Topol ve diğeriyse Akdeniz’de bulunan bir denizaltıdan bir Bulava olmak üzere iki kıtalararası füze fırlatır. Mesaj açıktır: eğer Batılılar Rusların ve Çinlilerin Güvenlik Konseyindeki iki vetosunu anlamayıp Suriye’ye saldırırlarsa kendilerini yeni bir dünya savaşına hazırlamalıdırlar [8]. Kimin « tarihin iyi tarafında » olduğunu anlamak için Sergey Lavrov ile bir söz dalaşı başlar [9].

30 Haziran’da, aynı zamanda hem ardılı Ban Ki-Mun, hem de Arap Birliği Genel Sekreteri tarafından görevlendirilen eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Cenevre’de Suriye Arap Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili olarak düzenlenen bir toplantıya başkanlık eder. Buraya hiçbir Suriyeli temsilci –ne hükümetten, ne de Suriye Ulusal Konseyinden- davet edilmemiştir. ABD ve Rusya, Ortadoğu’da kendi aralarında savaşmamaları konusunda mutabakata varırlar. Beşar Esad başkanlığında, Suriye Ulusal Konseyi’nin bazı unsurlarını da içine alan bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasına karar verirler. Savaş resmi olarak sona ermiştir. Dünya, Soğuk Savaşta olduğu gibi yeniden iki kutuplu hale gelmiştir [10].

Kofi Annan, ABD ile Rusya arasında Suriye konusunda bir uzlaşma bulmayı başardıktan birkaç gün sonra, Batılıların geri çekilmesiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. İstifa eder.

Bunun dışında Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ne tek kutuplu dünyanın sonunun geldiğini kabul etme, ne de attığı imzaya sahip çıkma niyetinde değildir –ona göre imzası tehdit altında zorla alınmıştır- ve Fransız ve İngiliz bakanlar sonuç bildirisinin yorumlanması hakkında çekincelerini iletirler.

Manaf Tlass, Suriye Dostları tarafından tercih edilen bir seçenek olarak görülür. Ancak genç adam, çocukluk arkadaşı Beşar Esad’ı devirmek yerine yeniden piyano çalmayı tercih eder.

Bu sırada DGSE, Devlet Başkanı Esad’ın çocukluk arkadaşı General Manaf Tlass’ın görevinden ayrılması ve Paris’e getirilmesi işini örgütlemeyi başarır. Onu birinci derecede önemli bir şahsiyet olarak sunarlar. Gerçekte Manaf, Babası eski Savunma Bakanı General Mustafa Tlass’ın izinden yürüyerek general olmuştur. Hiçbir zaman siyasete ilgi duymamış olan bir sanatçıdır. Savaşın başında, doğduğu kent Rastan’da barışı sağlamak için « devrimcilerle » uzlaşmayı müzakere etmiş ama varılan anlaşma Devlet Başkanı tarafından onaylanmamıştır. Bu olay karşısında büyük bir kırgınlık yaşar. Manaf dostum olduğundan, sadece para için yaşayan Fransız basını –siyaset sınıfı gibi- Voltaire İletişim Ağı’nı onun finanse ettiği sonucuna varır ki bu yanlıştır [11]. Paris’te, 2004’te emekli olunca buraya yerleşen Babası; cihatçıların yeraltı şebekesinin inşaatını Katar’dan yöneten kardeşi Firas; ve önce Roland Dumas’ın, sonra da halen birlikte çalışmaya devam ettiği gazeteci Franz-Olivier Guisbert’in metresi olan kız kardeşi tarafından karşılanır.

Öte yandan Manaf, « Suriye’nin Dostları » konferansı tarafından sürgündeki Devlet Başkanı olarak takdis edilmek için artık çok geç kalmıştır.

Abu Dabi’de ortaya konulan savaş oyunu karlı görünür. 6 Temmuz 2012’de Paris’teki « Suriye’nin Dostları »nın üçüncü konferansı için acele edilir. Petrol ve gaz kokusuyla iştahı kabaran 130 devlet ve hükümetlerarası örgüt konferansa katılır. Bir hafta önce Hillary Clinton ve Sergey Lavrov törenle barış imzalamışken, kalabalık bir ABD heyeti savaşı yeniden başlatmak üzere konferansta hazır ve nazırdır.

Savaş suçlusu Ebu Salih (el-Faruk Tugayı) Cumhurbaşkanı François Hollande’nin (fotoğrafın sağ tarafında, tribün tarafında yüzü dönük olan genç adam) özel konuğu idi.

François Hollande tribüne çıkar ve yanına Baba Amr’dan Fransızlarla birlikte kaçan France24’ün genç « gazetecisi » Ebu Salih’i oturtur. Toplantının sonunda Élysée’deki kameraların önünde uzun süre « devrimci »yi kutlar. Bu arada, Ebu Salih’in İslam Emirliğinin 150 Hıristiyan ve Nusayri’yi boğazlatan devrim mahkemesine katılmış bir insanlık düşmanı katil olduğunu hatırlattığımda, ona ait görüntüler resmi internet sitesinden kaldırılacaktır.

Cumhurbaşkanı Hollande’ın konuşması özel kalemi tarafından hazırlanmamış, ama Washington, New York ya da Tel-Aviv’de İngilizce olarak yazılmış ve sonradan Fransızcaya çevrilmiştir [12]. Kofi Annan’ın çabalarını olumlu bir gelişme olarak selamladıktan sonra, « Beşar Esad gitmelidir, bir geçiş hükümeti oluşturulmalıdır! » diye haykırır. Zorunlu olarak, Cenevre Bildirisinde kargaşadan barışa geçiş sürecini tanımlayan geçiş sözcüğünün anlamını değiştirir. Bundan böyle Beşar Esad ve Fransız Devriminden esinlenen laik kurumların olduğu bir Suriye ile Müslüman Kardeşler’e emanet edilmiş bir başka Suriye arasındaki geçiş söz konusu olacaktır. « Siyasal geçiş » deyimi bundan böyle artık « rejim değişikliği » deyiminin yerini alacaktır. Suriye Ulusal Konseyinin etekleri zil çalarken, Hillary Clinton zevkten bayılır.

Gerçi « Suriye’nin Dostları »nın bu konudaki oybirliği hidrokarbür umudu temelindedir ama bunda akıldışı bir yön de vardır. Bunun insanlık tarihinin en geniş koalisyonu olduğunu ve antik dönemdeki Roma İmparatorluğu ve Suriyeli seyyar tüccar ağları arasındaki çatışmanın devamı olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bilge Cato’nun sloganı kulaklarıma yankılanıyor: « Carthago delenda est » (Kartaca’yı yıkmak gerek!).

İzleyen günlerde François Hollande, David Cameron ve Hillary Clinton, « Beşar gitmeli! »’yi bir mantra gibi sürekli olarak yinelerler. Bunu yaparak, renkli devrimlerin sloganlarını tekrarlamış olurlar (« Şevardnadze yeter! » ya da « Ben Ali defol! » gibi). Mevkidaşlarına kalabalığa seslenir gibi seslenirken, Devlet Başkanı Esad’ı artık sadece adıyla yani « Beşar » olarak adlandırırlar. Bu yöntem, çaresizliklerini ortaya koymanın dışında onlara hiçbir şey kazandırmaz.

12 Temmuz 2012’de, « Şam Volkanı ve Suriye depremi » operasyonu başlar. Bütün Arap ülkelerinden gelen, CIA tarafından Ürdün’de eğitilen ve Fransa ve Birleşik Krallık tarafından yönetici kadroları sağlanan ve Suudi Arabistan tarafından maaşa bağlanan 40 000’den fazla paralı asker sınırı aşar ve Şam’ın üzerine saldırır [13].

Baba Amr’ın kurtuluşu sırasında Fransızların geri çekilmesi ve iki hafta öncesinde Cenevre’de imzalanan barış anlaşması artık uzak bir hatıradan başka bir şey değildir. Suriye’ye karşı bu kez paralı askerlerden oluşan ordular üzerine kurulu olan yeni bir savaş başlar. Bu savaş öncekinden çok daha ölümcül olacaktır.

(Sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.

[1France According to François Hollande”, by Thierry Meyssan, Translation Michele Stoddard , Voltaire Network, 4 August 2012.

[2Hasan Hamade’nin araştırması ve henüz yayınlanmamış belgeler.

[3« François Hollande négocie avec l’émir de Qatar », Réseau Voltaire, 31 janvier 2012.

[4Precisions concerning the list of French terrorists in Syria”, Translation Pete Kimberley, Voltaire Network, 24 November 2015.

[5The heist of the century: the assault of the ‘willing’ on Libyan SWFs”, by Manlio Dinucci, Translated by John Catalinotto, Il Manifesto (Italy) , Voltaire Network, 28 April 2011; “Macron-Libya : Rothschild connection”, yazan Manlio Dinucci, Tercüme Osman Soysal, Il Manifesto (İtalya) , Voltaire İletişim Ağı , 2 Ağustos 2017.

[6The “Friends of Syria” divvy up Syrian economy before conquest”, by German Foreign Policy, Voltaire Network, 30 June 2012.

[7Baabda Declaration”, Voltaire Network, 11 June 2012.

[8Russian Warning Shots”, by Thierry Meyssan, Translation Michele Stoddard , Voltaire Network, 11 June 2012.

[9On the Right Side of History”, by Sergey Lavrov; “Statement by Barack Obama at 67th UN General Assembly”, by Barack Obama, Voltaire Network, 16 June and 25 September 2012.

[10Action Group for Syria Final Communiqué”, Voltaire Network, 30 June 2012.

[11«Le petit monde composite des soutiens au régime syrien», C. A., Le Monde, 5 juin 2012. «Syrie : quand le général dissident était l’ami de Dieudonné», Pierre Haski, Rue 89, 29 juillet 2012.

[12« Discours de François Hollande à la 3ème réunion du Groupe des amis du peuple syrien », par François Hollande, Réseau Voltaire, 6 juillet 2012.

[13The battle of Damascus has begun”, by Thierry Meyssan, Translation Roger Lagassé, Voltaire Network, 20 July 2012.