18 Eylül 2001’de, yani 11 Eylül’den bir hafta sonra, ABD Kongresi, iki partinin oybirliğiyle, 107-40 sayılı Kamu Yasasını onayladı: Yasa, « Başkan, 11 Eylül 2001 terör saldırılarını planladığını, yetkilendirdiğini, işlediğini veya yardım ettiğini ya da bu örgüt ve kişilere ev sahipliği yaptığını değerlendirdiği uluslara, örgütlere veya kişilere karşı, bu ulus, örgüt veya kişiler tarafından ABD’ye yönelik bir uluslararası terör eylemini önlemek amacıyla uygun ve gerekli gördüğü her türlü gücü kullanmaya yetkilidir » hükmünü içermektedir. Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush’a her türlü savaş yetkisini tanıyan yasa, Dış İlişkiler Komitesi başkanı Demokrat Senatör Joe Biden tarafından hazırlandı.

Böylece Başkan Bush, « terörizme karşı savaş » adına, sadece örgütlere veya bireylere karşı değil, ama aynı zamanda duruşma ya da temyiz imkanı olmadan ceza kesen suçlu olduğuna bizzat başkan tarafından karar verilen savaş yoluyla derhal infazı emredilen tüm uluslara karşı askeri güç kullanma yetkisine sahip oldu. Uzun süredir bu yasanın ortadan kaldırılması için çağrıda bulunan iki senatör, Demokrat Tim Kaine ve Cumhuriyetçi Todd Young’ın girişimleri bugüne kadar başarıya ulaşamadı. Halen yürürlükte olan 18 Eylül 2001 yasası, Cumhuriyetçi Başkan Bush’tan sonra Demokrat Obama, Cumhuriyetçi Trump ve Demokrat Biden (Obama yönetiminin eski başkan yardımcısı) tarafından da kullanıldı. Yasanın, Afganistan, Libya, Suriye, Yemen, Tunus, Kenya, Mali, Nijerya, Somali, Kamerun ve Nijer de dahil olmak üzere, dünyanın 19 ülkesinde ABD silahlı kuvvetleri tarafından başkanlık emriyle yürütülen askeri operasyonları « meşrulaştırmak » için son yirmi yıldır zaten kullanıldığı hesaplanıyor,

Yasanın onaylanmasından üç hafta sonra, Başkan Bush, resmi olarak Taliban tarafından korunan Usame Bin Ladin’i yakalamak üzere Afganistan’a saldırı ve işgal emri verdi; üç ay sonra, dünyanın farklı yerlerinden terörist olduğundan şüphelenilen kişilerin gizlice ülke dışına çıkartılıp işkence gördüğü Guantánamo toplama kampının açılmasını emretti; bir buçuk yıl sonra –Joe Biden liderliğindeki iki partiden 77 senatörün hazırladığı bir kararla talep edilen– Başkan Bush, kitle imha silahlarına sahip olduğu suçlamasıyla (daha sonra yanlış olduğu ortaya çıkacak olan) Irak’a saldırma ve işgal etme emri verdi. Emir, direnişi ezmek için demir yumruğa sahip olmaktı: Bu durum, 2004’te güncellenen Ebu Garip zindanındaki görüntüler ile doğrulandı.

Yine, kendisine « gerekli ve uygun olan her türlü gücü kullanma » yetkisi veren 2001 yasası temelinde, Başkan Obama, on yıl sonra CİA’ya, NATO’nun Libya’yı yerle bir edecek savaşını hazırlamak üzere Libya’da gizli eylemler yürütme yetkisi verdi. Aynı « yasal » prosedüre göre –New York Times’ın belgelediğine göre (29 Mayıs 2012)– Obama yönetimi sırasında, haftalık olarak güncellenen, dünyanın her yerinden terör suçlamasıyla gizlice ölüme mahkum edilen insanları içeren bir kill list oluşturuldu. Bu kişiler, başkanın onayından sonra, genellikle katil insansız hava araçlarıyla ortadan kaldırıldı. Aynı yöntemi Ocak 2020’de, Bağdat havaalanında bir ABD insansız hava aracı tarafından öldürülen İranlı General Kasım Süleymani’nin ortadan kaldırılmasını emreden Başkan Trump da kullandı. ABD insansız hava araçlarının benzer saldırılarına Afganistan, Irak, Libya, Pakistan, Somali, Suriye ve Yemen’de « yasal olarak » izin verildi.

En son katil insansız hava aracı saldırısında, Başkan Biden’in yetkilendirmesine dayanarak 29 Ağustos’ta Kabil’de IŞİD bombası taşıdığından şüphelenilen bir araç vuruldu. New York Times’ın soruşturması (10 Eylül), arabanın (binlerce mil uzaklıktaki insansız hava aracı pilotu tarafından uzun süredir takip edilen) patlayıcı değil, su bidonlarını taşıdığını ortaya koydu. Bu arabaya karşı, halkın yoğun olarak bulunduğu bir bölgede, yedisi çocuk on sivili öldüren bir « Cehennem Ateşi » füzesi fırlatıldı.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)