4 Ekim 2011 ve 4 Şubat 2012’de gerçekleşen iki durumda, Birleşmiş Devletler güvenliğinin daimi üyeleri Suriye için hazırlanan önergeleri geri çevirdiler. Bu güç gösterisi, Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ile Kuzey Atlantik Paktı Örgütünün (NATO), Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO) arasındaki ayrımı derinleştirdi.

Tek Kutuplu Dünyanın Sonu

Dörtlü veto, Sovyetler Birliğinin çöküşü ile başlayan uluslararası ilişkiler dönemi koşullarını sonlandırıp mühürlerken, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyanın geri kalanına yönelik karşı koyulamayan otoritesinin de tükenmesine tanıklık etti. Bu durum, önceki gibi iki kutuplu bir dünyaya dönüleceği anlamına gelmese bile sınırları henüz belirlenmemiş yeni bir modelin tanımlanma acilliğini gösterir. Şimdiye kadar yeni dünya düzeni için tasarlanan hiçbir proje başarıya ulaşamadı. Washington ve Tel Aviv, tek kutuplu dünya hedeflerini kurumsallaştırıp empoze etmeyi ve bunu çiğnenemez bir paradigma haline getirmeyi başaramadılar. BRIC ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ise üyelerini en yüksek aşamalara taşıyacak, çok kutuplu bir sistem inşa etmekte yetersiz kaldılar.

Suriyeli strateji uzmanı İmad Fevzi Şubi’nin de doğru tahmin ettiği gibi, Suriye krizi yeni güç dengesini açığa çıkardı ve kimsenin istemediği ve öngöremediği biçimde gücün yeniden dağılımının kaçınılamaz bir gerçeklik olarak kabulünü sağladı.

Geriye dönüp bakıldığında Hillary Clinton’ın ‘arka plandan liderlik’ doktrini, Amerika Birleşik Devletleri’nin kendini sınamak için ortaya attığı bir yöntem olarak görünürken İngiliz ve özellikle Fransız müttefiklerine karşı sorumluluklarını da değiştirdi. Libya’nın devrilmesinde kendilerini sahnede askeri ve politik liderler olarak açığa çıkaranların amacı, her ne kadar ABD imparatorluğunun kulları ve taşeronları gibi davransalar da, Suriye Arap Cumhuriyetini ortadan kaldırmaktı. Yani Washington’dan ziyade Londra ile Paris diplomatik yenilginin ve nüfuzlarını kaybetmenin sonuçlarının etkilerini ve acısını hissetti.

Sanal Dünyadaki Zafer, Gerçek Dünyadaki Yenilgi

GCC ve NATO’nun gerilemesi pek çok kişinin tahmin ettiği fakat hiç kimsenin anlayamadığı bir iktidar mücadelesini açığa çıkardı: batı medya savaşını kazandı fakat askeri sahadan geri çekilmek durumunda kaldı. Mao Zedong’un yorumlanmasıyla: sanal kaplanlar haline geldiler.

Bu kriz esnasında ve bugün hala batılı liderler ve Arap hükümdarlar yalnızca kendi halklarını değil aynı zamanda uluslararası kamuoyunu da mest ettiler. Vatandaşlarını, Suriye halkının hükümetine başkaldırdığına ve bu iktidarın siyasal muhalifleri kanla bastırdığına inandırdılar. Uydu kanalları kamuyu yanıltmak ve görüşlerini biçimlendirmekle kalmayıp görselleri de amaçları doğrultusunda stüdyoda değiştirerek kullandılar. Nihayetinde, GCC ve NATO yalnızca kâğıt üzerinde ve zihinlerde var olan bir devrimi on ay boyunca basın yoluyla ayakta tutmayı başarırken, Suriye zemininde NATO’nun desteklediği Vahabi Birliğinin yürüttüğü düşük yoğunlukta savaşla da yüzleşmek durumunda kaldı.

Ancak, Rusya ve Çin bir kez daha veto haklarını kullandılar ve İran gerekli şartlarda Suriye’nin yanında savaşma niyetini belirtti. ABD ve kullarının tasarımlarının yol açacağı dünya savaşı sonucunu gözetmeleri gerekmektedir. Olağanüstü gergin geçen aylardan sonra ABD blöf yaptığını ve bu oyun için yeterinde iyi kartları olmadığını itiraf etti. 800 milyon doları aşan askeri bütçesine karşın ABD, koca bir kumdan kaledir.

Kabullenilmiş bilgeliğe aykırı olarak, ABD hiçbir zaman belirleyici bir askeri güç olamadı. İkinci Dünya Savaşından sonra birkaç hafta Kızıl Ordunun hâlihazırda etkisiz hale getirdiği bir düşmanla uğraştılar; Kuzey Kore ve Vietnam’a yenildiler; Afganistan’daki koşulları hiçbir zaman kontrol altına alamadılar ve Irak’tan yenilgiye uğramamak adına çekilmek durumunda kaldılar.

Son yirmi yılda ABD imparatorluğu, savaşlardan insan ögesini sildi ve yapay savaşlar ile video oyunları ile savaşa hazırlandı. Bu temeldeki istihdam kampanyaları işe yaradı ve askeri hazırlıkları yapılabildi. Bugün, askerlerin yerine yüzlerce hatta binlerce video oynatıcı cihaz kullanıyor. Buna karşın, gerçeklik ile en ufak temas askeri kuvvetlerin moralini bozabiliyor. Kendi istatistiklerine göre askerlerin çoğunluğu savaşlarda değil intihar sebebiyle ölürken, askeri servisteki personelin üçte birinin psikiyatrik hastalığı var ve savaş koşulları için sakıncalılar. Pentagon’un yüksek miktardaki askeri bütçesindeki insani yıkımları karşılayabilmekten çok uzaktır.

Yeni değerler: Dürüstlük ve Egemenlik

GCC ve NATO’nun başarısızlıkları çıkarlarının parçalanmasına paralel olarak artıyor. İnsan hakları ve demokrasi savunucuları olduklarını iddia ederken, iktidar sistemi olarak işkenceyi inşa ediyorlar ve halkın iktidarı prensiplerine büyük oranda karşılar.

Batıdaki ve Körfezdeki kamuoyu bu konuda yeterince bilgi sahibi olmasa bile ABD ve kulları 2001’den beri Avrupa Birliği de dâhil pek çok bölgede yaygın olarak gizli hapishane ağları ve işkence merkezleri oluşturuyorlar. Terörizmle savaş bahane edilerek 80.000’den fazla insanı işkence yaparak tutukladılar. Kendi haberlerine göre aynı dönemde yıllık bütçesi yaklaşık 10 bilyon dolar olan ve en az 75 ülkede insanları öldürmekle övünen özel operasyon birimleri kurdular.

ABD’nin bugün demokrasiye ilişkin Abraham Lincoln’ın ‘halk için, halk tarafından halkın iktidarı’ prensibini benimsemediği sır değildir. Amaç insanların ABD politikalarına ve savaşlarına kendi istekleriyle itaat edecek insanlar yetiştirmektir. Bunun dışında, toplumsal egemenliğin prensiplerini reddeden anayasa oluşturuldu ve temel özgürlükler ‘vatansever hareket’ talepleri doğrultusunda kalıcı olarak askıya alındı. Körfezdeki kullarının monarşilerden oluştuğundan bahsetmeye gerek bile yoktur.

Barbarlık döneminin ardından insani toplumu yeniden inşa etmeye çabalamanın zamanı geldi.

http://muhalefet.org