« İsrail, gerçekten alışılmadık bir faaliyetle, Suriye’deki İran askeri hedeflerine yönelik saldırısını resmileştirdi ve Suriye yetkililerinin İsrail’den intikam almamalarını tebliğ etti ». İtalyan medyaları, dün İsrail tarafından seyir füzeleri ve güdümlü bombalarla Suriye’ye karşı gerçekleştirilen saldırıyı böyle aktarmaktadırlar. « Bu, İran ile birlikte Esad iktidarının ayakta kalmasına izin veren Ruslara yönelik bir mesajdır », diye yorumluyor Corriere della Sera.

2011 yılında Libya devletiyle yaptıkları gibi, İsrail’in, ABD, NATO ve Körfez monarşilerinin kendisiyle birlikte yıkmaya çalıştıktan sonra kendisine borçlu olacak bir hükümeti dayatmak üzere egemen bir devlete saldırma « hakkına » olup olmadığını sorgulanmıyor.

Cumartesi ve Pazartesi gerçekleşen İsrail hava saldırılarının, en az dördü çocuk olmak üzere onlarca kişinin ölümüne ve Şam uluslararası havalimanında ağır hasara yol açması karşısında kimse dehşete kapılmıyor. Buna karşın, Hermon Dağında (Golan Tepeleriyle birlikte tamamen İsrail’in işgali altında olan) İsrail’e ait kayak istasyonunun, günübirlik ziyaretçileri hayal kırıklığına uğratacak şekilde, ihtiyaten bir gün boyunca kapatıldığı haberine geniş yer veriliyor.

İsrail’in, İran’ın füzelerine fırlatma üssü görevi gördüğü gerekçesiyle Suriye’ye yönelik hava saldırılarının, Pentagon tarafından planlanan ve sonuçları felakete yol açacak, İran’a karşı geniş ölçekli bir savaş hazırlığı kapsamında olduğu gerçeği karşısında kimse kaygılanmıyor.

ABD’nin İran ile varılan nükleer anlaşmadan –bu karar İsrail tarafından « İran liderliğindeki şer ekseni karşısında Batı’nın teslim olması » şeklinde tanımlanmaktadır– geri çekilme kararı, Genişletilmiş Ortadoğu ile sınırlı kalmayan çok tehlikeli bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Genişletilmiş Ortadoğu’daki tek nükleer güç olan İsrail –İran’a karşı imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını kabul etmeyen–, İran’a yönelmiş 200 nükleer silah bulundurmaktadır (Mart 2015’te eski Dışişleri Bakanı Colin Powell’in altını çizdiği gibi [1]). İsrail, çeşitli nükleer silah taşıyıcıları arasında, Aralık 2017’de faaliyete girdiği açıklanan bir F-35A filosuna da sahiptir.

İsrail, ABD’li Lockheed Martin şirketinin yeni beşinci nesil avcı uçağını satın alan ilk ülke olmakla kalmamış, ama kendi askeri sanayisiyle avcı uçağının geliştirilmesi sürecinde de önemli bir rol oynamaktadır: İsrael Aerospace İndustrie geçtiğimiz Aralık ayında, F-35’leri radarlar karşısında görünmez kılan kanat bileşenlerinin üretimine başladı. İtalyan F-35’lerine de uygulanacak bu teknoloji sayesinde, « İsrail ile Bireysel İşbirliği Programı » kapsamında NATO’nun elektronik sistemiyle bütünleşmiş nükleer güçlerinin saldırı imkanları arttırılmaktadır.

Ama Suriye’de İsrail’in saldırısının yol açtığı kurbanların yanı sıra, Filistinliler arasında Gazze Şeridi’nde İsrail ambargosunun neden olduğu çok daha fazla kurban olduğu gerçeği hakkında da olduğu gibi, bütün bunlarla ilgili olarak da medyalarımızda herhangi bir habere rastlanmayacaktır. Gazze Şeridi’nde, on üç hastaneden altısı, ki Nasser ve Rantissi olmak üzere iki tanesi çocuk hastanesidir, 20 Ocak tarihinde elektrik enerjisi üretecek yakıt sıkıntısı nedeniyle kapılarını kapatmak zorunda kalmıştır (Gazze’de şebeke suyu dağıtımı oldukça seyrektir).

Gazze’deki hastanelerin kasıtlı olarak kapatılmasının kaç kişinin ölümüne neden olacağını bilmiyoruz. Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini’nin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği İsrail ziyaretinde yaptığı « Ortadoğu’da demokrasinin kalesi olan İsrail’in güvenlik içerisinde yaşama hakkını destekleyeceğimi taahhüt ederim » açıklamasına geniş yer veren medyalarımızda, bu konuyla ilgili habere rastlamayacağımız muhakkaktır.

Çeviri
Osman Soysal
Kaynak
Il Manifesto (İtalya)

[1Powell Acknowledges Israeli Nukes”, Eli Clifton, Lob Log, September 14, 2016.