Çevreye herhangi bir şekilde yararlı olmaktan uzak olan COP26, sadece Batı’nın yeni mali silahlarını uygulamaktan sorumlu bir konferanstır: üçüncü dünya ülkelerine karbon net sıfır yatırımlar yapmaya zorlamak.
Batı’nın ekonomik ve mali politika cephaneliğine yeni silahlar ekleniyor. Niteliklerini ve menzillerini anlamak için, bugüne kadar kullanılanlardan başlamakta yarar vardır: en ağır olanı ambargo da dahil olmak üzere, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği tarafından tüm Devletlere, toplumlara ve kişilere karşı uygulanan yaptırımlar. Hangi ölçütlere göre karar verildiğini anlamak önemlidir: ABD ve AB, bir devletin veya başka bir öznenin bir ihlal yaptığına ilişkin temyiz yolu kapalı bir hükümle karar verir, yaptırımı veya topyekun ambargoyu belirler ve misillemeyle tehdit ettiği üçüncü ülkelerin buna uymasını ister.
1960’da Birleşik Devletler, özgürleşen ve adayı kendi mülkü olarak kullanma « haklarını » ihlal eden Küba’ya ambargo uyguladı. Yeni hükümet, ülke ekonomisini denetimi altında tutan ABD bankalarının ve çokuluslu şirketlerin mallarını kamulaştırdı. Bugün, 61 yıl sonra, ABD şirketleri milyarlarca dolar geri ödeme talep ederken ambargo hala devam etmektedir.
2011 yılında, Libya’ya karşı ABD-NATO savaşına hazırlık olarak, ABD ve Avrupa bankaları, Libya devleti tarafından yurtdışına yatırılan 150 milyar dolarlık devlet fonlarına el koydu ve bunların çoğu daha sonra ortadan kayboldu. Bugünkü İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin başkan yardımcısı olduğu ABD’nin en güçlü yatırım bankası Goldman Sachs, bu büyük soygunda öne çıktı.
2017 yılında, ABD’nin Venezüella’ya yönelik yeni yaptırımlarının ardından ABD, ülkenin 7 milyar dolar değerindeki varlıklarını « donduruldu » ve Venezüella devletinin İngiltere Merkez Bankası ve Almanya’nın Deutsch Bank’ına yatırdığı 31 ton altına el konuldu.
Goldman Sachs, Deutsch Bank ve diğer büyük ABD ve Avrupa bankaları tarafından başlatılan devasa yeni finansal operasyon bu arka plan üzerinde yükseliyor. Görünüşe göre yaptırımlar operasyonunun bir yansıması olarak, bu operasyon ihlallerden suçlu bulunan ülkeleri cezalandırmak için ekonomik kısıtlamalar veya fonların el konulmasını değil, « Çevresel, Toplumsal, Yönetimsel, ESG kıstası »na uyan diğer erdemli kişilere finansman imtiyazı öngörüyor.
ESG Endeksinin resmi amacı, Glasgow Konferansı tarafından duyurulan yaklaşan iklim felaketinden kaçınmak, totaliter rejimler tarafından çiğnenmiş insan haklarını savunmak, büyük demokrasiler örnek alınarak iyi bir yönetim sağlamak için ilkeleri belirlemektir. ABD Dışişleri Bakanlığı, Dünya Ekonomik Forumu, Rockefeller Vakfı, Dünya Bankası özellikle bu ilkeleri belirlemektedir. Birkaç BM kuruluşu onlara ikincil bir rolde katılmaktadır. İnsan haklarının en büyük güvencesi, Birleşmiş Milletler’in de onayıyla Irak’a uyguladığı ambargo, 1990’dan 2003’e kadar yarım milyonu çocuk olmak üzere bir buçuk milyon kişinin ölümüne neden olan ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından temsil edilmektedir.
Finans kampanyası iklim değişikliğine odaklanıyor: Glasgow’daki BM Konferansı 3 Kasım’da « Finans yeşil ve dirençli oluyor » dedi. Glasgow Financial Alliance for Net Zéro bu şekilde doğdu. Nisan ayından beri 45 ülkeden 450 banka ve çok uluslu şirket bu ittifaka katıldı. Bu ülkeler, « 2050 yılına kadar ekonomiyi sıfır emisyona dönüştürmek için önümüzdeki otuz yılda 130 trilyon (130 trilyon) dolardan fazla özel sermaye yatırımı yapma » sözü verdiler. Sermaye, Green Bond (Yeşil Tahvil) ihracı ve ortak yatırım fonları ve emeklilik fonları tarafından yapılan yatırımlar yoluyla, büyük ölçüde küçük tasarruf sahiplerinin bir başka spekülatif balonla sonuçlanma riskini taşıyan paralarıyla toplanır.
Bugün itibariyle, 2050 yılına kadar sıfır emisyon elde etmeyi ve bu anlamda 2 milyardan fazla insanın hala odunu biricik ve temel yakıt olarak odun kullandığı « yoksul ülkelere » yardım etmeyi taahhüt etmeyen hiçbir banka veya çok uluslu şirket kalmamıştır [1]. Sıfır emisyona ciddi bir şekilde bağlananlar arasında, Nijer Deltası’nda bir çevre ve sağlık felaketine neden olduktan sonra oradaki kirli toprakları temizlemeyi reddeden İngiliz-Hollandalı petrol şirketi Royal Dutch Shell bile yer almaktadır. Böylece, sıfır emisyonu beklerken, insanlar Shell’in petrolle kirlettiği sulardan dolayı ölmeye devam etmektedir.
[1] “COP26: Finansı yeşile boyamak”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 9 Kasım 2021.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter