Cumhurbaşkanı Macron, aldığı önlemleri bilim insanlarının önerileriyle haklı göstermektedir. Uzmanlarını değiştirmiş olsaydı, farklı öneriler almış olacaktı. Covid-19 bugün bilginin değil, araştırmanın konusudur.

Covid-19 salgını atalarımızdan kalan kaygıları uyandırmaktadır. Bazılarımız bir anda komşusunu, dostunu ve ailesini tehdit olarak algılamaktadır. Yakın zamanda şiddete tanık olma riskimiz yüksek.

Herhangi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığımızda, öncelikle makul değil sağduyulu kalmalıyız. Bunlar iki farklı düşünce biçimidir. Eksik verilerden hareketle mantıklı düşünmemiz mümkün değildir.

Covid-19, dünya nüfusunun %1’ini öldürebilecek gibi görünen ancak şimdiye kadar ancak birkaç bin kişiyi öldürebilen bilinmeyen bir hastalıktır. Araştırmacılar bu hastalığı bilimsel olarak araştırmaya daha yeni başlıyor. Buna yüzdeki mukoza aracılığıyla yayılan bir virüsün neden olduğunu biliyoruz. Kimse hastalığın yayılmasının nasıl önleyeceğini bilmemekle birlikte, herkesin bu konuda bir önsezisi bulunmaktadır.

Bilim adamları, kendi kültürlerine bağlı olarak, ülkelerindeki yetkililere farklı önerilerde bulundular:

 Çinli yetkililer, her iki günde bir evlere yapılan tıbbi ziyaretle birlikte halkın evlere kapanması önlemini uyguladılar. Virüsü kapmış olduğundan şüphelenilen kişiler zorla hastaneye kaldırıldı. Bu ampirik yöntem, bu hastalığın gerilemesine yol açtı. Bu, herhangi bir şekilde etkili olduğu veya hastalığın kesin olarak ortadan kaldırıldığı anlamına gelmemektedir.

 Dünya Sağlık Örgütü, halkın tıbbi bir ev ziyaret olmaksızın evlere hapsedilmesi gerektiği görüşünü savunuyor. DSÖ, çocukların hastalığın sağlıklı taşıyıcıları haline geldiğini ve hastalığın akut olarak gelişebileceği büyükanne ve büyükbabalarına virüsü bulaştırdığı varsayımından hareket ediyor.

 İsveçli yetkililer bir üçüncü bir yöntemi deniyor. Sadece yaşlıların korunmaya muhtaç olduğunu ve hastalığın çocuklar tarafından yayıldığına dair bir kanıt olmadığını düşünüyor. Bu nedenle sadece yaşlıların evlere hapsedilmesi yöntemini uyguluyor ve okulları ya da işletmeleri kapatmıyorlar.

Aralarından birinin doğru olduğunu varsayarsak, bu üç yaklaşımdan hangisi doğrudur? Bu üç yöntem uzun vadede test edilmedikçe bunu bilmemize olanak yoktur.

Oysa tarihte hiçbir zaman bir salgının karantina aracılığıyla yenilmediğini, sadece temizlik önlemleriyle aşıldığını unutmamalıyız. Karantinalar, hastalığın zaten mevcut olduğu insan topluluklarını korumaz, sadece biraz zaman kazanmamızı sağlayabilirler.

Siyasi liderlerimizi kendilerine en köktenci görünen önlemleri, yani komşuları tarafından halihazırda alınmış olanlara kıyasla en çarpıcı önlemleri almaya iten kaygıya karşı dikkatli olmalıyız. Bu önlemlerin açık attırma yöntemiyle artması bize hastalıklarla mücadele etme araçlarını değil, liderlerimizin telaş düzeyini öğretir.

Ayrıca, her zaman olduğu gibi, bazı siyasi liderler krizi kişisel gündemlerine göre araçsallaştırmaktadırlar.

Yirmi beş yıldır, gelişmiş dünya birkaç toplu çılgınlık olayına tanık olmuştur. Deli inek krizi sırasında, devasa ateşler üzerinde sığırları kurban ettik; 2000 yılına girdiğimiz günlerde uçakların göklerden başımıza düşeceğine inandık; 11 Eylül saldırıları karşısında barbarların Batı uygarlığını yok edeceğine inandık; vs, vs. Bütün bunlar gerçekten sonra saçma görünmektedir. Eski gazeteleri okuyun ve halkın, atalarımızın değil, bundan birkaç yıl önce bizzat kendimizin avanaklığını göreceksiniz.

Batı gittikçe daha az sağduyulu ve gittikçe daha çok dogmatik davranmaktadır. Varsayılan ilahi iradenin yerine sözde bir bilimsel bilgiyi koyduğumuz bir tür dinsel bir düşünce biçimine farkında olmadan bağlandık.

Bilim bize Covid-19 hakkında fazla bir şey ve yayılmasını nasıl önleyeceği hakkında ise hiçbir şey söylemiyor. Biz halen sadece varsayımların hüküm sürdüğü bir saatteyiz.

Çeviri
Osman Soysal