Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

Guta’daki gaz saldırısının yetişkin kurbanları neredeyse tamamı erkeklerden oluşuyordu. Çocukların yaşları birbirine yakındı, yetişkinlerle birlikte cihatçılar tarafından Halep’ten kaçırılmışlardı.

27 - « Kırmızı çizgi »

Mayıs 2013’te, NATO, halkın % 70’inin Devlet Başkanı Esad’ı desteklediğini gösteren bir raporu üyelerine dağıtır [1]. Halkın % 20’si isyancıları desteklemektedir ve % 10’u ise kararsızdır. Paris ve Ankara, baştaki plana geri dönülemeyeceği ve Suriye bombalanmazsa zafere ulaşılmayacağı sonucuna varırlar. Washington üzerinde baskı uygulamak için bir şeyler yapmak gerekmektedir.

21 Ağustos’ta, Şam’ın banliyösünde, cihatçıların denetiminde bulunan Guta adlı bölgede Suriyeli sivillere yönelik bir kimyasal saldırı gerçekleştirilir. İzleyen saatlerde Suriye Arap Cumhuriyetini saldırının sorumlusu olarak göstermek için devasa bir iletişim makinesi harekete geçirilir. Saldırı, Başkan Obama’nın belirlediği « kırmızı çizginin » aşılması anlamına gelecektir. Batılılar başkenti bombalayarak « rejimi cezalandırmaya » hazırlanmaktadırlar.

Suriye hükümeti bütün suçlamaları reddeder ve 23 Mayıs’ta Türk Polisinin Adana’da büyük bir sarin gazı stokuna sahip 11 cihatçıyı yakaladığını hatırlatır [2]. Grubun lideri Hitam Kassap Suriyeli olsa da, diğerleri Türk vatandaşıdır. Ayrıca bizzat Özgür Suriye Ordusu küçük bir kimyasal silah üretim laboratuarının görüntülerini yayınlamış ve Nusayrileri gazla öldürmekle tehdit etmiştir [3].

Guta’daki olgular ihtiyatla yaklaşmayı gerektirmektedir: ABD gizli servisleri önceki dört gün süresince Suriye Arap Ordusunu gazı hazırlarken gözlemlediklerini –müdahale etmeksizin- söylerler [4]. Muhalefet video görüntülerini yayınlar ancak aralarından birinin YouTube tarafından kaydedilen tarih ve saati (Kaliforniya saatiyle) Şam’da gün doğumundan öncesine denk gelmektedir oysa çekimler gün ışığında gerçekleştirilmiştir. ABD’nin tespit ettiği 1 429 kişi arasındaki kurbanlar ya çocuk –tümü aynı yaşta- ya da erkektirler, aralarında sadece iki kadın yer almaktadır. Ölü çocukların gerçekte bundan birkaç hafta önce cihatçılar tarafından kaçırılan Nusayri çocukları olduğu ortaya çıkar [5]. Resmen sahada olmasalar da Fransa ve Birleşik Krallık olay yerinden numune aldıklarını ve bunları hemen analiz ettiklerini belirtirler. Ancak sorun şu ki bilinen tek analiz yönteminin uygulanabilmesi için en az on gün gerekmektedir.

Fransız ve İngiliz istihbarat servislerine göre, Suriye Ordusunun kimyasal silah kullandığı, subaylar arasındaki telefon dinleme kayıtları tarafından doğrulanmaktadır. Ama bu dinleme kayıtlarının İsraillilerce gerçekleştirildiği ortaya çıkar [6]. Çok kısa bir sürede, Fransız askeri istihbaratının ihtiyatlı davrandığı ortaya çıkar [7]. Fransız Savunma Bakanlığı tarafından dağıtılan Sentez Notu onun tarafından yayınlanmamıştır. Notu yazan Bakanın İsrail-Fransız çifte vatandaşlığına sahip danışmanı Sacha Mandel’dir.

Temelde, kimyasal silah kullanımının neden bir « kırmızı çizgi » oluşturacağını anlayamıyoruz. Onu diğer « kitlesel imha silahlarından » ayıran nedir? Kimyasal Silahların Yasaklanması Anlaşması’na imza atan ABD, 2003 yılında Bağdat’ın hurma bahçelerinde bizzat kendi attığı imzayı ihlal ederken, bu anlaşmaya imza atmamış olan Suriye’yi bunu kullanmakla neden suçlamaktadır? [8]

Marcus Klingberg, Ness Ziona’daki İsrail Biyolojik Araştırma Enstitüsü (İİRB) müdür yardımcısıydı. İsrail’in biyolojik silah araştırmalarının sonuçlarını KGB’ye iletti. 1982’de tutuklandı, İnsanlık için çalıştığını iddia ederek casusluk nitelemesini kabul etmedi. Paris belediye başkan yardımcısı İan Brossat’ın dedesidir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında kimyasal silahlar ortaya çıktığında, şaşkınlık yarattılar ve bu yüzden çok ölümcül olmuşlardır. Bu arada devletler kısa sürede buna karşı koymanın yolunu buldular ve bu nedenle İkinci Dünya Savaşı sırasında taraflardan hiçbiri bunları önemli oranda kullanmamıştır. Ortadoğu’da İsrail, kendisiyle birlikte Mısır ve Suriye’yi de sürükleyerek anlaşmayı imzalamamıştır. 1985 ila 1994 yılları arasında İsrail, Güney Afrika’da ırk özelliklerine göre seçici silahlar yaratmayı hedefleyen araştırmaları finanse eder. Sadece siyahileri ya da Arapları öldüren ama Yahudi halkına zarar vermeyen toksik etkenlerin belirlenmesi söz konusudur [9]. Araştırmalar Devlet Başkanı Peter Botha’nın kardiyologu Albay Wounter Basson yönetiminde gerçekleştirilir. Bilimsel açıdan çok da olanaksızmış gibi görünen araştırmaların başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmadıklarını bilmiyoruz. Deneyler sırasında kobay olarak kullanılan binlerce insan yaşamını kaybetmiştir [10].

İngiliz gizli servisleri vakit kaybetmeden daha üst düzey gözlemlerde bulunurlar ve Başbakan David Cameron’u bu sahte bayrak operasyonu konusunda uyarırlar [11]. Suriye televizyonu cihatçıların şoförüne ait görüntüler yayınlar. Türkiye’ye gittiğini ve bir Türk kışlasından zehir başlıklı havan topu mermilerini aldığını ve ardından bunları gizlice Şam’a naklettiğini doğrular [12].

Rus Basınının sorularını yanıtlayan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad şu yanıtı verir: « ABD, Batı ve diğer ülke siyasetçilerinin yaptıkları açıklamalar en iyimser haliyle kendi kamuoylarına yönelik bir hakaret ve küçümseme ifadesidir. Bu bir saçmalıktır: önce suçluyorlar, sonra da kanıtları bir araya getiriyorlar (…) Bu tür suçlamalar tamamen siyasidir, hükümet güçlerinin teröristler karşısında kaydettiği zafer dizisine yanıt verme amaçlıdır » [13]. 

François Hollande’a gelince, yüksek ve güçlü bir sesle vicdanının ona Şam’ı « vurmayı » emrettiğini haykırmaktadır [14]. Bunun için, Charles De Gaulle’ün ve Georges Bidault’un geçici hükümeti süresince, Mayıs 1945 ve Kasım 1946’da kendi inisiyatifiyle Setif, Guelma ve Kerrata’yı (Cezayir), ardından Şam (Suriye) ve son olarak da Hay Fong’u (Hindi Çini/Vietnam) bombalayan Sömürge Partisinin yolundan ilerler. General Fernand Olive, bağımsızlıktan hemen sonra, askerlerini geri çekeceği sırada, sırf kızgınlığını göstermek için Şam’a saldırır. Bin yıllık kapalı çarşının (bugün Halep’te yapıldığı gibi) ve kabul etmediği yeni Cumhuriyetin simgesi Ulusal Meclis’in bir bölümünü harabeye çevirir.

Suriye kimyasal silah kullanmış olsa da, Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın bombalanmasının uluslararası hukuka aykırı olacağı tespitinde bulunan ilk ülke Almanya olur [15]. İngilizler ve ABD’liler bu olayın Fransa ve İsrail’in desteğiyle Türkiye tarafından kurgulandığı konusunda kesin olarak ikna olmuşlardır.

Londra’da Avam Kamarası, Beşar Esad hükümetinin sorumluluğu kesin olarak ortaya konulmadan Başbakanın Şam’a saldırmasını yasaklar. Birçoğu ülkelerinin Suriye’ye karşı ne kadar suça iştirak ettiğini iyi bilen milletvekilleri, 2003 yılında George Bush ve Tony Blair’in uydurma suçlamalarıyla Irak’a karşı yürüttüğü savaşta Krallığın yaşadığı pişmanlığı hatırlar. Washington’da Barack Obama, ne olursa olsun her türlü askeri maceraya karşı çıkan Kongreye teslim olur [16]. Tabi ki burada savsaklayıcı bir manevra söz konusudur çünkü 2003 tarihli Syrian Accountability Act ona Suriye’yi yok etmesi için her türlü yetkiyi vermektedir.

Çok yüksek perdeden ve çok hızlı konuşan François Hollande oyun alanında yalnız kalır. Uluslararası alanda Fransa’nın sözü güvenilirliğini yitirirken, güçsüz bir şekilde Élysée’ye kapanır. Kimse Türkiye’den hesap sormaz, hele hele hepsi Recep Tayyip Erdoğan adına Türk işverenlerinden « hediyeler » alan Anne Lauvergeon, Alexandre Adler, Joachim Bitterlich, Hélène Conway-Mouret, Jean-François Copé, Henri de Castries, Augustin de Romanet, Laurence Dumont, Claude Fischer, Stéphane Fouks, Bernard Guetta, Élisabeth Guigou, Hubert Haenel, Jean-Pierre Jouyet, Alain Juppé, Pierre Lellouche, Thierry Mariani, Gérard Mestrallet, Thierry de Montbrial, Pierre Moscovici, Philippe Petitcolin, Alain Richard, Michel Rocard, Daniel Rondeau, Bernard Soulage, Catherine Tasca, Denis Verret ve Wilfried Verstraete hiç sormaz.

Rusya, ABD’nin krizden başı dik bir şekilde çıkmasına yardımcı olur. Suriye’yi Kimyasal Silahların Yasaklanması Anlaşmasını imzalamaya davet ederler, Suriye de beklemeden bu isteği yerine getirir. Devlet Başkanı Beşar Esad, OİAC (Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün Fransızca kısaltması – ç.n.) ile var olan stokları yok etme yöntemi üzerinde anlaşır ama masrafları Washington üstlenecektir.

Ardından ABD’li gazeteci Seymour M.Hersh ülkesinin bu konuya ilişkin duyduğu şüpheleri ortaya koyar [17]. Ardından Massachusetts Institute of Technology’nin profesörleri Richard Lloyd ve Theodore Postol, kimyasal başlıklı havan topu mermilerinin « isyancıların » bölgesinden ateşlendiğini ortaya koyarlar [18]. Bu arada Fransa tek başına Suriye Arap Cumhuriyetini suçlamakta ısrar etmektedir. Fransa taşrasında buna « köpeğini suda boğmak isteyen, onu kuduz olmakla suçlar » derler.

Her halükarda Batılılar, tüm stoklar Rusya ve ABD tarafından ortak olarak yok edilmiş olsa da, Suriye’ye karşı kimyasal silah kullanma suçlamasını düzenli olarak yenileyeceklerdir. Şam, cihatçı sığınaklarında bu tür silahları bulduğunda bu küçük oyuna son verilecektir. Bunlar CİA tarafından teslim edilmiş ve Chemring Defense (Birleşik Krallık), Federal Laboratories ve Non-Lethal Technologies (USA) tarafından üretilmişlerdir.

6 Temmuz 2012’de François Hollande, Suriye’nin Dostları zirvesine başkanlık etti. Onur konukları arasında, insanlığa karşı suç işleyenler de vardı (yani, sadece dini inançları nedeniyle insanların toplu infazını örgütlemiş olanlar). On iki gün sonra Suriye Ulusal Güvenlik Komitesi üyelerine suikast düzenlenmesi ve Şam’a hücum edilmesi emrini verdi.

28- Kararsızlık

2012 yılında büyükelçiliğini kapatıp tüm personelini geri çağıran, 2013 yılında Mali’ye müdahalesi sonrasında Özel Kuvvetlerinin büyük bölümünü geri çeken ve Washington tarafından kabul görmeyen Paris’in sahada ne imkanı kalmıştır, ne de eylem planı.

Ne yapacağını şaşıran François Hollande yüzünü, kendisine daha önce Guta’daki sahte bayrak saldırısında Suriye’yi sorumlu göstermek üzere sahte bir kanıt sunan, her zamanki müttefiki Tel Aviv’e döner. Burada Hollande’ın Sosyalist Parti Genel Sekreteri iken Filistin’in sömürgeleştirilmesi için yürüttüğü faaliyetlere kısa bir geri dönüş yapmakta yarar var:

 2000 yılında, Lübnan’ın güneyi işgal altındayken, daha sona Paris Belediye Başkanı olacak olan Bertrand Delanoë ile birlikte Başbakan Lionel Jospin’in Filistin gezisini hazırlar. Konuşmasında, terörizmle bağdaştırdığı işgale karşı Lübnan Direnişinin kınanması da yer alır.

 2001 yılında, bir iç yazışma notunda partinin İsrail’e yönelik gözü kapalı desteğini kınayan jeo-politik uzmanı Pascal Boniface’ı Sosyalist Parti’den istifa etmeye zorlar.

 2004 yılında, Hizbullah’ın televizyon kanalı El Manar’a ait verilerin yayınlanması izninin yeniden sorgulanması için Görsel-işitsel Yüksek Konseyi’ne yazı gönderir. Baskılarına ancak Direnişin televizyon kanalı kapatıldığında son verecektir.

 2005 yılında, Fransız Yahudi Kurumları Temsil Konseyi (CRIF) tarafından kapalı oturumda kabul edilir. Toplantı tutanağına göre, Ariel Şaron’u desteklemiş ve De Gaulle’cülerin Arap siyasetini şiddetle eleştirmiştir. Şu açıklamayı yaptığı belirtilir: « Fransa’nın Arap siyaseti adını verdiği çok eskiye uzanan bir eğilim var ve yönetimin bir ideolojisinin olması kabul edilemez bir durumdur. Quai d’Orsay ve ENA’da işe alma sürecinde sorun var ve bu işe alım sürecinin yeniden düzenlenmesi gerekir ». Böylece gerçeği ters yüz eder çünkü « Fransa’nın Arap siyaseti », İsraillilere karşı Arapların lehine bir siyaset değil ama Arap dünyasında yürütülen bir siyasettir.

 2006 yılında, aralarında inkarcıların da yer aldığı haham ve tarihçileri Tahran’a davet eden Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’a karşı tavır alır. Avrupalıların Hıristiyan kültürleri yerine Holokost dinini ikame ettiklerini ortaya koymayı hedefleyen Kongre görüşünü bilmiyormuş gibi yapar. Ve aksine, İran Cumhurbaşkanının İsraillilerin var olma hakkını inkar etmek niyetinde olduğunu ve Holokost’u sürdürmeye hazırlandığını anlatır.

 Fransız çifte vatandaşlığına sahip olduğu gerekçesiyle, Hamas’ın esir aldığı İsrailli asker Gilad Şalit’in serbest bırakılması için seferber olur. Genç adamın Filistin Yönetimine karşı savaşan ve aynı zamanda Fransa’nın müttefiki olan bir işgal ordusuna hizmet ediyor olmasının onun için fazla bir önemi yoktur.

 2010 yılında Bertrand Delanoë ve Bernard-Henri Lévy ile birlikte, Le Monde gazetesinde İsrail ürünlerinin boykot edilmesine karşı çıkmak için bir makale yayınlar. Ona göre boykot, Filistinlilerle ortak barış için çaba gösteren İsraillilere de yönelik bir toplu cezalandırma anlamına gelecektir. Bu akıl yürütme, Güney Afrika’da Apartheid’e karşı yürütülen benzer bir kampanya’da işe yaramamıştır.

17 Kasım 2013’te İsrail’e varır varmaz, Başkan François Hollande İbranice « Tamid eşaer raver şel İsrail » ve Fransızca « Ben sizin dostunuzum ve daima öyle kalacağım » der.

Tel Aviv havalimanına iner inmez İbranice şu açıklamayı yapar: « Tamid eşaer raver şel İsrael » ve Fransızca « Ben sizin dostunuzum ve daima öyle kalacağım » [19].

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD ve Birleşik Krallık’ın harekat sahnesinden çekildiğini, ama bunun CIA ve MI6’nın gizli savaşı sürdürmesine engel olmadığını gözlemler. Dolayısıyla da Suriye Arap Cumhuriyetinin devrilmesine kadar açık savaşı yürütmek isteyenlerin eşgüdümünün oluşturulmasını önerir: Suudi Arabistan, Fransa, İsrail, Katar ve Türkiye. Lübnan ve Ürdün lojistik yardımlarını sürdürecekler ama operasyonların yönetimine müdahil olmayacaklardır. Washington artık ortada görünmek istemediğinden, ortaklık Jeffrey Feltman tarafından New York’tan BM’den yönetilecektir. Acele etmek gerekir. Gerçekten de Washington’da hava bozmuştur. Suriye saldırısının taraftarları görevden uzaklaştırılmışlardır. Hillary Clinton bir « kazaya » kurban olup bir ay süresince ortadan kaybolurken, 8 Kasım’da General David Petreaus CIA direktörlüğü görevinden istifa etmek zorunda bırakılır.

Jeffrey D. Feltman, « Arap Baharı »nın tek kişilik orkestrası ve aynı zamanda Netanyahu’nun yakın dostudur. Bir yıldan beri BM’in Siyasi İşler Direktörlüğü görevini yürütmektedir. Avrupa’nın en güçlü düşünce kuruluşu Stiftung Wissenschaft und Politik (SWP) Müdürü Volker Perthes’e Suriye’nin kayıtsız şartsız topyekun teslimini öngören bir plan yazdırır. Perthes ayrıca Avrupa Birliği’nin Dış Eylem Servisinin Kuzey Afrika ve Ortadoğu Müdürlüğü görevini de yürütmüştür. Birliğin Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, onun papağanı haline gelmiştir. Feltman, Suudi Arabistan’a Ürdün’de 50 000 kişilik bir ordunun eğitimi görevini ikinci kez emanet eder. Buna paralel olarak cihatçı grupların yeniden örgütlenmesi sürecini başlatır. Son olarak, Beyaz Saray’ın talimatlarıyla « Cenevre 2 » müzakerelerini örgütler.

Binyamin Netanyahu üçlü bir ittifak hayali kurmaktadır: Fransa, devasa kontratlar, yatırımlar ve rüşvetler karşılığında uluslararası alanda İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarını savunacaktır. Tel Aviv/Riyad ortak bölgesel idaresinin tekelini koruyacak şekilde, ABD-İran müzakerelerinin sabote edilmesi söz konusudur.

Macit el-Macit, tutuklanmasının ardından Prens Bender Bin Sultan’ın doğrudan yetkisi altında bir Suudi gizli servis subayı olduğunu itiraf etti. El Kaide’nin bir kolunun başındaydı ve onunla Orta Doğu’daki üst düzey yetkililer arasında bağlantı görevi gördü.

En önemli ajanlarından biri Macit el-Macit Lübnan Ordusu tarafından tutuklanmış olan Arabistan Kralı, Lübnanlıların Macit’in itiraflarını kayıt altına almaması karşılığında 3 milyar dolar tutarındaki Fransız silahını armağan etmeyi kabul eder. Kral Lübnanlılara ve Fransızlara « hediyeler » dağıtırken (örnek olarak anayasal olmayan « Cumhurbaşkanı » Mişel Süleyman’a 100 milyon dolar) teröristlerin şefi tam da zamanında ölür [20]. Aslında, kraliyet « armağanlarının » hak sahipleri bunları muhafaza etse de, silah siparişleri hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir [21]. Kişisel olarak kraliyet « armağanı » almayan tek Fransız lider olan Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, seçim bölgesinde bulunan ve piyasaya 400 milyon Euro borcu olan tavuk üreticisi grubu Doux’nun kurtarılması için pazarlık yapar. Şirket Suudi el Müneccim tarafından kısmen satın alınacak ve desteklenecektir.

Kofi Annan’ın istifasından sonra, BM Genel Sekreteri, Cezayirli Lakhdar Brahimi’yi Suriye dosyasını izlemekle görevlendirir. Annan’dan farklı olarak « arabulucu » sıfatına sahip değildir, çünkü Ban Ki-Mun artık « Beşar gitmeli! » düşüncesindedir. Brahimi’nin görevi Suriye’yi « Suriye halkının meşru özlemlerine uygun olarak bir siyasal geçiş sürecine » yönlendirmektir. « Karar destek birimi »nin kuruluşunu Brahimi’ye borçluyuz. Genel Sekreterin kişisel gizli servisidir bu, çünkü artık BM bir barış forumu değildir ve Washington’un siyasetini yaşama geçirmek için bir gizli servise sahiptir. Fransız diplomasisi, Lübnan iç savaşının sonlanması, Cezayir’deki askeri darbe ve Afganistan’a yönelik Anglosakson saldırı sırasında üst üste üstlendiği rollerden ötürü onu iyi tanımaktadır [22].

22 Ocak 2014’teki Cenevre 2 bir tuzaktır. ABD ve Rusya’yı, Suriyeli olan herkes dışında en yakın ortaklarının huzurunda bir araya getiren Cenevre 1’den farklı olarak, bu ikinci round’a sadece Suriye ve « muhaliflerin temsilcileri » değil ama bu işe müdahil olan tüm ülkeler davet edilmiştir. Sadece davet edildikten sonra, güya Suudilerin talebi üzerine sonradan daveti iptal edilen İran bunun dışındadır. Ama Arabistan’ın BM üzerinde böylesi bir gücünün olabileceğine kim inanır? Gerçekte Jeffrey Feltman, bir yandan İran ile 5+1 müzakerelerini sürdürmektedir ve kendinden habersiz olarak ABD ve Avrupa’nın uyguladığı yaptırımların daha önce kaldırılmasını istememektedir. Muhaliflerin temsilcilerine gelince, bunlar sadece Arabistan tarafından silahlandırılanlar, yani Ahmet Carba’nın başkanlığındaki yeni Suriye Muhalefet ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu olacaktır. Küçük bir uyuşturucu kaçakçısı olan Carba çok şanslıdır, çünkü Kral gibi Suudi ve Suriye kökenli Şamarlar aşiretinden gelmektedir.

Katar, konferansın başlamasından iki gün önce, Londralı Carter-Ruck hukuk bürosu aracılığıyla, « Sezar »’ın tanıklığı ve kendilerine teslim edilen kanıtlayıcı belgelere ilişkin üç eski uluslararası savcının hazırladığı raporun duyurusunu yayınlar [23]. « Sezar », Suriye askeri inzibatında subay olarak görev yaptığını ve genellikle olay yeri fotoğraflarını çekmekle görevlendirildiğini açıklar. Çatışmalar süresince askeri hastane morglarında, rejim « kurbanlarının » fotoğraflarını çektiğini iddia eder. Yakın zamanda ordudan firar etmiştir. Bizzat kendisinin çektiğini beyan ettiği 11 000 kadavraya ait 55 000 fotoğraf teslim eder. Daha da çok kaygı uyandırması için, raporun açıklandığı basın bildirisinin her bir sayfasına çifte « Gizli » damgası vurulmuştur. Eski savcılar « rejimin », « hapse attığı (iddia edilen) » kişilere sistematik olarak işkence uyguladığı ve onlara yiyecek vermediği sonucuna varırlar. Gerçekte Suriye’de çekilen görüntülerde, Suriye Arap Ordusu tarafından savaş meydanından toplanan çeşitli milliyetlere mensup paralı askerlerin ve Suriye Arap Cumhuriyetini destekledikleri için cihatçıların işkencesi sonucu ölen sivil ve askeri personelin cesetleri görülmektedir.

Cenevre 2 konferansının açılış oturumu sırasında, John Kerry Suudilerin tutumunu savundu: İran’ın dışlanması, muhalefet delegasyonunun sadece Ulusal Koalisyonun mevcut üyeleri tarafından oluşturulması, Beşar Esad’ın istifası ve yargılanması.

Beşar Esad’ı yakından tanıyan yeni Dışişleri Bakanı John Kerry, tabi ki bütün bunların saf propaganda ürünü olduğunu iyi bilmektedir ama Carter-Ruck Hukuk Bürosunun basın açıklaması, 22 Ocak 2014’te Cenevre 2 konferansında yapacağı konuşma için ona bir kanıt daha sunmuş olur. Hillary Clinton ve taraftarlarının ayağının kaydırılmasından sonra ne olup bittiğini kimse tam olarak anlamadığı için, dünyanın bütün televizyon kanalları buradadırlar. Fransızların öldürmeye çalıştığı Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim söz aldığında, dünyanın gözleri önünde Batının komplosunu canlı olarak teşhir etmek için kendisine sunulan tek fırsatı kaçırarak, Suriye kamuoyuna seslenmeyi tercih eder. Çok nadir görülen sadakate sahip bir diplomattır: Bir Arap Birliği toplantısı sırasında Katarlı mevkidaşı tarafından ülkesine ihanet etmesi için kendisine teklif edilen 100 milyon dolarlık rüşveti geri çevirmiştir. Yaptığı konuşmada « muhalefet heyeti » ve salondaki sponsorları tarafından terörizme verilen destek sorununu gündeme getirir.

Sonuç olarak, Cenevre 2’den bir şey çıkmaz, çünkü toplantı çağrısının yayınlanmasıyla toplantının gerçekleştirilmesi arasında geçen sürede, Washington yeni stratejisini uygulamaya başlamıştır. ABD tek kutuplu dünya düşünden vazgeçmek ve Rusya ile anlaşmak zorunda değildir. Hala oynayabilecekleri bir kart vardır: bu elbette ki terörizmden başka bir şey değildir.

Diplomatlar Cenevre 2’de ateşli nutuklar çekerken, Başkan Obama ülkesinin katılım koşullarını belirlemek için Ürdün Kralını kabul eder. Bu arada Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice Koalisyonun gizli servis başkanlarını ağırlar [24].

Her yıl olduğu gibi Kongre, Pentagon’un « kara bütçelerini » oylamak için kapalı oturumda toplanır. Bu toplantının varlığı İngiliz haber ajansı Reuters’in bir son dakika haberiyle [25] doğrulanır ama ABD basınında bundan hiç söz edilmeyecek ve resmi kayıtlarda yer almayacaktır. Parlamenterler, Güvenlik Konseyinin 1267 ve 1373 sayılı kararlarını ihlal ederek, Suriye’deki silahlı grupların finansmanının ve silahlandırılmasının sürdürülmesine izin verirler [26]. Farkında olmadan, cehennemin kapılarını açmış bulunmaktadırlar.

(Sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.

[3« L’ASL expose son laboratoire d’armes chimiques », Réseau Voltaire, 5 décembre 2012.

[5« Identification des enfants morts dans la ghouta », Réseau Voltaire, 6 septembre 2013.

[6« Exclusive : US Spies say intercepted calls prove Syria army used nerve gas », Foreign Policy, August 28, 2013. « L’administration Obama valide une intox israélienne », Réseau Voltaire, 30 août 2013.

[7« Synthèse du Renseignement français sur l’attaque chimique du 21 août 2013 », par Sacha Mandel, Réseau Voltaire, 2 septembre 2013.

[8« Vérités cachées sur les arsenaux chimiques et sur la Convention internationale », par Manlio Dinucci, Traduction Marie-Ange Patrizio, Il Manifesto (Italie) , Réseau Voltaire, 13 septembre 2013. Saddam Hussein. Présumé coupable, Me Emmanuel Ludot; Carnot (2004).

[9Dr la mort - Enquête sur un bioterrorisme d’État en Afrique du Sud, Tristan Mendes-France, Favre Pierre Marcel (2002).

[12« Les missiles chimiques de la ghouta provenaient de l’armée turque », Réseau Voltaire, 16 septembre 2013.

[13« Entretien de Bachar el-Assad aux Izvestia », par Bachar el-Assad, Réseau Voltaire, 26 août 2013.

[14« Interview de François Hollande au « Monde » », par François Hollande, Réseau Voltaire, 30 août 2013.

[15« Syrie : ingérence délibérée, prétexte douteux », par Général Dominique Delawarde, Réseau Voltaire, 12 septembre 2013.

[16« Déclaration de Barack Obama sur la Syrie », par Barack Obama, Réseau Voltaire, 31 août 2013.

[17“Syria: Whose sarin?”, Seymour M. Hersh, London Review of Books; “Kimin sarini?”, Voltaire İletişim Ağı , 13 Şubat 2014.

[19« Déclaration de François Hollande à son arrivée à l’aéroport de Tel-Aviv », par François Hollande, Réseau Voltaire, 17 novembre 2013.

[20« Le silence et la trahison qui valaient 3 milliards de dollars », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 15 janvier 2014.

[21« L’armée libanaise renonce aux 3 milliards d’armement français », Réseau Voltaire, 7 février 2014.

[22« Le Plan Brahimi », par Thierry Meyssan, El-Ekhbar (Algérie) , Réseau Voltaire, 28 août 2012.

[24Spymasters gather to discuss Syria”, par David Ignatius, Washington Post, 19 février 2014.

[25“Congress secretly approves U.S. weapons flow to ’moderate’ Syrian rebels”, par Mark Hosenball, Reuters, 27 janvier 2014.

[26Amerika Birleşik Devletleri, küresel Terörizmin ilk finansörleri”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Ayhan Aslan, El-Vatan (Suriye) , Voltaire İletişim Ağı , 10 Şubat 2014.