Kaynak
El-Vatan (Suriye)
1289 makaleler


Bu hafta Beyaz Saray’ın yayınladığı Peace to Prosperity adlı belge niteliği itibariyle değerlendirilmelidir: bir nihai barış planı değil, yeni temeller üzerinde çalışma önerisi söz konusudur. Thierry Meyssan’a göre, bu proje protesto edilmek yerine, incelenmelidir. Üç çeyrek yüzyıldır çürüyen bir durumu aşmak için fırsat sunmaktadır.

Thierry Meyssan’a göre, Körfez’de gerilimin tırmanmasının, sözde bir İran tehlikesiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Yaşananlar gerçekte, mollalardan önce Musaddık’ın anti-emperyalist İran siyasetinin ikinci raundudur. Londra, 1952’de olduğu gibi, haksız yere edindiği ekonomik çıkarlarını savunmak için savaşmaya hazırdır. Ama dikkat edelim, o dönem İngilizler galip gelmiş olsalar da, birkaç yıl sonra Süveyş’te ABD karşısında kaybedeceklerdir.

24 Haziran’da Venezüella’da yeni bir darbe girişimi yaşandı. Thierry Meyssan bu darbe girişiminin aynı zamanda hem Nicolás Maduro yönetimini, hem de ABD yanlısı muhalifi Juan Guaidó’yu hedef aldığını ortaya koymaktadır. Bu arada, darbeciler arasındaki telefon görüşmesi kayıtlarına göre, bu girişim İsrailliler tarafından yönetiliyordu.

ABD ve müttefikleri Kuzey Kore, ardından Sudan, Tunus ve bugün de Yemen’de kıtlık koşullarını kasten yaratmışken, bugün Suriye’yi de buna sürüklemeye başlıyorlar. Bundan korunmanın tek yolu, Irak ve Suriye savaşları sırasında çöken bölge ekonomisini yeniden ivmelendirmektir. Biri bölgenin kalkınması, diğeri de bölünmesi amacı taşıyan iki demiryolu projesi birbiriyle rekabet halindedir. Batılılar insanca mı davranacaklar yoksa tahakküm düşlerini sürdürecekler mi?

Cihatçılar karşısında kazandıkları zafer sonrasında, Suriyelilerin bu beladan kurtulduğunu düşünürken yanıldık. Hiç de öyle olmadı. İsrail ve ABD, devlet yapılarının imha edilmesine yönelik savaş hedeflerinden vazgeçmediler. Ülkenin yeniden inşasını engellemek ve Suriyelilerin yıkıntıları altında çürüyüp gitmeleri için, bu kez mali olmak üzere, yeni bir savaş hazırlığı içerisine girdiler.

Thierry Meyssan’ın, ABD birliklerinin ülkelerinden geri çekilmesini Suriyeli okuyucularına sunduğu başmakaleyi aktarıyoruz. Bu makale, Batılı medyaların görmezden geldiği ve Başkan Trump’ın, Suudi ve Katarlı müttefikleri ve Rus ortaklarıyla birlikte bu kararı nasıl aldığına ilişkin birçok bilgiyi içermektedir.

Araya sokulan cihatçılarla Suriye’ye karşı yürütülen savaşın başlangıcından yedi yıl sonra, ülkeyi yok etmek isteyenler savaşı yeniden başlatmak niyetindeler. Oysa bir ara tereddüt eden halkın kitlesel olarak Cumhuriyeti desteklemeyi seçtiği sahada, kesin bir bozguna uğradılar. Savaşı yeniden başlatmaya yönelik bu girişim, ancak hedefi olgunlaştığında anlaşılabilir.

Kendi evlerinde savaşa yönelik propaganda ve koşullandırmayı mümkün kılan Batılı ülkeler internet üzerinde amansız bir sansür uygulamaktadırlar. Bu bağlamda, oldukça şiddetli bir gerilim uluslararası sahneyi derinden bölmektedir. Giderek artan topyekun bir çatışma tehlikesi olduğu tespitinde bulunan Moskova, BM ve ABD’de güvenilir muhataplar ortaya çıkarmayı denemektedir. Bugün tanık olduklarımızın 1938’den beri benzeri görülmemiştir ve aynı şekilde sonlanması ihtimali vardır.

Thierry Meyssan, Batı ve Körfez basınının 7 yıldır sunduğu şekliyle Suriye’deki çatışmaların başlangıcına ilişkin anlatımı kabul etmiyor. Dolayısıyla o dönemden bugüne ortaya çıkan somut veriler ışığında bu olayları yeniden ele alıyor. Bütün bilimler gibi, siyaset bilimi de daha önce vardığı sonuçları yeniden sorgulayarak ve akıl yürütmesine yeni gözlemler dahil ederek hakikate yaklaşıyor.

Batı’dan bakıldığında, Tunus, Lübnan ve Irak’ta üç demokratik seçim gerçekleştirildi. Ancak burada yaşayan halklar için bu seçimlerin ideal demokrasiyle çok da ilgisi yoktur çünkü Batılıların onlara dayattığı kurumlar, kendi yöneticilerini özgürce seçmelerini engelleyecek şekilde tasarlanmıştır.

Batı’da çok dikkat çekmeden Londra ve Paris tarafından yeniden gündeme getirilen Lancaster House, 1904’tekinden çok daha derin bir süper « Dostluk Anlaşması »nı yürürlüğe sokmaktadır. Anlaşma iki kutuplu bir dünyanın yeniden tesisine katkıda bulunurken, kaçınılmaz olarak Fransa’nın Avrupa Birliği’nden çıkışına ve Paris ve Berlin arasındaki gerilimli ortama geri dönülmesine neden olacaktır.

En popüler makaleler