AC gibi İsrail yanlısı gruplar bölgede (Ortadoğu’da) ABD politikasını değiştirmek için sınırsız bir fonla çalışıyor.
Jack Straw, Milletvekili ve eski İngiliz İşçi Partisi Dışişleri Bakanı

ABD İran’ı nükleer programını sona erdirmeye teşvik etmek için bir nükleer bomba atmalı
Sheldon Adelson, Cumhuriyetçi Parti’nin en büyük bağışçısı ve İsrail yanlısı siyasi eylem komitelerinin önemli fon sağlayıcısı, Yeshiva Üniversitesi’nde konuşma, New York City, 22 Ekim 2013

İran’la savaş ya da barış meselesi Beyaz Saray ve ABD Kongresi’nin benimsediği politikalara bağlıdır. Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin barış girişimleri, İsrail ve Kuzey Amerika ve Avrupa’daki Siyonist yandaşları dışında tüm dünyada iyi karşılandı. İlk müzakereler karşılıklı suçlamalar olmadan geçti ve her iki tarafta da iyimser değerlendirmelerle sonuçlandı. Özellikle katılımcıların baştaki lehte tepkileri nedeniyle İsrail hükümeti İran’a karşı propaganda savaşını tırmandırdı. ABD Kongresi, büyük medya ve yönetimdeki ajanları barış sürecini baltalamak üzere harekete geçti. Tehlikede olan, İsrail’in Ortadoğu’da askeri üstünlüğüne meydan okuyan herhangi bir hükümete karşı ABD ordusunu ve NATO müttefiklerini kullanarak vekalet savaşı verme kapasitesi, Filistin topraklarını şiddetle kendi topraklarına katması ve bir yaptırım olmaksızın her tür hasma saldırma kapasitesidir.

Bugünkü barış görüşmelerinde tehlikede olanları anlamak için başarısızlığın sonuçları dikkate alınmalıdır: İsrail’in baskısıyla ABD “askeri seçenek”in aktif hale gelebileceğini ilan etti –hükümetlerini ve ekonomisini yok etmek amacıyla 76 milyon İranlıya karşı füze saldırıları ve bomba harekâtıyla sonuçlanabilecek bir seçenek. Tahran böyle bir saldırganlığı bölgedeki ABD üslerini ve Körfez’deki petrol tesislerini hedef alarak misilleme yapabilir, bu da küresel bir krizle sonuçlanabilir. İsrail’in istediği de budur.

Ortadoğu’da İsrail’in askeri üstünlüğü bağlamını ele alarak başlayacağız. Daha sonra İsrail’in ABD siyasi sürecindeki inanılmaz gücünü ve bugünkü müzakere sürecini nasıl şekillendirdiğini, ABD Kongresi’ndeki Siyonist güce özel bir vurgu yaparak analiz edeceğiz.

Ortadoğu’da İsrail Askeri Üstünlüğü Bağlamı

II. Dünya Savaşı’nın sonundan beri İsrail Ortadoğu ve Afrika’da, ABD hariç eski sömürgeci güçlerden daha fazla bomba attı, saldırdı ve işgal etti. İsrail’in kurbanları listesinde şunlar vardır: Filistin, Suriye, Lübnan, Mısır, Irak, Ürdün, Sudan ve Yemen. İsrail’in yarı gizli terörist saldırı ve suikastlar yaptığı ülkeleri de dahil edersek bu liste Avrupa ve Asya’da bir düzine ülkeyi daha içine alacak şekilde genişler –Siyonist terör ağı aracılığıyla ABD de dahil olmak üzere.

İsrail’in askeri güç perspektifi, istediği gibi saldırgan savaşlara girme kapasitesi, neredeyse toplam bir dokunulmazlığa eştir. Savaş suçları da dahil olmak üzere defalarca uluslararası yasaları ihlal etmesine rağmen İsrail asla bir uluslararası mahkemeye çıkmamış ya da ekonomik yaptırımlara maruz kalmamıştır, çünkü ABD hükümeti BM Güvenlik Konseyi kararlarını veto etmek ve NATO-AB müttefiklerine baskı uygulamak için konumunu kullanıyor.

İsrail’in askeri üstünlüğü ülke içindeki savaş çığırtkanlarının tekno-sanayi “parlaklığı”ndan daha ziyade ABD’den nükleer, kimyasal ve biyolojik teknoloji ve silahların transferi ve dosdoğru çalınmasıyla ilgilidir.(Grant Smith “Ten Explosive US Government Secrets of Israel” IRMEP). Eski CIA Başkanı Richard Helms’e göre ABD ve Fransa’daki Siyonistler nükleer teknolojiyi ve silah parçalarını çalıp yasadışı yollarla İsrail’e götürmekte stratejik (ve vatana ihanetle suçlanabilecek) bir rol oynamışlardır.

İsrail uluslararası silah denetçilerinin izin vermeyerek muazzam bir nükleer, kimyasal ve biyolojik silah deposuna sahiptir ve ABD’nin diplomatik müdahalesi nedeniyle silahsızlanma anlaşmalarına uymak zorunda değildir. Yerel “Siyonist güç konfigürasyonu”nun (ZPC) baskısıyla ABD hükümeti, İsrail’in kitlesel imha silahları üretimini kısıtlayabilecek her türlü girişimi engeller. ABD hükümeti aslında İsrail’e komşularına karşı kullanmak üzere stratejik kitle imha silahları vermeyi sürdürür –uluslararası yasaları ihlal ederek.

ABD’den İsrail’e askeri yardım ve teknoloji transferi son yarım yüzyılda 100 milyar doları aşmıştır. ABD diplomatik ve askeri müdahalesi 1973 savaşı sırasında İsrail’i yenilgiden kurtarmada olmazsa olmaz bir rol oynadı. ABD Başkanı Lyndon Johnson’ın 1967’de uluslararası sularda İsrail savaş uçakları ve savaş gemileri tarafından bombalandıktan ve napalm bombaları atıldıktan sonra silahsız istihbarat gemisi USS Liberty’yi savunmayı reddetmesi, Johnson’ın Siyonist danışmanları sayesinde İsrail için muazzam bir zafer oluşturdu. Amerikalı askeri öldürürken bile cezasız kalması yüzünden İsrail’e komşuları üzerinde tahakküm kurmak, terörist eylemler yapmak ve tüm dünyada hasımlarına suikast düzenlemek için misilleme korkusu olmadan saldırgan savaşlara girişmek üzere açık çek aldı.

İsrail’in karşı çıkılamaz askeri üstünlüğü bazı komşularını yarı-uydu işbirlikçilere dönüştürdü: Körfez krallıklarının yanı sıra Mısır ve Ürdün de facto müttefik hizmeti görerek İsrail’in bölgenin ulusalcı ve Filistin yanlısı hareketlerini bastırmasına yardım ettiler.

İsrail’in Ortadoğu’daki gücünün yükselmesi ve pekişmesinde en belirleyici etken askeri kahramanlığı değil, ABD’deki Siyonist ajanları sayesinde siyasal etki ve erişim oldu. Washington’ın Irak ve Libya’ya karşı savaşları ve şimdilerde Suriye’ye karşı saldırıya verdiği destek İsrail’in hegemonik hırslarına karşı çıkan üç büyük seküler ulusalcı hasmı yok etti.

İsrail Filistin topraklarına yönelik sömürgeciliğini genişleterek bölgede daha büyük güç kazandıkça, sömürge politikaları önünde duran son engeli yok etmek için yüzünü doğuya doğru çeviriyor: İran.

Neredeyse yirmi yıldır İsrail yurtdışındaki ajanlarını (ZPC) toplumunu istikrarsızlaştırarak, bilim insanlarına suikastlar düzenleyerek, askeri tesislerini ve laboratuvarlarını bombalayarak ve ekonomisini zayıflatarak İran hükümetini yıkmaya yöneltti.

ZPC 2003’te ABD’yi başarıyla Irak’a karşı savaşa ittikten –karmaşık seküler toplumunu kelimenin tam anlamıyla paramparça ederek ve bir milyondan fazla Iraklıyı öldürerek- sonra, İran’ı tek başına bırakmak ve saldırıya hazırlanmak için gözünü Lübnan’ı (Hizbullah) ve Suriye’deki seküler hükümeti yok etmeye dikti. 2006’da binlerce Lübnanlı sivilin katledilirken, ABD hükümetinin desteğine ve ZPC’nin vahşi propaganda kampanyasına rağmen İsrail’in Lübnan saldırısı başarısız oldu. Başarısızlıktan isteri geçiren ve Hizbullah’ın yenilgisine uğramasını “telafi etmek” ve “moralini yükseltmek” için İsrail Gazze’nin –dünyanın en büyük açık hava cezaevi- büyük kısmını işgal etti ve yakıp yıktı (2008/9).

Kendi başına İran’a saldırmak için askeri kapasiteden yoksun olan İsrail ajanlarını ABD hükümetini Tahran’la bir savaş başlatmak üzere manipüle etmeye yöneltti. Tel Aviv’deki militarist liderler tüm ABD’deki siyasi varlıklarını (ÇPC) İran’ı –Ortadoğu’da İsrail üstünlüğünün son büyük hasım- yıkmak için çalışmak üzere ortaya saldı.

İsrail-ZPC stratejisi, ABD Kongresi’nde süregelen rüşvet ve denetiminin yanı sıra yönetimdeki ajanlarını da kullanarak ABD’nin İran’la karşı karşıya gelmesi için sahneyi kurmak üzere tasarlanmıştır. ZPC’nin büyük medya üzerindeki kontrolü propaganda kampanyasını yaygınlaştırır: Her gün New York Times ve Washington Post İsrail’in savaş gündemine katkıda bulunan yazılar ve editorya yazıları yayınlar. ZPC öteki NATO devletlerini aynı şekilde İran’a tavır almaya zorlamak için ABD Dışişleri Bakanlığı’nı kullanır.

İsrail’in İran’la Vekâlet Savaşı: ABD Siyasal Baskısı, Ekonomik Yaptırımlar ve Askeri Tehditler

Tek başına İsrail’in İran’la “savaşı”; siber sabotaj, İranlı terörist gruplar arasında paralı ajanlar kullanarak İranlı bilimcilere yönelik düzenli suikastlar ve İsrailli politikacılarla onların “amin diyen kalabalıkları”ndan gelen durmak bilmez göz korkutma girişimlerinden öte fazla bir etki yaratmayacaktır. İsrail dışında bu kampanyanın kamuoyu üzerinde pek etkisi yoktur. İsrail’in İran’la “savaşı”, asıl olarak, ABD Kongresi’ne egemen olan yerel ajanlar ve grupları ve Hazine, Ticaret ve Adalet Bakanlıklarında kilit pozisyonlara atadığı yetkilileri, ayrıca Ortadoğu “danışmanlar”ını kullanarak ABD politikasını manipüle etme kapasitesine dayanmaktadır. İsrail İran’a karşı etkili bir yaptırım kampanyası organize edemez; böyle bir kampanyaya boyun eğmesi için hiçbir büyük gücü de etkileyemez. Sadece ABD’nin böyle bir gücü vardır. İsrail’in Ortadoğu’da hâkimiyeti, tümüyle, seçilmiş ve atanmış devlet yetkilililerinin –özellikle İsrail’in bölgedeki hasımlarıyla ilgili olarak- İsrail çıkarlarına tam boyun eğmesini sağlama görevi verilmiş vekillerini harekete geçirme kapasitesinden gelmektedir.

Stratejik yerlere yerleştirilmiş “çifte AB-İsrail vatandaşı” olanlar, ABD vatandaşlıklarını yönetimde doğrudan İsrail’i etkileyen politikalarla ilgili yüksek güvenlikli pozisyonlara gelebilmek için kullandı. İsrailli olarak faaliyetleri Tel Aviv’in emirlerine uygundur. Bush yönetiminde (2001-2008) yüksek konumlara yerleştirilmiş “Önce İsrailciler” Pentagon (Poul Wolfowitz, Douglas Feith), Middle East Security (Ortadoğu Güvenliği) (Martin Indyk, Dennis Ross), Başkan Yardımcılığı “Scooter” Libby), Hazine (Levey) ve Homeland Security’de (Anavatan Güvenliği) (Michael Chertoff) egemendiler. Obama Yönetimi’nde “Önce İsrailciler” arasında ötekilerin yanı sıra Dennis Ross, Rahm Emanuel, David Cohen, Hazine Bakanı Jack “Yılan Jake” Lew, Ticaret Bakanı Penny Pritzker ve Ticaret Temsilcisi olarak Michal Froman var.

İsrail’in yönetim içindeki vekalet gücü, ABD Kongresi’ndeki egemenliğine eştir. Bazı eleştirmenlerin aksine İsrail ABD’nin ne “müttefiki” ne de “uydu”sudur. İlişkinin büyük asimitresinin kanıtları son yarım yüzyılda bol bol bulunur. Kongre ve yönetimdeki bu güçlü vekiller sayesinde İsrail son 30 yılda ABD’den 100 milyar dolar ya da yılda 3 küsur milyar dolar hibe almıştır. Pentagon en yeni askeri teknolojisinin büyük kısmını İsrail’e verdi ve onun adına çeşitli savaşlara girdi. ABD Hazine Bakanlığı Ortadoğu’da potansiyel olarak kârlı ticaret ve yatırım ortaklarına (İran, Irak ve Suriye) yaptırım uygulayarak ABD’nin tarım ve imalat ihracatçılarını ve petrol şirketlerini 500 milyar dolardan fazla gelirden yoksun bıraktı. Beyaz Saray Irak Savaşı’nda 4.400’dan fazla ABD askerinin yaşamını feda etti –İsrail liderlerinin ısrarıyla İsrail vekillerinin teşvik ettiği bir savaş. Dışişleri Bakanlığı, Batı Şeria ve Kudüs’te askeri olarak işgal edilmiş Filistin topraklarında yarım milyondan fazla Yahudi yerleşimcilerinin yasadışı yerleşimlerini destekleyerek 1,5 milyardan fazla Müslümanla dostane ve kârlı ilişkiyi reddetti.

Sorulması gereken stratejik soru, bu kadar çok stratejik ve seçkin ABD çıkarlarına karşı olmasına rağmen ABD ile İsrail arasındaki bu tek taraflı ilişkinin nasıl ve neden bu kadar uzun sürdüğüdür. Daha acil ve basınç yapan soru ise, bu tarihsel olarak yamuk ilişkinin günümüzde ABD-İran yaptırımlarını ve nükleer görüşmeleri nasıl etkilediğidir.

İran ve Barış Görüşmeleri

Kuşku yok ki yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı nükleer enerjinin barışçıl kullanımı garantisi sağlayan büyük tavizler vererek ABD ile düşmanlığı sona erdirmek üzere görüşmelere başlamaya hazırdır. Diğer umut vaat eden önerilerin yanı sıra zenginleştirilmiş uranyum üretimini azaltma, hatta sona erdirme, santrifüjlerin sayısını azaltma, hatta haber verilmeden yapılacak denetimlere izin vermeye açık olduklarını belirttiler. İran hükümeti başlangıç anlaşmalarının bir parçası olarak nihai amaçlar içeren bir yol haritası sunuyor. Avrupa Birliği Dışişleri Bakanı Lady Ashton ilk toplantıda olumlu yorumlar yaptı.

ABD Yönetimi İran’ın önerileri ve açılış toplantısının ardından birbiriyle çelişen sinyaller verdi. Bazı bireysel yorumlar tedbirli bir olumluluktaydı; ötekiler daha az teşvik edici ve esneklikten uzaktı. Hazine Bakanı Jack “Jake” Lew gibi yönetim içi Siyonistler, İran tüm ABD (“İsrail” diye okuyun) taleplerini karşılayana kadar yaptırımların devam etmesinde ısrar ediyor. ZPC’nin satın aldığı ve kontrol ettiği ABD Kongresi umut vaat eden İran tekliflerini ve esnekliği reddederek askeri “seçenek”lerde ya da İran’ın yasal ve barışçı nükleer programının tamamen iptal edilmesinde ısrar ediyor –görüşmeleri sabote etmek için tasarlanan ZPC tutumları. Bu amaç için Kongre İran’ın petrol ekonomisini boğmak için yeni, daha ağır ekonomik yaptırımları kabul etti.

İsrail’in Siyasi Eylem Komiteleri ABD Kongresi’ni Nasıl Kontrol Ediyor ve İran’la Savaşa Hazırlıyor

Siyonist Güç Konfigürasyonu Ortadoğu konusunda Kongre politikasını dikte etmek ve Kongre ile Senato’nun bir adım bile İsrail’in çıkarlarına hizmet etmekten sapmamasını sağlamak için mali ateş gücünü kullanıyor. ABD’de seçilmiş yetkililerin satın alınmasında kullanılan Siyonist enstrüman, siyasi eylem komitesidir (PAC).

2010’daki bir Yüksek Mahkeme kararı sayesinde İsrail’le bağlantılı süper PAC adayları seçmek ya da mahvetmek için –adayın siyasi çalışmalarının İsrail lehine olup olmadığına bağlı olarak- muazzam paralar harcıyor. Bu fonlar doğrudan adaya gitmediği sürece bu süper PAC’lar ne kadar harcadıklarını ya da nasıl harcadıklarını açıklamak zorunda değiller. Amerikalı yasa koyuculara giden ZPC bağlantılı doğrudan ve dolaylı fonların muhafazakâr tahminleri son 30 yılda 100 milyon dolara yakın. ZPC bu fonları dış politikayla ilgilenen Kongre komiteleri üyelerine ve yasama liderlerine kanalize ediyor, özellikle de Ortadoğu’yla ilgilenen alt komite başkanlarına. ZPC parasını alan en büyük Kongre üyelerinin, İsrail’in şahin politikalarını saldırganca destekleyenler olması hiç şaşırtıcı değil. Dünyanın başka yerlerinde meclis oyları için böyle büyük ölçekli ödemeler apaçık rüşvet olarak görülür ve her iki taraf içinde yargılanma ve hapis cezasına açık olurdu. ABD’de ise bir politikacının oyunun satın alınması ve satılmasına “lobicilik” deniyor ve yasal ve açık. ABD hükümetinin yasama organı yüksek fiyatlı bir geneleve ya da beyaz köle müzayedesine benzemeye başlamıştır –ama binlerce kişinin hayatının tehlikeye girmesiyle.

ZPC, ABD Kongre üyelerinin ve senatörlerin ittifakını muazzam bir ölçekte satın aldı: ABD Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesinden 219’u İsrail devleti lehine oy vermeleri karşılığında ödeme aldılar. 100 Senatör arasında rüşvet daha da yaygın; 94’ü İsrail’e bağlılıkları nedeniyle İsrail yanlısı PAC ve Süper PAC parası kabul ettiler. ZPC hem Cumhuriyetçilere hem de Demokratlara para yağdırarak tel Aviv’e yıllık 3 milyon dolar artı ABD vergi mükellefleri parası hibesinin yanı sıra Gazze ve Lübnan’ın bombalanması gibi savaş suçları da dahil olmak üzere inanılmaz (bu Kongre kördüğümü döneminde), neredeyse oybirliğiyle (“iki partiyle birlikte”) “Yahudi Devleti” lehine oyları garantiye alıyor. En az 50 Senatör son on yılda ZPC’den 100 binle 1 milyon dolar arası para aldı. Bunun karşılığında İsrail’e hibe olarak 100 milyar dolardan fazla para lehine oy verdiler… öteki “hizmet ve ödemeler”e ek olarak. ABD Kongresinin üyeleri daha ucuz: 25 yasa koyucu 238.000 ile 50.000 dolar arasında para alırken ötekiler çerez parası aldı. Miktar ne olursa olsun net sonuç aynı: Kongre üyeleri PAC’lar, Süper PAC’lar ve AIPAC’daki Siyonist akıl hocalarından senaryolarını seçerler ve İsrail’in Ortadoğu’daki tüm savaşlarını destekleyerek İsrail lehine ABD saldırganlığını artırırlar.

En öne çıkan ve etkileyici yasa koyucular Siyonist rüşvetten en büyük parçayı alır: Senatör Mark Kirk (Tahran’a Bomba!) ZPC ödemelerinde 925.000 dolarla “yalaktaki domuzlar” listesinin en başında yer alır, onun ardından 771.000 dolarla John McCain (Şam’a Bomba!) gelir; Senatörler Mitch McConnell, Carl Levin, Robert Menendez, Richard Durban ve öteki Siyonist-sever politikacılar, İsrail yanlısı PAC’ciler geldiğinde küçük dilenci kâselerini uzatmakta tereddüt etmez! Florida’dan Kongre üyesi Ileana Ros-Lehtinen Netanyahu’dan bile daha savaş çığırtkanı olmanın yanı sıra %100 İsrail yanlısı sicili karşılığında 238.000 dolarla “Temsilciler Meclisi” listesinin başında yer alır! Eric Cantor, Amerikalıların yaşamlarını feda ederek “İsrail için savaşlar”ın şampiyonluğunu yaparak 209.000 dolar alırken Tel Aviv’e askerin yardımın artması amacıyla Amerikalı emeklilere Sosyal Güvenlik ödemelerini kıstı. Temsilciler Meclisi Azınlık temsilcisi Kamçı Steny Hoyer “birkaç kararsız (Demokratı) kamçıyla” tekrar İsrail “kamp”ına soktuğu için 144.000 dolar aldı. Temsilciler Meclisi Çoğunluk lideri John Boehner aynı şeyi Cumhuriyetçiler arasında yaptığı için 130.000 dolar aldı.

ZPC, İsrail’in savaşlarına ve korkunç insan hakları siciline karşı duran bir düzine kadar hasım yasa koyucuyu cezalandırmak ve yok etmek için muazzam paralar harcadı. ZPC sadece İsrail’e bağlılık yemini eden muhalefet adaylarını finanse etmek için değil, İsrail’i eleştirenlere aşağılık karakter suikastları yapmak için bireysel kampanyalara milyonlar akıttı. Bu kampanyalar, yerel Siyonist çıkar ve etkisinin aslında tam bir sıfır olduğu, çoğunluğu Afro-Amerikalılardan oluşan bölgeler de dahil olmak üzere ABD’nin en farklı kısımlarında yürütüldü.

İsrail’in Beşinci Kol gücüne karşı çıkabilecek eşit ayarda PAC’lar, Süper PAC’lar, parti liderleri ya da sivil örgütlenmeler yok. IRMEP’ten cesur araştırmacı Grant Smith’in arşivlediği belgelere göre, konu İsrail olunca ABD Adalet Bakanlığı yabancı bir ülke için çalışırken yabancı ajan olarak kaydolmamış ABD vatandaşlarının yargılanmasını gerektiren kendi federal yasalarını uygulamayı inatla reddetti –en azından 1963’ten beri. Öte yandan ZPC, “Anti-Defamation League” aracılığıyla, İsrail’in Filistin’de topraklara zorla el koymasını ve efendileri adına ABD siyasi sistemindeki Siyonist rüşvetçileri eleştiren yasalara saygılı, yurtsever Amerikan yurttaşlarını soruşturması ve yargılaması için Adalet Bakanlığı, FBI ve NSA’ya başarıyla baskı uyguladı.

ABD demokrasisinin bozulması ve yozlaşması, aynı derecede yozlaşmış ve işbirliğine girmiş “saygın basın” tarafından mümkün kılındı. Medya eleştirmeni Steve Lendman, New York Times’daki araştırmasında İsrail ile büyük medya arasındaki dolaysız bağlantıyı gösterdi. İsrail üzerine haber yapan önde gelen (“adil ve dengeli”) gazetecilerin bu ülkeyle güçlü ailevi ve siyasi bağları var ve yazdıkları yazılar propagandadan öte değil. Oğlu İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Times muhabiri Ethan Bronner Siyonist devletin uzun zamandır savunucusu. “Yazıları” dosdoğru İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın elinden çıkmışa benzeyen Times muhabiri Isabel Kershner, Netanyahu’nun “güvenlik konuları”nda danışmanı Hirsh Goodman ile evli. Times’ın Kudüs’teki büro şefi Jodi Rudoren, bu antik kentte mülküne el konulan bir Filistinli ailenin atalardan kalan evinde rahatça yaşıyor.

Times’ın hiç şaşmayan İsrail yanlısı duruşu, İsrail için savaş tamtamlarını çalan rüşvetçi ABD politikacılarına siyasi kılıf ve meşruluk sağlar. New York Times’ın, Washington Post gibi, yeni ABD-İran görüşmelerini kötüleme ve kınama işine derinden girmeleri–ve bir yandan deneyimli eski ABD diplomatları, savaştan bıkmış ordu komutanları ve ABD’nin iş dünyası ve akademik topluluk temsilcilerinin daha akılcı, uyum yanlısı seslerini inatla dışlarken, İsrailli politikacıların ve ABD’li papağanlarının tek taraflı retoriğine bol bol yer ayırmaları- şaşırtıcı değildir.

Kongre’nin İran’la nükleer müzakerelere karşı düşmanlığını ve saçma yeni yaptırımlar dayatarak bu görüşmeleri suya düşürme çabalarını anlamak için, sorunun kaynağına, yani ABD vekilleri için yürüyüş hattını kuran kilit yerlerdeki İsrailli politikacıların ifadelerine bakmak önemlidir.

Ekim 2013 sonlarında eski İsrail Savunma İstihbarat Şefi Amos Yadlin “bomba” ile “bombalama” arasında seçim yapma zorunluluğundan söz etti –Büyük Amerikalı Yahudi Örgütleri’nin 52 Başkanı arasında hemen yer bulan bir mesaj (Daily Alert, 24 Ekim 2013). 22 Ekim 2013’te İsrail İstihbarat Bakanı Yuval Steinitz İran’a sert yeni yaptırımlar getirilmesi çağrısı yaptı ve ABD’nin bu yaptırımları İran’ın barışçı nükleer enerji ve uranyum zenginleştirme programını tamamen bırakmayı kabul etmesini istemek için bir manivela olarak kullanmasında ısrar etti. Savunma Bakanı Moshe Ya’alon, “İsrail İran’ın uranyumu zenginleştirmesine izin verecek hiçbir anlaşmayı kabul etmeyecektir” sözünü teyit etti. İsrail’in tutumu, İran nükleer programında koşulsuz teslim olmazsa (ABD yoluyla) savaş tehdidinde bulunmak. Bu tutum, tüm büyük İsrail yanlısı PAC’lerin, Süper PAC’lerin ve AIPAC’ın da tutumunu belirliyor. Bunlar da ABD Kongresi’ndeki “yalaka”larına politika dikte etmeye girişiyorlar. Bunun sonucunda Kongre süren görüşmeleri sabote etmek için İran’a daha da ağır ekonomik yaptırımları kabul ediyor.

İsrail yanlısı PAC’lerden en büyük Siyonist rüşveti alanlar, en çok sesi çıkanlardır: Daha önceki bir yaptırım yasasının yazarı Senatör Mark Kirk (925,379 dolar), İran’ın tüm nükleer ve balistik füze programını (!) sona erdirmesini talep etti ve ABD Senatosu’nun “geriye kalan tüm İran hükümeti gelir ve rezervlerini hedefleyen yeni bir ekonomik yaptırım sepetiyle hemen ileriye çıkması gerektiği”ni ilan etti (Financial Times, 10/18/13, s.6). ABD Temsilciler Meclisi İran’ın başlıca ihraç kalemini, petrolü satma kapasitesini epeyce kısıtlayan bir yasayı zaten kabul etti. İsrail-ZPC Kongre ekseni bir kez daha İsrail’in savaş gündemini Amerikan halkına dayatmaya çalışıyor! Ekim 2013’ün sonunda Dışişleri Bakanı Kerry 7 saat boyunca İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından “sorguya çekildi” ve ödlek Kerry İsrail’in İran’ın nükleer zenginleştirme programını iptal etme gündemine destek vereceğini vaat etti.

İsrail’in Kongre’deki uşaklarının desteklediği İran’ın petrol ekonomisini batırma kampanyasının karşısında İran hükümeti de ABD ve AB petrol şirketlerine cömert sözleşmeler önerdi (Financial Times, 10/29/2013, s.1) Var olan ulusalcı maddeler çıkarılacak. Yeni koşullarda yabancı şirketler rezervleri ayırtabilecek ya da İran projelerinde hisse senedi sahibi olabilecek. İran önümüzdeki üç yıl içinde hiç değilse 100 milyar dolarlık yatırım çekmeyi umut ediyor. Bu istikrarlı ürke dünyanın en büyük doğalgazına ve dördüncü büyük petrol rezervine sahip olmakla övünür. Şimdiki ABD (İsrail) tarafından dayatılan yaptırımlar nedeniyle üretim 2011’de günde 3,5 milyon varilden 2013’te günde 2,58 varile düştü. Soru, “Büyük Petrol”ün, yani dev ABD ve AB şirketlerinin ZPC’nin ABD-AB yaptırım politikası üzerindeki boyunduruğuna karşı çıkacak gücü olup olmadığı. Şimdiye kadar ZPC bu kritik politikaya egemen oldu ve ABD politikacılarına karşı tehditler, şantajlar ve cebir kullanarak “Büyük Petrol”ü marjinalize etti. Bu da ABD şirketlerine kârlı İran pazarı kapısını pratikte kapattı.

Sonuç

ABD ve öteki 5 ülke İran’la görüşmeler yapmaya girişirken İsrail’in ABD Kongresi üzerindeki gücünü aşmak için muazzam engellerle karşı karşıya. Son on yıllardır İsrail ajanları Kongre üyelerinin büyük bir çoğunluğunun sadakatini satın alarak onları Tel Aviv’deki savaş çığırtkanlarının düdüklerini, sinyallerini ve senaryolarını tanıma ve boyun eğmeye eğitti.

Bu “Savaş Ekseni” dünyaya muazzam bir zarar vererek Ortadoğu, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika’da milyonlarca ABD savaşı kurbanının ölümüyle sonuçlandı. ABD yasama sistemindeki büyük yozluk ve herkesin bildiği iflas, yabancı bir güce köle gibi boyun eğmeye bağlıdır. Washington’da bir tek, kendi yurttaşlarının küçük gördüğü değersiz bir vasal devlet kalmıştır. ZPC kontrolündeki Kongre yeni savaş-benzeri yasalar yoluyla bir kez daha ABD-İran görüşmelerini baltalamayı başarırsa, biz, Amerikan halkı, yaşamımızda ve hazinede muazzam bir bedel ödemek zorunda kalacağız.

Harekete geçme zamanı gelmiştir. Ayağa kalkma ve İsrail PAC’larının, Süper PAC’larının ve 52 Büyük Amerikan Yahudi Örgütü’nün Kongre’yi yozlaştırma ve “bizim” seçilmiş temsilcilerimizi İsrail savaşlarının uşaklarına çevirmekte oynadığı rolü teşhir etmenin zamanı gelmiştir. Ünlü eleştirmenlerimizden kulakları sağır edici bir sessizlik var –birkaç alternatif medya eleştirmeni İsrail’in ABD Kongresi üzerindeki gücüne saldırdı. Bunun kanıtları ortadadır, suçlar inkâr edilemez. Amerikan halkı rüşvet alanları ve rüşvet verenleri kökünden söküp atacak ve Temsilciler Meclisi ve Senato’nun seçilmiş üyelerini Amerikan halkının çıkarlarını temsil etmeye zorlayacak cesareti olan gerçek siyasi liderlere ihtiyaç duymaktadır.

Çeviri
Devrimci Cephe