Konular
Merkezi Komuta Merkezi : Büyük Ortadoğu’nun Kontrolü
4177 makaleler


Pentagon’un imparatorluk politikasını uygulamaktan sorumlu beş bölgesel komutanlığı bulunmaktadır. Bu komutanlıkların başındakiler, Hint İmparatorluğu’nun İngiliz genel valisinin adına göndermeyle « genel vali » olarak adlandırılır .
CentCom (Amerika Birleşik Devletleri Genişletilmiş Orta Doğu Komutanlığı) bundan böyle, bu zamana kadar EuCom (Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Komutanlığı) bölgesinde bulunan İsrail’i de izleyecek .
Pentagon böylelikle İbrani devleti ile Arap devletleri arasındaki ilişkilerin (...)

Joe Biden Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına getirilirse İran ve Türkiye cumhurbaşkanlarının planlarını destekleyebilir. Her ikisi de Rusya’nın aleyhine olmak üzere, Doğu Akdeniz’de bölgesel bir İran imparatorluğu ve Kafkasya’da bir bölgesel Türk imparatorluğu kurulması süreçlerine yardımcı olabilir. Thierry Meyssan İran’da meydana gelen değişiklikleri incelemektedir.

Pentagon, Afganistan’da resmi olarak Taliban ile savaşıyor, ancak Washington Post’a göre onları el altından silahlandırıyor.
ABD’nin bir başka resmi düşmanı olan IŞİD ile savaşmaları için onlara yardım edilmesinin söz konusu olduğu belirtiliyor.
Bununla birlikte, « Büyük Orta Doğu »nun birçok ülkesindeki çok sayıda tanıklık, aynı Pentagon’un resmi olarak IŞİD ile savaştığını, ancak gizlice silahlandığını de doğrulamaktadır.
Bu gerçekler, Pentagon’un hala Rumsfeld/Cebrowski stratejisini sürdürdüğünü kanıtlamaktadır: (...)
Oslo Anlaşmasının sonu
İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri « Abraham Mutabakatı »nı imzaladıyazan
Thierry Meyssan

İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki anlaşma, Orta Doğu hakkındaki söylemleri alt üst etmekte ve bir İsrail-Arap barışını mümkün kılmaktadır. İsrail’in Arap topraklarını küçük parçalar halinde acımasızca kemirmesine engel olmakta ve İsrail ile Arap dünyasının lideri arasında diplomatik ilişkiler tesis etmektedir. Korku, şiddet ve nefretin açık adaletsizliklere yol açtığı bir durumu önyargısız incelemek istersek, Başkan Trump’ın girişiminin 27 yıldır gerilen bir çatışmayı çözdüğünü kolayca tespit edebiliriz. Trump, derhal Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.

Barış için yapılması gereken şey oldukça basittir: birbiriyle savaşmayı sonlandırmak yeterlidir. Ancak Büyük Ortadoğu’da bu iş çok daha karmaşıktır, çünkü her ne pahasına olursa olsun bir çözüme ulaşmak için, birbiriyle çelişen talepleri karşılaması gereken çok sayıda aktör bulunmaktadır. Bu koşullar altında hiçbir barış tamamıyla adil olamaz, ancak en azından herkesin güvenliğini temin edebilir ve buna zorunludur.
Büyük Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi
Washington nasıl zafer kazanmayı planlıyor?yazan
Thierry Meyssan

Batılıların üç aylık kısıtlama dönemi sırasında Ortadoğu haritası derinden değişti. Yemen iki ayrı ülkeye bölündü, İsrail birbirinden nefret eden iki Başbakan eliyle felce uğratıldı, İran, Irak ve Libya’da açıkça NATO’yu destekliyor, Türkiye, Suriye’nin Kuzeyini işgal ediyor, Suudi Arabistan iflasın eşiğinde. Tüm ittifaklar sorgulanıyor ve yeni kırılmalar ortaya çıkıyor ya da daha doğrusu yeniden canlanıyor.

Koronavirüs salgınına rağmen, BAE birlikleri ve 4.000 ABD askeri, bir BAE üssünde 21 ve 22 Mart’ta ortak bir tatbikat gerçekleştirdi.
El-Hamra eğitim kampı (« kızıl kamp ») 2015 yılından itibaren 78 milyon dolara özel olarak inşa edildi. Havaalanı ve kontrol kulesi, cami ve küçük petrol rafinerisi ile küçük bir kasabanın kopyasını içermektedir.
Eski savunma bakanı Jim Mattis’in ifadesiyle « Küçük Sparta » şu anda Yemen’in Güney kesiminde İngiliz kuvvetlerinin desteğiyle ve Amerikan kurmay subaylarının komutası altında (...)

Avrupalılar ve Araplar koronavirüs tarafından zapt edilmişken, Anglosaksonlar küresel düzeni değiştirmekle meşguldurlar. Birleşik Krallık ABD komutası altında Kızıldeniz’in girişini denetimi altına aldı; Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan’a karşı tavır aldı ve Güney Yemen’de onu ağır bir şekilde yenilgiye uğratırken, Husi’ler aynı şeyi Kuzey Yemen’de yaptı. Yemen şimdi iki ayrı ülkeye bölünmüş durumda ve Suudi Arabistan’ın toprak bütünlüğü tehdit altındadır.

« Genişletilmiş Ortadoğu »’da 2001 yılından bu yana yaşanan olaylar acımasız bir mantığı izlemektedir. Bugün sorun, Türkiye veya Suudi Arabistan’da yeni bir savaş için zamanın gelip gelmediğidir. Bunun yanıtı özellikle Libya’daki düşmanlıkların yeniden başlatılmasına bağlıdır. İdlib krizini çözmek üzere devlet başkanları Putin ve Erdoğan arasında müzakere edilen ek Protokol bu bağlamda yorumlanmalıdır.

Amerikan askerleri yirmi yıldır yasalarını genişletilmiş Ortadoğu’ya dayatmaktadırlar. Birçok ülke kendisini savunacak bir devletten mahrum bırakılmış durumdadır. Halklar İslamcı diktatörlüklere maruz kalmıştır. Kıtlıkların yanı sıra kitlesel cinayetler de işlenmiştir. Başkan Donald Trump generallerine askerlerini yurda geri çekmesini emretse de Pentagon yarım kalan işini NATO askerleriyle sürdürme niyetindedir

CentCom’un (ABD’nin Ortadoğu Merkez Komutanlığı) geri çekilmesinden sonra, Arap dünyasını NATO’nun kuşatması bekleniyor. Almanya’nın İttifak içerisinde önderlik rolünü üstlenmesi muhtemeldir.
Genel Sekreter Jens Stoltenberg:
1. İttifakı Tunus’ta konuşlandırmayı ve Libya’da savaşı sonsuza kadar sürdürmeyi;
2. İttifakı Irak ve Ürdün’de konuşlandırmayı ve Suriye’de savaşı sonsuza kadar sürdürmeyi umut etmektedir.
1 Şubat 2020’de Türkiye, üyesi olduğu NATO’yla birden yakınlaştı ve Suriye’de Rusya ile anlaşmazlığa düştü. (...)

2013 yılında ortaya konulan eski bir plana uygun olarak Almanya, NATO komutası altında Ortadoğu’da Avrupa birliklerinin konuşlandırılması konusunda Başkan Trump’ı ikna etti. İttifak ise bunu Hint-Pasifik bölgesinde konuşlanmak ve özellikle Tayvan sorununa dayanarak küresel bir örgüt olma fırsatı olarak görmektedir. NATO güvenilirliğini korumak için, Rusya’ya karşı gücünü koruduğunu göstermek durumdadır ve Defender Europe 20 adı altında devasa tatbikatlar düzenleyecektir.

İran Devrim Muhafızlarının Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani (fotoğrafta), 3 Ocak 2020 tarihinde Bağdat (Irak) havalimanı yolu üzerinde ABD tarafından öldürüldü. Süleymani dünyanın en iyi özel kuvvetler askerlerinden biri olarak kabul ediliyordu.
Halk Seferberlik Güçleri’nin (Hasdi Şabi) iki numarası Ebu Mehdi el-Mühendis de aynı operasyonda ortadan kaldırıldı. Hasdi Şabi, İran’a bağlı yaklaşık 80 000 Iraklıdan oluşan bir ordudur.
Bu cinayetler, herhangi bir ölümle sonuçlanmayan ABD’nin Bağdat (...)

Alman heyetinin Kahire’ye gelişi.
Münih Güvenlik Konferansı, 25 ve 26 Ekim’de Kahire’de, 27 ve 28 Ekim’de ise Doha’da Arap ve Alman yöneticileri arasında iki seminer düzenlemektedir.
Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan ile birlikte Müslüman Kardeşler’e karşı tavır alırken, Katar, Türkiye ve İran ile birlikte bu gizli cemaati desteklemektedir.
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi, Dışişleri Bakanı Samih Şükri ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Abulgeyt, aralarında Nijer, Uganda ve Cibuti Dışişleri Bakanlarının (...)

En popüler makaleler

THİERRY MEYSSAN İLE MÜLAKAT (2/3)