Umman müzakereleri

Körfez ülkeleri ve Doğu Akdeniz’de yapılan bütün görüşmeler, 24 Kasım’da Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi, Almanya ve İran arasında büyük bir olasılıkla imzalanacak anlaşmadan dolayı askıya alındı. Mahmud Ahmedinecad’ın 2005’te İran Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden itibaren, ABD, İngiltere ve Fransa, İran İslam Cumhuriyeti yönetiminin devrim ihraç etmesini engellemeye çalışıyorlar. İran devrim ihracı Dünya düzeninde aksaklıklar meydana getirebileceğini tartışmaya açıyorlar. İran bilim insanlarının üçüncü dünya ülkelerini “Batı” boyunduruğundan kurtarabilecek şekilde sivil amaçlı yeni bir nükleer santral kurmak üzere araştırma yaptıkları farkında olan Batılı ülkeler, hiçbir somut kanıt göstermeksizin, atom silahları geliştirmeye çalıştığı şeklinde İran’a suçlama getiriyorlar. Alınan yaptırım tedbirleri İran ekonomisini ciddi bir şekilde etkilemiştir. Almanya da bu etkilemeden nasibini aldı. Rusya ve Çin bu tartışmalara moderatörlük yapıyorlar.

Washington ve Tahran yönetimleri arasında, Mayıs 2013’te, Umman’da gizli ikili görüşmeler yapılmıştı. Bu gizli görüşmeler sonucunda, Şeyh Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanabilmesi için Ahmedinecad Cumhurbaşkanlığı dönemi, Kurmay Başkanı Efsandiyar Rahim Meşai’nin aday olması engellenmişti.

Şeyh Hasan Ruhani İran-Kontra skandalı sırasında İsraillilerin ilk temas ettikleri kişi olmuştu.

Meşai’nin aday olması engellenmesinden itibaren ve Şeyh Hasan Ruhani’nin seçilmesinden hemen önce Washington yönetimi Tahran’a iyi niyet dileklerini bildirdi ve bu aşamadan itibaren 5+1 görüşmelein gelişimi olumlu bir şekilde seyretti. İran heyeti, kısa bir süre sonra, İran nükleer araştırmaları merkezi kapısının “Batılı” uzmanlara açık olması düşüncesini kabul etti.

Cumhurbaşkanı Şeyh Hasan Ruhani, 5+1 çalışmaları gurubu haricinde, Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya doğalgazından vazgeçerek, İran doğalgazını almaları için doğrudan Washington ile görüşmeler yapıyor. Oysa Çin, İran doğalgazını satın alıyor. İran Cumhurbaşkanı, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna verilen arada, meslektaşı Avusturya Cumhurbaşkanıyla görüşme yapmış ve İran doğalgazı alanlarının Nabucco doğalgaz boru hattına bağlanması projesi finansmanını konuşmuştu. ABD ile İran arasında gizli görüşmelerin yapılmasını kınayan Moskova’nın tepkisi karşısında, Şeyh Hasan Ruhani, Rusya’da yayın yapan kuruluşlar arasında ilk sırayı alan TV kanalına verdiği bir röportajda, Avrupa doğalgaz pazarına girmek üzere Rusya’yı dışlamak gibi bir niyetlerinin olmadığına emin olunması için açıklama yaptı.

Bu arada AB, 5+1 ülkeleriyle görüşmelere devam etti ve eş zamanlı olarak, Suudi Arabistan yanlısı alternatif bir kanadın oluşturulması çalışmalarını yaptı.

İran Devrimi Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaneyi, Ekim ayında, ülkesinin hakkında görüşme yapmayacağı konuların 11 maddelik bir listesini yayınladı. Bu listeye göre sivil amaçlı nükleer araştırmaların durdurulması ve itiraz kimden gelirse gelsin, sivil amaçlı uranyum zenginleştirilmesi çalışmalarından vazgeçilmesi söz konusu bile değil. Diğer bir deyişle, İran’ın askeri alanda yayılmadan vazgeçemeye hazır olduğu anlaşılıyor. Ancak, sivil amaçlı araştırma çalışmalarından değil.

İran Devrimi Dini Lideri İran gazının yön değiştirmesi çalışmalarını daha önce engellemiş olmalı. Ancak, bundan sonra taviz vermesi gerekebilir. İran ülkesinin ekonomik olarak ciddi sıkıntılar çekmesine neden olan uluslararası yaptırım uygulamalarını kaldıracak şekilde bir politika izlemesi yeterli olmayabilir. Aynı zamanda, ABD’nin başarısızlık yaşaması halinde, İran’da istikrarsızlık yaratma ihtimali var. Halkın Mücahitleri örgütü kamikaze intihar saldırısında bulunabilecek teröristlerin hazırlık çalışmalarını yaptığı bu dönemde, Farsça yayın yapan 80’den fazla Batı televizyon kanalı İran yönetimi aleyhine yayın yapmaya çoktan hazır bile.

Washington yönetimi, bir haftalık süreden önce, bölgedeki güç dengesi durumunu “dondurmakla” yetinebilir ve bölge iktidarlarının nüfuz dengesinde değişiklik meydana gelecek şekilde politika izleme yoluna gitmeyebilir. Arap Âleminde, İran ile Suudi Arabistan egemenlik alanları şeklinde bölünme meydana gelebilir, egemenlik sahibi her bir taraf, Şii kesim ile Sünni kesim üzerinde hüküm sürdürebilir.

Başkan Obama yönetimi, her bir Suudi kabilesine, Suudi Hanedanlığından gelen ayrıcalık mirası garantisini vererek, Kral Abdullah iktidarının devamı sorununa bir çözüm yolu getirmiş olabilir. Obama yönetimi, aynı zamanda, ordu gücü marifetiyle yayılmacılık politikasından vazgeçmesi koşuluyla, İran’ın bölgede hâkimiyet alanı kurması stratejisini de kabul edebilir.

Husiler (Şii) daha şimdiden, iyi niyet göstergesi olarak, Yemen’de Sünni bir parti ile Milli Birlik Hükümetine katılmayı kabul ettiler. Husiler, sermaye edindikten sonra, Aden Körfezini rakiplerine bırakarak, bu faaliyetlerde daha fazla ilerlemekten vazgeçtiler. Böylece, Babel-Mandel boğazını bırakıp, Kızıl Denizi kontrol etmeye başladılar.

ABD ile İran arasında bir anlaşma yapılmış ve 5+1 ülkeleri tarafından da kabul edilmiş ise, bölgede mezheplere göre bölünen gruplar, kargaşalı yıllar yaşayacağı bir dönemden sonra, nefes alacakları bir zaman bulabilirler. Ancak, hiçbir soruna özünde çözüm bulunmamış olur. Sünniler bundan böyle Vahabileri artık (gerçek) Müslüman olarak kabul edecekler. Tahran yönetimi İmam Humeyni ideallerini bir anlamda rafa kaldırmış olsa da, Şii kesim de İran’ın otoritesini kabul edecekler. Bu işte ne kazanan taraf, ne de kaybeden taraf olacak. Ancak, kendi etki alanı kampında kazançlı çıkan taraflar olacak. Bu durumda Türkiye, özellikle Suriye’ye karşı cezalandırıcı kararlı tutumundan dolayı, Sünniler nezdinde otoritesinin güvenirliğini kaybetmiş taraf olacak.

Arap Âleminde egemenlik alanının bu şekilde dondurulmaya bırakılması, ABD yönetimine, Rusya ve Çin’e karşı mücadele etmek üzere, askeri güçlerini (Asya’ya) kaydırabilme imkânı sağlayacak.

Çeviri
Nizamettin Karabenk