Muhtemelen Myanmar’da dönen dolaplar hakkında tam olarak bilgilendirilmediğinizin farkındasınız ve bu ülkeye saldırmak üzere askeri koalisyon hazırlıkları yapıldığından haberdar değilsiniz. Oysa bugün yaşanan olaylar, Thierry Meyssan’ın burada ortaya koyduğu üzere, 2013’ten beri Riyad ve Washington tarafından hazırlanıyor. Bu makaleyi okumadan ve burada aktarılan bilgileri öğrenmeden bu konuda taraf olmamanızı öneririz.
Savaş alanının yayılmasına yönelik büyük stratejisini sürdüren Pentagon [1], aynı zamanda hem Kürtlerin genişletilmiş Ortadoğu’da araçsallaştırılmasını, hem Venezüella’da bir iç savaşı, hem de Filipinler’de bir yıpratma savaşını hazırlıyordu. Öte yandan bu çatışmalar dördüncü bir harekat sahnesi yararına beklemek zorunda kalacaklar: Çin’in yanı başındaki Birmanya.
28 Eylül’de BM Güvenlik Konseyindeki toplantı sırasında ABD daimi temsilcisi ve birçok müttefiki Myanmar’daki koalisyon hükümetini « soykırım » ile suçladılar [2]. Bu ağır sözcük –ki Avrupa hukukuna göre bir kitlesel katliamı tanımlarken, ABD hukukunda katilin tek bir kurbanı dahi olsa bir cinayet yöntemi için kullanılmaktadır- Washington’un, Yugoslavya’da da gördüğümüz gibi Güvenlik Konseyinin onayı olsun ya da olmasın bir savaşı meşrulaştırması için yeterlidir [3]. Güvenlik Konseyi toplantısı İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) talebi üzerine gerçekleştirildi.
Yaşanan gerçekleri anlattıkları masala uydurmak için, « Safran Devrimi » (2007) sırasında kutladıkları Aung San SuuKyi ve Budist rahipleri SLORC diktatörlüğüne karşı yürüttükleri barışçıl direniş için kutlayan [4] ABD, Birleşik Krallık ve Fransa, Birmanya Ordusunu, Aung San SuuKyi’nin aldığı Nobel Barış Ödülünü [5] ve ülkedeki tüm Budistleri [6] kolayca kötülerin safına kattılar.
Birmanya, önce İngilizlerin, ardından da Japonların yabancı egemenliğinden beri hiçbir zaman iç barışa kavuşamadı [7]. SLORC cuntasının iktidarı Demokrasi için Ulusal Birlik (LND) ile paylaşmayı kabul etmesinden beri bu ülkeyi istikrarsızlaşmak daha kolay olmuştur.
Birmanya coğrafi bir tesadüfle Çin’in Yunnan bölgesini Bengal Körfezine bağlayan boru hatlarının topraklarından geçmesine izin vermekte ve kıyılarının açıklarından geçen denizyollarına yönelik Çin’e ait elektronik gözetleme istasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla her iki « ipek yolunun » önünü Ortadoğu ve Ukrayna’da kesmek yerine Birmanya’da savaş yapmak Pentagon için daha da önem kazanmaktadır.
Britanya sömürgelerinin mirası olarak, Birmanya’da ayrımcılığa uğrayan halklar arasında, Londra’nın Hindistan İmparatorluğu içerisinde Birmanya’ya naklettiği Bengalli işçilerin torunları olan 1,1 milyon Rohingyalı da yer almaktadır [8]. Yalnız Birmanyalıların büyük çoğunluğu Budist iken bu ulusal –etnik değil- azınlık Müslümandır. İkinci Dünya Savaşı boyunca Rohingyalar, Birmanyalı milliyetçilere karşı Hindistan İmparatorluğuyla işbirliği yaparlar.
Pentagon ve CIA Suriye’de cihatçı sürülerini konuşlandırıp mevzi savaşına girişirken, Suudi Arabistan Mekke’de İnanç Hareketi (Harekat el-Yakin) adında bir terörist örgüt daha kuruyordu. Rohingyalıları bir araya getirdiğini açıklayan bu grup gerçekte, Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşan Pakistanlı Ataullah tarafından yönetilmektedir [9]. Suudi Krallığı, Birmanya’dan sonra ve Bangladeş’ten önce, aileleri olmayan 300 000 erkek işçi ile en kalabalık erkek Rohingya nüfusunu barındırıyordu.
Bengal istihbarat servislerinin yayınladığı bir rapora göre, bugünkü krizden önce İnanç Hareketi bir yıldır « Bengal’in cihadı Bağdat’a » sloganıyla Cemaat-ül Mücahidin’den ayrılan bir grupla birlikte hareket etmektedir. Bu küçük grup IŞİD Halifesi Ebubekir el Bağdadi’ye bağlılığını ilan etmiş ve aynı koalisyon içerisinde Hintli Mücahitleri, El Cihad, El Umma, Hindistan İslami Öğrenci Hareketi (SİMİ), Leşkare-i Taiba (LeT) ve Pakistanlı Hareket-ül Cihad el İslami (HuJI)’yi bir araya getirmiştir. Bu birliktelik Kuveyt’e ait Revival of Islamic Heritage Society (RIHS) Vakfı tarafından finanse edilmiştir.
Bundan bir buçuk yıl önce, Mart 2016’da SLORC iktidarı Aung San SuuKyi’nin partisiyle paylaşmayı kabul ettiğinde, ABD, Nobel Barış Ödülünü Çin çıkarlarına karşı araçsallaştırmayı denedi. Birmanya bağımsızlığının mimarı olan Komünist Aung San’ın kızını yönlendirmenin zor olacağının farkında olan ABD, « ne olur, ne olmaz » diye düşünerek İnanç Hareketini destekler.
2016’da Aung San SuuKyi Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ülkesini temsil etti [10]. Fazlasıyla saf bir şekilde ülkesinin sorunlarını ve Rohingyalıların sorunundan başlamak üzere bunları hızla çözmek için kullanacağı yöntemleri anlatmıştı. Ülkesine döndüğünde, eski ABD’li destekçilerinin gerçekte ülkesinin düşmanları olduğu gerçeğini kavrar. İnanç Hareketi, 400 teröristin 13 gümrükçü ve askeri öldürerek mühimmatlarına el koydukları Maungdaw sınır karakolu baskını da dahil olmak üzere bir dizi terörist saldırıyı başlatır.
Sebatkar Aung San SuuKyi, Rohingya sorununu ele almak ve maruz kaldıkları ayrımcılığa son vermek üzere somut bir plan önermekle görevli bir danışma komisyonunun oluşturulması sürecini sürdürdü. Bu komisyon altı Birmanyalı ve üç yabancıdan oluşuyordu: Hollanda Büyükelçisi Laetitia van den Assum, eski Lübnanlı bakan (gerçekte Fransa’yı temsilen) Gassan Salame ve Komisyon Başkanı olarak BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan.
Dokuz komiser Birmanyalıların engellemelerine karşın çok başarılı bir çalışma yürütürler. Siyasi partilerin Millet Meclisi üzerinden komisyonu tasfiye etme çabaları sonuçsuz kalsa da, Arakan (Rohingyalıların yaşadığı eyalet) yerel meclisi tarafından komisyona yönelik bir güvensizlik önergesini kabul ettirmeyi başarırlar. Komiserler her şeye rağmen 25 Ağustos’ta, herkesin yaşam koşullarını iyileştirme gerçek amacıyla uygulamaya sokulabilecek ve tuzak içermeyen önerilerden oluşan raporlarını sunarlar [11].
Aynı gün, Suudi ve ABD’li gizli servisler buna yönelik bir misillemenin işaretini verirler: İngilizler tarafından Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu olarak yeniden adlandırılan İnanç Hareketi, 24 ayrı komando grubuyla ordu kışlalarına ve polis karakollarına yönelik gerçekleştirdiği saldırıda 71 kişinin ölümüne neden olur. Birmanya ordu birlikleri bir hafta boyunca cihatçılara yönelik bir anti-terör operasyonu yürütür. Cihatçıların ailelerinden oluşan 400 kişi Bangladeş’e kaçar.
Üç gün sonra, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bütün Müslüman devlet başkanlarına telefon ederek onları « Rohingyalılara yönelik soykırım » konusunda harekete geçmeye çağırır. 1 Eylül’de, yani Müslümanların en önemli bayramı olan Kurban Bayramında, İslam İşbirliği Örgütü dönem başkanı sıfatıyla, Rohingyalıları kurtarmak ve Kurtuluş Ordularını desteklemek için İstanbul’da ateşli bir konuşma yapar [12].
Oysa bu cihatçılar hiçbir zaman Rohingyalıları savunmamış, ama onların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve kendilerine yönelik ayrımcılığa son verilmesine yönelik girişimleri başarısızlığa uğratmak için sistematik bir şekilde müdahalede bulunmuşlardır.
5 Eylül’de İran Nizam Maslahatını Belirleme Konseyi Başkanı Muhsin Rızai, « Rohingyalı kardeşleri » kurtarmak için tüm Müslüman devletlerin güçlerini bir araya getirmesi ve bir İslam Ordusunun kurulması önerisinde bulunuyordu [13]. General Rızai’nin Devrim Muhafızlarının eski komutanı olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu tavır alış daha da önem kazanmaktadır.
Birmanya Ordusu teröristlere yönelik her türlü faaliyete son verdiğinde, Rohingya köyleri ateşe verilmişti ve Arakan’daki Rakin halkı, tümünü teröristlerle bağlantılı olarak gördüğü Müslümanları linç ediyordu. Rohingyalılara göre köyleri Birmanya Ordusu, Birmanya Ordusuna göre ise cihatçılar yakmıştı. Arakan’ın Kuzeyinde yaşayan tüm Rohingyalılar Bangladeş’e sığınmak üzere yürüyüşe geçerler. Ama eyaletin Güneyinde yaşayan Rohingyalılar ilginç bir şekilde yerlerini terk etmezler.
6 Eylül’de bir resmi Türk heyeti sığınmacılara gıda yardımında bulunmak üzere Bangladeş’e gider. Heyetin başında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanının eşi Emine ve oğlu Bilal da yer almaktadır.
Müslüman ülkelerinde fotoğraflarla desteklenen geniş kapsamlı dezenformasyon kampanyasında Budistlerin Müslümanları kitlesel olarak katlettiği söylenmektedir. Tabi ki bu fotoğrafların hiçbiri Birmanya’da çekilmemiştir ve bu yanlış haberlere ilişkin gerçekler teker teker ortaya konmuştur. Ancak halkın eğitimsiz olduğu ülkelerde yalanlamalara kulak tıkanırken bu fotoğraflar ikna edici olmaktadır. Yalnızca Bangladeş cihatçıların üstlendiği role ilişkin çekincelerini dile getirir ve Myanmar’a teröristlere karşı işbirliği içerisinde olacağı taahhüdünde bulunur [14].
11 Eylül’de İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) dönem başkanı Recep Tayyip Erdoğan, örgütün Astana’da (Kazakistan) toplanan bilimsel komisyonu önünde –ki bu konu ilgi alanına girmemektedir- « Rohingyalıları kurtarmak için » bir konuşma yapar.
Ertesi gün 12 Eylül’de Devrimin Rehberi Ayetullah Hameney de tavır alır. General Rızai’nin önerisi karşısında çok kaygılanan Hameney, devletin başında bir kadının olmasını sorgulamakla birlikte, hazırlanmakta olan din savaşının, « medeniyetler çatışmasının » gayrimeşru olduğunun altını çizmekteydi. Dolayısıyla Devrim Muhafızlarının yapacağı bir askeri girişime kapıyı kapatmak niyetindeydi. Şu açıklamayı yapar: « Dini fanatizmin yaşanan olaylarda bir rol oynaması muhtemeldir ama burada tamamen ekonomik bir sorun söz konusudur çünkü bundan Myanmar hükümeti sorumludur. Bu hükümetin başında, Nobel Barış Ödülü sahibi acımasız bir kadın bulunmaktadır. Aslında yaşanan olaylar Nobel Barış Ödülünün ölüm belgesini imzalamıştır » [15].
Kısa süre sonra Tahran’da Cumhurbaşkanı Şeyh Hasan Ruhani hazırlanmakta olan çatışmaya katılmak üzere düzenli orduya çağrıda bulunuyordu. 17 Eylül’de İran ve Pakistan Genelkurmay Başkanları kriz kapsamında güçlerini birleştirmek için temasa geçerler [16]. Bu ilk ortak askeri girişimdir, ama Devrim Muhafızlarını (cihatçılara karşı Suriyelilerin saflarında çarpışan) değil, İran Ordusunu (Katar’ı savunmak için Türk ve Pakistanlı mevkidaşlarıyla zaten çalışmakta olan) ilgilendirmektedir. İran aynı zamanda sığınmacılara büyük miktarlarda yardım göndermektedir.
19 Eylül’deAung San SunKyi’nin [17] açıklamalarını duymayan ve BM Genel Kurulundan istifade eden Recep Tayyip Erdoğan, tüm üye devletlerden Myanmar ile yaptıkları ticareti kesmeleri ve BM Güvenlik Konseyinde bu konuda karar alınmasını talep etmek için İKÖ’nün temas grubunu toplar [18].
Nihayet gün ışığına çıkan Suudi Arabistan bunun üzerine Rohingyalılara 70 yıldan beri gizlice destek verdiğini ve bu süre boyunca onlara 50 milyon dolar tutarında yardımda bulunduğunu açıklar. Kral Selman buna 15 milyon dolarlık bir bağışı da ekler [19]. Suudi Arabistan’ın Cenevre Birleşmiş Milletler nezdinde büyükelçisi Abdülaziz bin Muhammed el-Vassil, buradaki İnsan Hakları Konseyi’ni seferber eder.
Irak, Suriye ve Yemen’de yürüttükleri savaşları unutan Türkiye, İran ve Suudi Arabistan, yani Müslüman dünyasının en büyük üç askeri gücü, sadece topluluk refleksiyle bir araya gelerek yeniden kenetlendiler [20] ve Rohingyalılardan yana saf tuttular. Her üç devlet de ortak düşmanlarını belirledi: Birmanya Ordusunun Koalisyon Hükümeti ve Aung San SuuKyi.
Ortadoğu’da yaşanan bu mevcut durumun tamamen değişmesi sürecine daha önce de Yugoslavya savaşlarında tanık olunmuştu. Bosna-Hersek’te (1992-95) ve Kosova’da (1998-99) Müslüman ülkeler ve NATO, Rusya’ya bağlı Ortodoks Hıristiyanlara karşı omuz omuza çarpışmışlardı.
Bosna-Hersek’te Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç yakın çevresine kendisine diplomatik alanda danışmanlık yapan ve Dayton Anlaşması sırasında Bosna heyetini yöneten ABD’li Richard Perle’i alır. Hiçbir zaman yalanlanmamış olan anlattıklarına göre medyatik alanda Fransız Bernard-Henri Lévy’nin önerilerinden yararlandı. Son olarak da askeri alanda, kendisi için Arap Lejyonunu örgütleyen ve bir Bosna diplomatik pasaportu alan Suudi Usame bin Ladin’in önerilerini dikkate alır. Anlaşmazlık süresince, el altından NATO tarafından desteklenen İzzetbegoviç açık bir şekilde Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın desteğinden yararlanır [21].
Kosova savaşı, Kosova Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) Belgrad’a yönelik bir terörist kampanyasıyla başlamıştı. Savaşçılar Türkiye’de bulunan NATO’ya ait bir üste Alman özel kuvvetleri tarafından eğitilmişti [22]. Bugün Türk gizli servislerinin başında olan Hakan Fidan, NATO karargahı içerisinde teröristlerin bağlantı subayı görevini üstlenmişti. Fidan bugün MİT başkanı ve rejimin iki numaralı kişisidir. Savaşın başında 290 000 Kosovalı üç gün içerisinde Sırbistan’dan kaçarak Makedonya’ya sığınmıştı. Öte yandan onlara ev sahipliği yapan birkaç milyon Makedonyalı arasında, NATO tarafından örgütlenen bu göç için hiçbir nesnel neden yoktu. Her durumda bu halk göçü Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’i ülkesini vuran terörist kampanyayı orantısız bir şekilde bastırmakla suçlanmasında kullanıldı ve NATO Güvenlik Konseyinin onayı olmaksızın ona karşı savaş ilan eder.
Hazırlanmakta olan kirli oyun harekat sahnesini Doğu’ya yaymaktadır. Pentagon’un bir Türk-İran-Suudi ittifakını dayatma imkanı yoktur, ama buna ihtiyacı vardır. Yugoslavya’da bu üç devlet, doğrudan temasları olmadığından NATO’nun eşgüdümündeydi. Öte yandan Birmanya’da yan yana savaşmaları onları Irak, Suriye ve Yemen’de ve hatta Libya’da çözümler bulmaya zorlayacaktır. Ortadoğu’nun uğradığı yıkımı ve buradaki halkların direşkenliğini dikkate alan Pentagon, politikasına yönelik en küçük bir muhalefetin ortaya çıkmasından kaygı duymaksızın on yıl boyunca bu bölgeyi kendi yaralarını sarmaya bırakabilir.
Birmanya’ya karşı yaklaşan savaşın temellerini ortaya koyan Güvenlik Konseyi toplantısının ertesi günü, Dışişleri Bakanlığı Başkan Barzani’yi ABD’nin Irak’taki Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklemeyeceği konusunda bilgilendirdi. Pentagon, sınırlarında sırtlarına bir çocuk koyarak, Türkiye ve İran’ı Güneydoğu Asya’da seferber edemez. Dolayısıyla ısrarla bağımsızlık referandumuna girişen Mesud Barzani’nin yakında siyasi yaşamdan geri çekilmesi gerekecektir. Arap, İranlı ve Türk televizyon kanallarında bol bol yayınlanan Erbil’e İsrail bayraklarının asılması görüntüleri, komşularının tümünün kendisine yüz çevirmesine yol açmıştır.
Eğer Pentagon’un senaryosu önceden öngördüğümüz gibi sürerse, Suriye’ye karşı savaşın, çok uzaktaki yeni bir harekat sahnesinde « Amerikan İmparatorluğuna » hizmet etmeye giden savaşçıların yokluğu nedeniyle bitmesi gerekecektir.
[1] Kaynak: The Pentagon’s New Map, Thomas P. M. Barnett, Putnam Publishing Group, 2004. Analiz: “ABD’nin dünyaya dair askeri projesi”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 22 Ağustos 2017.
[2] « Myanmar : le Secrétaire général demande "une action rapide" pour mettre fin au "cauchemar" des Rohingya dans l’État de Rakhine », Compte-rendu du Conseil de sécurité, Onu, 28 septembre 2017. Référence : CS/13012.
[3] Birleşik Krallık ve ABD, bugün yaşanan olaylardan dahi önce, Myanmar’ın iddiannamesini yazdırdılar: Countdown to Annihilation : Genocide in Myanmar, Penny Green, Thomas MacManus & Alicia de La Cour Venning, Queen Mary University of London, 2016. Persecution of the Rohingya Muslims ; Is Genocide Occurring in Myanmar’s Rakhine State ; a Legal Analysis, Allard Lowenstein, Yale University, 2016.
[4] « Birmanie : la sollicitude intéressée des États-Unis », yazan Thierry Meyssan, Abiad & Aswad (Suriye), Voltaire İletişim Ağı, 5 Kasım 2007.
[5] The Burma Spring: Aung San Suu Kyi and the New Struggle for the Soul of a Nation, Rena Pederson, Foreword by Laura Bush, Pegasus, 2015.
[6] Neither Saffron Nor Revolution: A Commentated and Documented Chronology of the Monks’ Demonstrations in Myanmar in 2007 and Their Background, Hans-Bernd Zöllner, Humboldt-University, 2009.
[7] Burma/Myanmar: What Everyone Needs to Know, David Steinberg, Oxford University Press, 2013.
[8] Daha da somut olmak gerekirse, İngiliz Egemenliğinden önce de Birmanya’da Bengalli göçmenler olmuştur ancak Rohingyaların büyük çoğunluğu sömürgecilerin yerlerinden ettiği işçilerin torunlarıdır. Yazarın notu.
[9] “Myanmar’s Rohingya insurgency has links to Saudi, Pakistan”, Simon Lewis, Reuters, December 16, 2016.
[10] “Speech by Aung San Suu Kyi at 71st UN General Assembly”, by Aung San Suu Kyi, Voltaire Network, 21 September 2016.
[11] Towards a peaceful, fair and prosperous future for the people of Rakhine, Advisory Commission on Rakhine State, August 2017.
[12] “We won’t Leave Rohingya Muslims Alone”, Presidency of the Republic of Turkey, September 1, 2017.
[13] “Rezaei urges Muslim states to defend Rohingya Muslims”, Mehr Agency, September 6, 2017.
[14] “Bangladesh offers Myanmar army aid against Rohingya rebels”, AFP, August 29, 2017.
[15] « Myanmar : le Guide critique les défenseurs des droits de l’homme », Leader.ir, 12 septembre 2017.
[16] “Iranian, Pakistani Top Military Commanders Stress Need for Ending Myanmar Muslims’ Plights”, Fars News, September 17, 2017.
[17] “Aung San Suu Kyi speech on National Reconciliation and Peace”, by Aung San Suu Kyi, Voltaire Network, 19 September 2017.
[18] «OIC Contact Group on Rohingya calls for UN Resolution on Myanmar», Organisation of Islamic Cooperation, September 19, 2017.
[19] « Le Serviteur des Deux Saintes Mosquées accorde un don de 15 millions de dollars aux réfugiés Rohingyas », Saudi Press Agency, September 19, 2017.
[20] The Rohingyas : Inside Myanmar’s Hidden Genocide, Azeem Ibrahim, Hurst, 2016.
[21] Comment le Djihad est arrivé en Europe, Jürgen Elsässer, préface de Jean-Pierre Chevènement, éditions Xenia, 2006.
[22] « L’UÇK, une armée kosovare sous encadrement allemand », par Thierry Meyssan, Notes d’information du Réseau Voltaire, 15 avril 1999.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter