29 Ekim 2019’da, Lübnan’da, göstericilerin taleplerine karşılık veren Başbakan (Sünni) Suat Hariri kendisinin ve hükümetinin istifa ettiğini açıkladı. ABD hemen Cumhurbaşkanı (Hıristiyan) ve Meclis Başkanı’nı (Şii) vakit kaybetmeden yeni bir hükümet kurmaya çağırdı.

Lübnan halkı, bu duruma yol açarak kararsızlığını ortaya koymakta ve Suat Hariri’yi nasıl iktidara taşıdığını (Sedir « renkli devrimi ») unutmaktadır.

Teknik olarak hükümet, yıllardır sıkça tanık olunduğu üzere, « günlük işlerin » yürütülmesi için sonsuz sayıda toplanabilir. Krizden kurtulmaya sadece bir anayasa değişikliği imkan verebilir. Anayasa, halkı 17 dini cemaate bölmek üzere Fransa (1943) tarafından özellikle düşünülmüştür. Resmi görevlerin yurttaşların şu ya da bu cemaatten olmasına göre dağıtılmasını belirleyen bu sistem, iç savaş sonunda (1989) Suudi Arabistan tarafından pekiştirilmiştir. Sistem zamanla en küçük sorumluluğa varıncaya kadar toplum geneline yayıldı. Lübnan kendini bir demokrasi olarak sunsa da, aslında kesinlikle öyle değildir.

Oysa bu sistem yeni felaketlere yol açmadan yeni bir anayasa yazımını imkansız kılacak şekilde kilitlenmiştir. Hangi mezhepten olursa olsun, tüm yurttaşların eşit laik bir sisteme geçiş ancak mevcut anayasanın askıya alınmasıyla mümkündür.

Ordu tarafsız olan ve halktan bir kesiminden destek gören kurum olarak kabul edildiği için, yıllardan beri, tüm cemaatlerden önde gelen şahsiyetler, bir geçici askeri iktidarın göreve gelmesi için çaba göstermektedir. Özel Kuvvetlerin eskiden başında olan isim General Şamil Rukoz (Cumhurbaşkanının damadı) bu nedenle 28 Ekim’de başkanlık partisinden ve Meclis üyeliğinden istifa etmişti. Bu büyük asker, ama sıradan politikacı olan zatın, bu operasyonu gerçekleştirebileceği değerlendiriliyor. 2006’de Fetih el-İslam cihatçıları karşısında Lübnan’ı kurtaran, ardından 2013’te Sayda çatışması sırasında Şeyh Ahmed el-Asir’in adamlarını, Ersal çatışması sırasında El Kaide üyelerini (2014) ve yine Raas Baalbek çatışmasında IŞİD üyelerini yenen odur.

Çeviri
Osman Soysal