Svetlana Tikanovskaya, binlerce liberali ve neo-Naziyi Devlet Başkanı Lukaşenko’ya karşı bir araya getirmeyi başardı.

Euromaidan darbesinin (Ukrayna, 2013-14) amaçlarından biri de Avrupa’da İpek Yolu’nun önünü kesmek olmuştur. Çin buna rotasını değiştirerek ve Belarus’tan geçirerek karşılık verir. O günden başlayarak Minsk, , hem Moskova ile askeri manevralara katılarak hem de Moskova’nın Suriye’de savaştığı IŞİD’e silah sağlamayı kabul ederek, Batı’ya karşı daha dengeli bir politika izleyerek kendisini aynı istikrarsızlıktan korumaya çalıştı.

Minsk’in ayak sürtmesine rağmen, CİA 2020 başkanlık seçimlerine müdahale etti. Svetlana Tikanovskaya, altıncı dönemi için aday olan görevdeki Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’ya meydan okudu. Oyların sadece % 10’unu aldı, seçimlerde hile yapıldığı yaygarasını kopardı ve Fransız Bernard-Henri Lévy’nin onu karşılamak için apar topar koştuğu Litvanya’ya kaçtı. Batı basını oybirliğiyle « diktatörü » kınadı ve Bayan Tikanovskaya’nın seçimlerde galip geldiğini öne sürdü.

Oysa işin aslı çok daha karmaşıktır.

İlk olarak, seçimlerde görev süresi sona eren devlet başkanı lehine hile yapılması mümkün olsa da, Svetlana Tikanovskaya’nın temsil ettiği şeyin Belarusluların büyük çoğunluğuna yabancı olmasından dolayı oyların çoğunluğuna yaklaşması pek mümkün değildir. Son otuz yıldır, ülkenin Avrupalı kimliği hakkında bir tartışma süregelmektedir. Kültürel olarak ABD yanlısı Batı Avrupa’ya mı yakın, yoksa Rusya yanlısı Slav Avrupa’ya mı ait? Hiç kuşku yok ki cevap, aralarından bazıları tam olarak aynı dili konuşmasa da Belarusluların kültürel olarak Rus olduklarıdır. Gerçi iki küçük azınlık farklı görüşlere sahiptir: İlki, sürgündeki unsurları II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerle, ardından da NATO’nun Stay-Behind ağlarıyla işbirliği yapan kısa ömürlü Belarus Halk Cumhuriyeti’ne (1918-19) atıfta bulunarak kendisini « milliyetçi » olarak adlandırmaktadır. İkincisi ise liberal modelden ve Avrupa Birliği’nden yanadır.

Kültürel olarak iki farklı bölgeye (Alman yanlısı Batı ve Rus yanlısı Doğu) bölünmüş olan Ukrayna’nın aksine, Belarus Moskova’dan siyasi olarak bağımsız olsa da kendisini temelde Rus olarak görmektedir.

İkinci olarak, ABD gizli servisinin bu olaydaki rolü hakkında herhangi bir şüphe oluşmuşsa, Bernard-Henri Lévy’nin ortaya çıkışının bunu ortadan kaldırması gerekmektedir. Bu zat, değerli kereste ithal eden bir şirketin varlıklı varisi olarak, Sovyet karşıtı makaleler yazma konusunda kariyer yapmıştır. Yayıncısı tarafından « Yeni Filozof » olarak piyasaya sunulan Lévy, bugün hala « filozof » olarak geçinmektedir. Afganistan’daki « Özgürlük Savaşçıları »nı, yani Sovyetlere karşı savaşan Usame bin Ladin’in liderleri olduğu Müslüman Kardeşler cemaatinin Arap paralı askerlerini desteklemiştir. Nikaragua’daki Kontralar, yani Haşimi Rafsancani İran’ı tarafından silahlandırılan John Negroponte’nin Güney Amerikalı paralı askerlerinin yanında yer almıştır. Eski Nazi ABD’li neo-muhafazakar Richard Perle’yi siyasi ve daha önce anılan Usame bin Ladin’i askeri danışman olarak görevlendiren eski Nazi Bosna- Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç’in basın danışmanı olmakla övünmüştür. Daha sonra « diktatör » Slobodan Miloseviç’i devirmek için Belgrad’ın bombalanması gerektiğini açıkladığında beni nasıl etkilediğini anımsıyorum. Komünist Miloseviç bir « diktatör » olurken, Nazi yanlısı İzetbegoviç’in neden « demokrat » sayıldığını tam olarak anlamamıştım. Her neyse geriye dönelim, bugün « BHL » lakabıyla anılan Bernard-Henri Lévy, Rusya topraklarında İçkerya İslam Emirliği’ni oluşturan Çeçen Müslüman Kardeşler’e ateşli desteğini sundu. Cemahiriye’nin dış servislerinden alınan bir rapora göre, Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in Kahire’de Şubat 2011’de düzenlediği toplantıya, o zamanlar ABD tarafından örnek gösterilen « Kaddafi rejimi »nin devrilmesinin ayrıntılarını görüşmek üzere katılıyordu. Fransızlar, onu Élysée’nin avlusunda, Dışişleri Bakanı yerine ülkesinin « diktatöre » (sadece ve sadece devrilmesi gereken insanlar « diktatör »dürler) karşı kararlılığını ilan etmesini şaşkınlıkla izlediler. Tabii ki, gerçek Nazilerin önderlik ettiği renkli « devrim » sırasında Kiev’in Euromaidan’nındaydı.

Kolektif bir çiftlikte babasız doğan Aleksandr Lukaşenko, Avrupa’nın en yetenekli devlet başkanı oldu.

Bununla birlikte, Belarusluların Devlet Başkanı Lukaşenko’ya yönelik yakınmalarının olması mümkündür, ancak politikalarına karşı değil. İster destekçileri ister muhalifleri arasında olsun, ülkenin tüm uzmanları, bu siyasetin Belarusluların kaygılarına yanıt verdiğini kabul etmektedir. Aleksandr Lukaşenko’ya yaklaşan herkes, zekası, karizması ve dürüstlüğü karşısında hayrete düşmüştür. Moskova’ya bağlılığının inancının değil ama siyasi hesaplarının sonucu olmakla suçlayanlar, Moskova’nın terslemelerine ve iki ülkeyi karşı karşıya getiren benzeri görülmemiş gaz savaşına karşın konumunu koruduğunda yanıldıklarını kabul ettiler. Rusya ile bir birlik önerdiğinde Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in iktidarını tehdit etmesine neden olan olağanüstü yetenekleri herkesi şaşırtmıştır.

Devlet Başkanı Lukaşenko’ya yöneltilebilecek başlıca eleştiri, birçok muhalefet liderini ortadan kaldırmış olmasıdır; söz konusu kişilerin suç örgütleriyle olan bağlantılarının zamanla aleyhlerine döndüğünü söyleyerek şiddetle reddettiği bir suçlamadır bu.

Muhalifleri, en ufak bir kanıt dahi sunmadan onu yıllardır milletin üzerinden zengin olmakla suçladılar. Oysa tüm uluslararası işlemciler, Belarus’un bir sözleşme imzaladığında, geriye dönük komisyonların hiçbir zaman% 5’i geçmediğini bilirler. Bu oran ABD için % 10, Yeltsin’in Rusya’sı için % 50 (bu rakam Putin yönetimi altında % 10’a düştü) ve İran için % 60’tır. İnsanın parayla motive olmadığı açıktır. Yolsuzluk olmadığı zaman Batı propagandası onu « Kolia » olarak tanınan küçük oğlu Nikolay’ın yararına adam kayırmakla suçlamaya başlamıştır.

Yapılabilecek tek eleştiri, düzenli olarak anti-Semitik ve homofobik yorumlar yapmasıdır (hiçbir zaman anti-Semitik ya da homofobik eylemleri desteklememiştir). Bu tavrıyla maalesef ülkesindeki liderlerin geleneğini sürdürmektedir.

Krizin başlangıcından bu yana Devlet Başkanı Lukaşenko, Svetlana Tikanovskaya ve müttefiklerinin muhalefetinin ulusal bir siyasi tartışma değil, Batı-Doğu arasındaki jeopolitik bir sorun olduğunu iddia ederken muhalefet, hiçbir yabancı gücün hizmetinde olmadığını iddia etmektedir.

Bernard-Henri Lévy’nin zorla müdahalesinin yanı sıra, birkaç unsur bizi Aleksandr Lukaşenko’nun doğru söylediğine inanmaya götürmektedir.

Polonya Özel Kuvvetler Psikolojik Eylem Grubu, krizin başlangıcından beri Bayan Tikanovskaya’nın hizmetinde son derece aktif görünmektedir.

Ukraynalı neo-Nazi milisleri de işin içindedir.

Son olarak, Svetlana Tikanovskaya’ya ev sahipliği yapan Litvanya hükümeti de aynı şekilde.

Öte yandan, Ukrayna Euromaidan’ının aksine Avrupa Birliği’nden hiçbir iz bulunmamaktadır. Aynı şekilde, Washington’un bölgesel aktörleri (Polonya, Ukrayna, Litvanya) Slav dünyasına karşı kullanıyor olması da büyük olasılıktır.

Ne olursa olsun, iki devlet adamı çoğu zaman ciddi bir şekilde karşı karşıya gelmiş olmasına karşın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, kurumları ve Başkan Lukaşenko’yu desteklemek üzere Belarus’a müdahale edebilecek bir yedek kuvvet kurmuştur.

Çeviri
Osman Soysal