Donald Trump sadece golf oynamıyor, Pentagon’u tasfiye ediyor

Başkanlık seçimi tamamlandıktan sonra, Beyaz Saray’ın kiracısının yalnızca gündelik işleri yürütmesine izin verilir. Ancak seçim sonuçlarının Federal Seçim Komisyonu tarafından açıklanmasından hemen önce, Başkan Donald Trump, Pentagon’da benzeri görülmemiş bir temizlik başlattı.

Onu her zaman beceriksiz bir narsist olarak tasvir etmekle meşgul olan ABD basını bunu fazla önemsememiş görünüyor. Bu nedenle onu golf oynuyormuş gibi sunuyor.

Oysa Trump aşağıdaki yetkilileri görevden aldı:
– Savunma Bakanı Mark Esper (yerine Christopher Miller atandı);
– Genelkurmay başkanı Jen Stewart (yerine Kash Patel atandı);
– Savunma Politikası Direktörü James Anderson (yerine Anthony Tata atandı);
– İstihbarat ve Güvenlikten sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşarı Joseph Kernan (yerine Ezra Cohen-Watnick atandı)
– NATO İrtibat Görevlisi Michael Ryan (yerine Andrew Winternitz atandı).

Bu personel hareketini yorumlamak kolaydır: Ana akım medyanın Joe Biden’ın tartışmasız bir zafer kazandığını duyurmasından beri, üst düzey yetkililerin Jacksoncuların siyasetini yıllardır nasıl baltaladıklarını anlatan itirafları gün geçtikçe çoğalmaktadır [1]. Görevlerinden alınan yetkililerin bunları gizlediğinden ve hatta Başkan Trump’ı devirmek için plan yaptıklarından şüpheleniliyor. Bunun aksine, terfi ettirilen üst düzey yetkililer mevcut başkana sadıktır ve bunların tümü Clinton ve Obama’nın başkanlıkları ile Müslüman Kardeşler Cemaati arasındaki yakın bağlara olan inancı paylaşmaktadır.

ABD başkanlık seçimleri konusunda bir gizli yabancı cemaatten söz etmek belki biraz zorlamaymış gibi görünebilir. Oysa durum hiç de öyle değildir.

Bu değişikliğin Kash Patel’in önerisiyle yapıldığı belirtiliyor. İstihbarat Komisyonu’nda Temsilci Devin Nunes’in eski bir asistanı olarak, Donald Trump’ın Obama yönetimi tarafından gözlendiğinin ve Russiagate beceriksizliğinin ortaya çıkarılmasında rol oynamıştı [2]. Bunun üzerinde daha sonra Başkan Trump’ın yardımcılığına ve Milli Güvenlik Konseyi’nde terörle mücadele direktörlüğüne atandı. Hint kökenli Patel, Müslüman Kardeşler’in İslamcı saldırıların örgütlenmesinde oynağı rolün bilincindedir.

Yeni Savunma Bakanı, Terörle Mücadele Merkezi’nin eski Direktörü Albay Christopher Miller’dir. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler muamması hakkında kapsamlı bilgiye sahip olduğunu varsayabiliriz.

Yeni Savunma Politikası Direktörü Tuğgeneral Anthony Tata’dır. Eski bir Fox News yorumcusu olan Tata, defalarca Başkan Obama ve Clinton’ları cihatçı ağların baş teröristleri olmakla suçladı. Hatta hızını alamadan, eski CİA Başkanı John O. Brennan’ı, Başkan Trump’a suikast girişimi planlamakla suçladı, bunun daha sonra iftira olduğu ortaya çıktı (ancak bu ilk iddia değildi). Zbigniew Brzezinski tarafından eğitilmiş eski bir Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi olan Thomas Williams onun yardımcısı olacak.

Yeni İstihbarat ve Güvenlikten sorumlu Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ezra Cohen-Watnick’tir. Sahada Müslüman Kardeşler’e karşı savaşan General Michael Flynn’in Askeri İstihbarat ekibinin eski bir üyesidir. Siyasi tavizleri reddetmesiyle ünlenmiştir.

Yeni Avrupa ve NATO sorumlusu Andrew Winternitz’dir. Japon hayranı siyaset bilimi uzmanı olarak, birkaç yıldır Pentagon’da Fransa’dan sorumluydu. Yeni ekibin Cemaatle yolu kesişmeyen tek üyesidir.

Bu topyekun değişiklik için çok geç kalınmıştır: Pentagon yetkilileri dört yıldır Başkan Trump’ın talimatlarını uygulamamak ve çatışmaları sürdürmek için ellerinden geleni yaptılar. Trump, askeri bir darbeden korkmak zorunda kalmadan başka alanlarda hareket etmesine izin verecek şekilde onlara geniş bir hareket sahası tanımıştı. Bununla birlikte, son aylarda, kurmay subaylar, Başkan Trump da dahil olmak üzere tüm politikacıları halkın gözünden uzak tutmak için sağlık krizini kullanma iradelerini giderek daha fazla ortaya koydular; bu birliklerdeki personelin Jacksoncu başkana verdiği destekle tamamen çelişen bir tutumdur.

Açıkça görülüyor ki, tarafların Müslüman Kardeşler Cemaati karşısındaki tutumları bu değişiklik için bir ölçüt oldu. Obama (Başkan Barack ve üvey kardeşi Abon’go Malik) ve Clinton (Başkan Bill ve Dışişleri Bakanı Hillary) ailelerinin Cemaat ile yakın bağları [3] göz önünde bulundurulduğunda, her şey bu olayların Amerika Birleşik Devletleri’nin içinden geçtiği kurumsal krizle bağlantılı olduğunu düşündürmektedir.