Avrupa Birliği ile Arap Birliği’ni 24 ve 25 Şubat 2019 tarihlerinde bir araya getiren Şarm el-Şeyh zirvesinin sonuç bildirgesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın « asrın anlaşması »na açıkça karşı çıkmaktadır [1].

Arap-İsrail anlaşmazlığının sürüncemede kaldığı ve taraflardan hiçbirinin bunu çözmeyi başaramadığını değerlendiren Beyaz Saray, uluslararası hukuku değil ama sahadaki gerçekleri dikkate alan kestirmeci bir yaklaşım gerçekleştirmeyi denedi. Başkan Trump’ın özel temsilcisi damadı Jared Kuschner, zamanla fazlasıyla dönüşen ve tam olarak hakkında bir şey bilmediğimiz bir plan geliştirdi. Bununla birlikte planın, Suudilerin himayesinde (başlangıçta olduğu gibi Ürdün’ün değil), Körfez ülkeleri tarafından (başlangıçta olduğu gibi Batılılar tarafından değil) finanse edilen çok güçlü bir ekonomik kalkınma yardımı ve İsrail’in gerçekleştirdiği birçok ilhakın tanınması üzerine inşa edilen bir Filistin varlığının kurulmasını temel aldığı anlaşılıyor.

Avrupa Birliği ve Arap Birliği sonuç bildirgesinde, Arap-İsrail sorunun kırmızı çizgisi olarak açıkça uluslararası hukuka atıfta bulunmaktadırlar. Oysa Avrupa Birliğinin son metinlerinin tamamında, uluslararası hukuk değil ama « hukuk kurallarına dayalı çözümler » (uluslararası hukukla çelişebilecek) söz konusuydu. Bu, örneğin Venezüella’ya ilişkin açıklamalar için geçerlidir. Klasik terminolojiye geri dönersek, Avrupa Birliği ve Arap Birliği, Beyaz Saray’ın tasarladığı çözüme başından karşı çıkmaktadır.

Zirveye, İran sorununun ele alınmaması ve Şansölye Angela Merkel’in temsil ettiği Almanya’nın, Arap sahnesine güçlü yatırımı damgasını vurmuştur.

Çeviri
Osman Soysal

[1Sharm El-Sheikh summit declaration”, Voltaire Network, 25 February 2019.