Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

Claude Guéant (mikrofon önünde), Fransa için bir barış vizyonunu savunurken, Alain Juppé (fotoğrafta sağda) savaş partisi yeniden canlandırır. Bundan habersiz olan kamuoyu için Guéant güçlü bir üst düzey kamu görevlisiyken, Juppé parlak bir politikacıdır. Bu yüzden, birkaç yıl sonra birincisi hapis cezasına çarptırıldığında ve ikincisi onurlandırılarak Anayasa Konseyine girdiğinde herhangi bir tepki vermeyecektir.

Suriye: 4ncü nesil savaş

5 Eylül 2011’de Cumhurbaşkanı Sarkozy, Maruni Patriği S.B. Béchara Raï’yi Élysée Sarayı’nda kabul eder. Üst düzey papaza, Müttefiklerin Şam’da Müslüman Kardeşler’i iktidara getireceğini açıkça anlatır. Suriye Katolikleri ve Marunileri ve muhtemelen de yakında Lübnan’dakiler de, Fransa’da misafir edileceklerdir. Senatör Adrien Gouteyron halen bunların kabul koşulları üzerinde çalışmaktadır. Ortodokslar katledilecektir. Patrik Hazretleri, kaderine razı olup kabullenmeden önce buna sert bir şekilde karşı çıkar [1].

Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 5 Eylül 2011 tarihinde Antakya ve tüm Doğu’nun Maruni Patriği Monsenyör Beşara Rai’yi Elysée Sarayı’nda kabul eder. Fransa’nın değişmez desteğine inanarak gelen Patrik, hayal kırıklığına uğrayacaktır.

ABD, Suriye’de yeni bir stratejiyi test eder. Rolleri ters yüz edecek ve Direnişçilerin genelde İmparatorluğa karşı kullandıkları yöntemleri kullanacaklardır, ama başat bir kozu elden bırakmazlar: medyanın gücü. Bu, « dördüncü nesil savaş » (4GW) ilkesidir: çok az müdahalede bulunulmasına rağmen, her yerde mevcut olunduğu izlenimini vermektir önemli olan [2].

Bu koşullar altında Müttefikler, çok hareketli ve zihinleri bulandırmak için Suriyelilerle birlikte hareket edecek olan sadece bazı Özel Kuvvet güçlerine başvuracaktır. Üç tür harekat yürütülecektir:
 Örneğin bugünkü Devlet Başkanının Babası ve modern Suriye’nin kurucusu Hafız Esad’ın heykelleri gibi devletin simgelerine karşı eylemler;
 Trenlerin raydan çıkarılması ya da elektrik santrallerinin tahrip edilmesi gibi sabotaj eylemleri;
 Çatışmanın genele yayıldığı izlenimini verecek şekilde rastgele işlenen cinayetler.

Görevden alınamayan General Benoît Puga. Paraşütçü kariyerine Kolwezi’ye atlayarak (1978) başlamıştır ve sadece sömürgeci maceralar hayali kurmaktadır. Önce Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin (UMP), ardından da François Hollande’ın (PS) özel genelkurmay başkanlığı görevini üstenir. Bugün, Legion d’honneur Büyük Şansölyesi unvanı sahibidir.

Fransız Ordusu bu yöntemler konusunda « çekinceli » olduğundan, Cumhurbaşkanı Sarkozy, harekatların yönetimini şahsi genelkurmay başkanı General Benoit Puga’ya emanet eder. Puga, sırasıyla Özel Harekat (COS) ve askeri istihbarat komutanlığı görevlerini üstlenmiştir. Aşırı sağcı bir asker ailesinden (Babası Cezayir’daki darbeye katılmıştır) gelen general, sömürgecilik taraftarı Lefebvre’ci (Monsenyör Lefevbre Dakar Piskoposuydu) bir Katoliktir. Paraşütçü subayı olarak, Afrika ve Lübnan’da birçok sömürgeci harekata katılmıştır. Kosova’yı yönetmekle görevlendirildiğinde ve Bosna-Hersek’in yöneticisi iken eski İsveç Başbakanı Carl Bildt’in askeri danışmanı olmuştur. Puga, İsrail ve Mısır arasındaki duvarın ek inşaatının denetimini üstlenmiştir [3]. Yadsınamaz cesareti sayesinde hizmet ettiği siyasi yetkililer üzerindeki etkisi artar. Yabancı Lejyonu ve COS’tan askerler devşirir ve kendi komutası altında sahaya gönderir.

Savaş sırasında Fransız güçlerinin konumunu belirlemek imkansızdır. Buna karşın, Nicolas Sarkozy’nin görev süresi boyunca 19 Fransız askerinin Suriye Arap Ordusu tarafından esir alındıklarını ve en azından bir o kadarının da öldüğünü biliyoruz. Aileleri, eğer varsa tabi, hangi ülkede olduğu belirtilmeden, ne de daha çok ayrıntı verilmeksizin « görev başında öldükleri » konusunda bilgilendirilecektir [4].

Güvenlik Konseyi’nde veto haklarını kullanarak Batı’nın saldırısını durduran Rusya ve Çin’e yönelik 12 Ekim 2011’de Şam’da düzenlenen devasa şükran gösterisi.

Rusya ve Çin, Batının güvenlik konseyine sunduğu askeri müdahale tasarısını veto ederler [5]. Moskova ve Pekin’e şükranlarını sunmak ve Beşar Esad’a destek vermek üzere büyük bir kalabalık, yaklaşık bir milyon yurttaş Şam sokaklarına çıkar [6]. Katar’ın başkanlık ettiği Arap Birliği, Batı basının raporlarının tutarsızlığını tespit eden ve Suriye Arap Cumhuriyetine hak veren bir gözlem heyetini görevlendirir [7]. Dolayısıyla Libya’daki gibi ne bir bölgesel destek, ne de müdahalenin meşruluğu söz konusudur.

Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ilk Suriye’nin Dostları konferansını Tunus’ta düzenler. Burada « Suriye halkının isteklerine karşı gelen » Çin ve Rusya’yı kınar.

Bu koşullar altında, Batılılar ya hep ya hiç demeyi denerler. Washington, « Suriye’nin Dostları » adını vereceği bir ittifak oluşturmak için altmışa yakın devleti bir araya getirir. Davet edilen Rusya ve Çin, gündemin kendilerini ifade etmelerine izin vermeyeceğini anlarlar. Katılımcıların ancak orada keşfedecekleri bir belgeyi onaylamaları gerekecektir. Moskova ve Pekin toplantıyı boykot eder. Toplantı Tunus’ta, halkın kendisine karşı düzenlediği gösteriler nedeniyle Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki tarafından gecikmeyle açılır. Marzuki her ne kadar sol laik bir siyasi şahsiyet gibi görünse de, uzun süreden beri örtülü olarak Müslüman Kardeşler’e hizmet etmektedir. Dolayısıyla da konuşmasında, cemaatin iktidara yerleşebilmesi için Devlet Başkanı Esad’ı ülkesinden kaçmaya ve Rusya’yı kendisine siyasi iltica hakkı vermeye davet eder. Alain Juppé « Nusayri Diktatörlüğü »’ne karşı yaptırım uygulanması çağrısında bulunurken [8], Hillary Clinton, Batılıların Şam’daki büyükelçiliklerini kapatacağını duyurur [9].

Ortaya konulan bu şov, bir dizi yanılgıyı gözler önüne sermektedir:
 Öncelikle Batılılar Rusya’nın neden Suriye’yi desteklediğini hala anlamamışlardır. Onların gözünde bu, Sovyet dönemindeki eski bir müttefike sadakat sorunudur. Dolayısıyla da « Tarihin iyi tarafından » kendilerini izlemesi için Moskova’yı « ikna » etme umutlarını hiç kaybetmeyeceklerdir.
 Sonra, kendi propagandalarının kurbanı olarak, Suriye’nin bir diktatörlük olduğunu ve Nusayri tarikatının elinde olduğunu söylemekte ısrar etmektedirler. Oysa Devlet Başkanı Esad’ın otoritesi ordu üzerinde güçlü olsa da, birçok sivil üst düzey memur kafalarına eseni yapmakta ve ona itaat etmemektedirler. Ayrıca inancı temel alan değil laik bir Cumhuriyet söz konusudur. Uzun süre bütün çarklarını denetimi altında tutmuş olan BAAS partisi tarafından kurulmuştur. Bu siyasal oluşum Fransız Devrimi ilkeleri adına Arap halkının birliği için mücadele etmektedir. Ayrıca 1948’den beri yayılmacı komşusu İsrail ile savaş halindedir, militaristleşmiş ve büyük ölçüde laik BAAS’ın denetiminde olan bir rejime sahiptir.
 Son olarak, Hillary Clinton’un başlattığı hareketin izinden gelen « Suriye’nin Dostları », haberleri doğrulamaları için meşru imkanlardan kendilerini yoksun bırakacaklardır. Bundan böyle sadece ABD ve Birleşik Krallık, doğruyla yanlışı birbirinden ayırmalarına olanak veren, geniş çaplı bir ortak uydu haber alma sistemine (« Beş Göz ») sahip olacaklardır.

Fransız yetkililerin işlevi sınırlı kalacaktır. Bu durum, Humus’ta Ömer el-Faruk Tugayının eğitilmesinde ve ilk tarihi Hıristiyan yerleşimi olan Malula saldırısı sırasında kanıtlanır.

France2 muhabiri ve bununla birlikte MOSSAD ve DGSE ajanı olan Gilles Jacquier (sağda), buluşmaya geldiği cihatçılar tarafından yanlışlıkla öldürülür.

France2’nin gazetecisi Gilles Jacquier –Münih Sözleşmesine aykırı bir şekilde aynı zamanda DGSE ve MOSSAD adına da çalışan- Humus’ta 11 Ocak 2012’de havan atışı sonucunda ölür. Normalde Ömer el-Faruk Tugayıyla temas kurması bekleniyordur. Başlangıçta Suriye Arap Ordusu’na girmek ve böylece Batılı gizli servislerin istihbarat toplamaya çalıştığı General Mahir Esad ve General Vecih Mahmut’u takip etmek istemiştir. Şam’a geldiğinde, güvenlik kuvvetleri tarafından Müslüman Kardeşler ve Batılı destekçilerinin buluşma noktası olarak bilinen ünlü bir otele kendini atar. Şehit aileleri ve ülke içi muhalefetin liderlerini görüşmeye davet edilen Jacquier, onları « rejim propagandası yapmakla » suçlar. Hükümetin eskortunu reddeden Jacquier, « devrimcilerden » korkacak hiçbir şey olmadığına kanaat getirerek Humus’a tek başına gider. Bu arada, o saatte cihatçıların bombaladığı bir Nusayri Mahallesinde her gün yaşandığı, Suriyelilerin başına geldiği gibi öldürülür [10].

Alain Juppé, gazeteci Gilles Jacquier’nin "Beşar rejimi" tarafından öldürülmesini kınamak üzere Güvenlik Konseyi’ne gider. Ne yazık ki dili dolanır ve onun görevi başında bir gizli ajan olduğunu ima eder.

DGSE, Jacquier’nin ölümünü « rejimin komplosu » üzerine yıkmak ister. Alain Juppé, Güvenlik Konseyinde « görevini başında ölen Fransız gazeteci Gilles Jacquier’nin anısı önünde saygıyla eğilmek » üzere New York’a gider; bu üzücü bir dil sürçmesidir çünkü « görevi başında öldü » ifadesi, kamu hizmeti yürüten gazeteciler için değil ama genelde görev yürüten memurlar için kullanılır.

Fransızlar aynı zamanda Türkiye ile birlikte, Hıristiyanlığın ilk yıllarının simgesi olan küçük yerleşim Malula’ya iki kez saldıran cihatçıların eğitimi sürecine de katılır. Cihatçılar kente tepeden bakan Meryemana heykelini yıkarlar ve « on üçüncü havari » Aziz Takla’nın kutsal kalıntılarını olduğu gibi, Katolik Kilisesi tarafından ermiş ilan edilen tek çift olan Aziz Sergius ve Aziz Bacchus manastırlarını da talan ederler. Komşu Sanaye Köyünde birçok Fransız askeri de ölecektir.

Ömer el-Faruk Tugayı, Humus vilayetinde kendi yasalarını uygular. Nicolas Sarkozy’nin Maruni Patriğine daha önce duyurduğu gibi, vaizler hoparlörlerden Hıristiyanların imansızlara ait vergiyi kendilerine ödemeleri gerektiğini ilan ederler, ardından da ya gitmeleri ya da ölmeleri için onlara birkaç gün zaman tanırlar. Fransa ile Türkiye (o zamanlar Osmanlı) arasındaki 1848 tarihli Beaudecourt Planından beri, Katolik ve Maruni Hıristiyanları (tümü Roma’ya sadık olan) topraklarından etmek ve Ortodoksları yok etmek süregelen bir siyasettir.

Fransız Özel Kuvvetleri sonuç olarak, Müslüman Kardeşler’in bir kolu olan ve Humus’un küçük bir mahallesi Baba Amr’a geri çekilen tekfircileri eğitir. Tekfirciler burada bir İslam Emirliği ilan ederler. Onlara göre cemaatin doktrinine bağlı kalmayan Müslümanlar din dışına çıkarılıp ölüme mahkum edilerek halkın önünde infaz edilmelidir [11]. Irak savaşı boyunca Tekfirci vaizler Suriye kırsalını dolaşmış ve yandaş kazanmayı başarmışlardır. Bazı bölgelerde kırsal yerleşim köyler şeklinde değil ama tecrit olmuş çiftlikler, mezralar şeklinde düzenlendiği için, kimse tam olarak sayılarının farkında değildir. Toplam olarak yaklaşık 2 000 kişidirler. Paranın cazibesi karşısında maceralarına ortak olan kanun kaçaklarıyla birlikte sayıları yaklaşık bin kişi kadar artmıştır. Bu Emirliği ülkenin fethi yolunda bir çıkış noktası haline getirmeyi düşünüyorlardır. İşte bu bağlam içerisinde Rusya ve Çin, NATO’nun askeri müdahale tasarısını Güvenlik Konseyinde ikinci kez veto ederler.

Baba Amr’daki İslam Emirliği hareketsizdir çünkü toprakları olarak kullandığı mahalleyi Suriye Arap Ordusu kuşatmaktan öteye gidemez. Bir markete sığınan 70 askerden oluşan bir birlik mahallenin içerisinde sıkışıp kalmıştır. Dolayısıyla kendi askerlerini öldürme riskini göze almaksızın cihatçıları bombalamak imkansızdır. Aynı şekilde Baba Amr’a girmek de mümkün değildir çünkü tüm giriş noktaları, Fransız Özel Kuvvetlerinin yerleştirdiği Milan tanksavar (maliyeti batarya başına 100 000 Euro, füze başına 12 000 Euro) ve Sovyet malı 9K115-2 Metis-M bataryalarıyla korunmaktadır [12]. Bunun ötesinde, yollar kullanılmadan ancak ev ev ilerleme yöntemi denenebilir. Küçük İslam Emirliği, savaşın hazırlanması sürecinde kanalizasyon mazgallarından hareketle hazırlanmış olan geniş bir tünel şebekesi aracılığıyla gıda ve cephane tedarikini sağlamaktadır.

Ebu Salah’ın El Cezire’deki canlı yayından önce beklentilerine ilişkin kayıt (İngilizce).

Baba Amr’da France24 ve El Cezire’nin genç Ebu Salih gibi maaşlı muhabirleri bulunmaktadır. Ebu Salih bütün dünyaya günlük olarak bombardımanları rapor etmektedir. Kurbanları gösterir, hatta kendisi bile yaralanmıştır. Boş yere Batı’yı yardıma çağırır durur. Ama işin aslı tamamen farklıdır. Patlama sesleri, Hıristiyanların ve rejim taraftarlarının tahrip edilen evlerinden gelmektedir. Siyah dumanlar, çatılarda yakılan lastiklerden çıkmaktadır. Yaralılar figüranlardır. Şov o kadar başarılıdır ve Batılıların isteklerine o kadar uygundur ki, bir İngiliz gazeteci Ebu Salih’i bizzat mizanseni yönetirken görüntüleyinceye kadar herkes bunun gerçek olduğuna inanır.

Suriye Arap Cumhuriyeti, Müslüman Kardeşler’in 1982’deki darbesi sırasında olduğu gibi Baba Amr kuşatmasının da kanla sonuçlanmasından çekinmektedir. General Asıf Şevkat, Libya’dakine olduğu kadar bu savaşa da karşı olan Fransız İçişleri Bakanı Claude Guéant ile temas kurar. İki adam bir « yiğitler barışı » yapılması konusunda mutabık kalırlar. Sahada bulunan Fransız subaylar serbestçe tahliye edilebileceklerdir ancak Suriyeli Tekfirciler teslim olacaklardır. Guéant sahaya, eskiden Fransız Büyükelçiliğinde ataşelik yapmış ve o dönem Ürdün’de kalan ve 1982’de Fransa’da haksız bir şekilde istenmeyen adam ilan edilen Mişel Kasua tarafından bizzat karşılanan başarılı bir DCRI (Fransa’nın iç güvenlikten sorumlu istihbarat örgütü, İç Güvenlik Genel Müdürlüğü – ç.n.) subayını gönderir.

Claude Guéant ve Gérard Longuet, Libya’da başlatılan barış çabalarını sürdürürler. Suriye’yi iyi bilen ve takdir eden Guéant, Baba Amr İslam Emirliği’nin kurtuluşunu ve Fransız askerlerinin iadesi için pazarlıklara girişir. Bu kez Nicolas Sarkozy’yi Fransa’yı bu bataklıktan çekmesi için ikna etmeyi başarır.

İki taraf, benim aralarındaki « güvenilir üçüncü şahıs » olmam konusunda anlaşırlar [13]. Élysée’nin hem DGSE’ye beni « etkisiz hale getirmeyi » emredip, hem de benden hizmet talep etmesi durumuyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Daha önce de, Quai d’Orsay (Fransız Dışişleri Bakanlığı – ç.n.) kanalını kullanmadan ve ABD’den gizli hareket etmek üzere, Cumhurbaşkanı Hugo Chávez ile yürütülen bir gizli müzakerede benim aracılık yapmam istenmişti. Tabi ki iki ülkenin çıkarlarına uygun şekilde hareket ettim.

Moskova’nın Paris adına araya girmesi için müzakerelere birkaç günlüğüne ara verildi. Sonuç olarak mutabakat uygulamaya sokuldu. Fransızlar, « gazeteciler » ile birlikte tahliye edildi. Savaş sırasında esir alınan diğer 19 subay da bu arada aynı şekilde serbest bırakıldı [14]. Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi Denis Piéton ve Genelkurmay Başkanı Amiral Édouard Guillaud, iki grubu Lübnan sınırında teslim almaya gelirler. Resmi olarak bu Fransızlar, Yabancı Lejyonu « firarileri » dirler. Oysa aralarından bazılarının üzerinde NATO’nun kriptolu iletişim sisteminin bulunduğu küçük çantalar taşıdıkları görülür ve bunlar bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından karşılanırlar.

Amiral Édouard Guillaud, görevli Fransız askerlerini Lübnan-Suriye sınırında teslim almaya gelir. Heybetli konvoyu Viyana Sözleşmesi tarafından korunduğu için, diplomatik statüsü nedeniyle Lübnan Ordusu tarafından aranmayacaktır.

Fransa savaştan çekilir. Böyle olunca, Şam ve Beyrut’taki İngiliz Büyükelçiliklerinden operasyonları yöneten MI6 ajanı Angus McKee ve Suriye’ye 100 000 askeriyle saldırmayı öngören İngiliz Genelkurmay Başkanı Lord David Richards’ın planı bozulur [15].

Washington paniğe kapılır. NSA, Fransa’nın yüz seksen derecelik dönüşünün nedenini anlamak için Élysée’nin bilgisayarlarını hack’leme emri alır. Emir yerine getirilir.

Rus basını, Fransız meslektaşları konuyu görmezden gelirken, Fransız askerlerinin Suriye’de yakalandıkları haberini aktarır.

Fransız esirler sorunu Batı basını dışında, özellikle Russia Today tarafından ele alınır. Ama Élysée, Fransa’daki ana akım medyalara müdahale eder ve hiç kimse haberi iletmez.

Paris’te hesaplaşma vaktidir. Binası kapatılan ve personeli yurda geri dönen Fransa’nın Şam Büyükelçisi Éric Chevalier gazetecileri kabul eder. Sömürgeci hayalleriyle uygun hale getirmek için Bakanın gönderdiği raporları tahrif ettiğini « off the record » ifşa eder. Alain Juppé, tırnakları söküldüğü iddia edilen çocuklar ve demokrasi adına yapılan gösteriler konusundaki France24’ün suçlamalarını doğrulaması için zorlamada bulunurken, daha savaşın başından beri iki adamın sözleri birbirini tutmamaktadır. Büyükelçi ilk haberi teyit etme imkanı bulamadığını ve yapılan gösterilerin iddia edildiği kadar yaygın olmadığı ve demokrasi lehinde hiçbir slogan atılmadığı konusundaki görüşlerinde ısrar eder [16].

1 Nisan tarihinde Alain Juppé, İstanbul’da ikincisi düzenlenen « Suriye’nin Dostları » toplantısına katılır. Toplantıda 83 devlet ve uluslararası örgüt hazır bulunur. Katılım Tunus’a göre daha geniştir. Ancak Fransa’nın bunda hiçbir etkisi yoktur. Konferans, Suriye’de başlangıçtaki planı uygulamanın ve bu konuyu Libya’da olduğu gibi Rusya ve Çin ile doğrudan ihtilafa girmeden ele almanın mümkün olamayacağını kabul eder. Bununla birlikte belki daha önce Kosova’da Yugoslavya’ya (bugünkü Sırbistan) karşı yapıldığı gibi, Güvenlik Konseyinden izni alınmaksızın saldırma imkanı olabilecektir. Bu amaçla, ABD Büyükelçisi Stephen Rapp, Lahey merkezli bir « STK » olan Syria Justice and Accountability Centre’i kurmakla görevlendirilir. Bu kuruluş, Devlet Başkanı Esad’ın bir uluslararası mahkeme önünde suçlanması imkanı verecek suçlama dosyasını oluşturmak için olabildiğince tanıklık toplayacaktır. Nicolas Sarkozy’ye gelince, artık yeniden seçilmesi konusuyla ilgilenmemektedir.

(Sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.

[1« L’Église maronite s’inquiète des intentions de l’Occident », par Pierre Khalaf, New Orient News (Liban), Réseau Voltaire, 12 septembre 2011; « Le Patriarche, les catacombes et la "révolution" », Réseau Voltaire, 22 septembre; “Christians of the Orient stand up against the new Western colonialism”, by Mère Agnès-Mariam de la Croix, Translated by Alex De Keukelaere, Voltaire Network, 14 October 2011.

[2Maneuver Warfare Handbook, William S. Lind, Westview Press (1985); “Understanding Fourth Generation War”, William S. Lind, Military Review, September-October 2004; On War: The Collected Columns of William S. Lind 2003-2009, Castalia House (2014).

[3Gaza: France oversees the extension of the Separation Wall”, Voltaire Network, 26 December 2009.

[4France’s secret war against the Syrian people”, Voltaire Network, 22 February 2012.

[6One million people on streets of Damascus”, Voltaire Network, 15 October 2011.

[8« Intervention d’Alain Juppé lors de la conférence des Amis du peuple syrien », par Alain Juppé, Réseau Voltaire, 24 février 2012.

[9Hillary Clinton Remarks at Friends of Syrian People Meeting”, by Hillary Clinton, Voltaire Network, 24 February 2012.

[10« Le fiasco des barbouzes français à Homs », par Boris V., Komsomolskaïa Pravda (Russie) , Réseau Voltaire, 17 janvier 2012. “Washington admits Bashar al-Assad’s ouster not on the cards”, Voltaire Network, 17 February 2012.

[13The journalist-combatants of Baba Amr”, by Thierry Meyssan, Voltaire Network, 4 March 2012.

[15Syria conflict : UK planned to train and equip 100,000 rebels”, par Nick Hopkins, BBC, 3 juillet 2014.

[16Alain Juppé accused by his own Administration of having falsified reports on Syria”, Translation Michele Stoddard , Voltaire Network, 22 March 2012.