Batılı ülkeler, Kovid-19 salgını karşısında paniğe kapıldılar. Mantıksızca hareket etmeye başlayarak, iki stratejik hata yaptılar: ekonomilerini yok etme pahasına sağlıklı nüfuslarını evlere kapattılar ve bakımları aksatacak hatta bu yeni aşı tekniğine bağlı bazı rahatsızlıklara neden olacak şekilde varlarını yoklarını ARN aşılarına adadılar.
İletişim: Kovid ve savaş
Kovid-19, en kötü durumda, nüfusun % 0.001’inin ölümüne neden olan bir viral hastalıktır. Gelişmiş ülkelerde Kovid-19 kaynaklı ortalama ölüm yaşı yaklaşık olarak 80’dir ve yaş ortalaması 83 civarındadır.
Nispeten, savaştaki ülkeler, savaş nedeniyle bunun 5 ila 8 kat daha fazlası, ancak esas olarak 18 ila 30 yaşları arasındaki erkekleri etkileyen ek bir ölüm oranı yaşamaktadır. Buna nüfusun % 50’sine kadar ulaşabilen göç de eklenmelidir.
Bu nedenle Kovid salgını ve savaş, kafaları karıştıran kıyamet söylemine rağmen birbiriyle ortak önlemleri içermeyen iki durumdur [1]. Dahası, bu dramatik karşılaştırmaya teşebbüs edenlerin tepkisi, seferberlik anlamında savaş durumlarından hiçbir şeyi ödünç almadı. En fazla hareket halinde bazı üniforma resimlerini çekmek için bir askeri sahra hastanesine ihtiyaç duyuldu. Bunun tek gerçek etkisi, halkı paniğe sürüklemek ve böylece onu eleştirel düşünceden mahrum bırakmak oldu.
İletişim hatasının kaynağı
Bu karşılaştırma, hatalı bilgilere dayanılarak yapılmıştır. Avrupa’nın hastaneleri küçültme politikasını gerekçelendirmek için matematiksel modelleri kullanılan İngiliz istatistikçi Neil Ferguson, aslında kendi ülkesinde ve Fransa’da yarım milyondan fazla ölüm olacağını öngörmüştü.
Bu bilim insanı, bir virüsün, ev sahiplerini öldürmeye değil, onlarda bir parazit gibi yaşamaya çalışan bir canlı olduğunu bilmiyordu. Enfekte ettiği insanı öldürürse, o da onunla birlikte ölür. Bu nedenle, tüm viral salgınlar çok ölümcül bir şekilde başlar, daha sonra virüs insanlara göre değiştikçe ve uyum sağladıkça bu gittikçe daha da azalır. Dolayısıyla ölümcüllüğünü salgının ilk haftalarında yarattığı yıkımdan hareketle ölümcüllüğünü genelleştirmek tamamen saçmadır.
Siyasi liderler her şeyi bilmek zorunda değildirler. Farklı alanlardaki uzmanlarının niteliğini ayırt etmelerini sağlayan genel bir kültüre sahip olmalıdırlar. Neil Ferguson, açıklanamayan olayları anlamaya çalışanlardan değil, kendilerinden istenenleri ortaya koyan bilim insanlarından biridir. Kısa özgeçmişi, siyasetçiler tarafından sipariş edilen ve gerçeklerle çelişen uzun bir hatalar dizisidir [2]. Nihayetinde İngiliz Cobra Konseyi’nden (Cabinet Ofiice Briefing Rooms) kovuldu, ancak öğrencilerinden biri olan İnstitut Pasteur’den Simon Cauchemez, hala Fransız Bilim Konseyi’ndedir.
İlk stratejik hata: sağlık politikalarını düzeltmeye yarayan bir uyum değişkeni olarak kapanma önlemi
Kovid dalgasıyla karşı karşıya kalan gelişmiş devletler, buna sınır kapatma, sokağa çıkma yasakları, işyerlerinin idari olarak kapatılması ve hatta genel kapanma kararlarıyla yanıt verdiler.
Bu tarihte bir ilktir: daha önce hiç bir salgınla savaşmak için genelleştirilmiş kapanma yöntemi –yani sağlıklı nüfusun evlere kapatılması– kullanılmamıştı. Bu siyasi önlemin, eğitimsel, psikolojik, tıbbi, sosyal ve ekonomik açıdan çok maliyetli olduğu aşikardır. Etkisi, bir kişinin zaten enfekte olduğu ailelerde yayılması pahasına, hastalığın sağlıklı ailelere de hapsetme sırasında yayılmasını durdurmakla sınırlıdır. Kapanma önlemi kaldırıldığında, virüsün sağlıklı ailelere yayılımı hemen yeniden başlar.
Tüm gelişmiş devletler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana hastane kapasitelerini kademeli olarak kısıtladıkları için, çoğu hükümet, hastalıklarla savaşmak için değil, hastanelerindeki yığılmayı önlemek için kapanma önlemleri alma yoluna gitti. Yani, kamu sağlığı hizmetleri yönetim sistemlerini sürdürebilmek için, hükümetler kapanmayı tek olası uyum değişkeni olarak görmektedirler. Oysa bu kapanmanın maliyeti, hastanelerin daha pahalı yönetiminden çok daha fazladır. Daha da önemlisi, gelişmiş devletlerdeki nüfusun giderek yaşlanması, her türden salgının olağan döngüsü olan üç ila dört yılda bir aynı hasta yığılması krizini öngörülebilir hale getirmektedir. Uygulamada, kapanma önlemine başvurulması, ilgili ülkeleri Kovid, grip veya diğer birçok ölümcül hastalık salgını sırasında buna daha da sık başvurmaya mahkum etmektedir.
Stanford Üniversitesi’nde 12 Ocak 2021’de yayınlanan karşılaştırmalı bir araştırma, işyeri kapatmaları, sokağa çıkma yasakları ve yaygın kapanma önlemlerini uygulayan ülkelerin, yurttaşlarının özgürlüğüne saygı duyan ülkelere göre hastalığın yayılımını nihai olarak etkilemediğimi ama sadece ertelediğini ortaya koymaktadır [3].
Yaygın inancın aksine asıl tercih, hastanelerin aşırı dolması veya kapanma arasında değil, özel kliniklerin seferber edilmesi veya hatta bunlara el konulması ile kapanma arasında idi. Tüm gelişmiş devletlerin, hastaların büyük ölçüde yığılmasıyla başa çıkabilecek bir özel sağlık sistemi vardır.
Stratejik hatanın kaynağı
Kapanmanın arkasındaki kaynak CEPİ’dir (Salgın Hastalıklar Hazırlığında Yenilikçi Yaklaşımlar Koalisyonu). Bu dernek, 2015 Dünya Ekonomik Forumu vesilesiyle Davos’ta kuruldu ve Dr. Richard J. Hatchett tarafından yönetilmektedir. Hatchett’in biyografisini Wikipedia’da veya CEPİ’nin internet sitesinde dahi bulamazsınız. Çünkü kendi isteğiyle kaldırılmıştır.
Bu adam, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld adına sağlıklı insanların evlere kapatılmasının tasarımcısıydı [4]. 2005 yılında, Başkan George W. Bush’un Ulusal Güvenlik Konseyi’nin üyesi olan bu şahıs, ABD toplumunu askerileştirme planının bir parçası olarak ABD askeri prosedürlerini sivil nüfusa uyarlamakla görevlendirildi. Yurt dışında göre yapan Deniz Piyadelerine, bir biyolojik terör saldırısı olması durumunda kendilerini üslerine kapatmaları talimatı verildiği gibi, ABD topraklarında biyolojik bir saldırı olması durumunda tüm sivil nüfusun evlerine kapatılmasını savundu. Bu askeri plan, John Hoppkins Üniversitesi’nden Profesör Donald Henderson liderliğindeki ABD’li doktorlar tarafından oybirliğiyle reddedildi. Bunlar, doktorların hiçbir zaman sağlıklı nüfusu evlerine kapatma yöntemine başvurmadıklarına işaret ettiler.
Profesör Richard J. Hatchett, Cumhurbaşkanı Macron’dan birkaç gün önce Channel 4’te verdiği mülakatta Kovid-19 salgını ile savaş arasında karşılaştırma yapan ilk kişidir. Elbette CEPİ’nin yaptığı ilk bağış Imperial College London’a oldu. Bu saygıdeğer kurumun yöneticisi bir Britanyalı değil, ABD vatandaşı Alice Gast’tır. Ulusötesi petrol şirketi Chevron’un müdürü olmasının yanı sıra, bilim insanlarını terörizme karşı harekete geçirmek için Amerika Birleşik Devletleri’nde Dr. Richard J. Hatchett ile birlikte çalıştı. Böylece, 11 Eylül saldırıları hakkında saçma sapan şeyler yazdığımı inandırmayı hedefleyen propaganda çalışmalarını destekledi. Ayrıca, Imperial College’ın en ünlü profesörlerinden biri, salgının yayılmasını öngören kafa karıştırıcı eğrilerin yaratıcısı Neil Ferguson’dur.
İkinci stratejik hata: Araştırmanın sadece aşılara yönlendirilmesi
Bu yeni salgın karşısında doktorlar ellerinde herhangi bir tedavi yöntemi yokken yakalandılar. Batılı hükümetler birden tıbbi araştırmaları virüse uygun aşılar bulmaya odakladılar.
Söz konusu olan meblağları dikkate alarak, tüm bütçeleri genetik aşılara yönlendirdiler ve patoloji ve tedaviye yönelik araştırmaları durdurdular.
Moderna/NİAİD, Pfizer/BioNTech/ FosunPharma ve CureVac tarafından tercih edilen RNA bazlı aşı tekniğinin kullanımı klasik yan etkiler doğurmamalıdır, ancak tehlikesiz de değildir. Şimdiye kadar bu teknik, hastaların genetik mirasını etkilediği için büyük bir dikkatle ele alındı ve bu nedenle, yeterli araştırmalar yapılmadığından, bu şirketlerin müşterileri olan devletlerden herhangi bir yasal sorumluluktan muaf tutulmalarını talep etmelerinin nedeni budur.
Hastalarını Hipokrat Yemini’ne göre tedavi ederek sanatlarını icra etmeye çalışan doktorlar, tabi oldukları disiplin organları tarafından yargılandı. Tecrübe ettikleri tedaviler değerlendirilmek yerine bunlarla alay edildi, hatta yasaklandılar.
Bu, ikinci stratejik hatadır.
Nadir istisnalar dışında, savaş ve afet tıbbının zorluklarıyla hiç karşılaşmamış olan Batılı doktorlar bazen paniğe kapıldılar. Salgının başlangıcında, bazıları hastalarını yapay komaya sokmak için bir sitokin fırtınası, ani bir iltihaplanma beklerken, ilk semptomlar sırasında hiçbir şey yapmadı. Bu nedenle, ilk hastaları öldüren hastalıktan daha çok durumlarıyla uyuşmayan tedavilerdi. Beceriksiz doktorların eleştirilmesine yönelik mesleki yasağa karşın, aynı bölgedeki diğer hastanelere kıyasla bazı hastanelerin feci sonuçları bunu doğrulamaktadır.
Aşılara ayrılan devasa bütçeler, çokuluslu ilaç şirketlerinin iflasını göze almadan tedavi yöntemi bulmamayı gerekli kılmaktadır.
Bu nedenle, bu alandaki tüm araştırmalara inatçı bir sansür uygulanmaya başlandı. Yine de, ilk semptomlarda uygulandığında hemen hemen tüm hastaları iyileştiren kanı sıvılaştıran, bağışıklığı uyaran, antiviral ve antienflamatuar ilaçlardan oluşan bir kokteyl Asya’da test edilmektedir. Benzer şekilde, Venezüella’da tıbbi ve farmakolojik otorite, ilk semptomlarda uygulandığında hemen hemen tüm hastaları tedavi ettiğini iddia ettiği Carvativir adlı bir ilacı onayladı [5].
Bu konuda yetkin olmadığım için bu tedaviler hakkında yorum yapmayacağım ancak Batılı doktorların bu konuda bilgilendirilmemesi ve bunları değerlendirme fırsatına sahip olmaması korkutucudur.
Lille’deki Pasteur Enstitüsü ve APTEEUS şirketi ise Eylül 2020’de artık kullanımda olmayan bir ilacın virüsün çoğalmasını önlediğini belirlediler. Aşı endüstrisinin düşmanlığına maruz kalmamak için bunu kamuoyuna duyurmaktan kaçındılar. Deneyleri bugün vadesini dolduruyor. Başlangıçta çocuklara yönelik bir fitil olan ilacın kamuoyuna duyurabilecek şekilde Fransa’da üretimine yeniden başladı [6].
Öte yandan Batılı olmayan ilaçlara yönelik sansür sadece insan sağlığına zarar verdiği için değil, seçilmiş olmayan güçlerin (Google, Facebook, Twitter vb.) ürünü olduğu için de kabul edilemezdir. Buradaki sorun, bu tedavilerin etkili olup olmadığını bilmek değil, bu molekülleri reddetmek, onaylamak veya iyileştirmek için araştırmayı özgür bırakmaktır.
İkinci stratejik hatanın kaynağı
Tesadüfen, sağlıklı insanları evlere kapatma uygulamasıyla bulaşıcılığı yavaşlatmak ile canlı veya inaktif aşıların genelleştirilmesiyle hızlandırmak arasında stratejik bir çelişki olduğunu gözlemliyoruz. Ancak bu uyarı, Batı’da baskın hale gelecek olan RNA aşıları için geçerli değildir.
İkinci stratejik hatanın kökeni grup düşüncesindedir. Siyasetçiler, çözülemeyen sorunlara yalnızca teknik ilerlemenin çözüm sağlayacağını düşünmektedir. Öyleyse, artık virüslere değil, « haberci RNA »ya dayalı yeni bir teknik kullanarak aşıları bulabilirsek, salgını yenebiliriz. Artık Kovid’i tedavi edebileceğimiz ve büyük yatırımlar yapmak zorunda kalmayabileceğimiz kimsenin aklına gelmiyor.
Bu ideoloji, Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun ve CEPİ’nin ideolojisidir. Bu nedenle, ulusötesi şirketler Asyalı veya Venezüellalı doktorların çalışmalarını sansürlediğinde hükümetlerin buna tepki göstermemesi ve bilimsel araştırma özgürlüğünü engellemesi normaldir.
[1] « Seconde allocution d’Emmanuel Macron sur l’épidémie », par Emmanuel Macron, Réseau Voltaire, 16 mars 2020.
[2] “Covid-19: Neil Ferguson, liberal Lyssenko”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 19 Nisan 2020.
[3] «Empirical assessment of mandatory stay-at-home and business closure effects on the spread of Covid-19», Eran Bendavid, Christopher Oh, Jay Bhattacharya, John P.A. Ioannidis, University of Stanford, January 12, 2021.
[4] “Covid-19 ve Kızıl Şafak”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı, 28 Nisan 2020.
[5] “Venezüella’nın Kovid-19’a karşı ilaç bulduğu bildirildi”, “Google, Facebook ve Twitter Carvativir ile ilgili her türlü haberi sansürledi”, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı, 27 & 28 Ocak 2021.
[6] «La recherche sur la COVID-19 : l’Institut Pasteur de Lille mobilisé face à la pandémie», Institut Pasteur de Lille, mise à jour du 26 janvier 2021.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter