Suriye krizi çevresindeki olaylar hızla gelişiyor ve Atlantikçi kampla Rusya-Çin bloğu arasındaki anlaşmazlığın boyutunu ortaya koyuyor. Topyekun bir konvansiyonel ve hatta nükleer savaş tehlikesinin varlığını gözlemleyen Thierry Meyssan, ABD’nin manevralarını ve Rusya’nın buna verdiği yanıtları analiz ediyor.
Birleşik Arap Emirliklerinin gözbebeği savaş gemisinin 1 Ekim’de imha edilmesindne sonra, Körfezdeki petrol diktatörlüklerinin orduları, Suriye Arap Cumhuriyeti’ne karşı savaşı kendi başlarına sürdürmekten çekiniyorlar. Katamaran tipi savaş gemisini imha eden karadan-denize füzenin, savaş alanlarında daha önce görmediğimiz türden çok sofistike bir silah olduğu herkes için açıktır. Bu tür bir silaha sahip olmayan, Hutsiler tarafından da, eski Cumhurbaşkanı Salih taraftarlarınca değil ama yazdan beri gizlice Yemen’de var olan Rusya tarafından fırlatıldı.
Suudi Arabistan ve Katar arasındaki rekabet savaşın önceki aşamalarını sürekli olarak mayınladığı için, ABD’nin müdahalesi olmadan, sadece yerel müttefikleri tarafından gerçekleştirilecek bir cihatçı koordinasyon düşüncesini tahayyül etmek daha da zorlaşmaktadır.
Dolayısıyla da Washington ciddi olarak kalan tek seçeneği göze almaktadır: doğrudan askeri çarpışma.
ABD, Şam’a karşı saldırıyı başlatmak için, adına IŞİD karşıtı denilen koalisyona katılmak üzere 64 Devlet ve 3 uluslararası kuruluştun yardım istedi. Uygulamada, sadece Kanada, Fransa, Hollanda ve Birleşik Krallık sahada varlar. Düşünceleri, Şam ve Lazkiye’ye seyir füzeleri fırlatmak ve Suriye Arap Cumhuriyetini bombalamak. Bu proje, 27 Eylül’deki Atlantik Konseyi sırasında NATO üyelerine duyuruldu. Wall Street Journal’de senatör John McCain tarafından savunuldu.
Bu operasyon, halen Irak’ta IŞİD’in işgali altındaki Musul’un kurtuluşuna yönelik bugün yapılan hazırlıkların yeniden organize edilmesini zorunlu kılıyor. Daha şimdiden herkes bu koalisyonun amacının duyurulanın aksine, Musul’daki işgalcinin değiştirilmesi olduğunu biliyor. Irak’ın temsili otoritelerinin, buranın tarihi sakinlerinin değil, bir « Sünnistan » kuracak şekilde, sadece Iraklı Sünnilerin işbaşına getirilmesi söz konusudur. Koalisyon IŞİD’i bombalamamış ama şehri gericilikten kurtarmaya gelmiş olan gönüllü Şii milisleri « yanlışlıkla » yok etmekten çekinmemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sabah gazetesine verdiği demeçte, Musul kurtarıldıktan sonra kentin orada yaşayanlara ait olacağını, « sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler burada kalabileceklerdir » diyerek baklayı ağzından çıkardı. Başka deyimle Koalisyon, Washington’un IŞİD’e havale etti işi tamamlayacaktır. Koalisyonun asıl hedefi, dini açıdan homojen bir Devlet yaratmak amacıyla başta Hıristiyanlar ve Yezidi Kürtlerin sürülmesi ya da katledilmesi olmak üzere cihatçıların uyguladığı etnik temizliği desteklemektir.
Bundan önce birçok kez duyurduğumuz gibi, Türk Ordusu karşısında Cerablus’ta çarpışmadan yaptığı gibi, IŞİD’in Musul’dan Rakka ve Deyrizor’a göç etmesi gerekecek.
Suriye Arap Cumhuriyetinin bombalanması projesine tepki gösteren Rusya, S-300 ve S-400 hava savunma füze bataryalarını konuşlandırdığını duyurdu. Rus uzmanlara göre, bu silahlar uçuş halinde olan hayalet uçaklar dahil her türlü uçağı düşürme yeteneği dışında, seyir füzelerini de vurabiliyor. Daha önce bu durum savaş alanında yaşanmadığı için, bu konu hakkında kimse bilgi sahibi değil. Ama yüzyıllardır, Ruslar silahlarının performansları konusunda hiçbir zaman yalan söylemediler.
Yapılan duyuru, 13 Eylül’de Tsahal bayram süresince varılan karşılıklı saldırılara ara verilmesi mutabakatını ihlal ettiğinde, bu Rus silahlarının uçaklarından birini düşürüp, diğerini vurduğunu bilen İsrail’de yoğun bir heyecan yarattı. İsrail genelkurmayı Suriye ve Lübnan’da hava üstünlüğünü kaybettiğini açıkladı.
ABD buna Şam’daki Rus Büyükelçiliğini cihatçılara bombalatarak yanıt verdi. Rusya, uçak gemisi –Temmuz’da umut edilen- yoldayken, üç yeni savaş gemisinin Akdeniz’e ulaştığını duyurdu.
Bir nükleer savaş tehlikesinin bilincinde olan Fransa, Dışişleri Bakanını Rusya’ya gönderdi. Bakan, Güvenlik Konseyi’ne sunma niyetinde olduğu Halep hakkında bir karar tasarısını sundu. Bu tasarı Batılılar için bu karşılaşmadan başı dik çıkma imkanı sunabilir. Bu tasarıyı henüz okumadığım için, bu karar tasarısı hakkında yorum yapamıyorum. Öte yandan Fransız basını yanlış verileri temel alan Halep krizine ilişkin makalelere boğulmuş durumda. Halen kentin Batı bölümünde 1,4 ila 1,5 milyon arasında Cumhuriyet taraftarı kentli yaşıyor. Batı bölümünde ise 25 000 ila 30 000 kişi bulunuyor. Dolayısıyla güç dengesi iddia edildiği gibi eşit olan değil, 46 ve 50 kez daha büyük halk topluluğu arasındadır. Bayram süresince gerçekleşen ateşkeste kaçmaya çalışan Doğu Halep sakinlerini infaz edenler cihatçılardır. Halep’te rehin aldıkları sivillere yönelik Suriye Kızılayı’nın insani yarım konvoyunu ateşe veren yine onlardır. Bayram süresince, sivil ya da savaşçı olsun tüm Doğu Halep sakinlerine kentten ayrılma imkanını sunduktan sonra, Suriye Ordusu ve Lübnan, Rus ve İranlı müttefikleri, rehin aldıkları sivilleri de öldürme tehlikesini göze alarak, cihatçılara karşı bir operasyon başlattılar. Bunu da BM üyesi Devletlerden « başta DAEŞ adıyla da bilinen IŞİD, El Nusra Cephesi ve El Kaide ile bağlantılı diğer tüm şahıs, grup, kurum ve oluşumların terörist eylemlerini sonlandırılmasını »isteyen 20 Kasım 2015 tarih ve 2249 sayılı kararın uygulanması kapsamında yapıyor.
Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, mevkidaşı Jean-Marc Ayrault’a, karar tasarısında görmek istediği birçok düzeltmeyi bildirdi. Bayram süresince varılan karşılıklı saldırılara son verilmesi mutabakatın maddelerine geri dönülmesini önerdi. Ama bu geriye dönüşün Washington tarafından kabul edilmesi, yani Suriye’de ılımlı isyancıların olmadığını kabul etmeleri çok zayıf olasılıktır. Tasarı –düzeltilmiş ya da düzeltilmemiş olarak- Cumartesi günü Güvenlik Konseyi’ne sunulacak. Devlet Başkanı Putin, 19 Ekim tarihinde Fransa’yı ziyaret edecek.
Bizimle iletişimde kalınız
Bizi sosyal ağlardan takip ediniz
Subscribe to weekly newsletter