Bu makale Gözlerimizin Önünde kitabından alıntılanmıştır.
Bakınız İçindekiler.

Birleşik Krallık, ABD ile birlikte 2005 yılından beri buraya yönelik hazırladığı operasyonu ifşa etmeksizin genişletilmiş Ortadoğu’daki maceralarına sürükleyerek Fransa’yı kullandı.

18- Libya ve Suriye işgallerinin hazırlanması

Daha henüz Senato tarafından onaylanmadan önce, geleceğin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, « genişletilmiş Ortadoğu »’da çifte askeri harekat yürütmek üzere Londra ve Paris’le temasa geçer. Washington, Irak fiyaskosundan sonra bu tür maceralarda kendi birliklerini kullanmanın imkansız olduğunu düşünmektedir. ABD’nin bakış açısıyla, bölgeye yeniden şekil vermenin yani sınırları 1916’da İngiliz, Fransız ve Rus İmparatorlukları (« Üçlü İtilaf ») tarafından belirlenen devletlerin sınırlarının yeniden çizilmesi ve ABD çıkarlarına hizmet eden çizgilerin dayatılmasının zamanı gelmiştir. Bu anlaşma İngiliz ve Fransız temsilcileri Sykes ve Picot’nun (Büyükelçi Sazonov’un adı Rus Devrimi nedeniyle unutulmuştur) adıyla anılır. Peki, bölgeyi yeni sömürge haline getirmelerine izin verileceği sözü olmaksızın, Londra ve Paris miraslarını yemeğe nasıl ikna edilebilirdi? « Geriden Yönetme » (Leading from behind) Doktrini bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu strateji, 2009 yılında, Fransız muhalefetinin yeni bir sömürgeci tasarıyı destekleyip desteklemeyeceğini öğrenmek üzere İngiliz ve ABD’lilerin kendisiyle temas kurduğunu televizyonda açıklayan, Mitterrand’ın eski Dışişleri Bakanı Roland Dumas tarafından doğrulanmıştır.

Fransa ve Birleşik Krallık, ABD’nin kışkırtmasıyla Lancaster House anlaşalarını imzalar. Gizli bir maddede Libya ve Suriye’nin fethi öngörülmektedir. Bu arada kamuoyu, gelecekteki « Arap Baharları » konusunda Londra ve Washington arasında varılan mutabakattan habersizdir.

Kasım 2010’da, yani sözde « Arap Baharı »nın başlangıcından önce, David Cameron ve Nicolas Sarkozy Londra’da Lancaster House Anlaşmalarını [1] imzalarlar. Resmi olarak, nükleer de dahil ölçek ekonomileri gerçekleştirecek şekilde bazı savunma unsurlarının ortaklaştırılması söz konusudur. Her ne kadar iki ülkenin çıkarlarının farklı oluşu dikkate alındığında saçma bir düşünce gibi görünse de, kamuoyu ne dolaplar çevrildiğini anlamaz. Anlaşmalardan biri her iki milletin « izdüşümü güçlerini » (sömürgeci güçleri olarak anlayınız) birleştirmektedir.

« Southern Mistral » harekatı: Hava harekatlarını düzenleyen komutanlığın ilginç logosu. Gladiyatör, özgürlük kuşunu korumamakta, ama ağı içerisinde hapsetmektedir.

Bu anlaşmaların eklerinden birinde Fransız-İngiliz sefer gücünün, 21 ila 25 Mart 2011 tarihleri arasında « Southern Mistral » adı altında, iki ülke tarihinin en büyük ortak askeri tatbikatının gerçekleştirileceği vurgulanır. Savunma Bakanlığının internet sitesinde, bu savaş oyununun senaryosunun, çok uzak mesafeden yapılacak bir bombardımanla « Akdeniz’deki iki diktatörlük » tarafından tehdit edilen halkların yardımına koşulması olacağının altı çiziliyor.

US AfriCom ve US CentCom’un –ABD güçlerinin bölgesel komutanlıkları-, Fransa ve Birleşik Krallığın aynı zamanda hem Libya, hem de Suriye’ye saldırması için seçtiği tarih de tam olarak 21 Mart’tır [2]. Ne güzel rastlantıdır ki, Fransız-İngiliz güçleri göreve hazırdır. Tabi işler hiçbir zaman öngörüldüğü gibi gerçekleşmediğinden, Suriye’ye karşı savaş biraz daha sonraya ertelenir ve ilk darbeyi vurmak isteyen Nicolas Sarkozy, « Harmattan » (Southern Mistral’in Fransızca çevirisi) harekatıyla ordusuna 19 Mart’tan itibaren Libya’yı tek başına vurma emrini verir.

Kaddafi’nin eski yol arkadaşı Nuri Mesut el-Mesmari, 21 Ekim 2010’da taraf değiştirir. Rehberin sırlarını bildiğini iddia ederek Fransız gizli servislerinin koruması altına girer.

Fransa elinde çok önemli bir koz olduğunu düşünmektedir: Libya’nın protokol şefi Nuri Mesut el-Mesmari yönetimle bağını koparmış ve Paris’ten iltica talebinde bulunmuştur. Sarkozy onun Albay Kaddafi’nin güvenilir adamı olduğuna ve ona ihanet edebilecek isimlerin belirlenmesinde kendisine yardımcı olabileceğine inanır. Ancak ne yazık ki bu ağzı bol laf yapan şahıs Rehber’in ajandasını tutuyor ama toplantılara bizzat katılmıyordu [3].

Lancaster House Anlaşmalarının imzalanmasından birkaç gün sonra, bir Fransız ticaret heyeti, Tarım Bakanlığı yetkilileri, France Export Céréales ve France Agrimer’in yöneticileri, Soufflet, Louis Dreyfus, Glencore, Cani Céréales, Cargill ve Conagra müdürleri ile birlikte Bingazi Fuarına katılır. Burada bakana eşlik eden DGSE ajanları, bir askeri darbe hazırlamak üzere askerlerle gizlice görüşürler.

ABD’nin verdiği bilgi üzerine harekete geçen Trablus, 22 Ocak 2011’de hainleri yakalar. Libyalılar Washington ile yaptıkları yeni ittifakın kendilerini koruduğunu düşünürler, oysa onlara felaket getirmeye hazırlanmaktadırlar. Fransızlara gelince, yeniden ağabeyleri ABD’nin gölgesine sığınmalıdırlar.

Fransızlar Libya’yı işgali hazırlıklarıyla meşgulken, ABD’liler harekatlarını başlatırlar. Harekat, ajanların Sarkozy’ye söylediklerinden çok daha geniş kapsamlıdır. Onu inandırmaya çalıştıkları gibi sadece Muammer Kaddafi ve Beşar Esad’ın değil ama tüm laik hükümetlerin devrilmesi ve yerlerine Müslüman Kardeşler’in iktidara getirilmesi söz konusudur, Dolayısıyla, düşman devletleri (Libya ve Suriye) İngiliz ve Fransızlara bırakarak, önce dost devletlerden (Tunus ve Mısır) işe başlarlar.

İlk darbe Tunus’a indirilir. 17 Aralık 2010’da Muhammed el-Buazizi adlı bir seyyar satıcının intihar girişimine yanıt olarak, önce polisin aşırı şiddetine, sonra da hükümete karşı üst üste gösteriler düzenlenir. Olayların kendiliğinden geliştiğine inanan Fransa, Tunus polisini isyan bastırma malzemeleriyle donatma konusunda yardım önerisinde bulunur.

Anglosaksonların « Arap Baharları » projesinden habersiz olan Nicolas Sarkozy ve Michèle Alliot-Marie, Tunus’ta « Yasemin Devrimi » başlarken, Cumhurbaşkanı Bin Ali’nin ailesiyle el koyarak kaçırdıkları bir resmi uçağın satışı pazarlığını yaparlar.

Nicolas Sarkozy ve İçişleri Bakanı Michèle Alliot-Marie’nin, kişisel « işler » yürüttükleri Bin Ali’ye güvenleri tamdır. Bir Airbus A330 uçağını kendilerine özel olarak ürettirip bir süper başkanlık uçağı olarak donattıktan sonra, resmi seyahatler için kullandıkları eski uçakları satarlar. A319CJ uçaklarından biri gizlice demirbaştan çıkarılmış ve Aziz Miled ve Belhassen Trabelsi’ye (Bayan Bin Ali’nin kardeşi) ait Tunuslu Karthago Airlines şirketine satılmıştır [4]. Bu satış işleminden çıkar sağlayan şanslı kişinin kim olduğunu hiç kimse bilmemektedir. Cumhurbaşkanı Bin Ali’nin yurtdışına kaçmasından sonra uçak geri alınmış ve Singapur’da bulunan bir bahis şirketine, sonra da Türkiye’ye satılmıştır.

Sırdaşlarını koruma kaygısı içerisinde olan Nicolas Sarkozy ve Michèle Alliot-Marie, Cumhurbaşkanı Ali Paris’e inme ve sığınma talebinde bulununca şaşkına dönerler. Élysée, gümrük işlemlerinin yavaşlığı nedeniyle apronda bekleyen ve isyan bastırma malzemeleri taşıyan kargo uçağının gönderimini iptal etme ve devrik Cumhurbaşkanının uçağını hava sahasının dışına geri göndermeye son anda imkan bulur.

Bu sırada Mısır’da bilgisayar mühendisi Ahmet Mahir ve İslamcı blog yazarı İsra Abdülfettah, 25 Ocak 2011’de Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e karşı gösteri yapılması çağrısında bulunurlar. Katar’ın El Cezire televizyon kanalı ve Müslüman Kardeşler’den anında destek gören göstericiler, CIA’ya bağlı « STK »ların yardımıyla rejimi istikrarsızlaştırırlar. « Renkli devrimlerin » yapımcısı Gene Sharp’ın Sırplarının yönlendirmesiyle gerçekleştirilen gösteriler, 28 Ocak’tan itibaren her Cuma namazı çıkışlarında tekrarlanır. Sonuçta Nicolas Sarkozy 11 Şubat’ta, kendisini telefonla arayan üvey babası ABD Büyükelçisi Frank Wisner’in, Beyaz Saray’ın talimatı üzerine, General Mübarek’i geri çekilmeye ikna ettiğini öğrenir.

Libya ve Suriye’de CİA tarafından Arap Baharları’nın lansman toplantısına katılmak üzere Kahire’ye gelen lobici Bernard-Henri Lévy (« BHL » olarak anılan) Tahrir Meydanında poz verir.

Böylece CIA, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin de, içinde yeni eşinin eski sevgilisi lobici Bernard-Henri Lévy’nin de yer aldığı bir heyet gönderdiği Kahire’de gizli bir toplantı düzenler. Oyuna girerken Libya Hükümetinin iki numarası olan Müslüman Kardeş Mahmut Cibril, oyundan çıkarken « zalime karşı muhalefetin » lideri haline dönüşür. Toplantıya katılan Suriyeliler arasında Malik el-Abdeh (CIA’nın ve Dışişleri Bakanlığının parasıyla BaradaTV’yi kuran eski bir BBC çalışanı) ve Ömer Kurabi (birçok İnsan Hakları örgütünün üyesi ve OrientTV’nin kurucusu) dikkat çekmektedir [5].

Libya ve Suriye’ye karşı savaşlar daha henüz yeni başlamıştır.

Muammer Kaddafi, 25 Şubat 2011’da yeşil meydanda boy göstererek El Kaide teröristlerinin ülkesine yönelik saldırısını kınar. Şiirsel bir şekilde, « kan ırmakları » akıtmaya ve kendini feda etmeye hazır olduğunu belirterek, halkıyla birlikte sonuna kadar savaşacağını ilan eder. Tehdit altında olan vatan korumak üzere yurttaşlara silah dağıtılacağını duyurur. Atlantikçi propaganda onu halkının kanını dökmek istemekle suçlayacaktır.

19 - Libya’ya karşı savaşın başlangıcı

Batı basını, 16 Şubat 2011’de Libya polisinin Bingazi’deki bir gösteriyi halkın üzerine ateş açarak dağıttığını aktarır. Devamında, bu haber üzerine ülkenin ayaklandığını ve yetkililerin hareket eden her şeyin üzerine ateş açtığını bildirir. Köleliğin geri dönebileceğini düşünen 200 000 yabancı göçmen işçi ülkeden kaçmaya çalışır ve televizyon kanalları bunları sınır kapılarına yığılmış beklerken gösterir. Muammer Kaddafi üç kez televizyon ekranında görünür. El Kaide tarafından yürütülen bir operasyonla karşı karşıya bulunduğunu ve şehit olmaya hazır olduğunu açıklar. Ardından, « kan ırmakları » akıtacağını, bu « fareleri » yok edeceğini ve ülkesini korumak üzere halka silah dağıtacağını duyurur. Rehberin bağlamlarından çıkarılan cümleleri, terörizme karşı mücadeleye değil ama hayali devrimin bastırılmasına yönelik bir çağrı olarak yorumlayan Batılı televizyon kanallarında yayınlanır.

Korkuya kapılan, Libya’nın Doğusundaki siyahi işçiler Cemahiriye devrilmeden önce kaçmaya çalışıyor. Batılıların eski rejimi yeniden tesis etmeleri durumunda köle haline getirileceklerine inanmaktadırlar. BM’ye göre on binlerce kişi sınırlara hücum etti.

25 Şubat’ta Cenevre’de, BM İnsan Hakları Konseyi, Libya İnsan Hakları Birliğinin tanıklıklarını dehşete kapılarak dinler. Diktatör delirmiştir ve « kendi ulusunu katletmektedir ». Pakistan Büyükelçisi aşırı güç kullanımını kınar. Birden Libya resmi heyeti salona girer, dinlenen tanıklıkları onaylar ve diktatöre karşı mücadele eden yurttaşlarıyla dayanışma içerisinde olduğunu duyurur. Bir karar tasarısı hazırlanır ve Güvenlik Konseyine sunulur [6]. Güvenlik Konseyi, ilginç bir şekilde birkaç gündür hazır bekletilen –BM Sözleşmesinin güç kullanımına izin veren VII. Bölümüne dayanarak-1970 Sayılı Kararı [7] hemen onaylar . Karar uyarınca Libya Uluslararası Ceza Mahkemesine sevk edilir ve ülkeye karşı ambargo uygulanır. Ambargo yaptırımı Avrupa Birliği tarafından anında ele alınıp daha da genişletilir. Diğer Batılılardan daha da ileriye giden Sarkozy şu açıklamayı yapar: « Kaddafi gitmelidir! ».

Bulgar hemşirelere işkence yaptırtan eski Adalet Bakanı Mustafa Abdülcelil (yukarıda BHL ile birlikte) geçici hükümet başkanlığına getirilir.

Trablus’u terk eden Adalet Bakanı Mustafa Abdülcelil bir geçici hükümet kurarken, 27 Şubat’ta Bingazili isyancılar Libya Ulusal Geçiş Konseyini (LUGK) kurarlar. Müslüman Kardeşler’in denetimi altında olan bu iki oluşum, bir ulusal birlik havası içerisinde birleşirler. Bingazi’de hiç vakit kaybetmeden eski Kral İdris’in bayrakları boy gösterir [8]. Kralın oğlu S. A. Muhammed Senusi, yaşamını sürdürdüğü Londra’dan, ülkesini yönetmeye hazır olduğunu açıklar.

Batı’ya çağrı yapılması konusunda Libya Ulusal Geçiş Konseyinin tüm üyelerini ikna etmeyi başaramayan Abdülcelil, tam yetkiye sahip ve Kahire’den dönen, Kaddafi Hükümetinin eski iki numarası Mahmut Cibril başkanlığında bir Kriz Komitesini görevlendirir.

Paris’te, Washington’un olayları yönetme şekline hayran olunur. Oysa Bingazi ve Birleşmiş Milletlerden gelen haberlerin tersini söyleyen Trablus’taki diplomat ve gazeteciler, bir devrimi çağrıştıran hiçbir şey görmediklerini belirtmektedirler. Ama gerçeğin ne olduğu önemli değildir, yeter ki görüntü uygun olsun. « Felsefeci » Bernard-Henri Lévy, Libyalı « devrimciler » ile görüştükten sonra, Cumhurbaşkanını özgürlük için girişimde bulunmaya bizzat kendisinin ikna ettiğini belirterek, Fransızları davanın meşruluğuna ikna eder.

Fransız Ordusu Mahmut Cibril’i alır ve Avrupa Parlamentosu önünde, Batının « insani » amaçlı müdahalesini savunmak üzere Strasbourg’a götürür. 10 Mart’ta Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı David Cameron, « rejim » yerine Libya Ulusal Geçiş Konseyinin tanınması ve burada bir uçuşa yasak bölge oluşturulmasını talep etmek üzere Avrupa Birliği Başkanına mektup yazarlar [9]. Tamamen eşgüdümlü bir şekilde, Fransız yeşiller milletvekili Daniel Cohn-Bendit (Mayıs 68’in etkin ajanı) ve Belçikalı Liberal Guy Verhofstadt, aynı gün Avrupa Parlamentosuna Kaddafi « rejimini » kınayan ve sivil halkı diktatörün zulmünden korumak için Libya hava sahasının denetimini ele almaya çağıran bir Kararı onaylatırlar [10]. Yine aynı gün, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, bu uçuşa yasak bölgeyi uygulamaya koymak için gerekli teknik imkanlar üzerinde çalıştığını duyurur.

12 Mart’ta, Arap Birliği, Cezayir ve Suriye’nin muhalefetine rağmen uçuşa yasak bölge ilanını onaylar.

Bu oybirliği konserindeki tek hatalı nota olan Bulgaristan, Abdülcelil’in Bulgar hemşirelere ve Filistinli doktorlara uygulanan işkencenin üzerini örttüğünü unutmadığı için, Libya Ulusal Geçiş Konseyini tanımayı kabul etmez. Öte yandan, Afrika Birliği her türlü yabancı müdahaleye şiddetle karşı çıkmaktadır.

Muammer Kaddafi’nin Yeşil Kitabı.

Libya Arap Cemahiriyesi, Muammer Kaddafi’nin Yeşil Kitabı’na göre örgütlenmiştir. Kaddafi, XIXncu yüzyıl Fransız sosyalist anarşistleri Charles Fourrier ve Pierre-Joseph Proudhon’ın hayranlarındandır. Bunun etkisi altında kalarak emperyalist ordular karşısında halkını savunmaktan aciz bir minimal devlet tasarlamıştır. Bunun dışında, devlete bedevilerin isteklerine cevap verme misyonunu yüklemiştir: bedava ulaşım aracı, ev ve su. Dolayısıyla herkes araba sahibi olduğundan, toplu ulaşım de facto olarak sadece göçmenlere ayrılmıştır. Evlendiğinde herkese bir daire verilmekte, ama bazen evlenmek için üç yıl evin inşaatının bitmesini beklemek gerekebilmektedir. Çölün derinliklerindeki, binlerce yıllık yer altı kaynaklarından su çıkarabilmek için devasa çalışmalar gerçekleştirilir. Ülkeye refah gelir. Afrika kıtasının refahı en yüksek yaşam düzeyine ulaşılır. Ancak eğitim alanında fazla bir şey yapılmaz. Üniversitelerin ücretsiz olmasına karşın, gençlerin birçoğu eğitimine çok erken yaşlarda son vermektedir. Muammer Kaddafi aşiret geleneklerinin önemini küçümsemiştir. 2 milyon Afrikalı ve Asyalı göçmen onlara hizmet ederken, 3 milyon Libyalı ülkede keyif sürmektedir.

19 Mart’ta, 18 devlet (Almanya, Belçika, Kanada, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri, İspanya, ABD, Fransa, Yunanistan, İtalya, Irak, Ürdün, Fas, Norveç, Hollanda, Polonya, Katar ve Birleşik Krallık) ve 3 uluslararası örgüt (Arap Birliği, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler) gerçekleştirecekleri askeri müdahalenin eli kulağında olduğunu duyurmak üzere Paris’te bir araya gelirler [11]. Birkaç saat sonra, Fransa ortaklarının sayısını iki katına çıkarır ve ilk saldırıyı başlatır.

Buna karşın Suriye’de işlerin netleşmesi biraz gecikir. Şam’da gösteri yapılması için 4, 11, 18 ve 25 Şubat’ta ve 4 ve 11 Mart’ta yapılan çağrılar sonuç vermez. Aksine Yemen’de ve Bahreyn’de halk davet edilmeden sokaklara çıkar.

Yemen’de, aralarında Nobel Barış Ödülüne layık görülen genç Tevekkül Karman’ın da bulunduğu Müslüman Kardeşler bir « devrim » başlatır. Ama Libya gibi bu ülke de aşiret düzeninde örgütlenmiştir ve bu yüzden olayların sadece siyasal olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Nicolas Sakozy, Alain Bauer’e Bahreyn’deki devrimi bastırma talimatı verir.

Suudi Arabistan, Bahreynli efendilerinin talebiyle, ABD’nin 5nci filosuna ev sahipliği yapan bu minicik krallıkta « düzeni sağlamaya » gelir. Birleşik Krallık, sömürgecilik döneminde (yani 1971’den önce) baskıyı yöneterek harikalar yaratan işkenceci Ian Anderson’u bölgeye gönderir. Bu arada Fransa polisin yeniden örgütlenmesi için, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin güvenlik danışmanı ve aynı zamanda ABD’de NSA eski sorumlusu ve Fransa Büyük Doğu Locasının eski Büyük Üstadı olan Alain Bauer’i gönderir [12].

Kargaşa bulaşma yoluyla yayılır, artık geriye bunun halk tarafından başlatıldığına ve demokrasi kurmayı hedeflediğine herkesin inandırılması kalır.

(Sürecek…)

Çeviri
Murat Özdemir

Bu kitap Türkçe olarak bilgisayar versiyonunda bulunmaktadır.

[2« Washington regarde se lever "l’aube de l’odyssée" africaine », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 19 mars 2011.

[3Sarkozy manovra la rivolta libica”, di Franco Bechis, Libero, 23 marzo 2011. English version: “French plans to topple Gaddafi on track since last November”, Voltaire Network, 25 March 2011.

[4« Un avion présidentiel dans la 4e dimension », par Patrimoine du Peuple, Comité Valmy , Réseau Voltaire, 6 mars 2011.

[5Rapport des services de Renseignement extérieurs libyens.

[6« Résolution du Conseil des droits de l’homme sur la situation en Libye », Réseau Voltaire, 25 février 2011.

[7« Résolution 1970 et débats sur la Libye », Réseau Voltaire, 26 février 2011.

[8« Quand flottent sur les places libyennes les drapeaux du roi Idris », par Manlio Dinucci, Traduction Marie-Ange Patrizio, Réseau Voltaire, 1er mars 2011.

[9« Lettre conjointe de Nicolas Sarkozy et David Cameron à Herman Van Rompuy sur la Libye », par David Cameron, Nicolas Sarkozy, Réseau Voltaire, 10 mars 2011.

[11« Déclaration du Sommet de Paris pour le soutien au peuple libyen », Réseau Voltaire, 19 mars 2011.