Beyaz Saray ve Pentagon’un yeni anlaşması

6 Kasım 2018’deki parlamento seçimleri Başkan Trump’ın Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu kaybetmesiyle sonuçlandı. Demokrat Parti bunun üzerine onun görevden alınmasına kesin gözüyle bakıyordu.

Tabii ki, bunu meşrulaştıracak hiçbir şey yapmamıştı, ama tam da iç savaş sırasında olduğu gibi, bir histerik ortam ABD’nin iki bileşenini karşı karşıya getiriyordu [1]. İki yıldan beri, ekonomik küreselleşmenin taraftarları Rus patikasını izliyor ve Savcı Robert Mueller’in, Başkan Trump’ın vatana ihanet ettiğini kanıtlamasını bekliyorlardı.

Robert Mueller, Federal devletin çıkarlarını her daim Hakikat ve Hukuk’un önünde tutmuştu. Lockerbie saldırısı sırasında, daha sonra İskoç adaleti tarafından geçersiz kılınacak bir kanıtı temel alarak Libya patikasını icat eden oydu [2]. Yine, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, üç uçağın, hiçbiri yolcu listelerinde yer almayan 19 Müslüman hava korsanı tarafından kaçırıldıklarını ifade eden de oydu [3]. Rus soruşturması konusunda vardığı sonuçlar daha işe koyulmadan biliniyordu.

Dolayısıyla Donald Trump siyasi yaşamının devamını derin devlet ile müzakere etti [4]. Başka seçeneği de yoktu. Rumsfeld/Cebrowski planının [5] ülkeyi bir büyük savaşa sürüklememesi koşuluyla uygulanması konusunda mutabık kalındı. Bunun karşılığı olarak da, Savcı Robert Mueller çark ederek, Başkan Trump’ın vatana ihanet soruşturmasından muaf olduğunu açıkladı [6].

Onu izleyen şahinler, neo-con’ların dönüşünü dayattılar. American Jewish Comittee (AJC) çevresinde oluşturulan bu New-York’lu Troçkist grup, Ronald Reagan tarafından maaşa bağlanmıştı. « Dünya Devrimi » idealini « ABD Dünya emperyalizmi » idealine dönüştürmüştü. O günden beri, iktidardaki başkanın rengine göre, bir gün Cumhuriyetçi, ertesi gün Demokrat olmak üzere, tüm yönetimlere katılmıştır. Bugüne kadar bunun tek istisnası, onu kendisine özel ajansları olan NED (National Endowment for Democracy) ve USİP’ten (United States İnstitute of Peace) kovmayan Trump yönetimi olmuştur.

Böylece, 25 Ocak 2019’da Dışişleri Bakanlığı, Venezüella dosyasın Elliot Abrams’a emanet etti. Adı her türlü devlet yalanı ve manipülasyonu ile birlikte anılmaktadır [7]. Bu şahıs, 1981-85’te İran-Kontra operasyonunun ve 2003’teki Irak’a yönelik savaşın mimarlarından biri olmuştur. Atanır atanmaz, seçilmiş Devlet Başkanı Nicolás Maduro’yu devirmek üzere ABD’nin Güney Amerika askeri komutanlığı (SouthCom) ile birlikte çalışmıştır.

Aynı zamanda hem Rumsfeld/Cebrowski stratejisini –on beş yıl boyunca Büyük Ortadoğu’da konuşlandığına tanık olduğumuz– ve 23 Şubat 2018’de Amiral Kurt Tidd tarafından 23 Şubat 2018’de yazılan ve Stella Calloni’nin geçtiğimiz Mayıs ayında ortaya çıkardığı SouthCom’un [8] gücünün zayıflamasını [9] biliyoruz artık. Günümüzde yaşananlar bunun apaçık uygulamasıdır.

Venezüella fiyaskosu

30 Nisan’da, SEBİN Başkanı General Manuel Figuera’nın ihanetinin tarafından ortaya çıkmasıyla ABD operasyonunun ve tutuklanmasından önce aceleyle gerçekleştirdiği darbenin başarısızlığa uğraması, SouthCom’un hazırlıksızlığını ya da daha çok Venezüella toplumunu yeterince tanımadığını doğrulamaktadır. Altı ay boyunca hazırlanan ABD devlet aygıtı, sahadaki farklı ajanslarının ve adamlarını birlikte çalıştıramamıştır. Ülkedeki başıbozukluğa rağmen, Bolivarcı ordu onu savunmaya hazırdı.

Washington, Lima Grubu (Meksika hariç) ve müttefiklerinin, Juan Guaidó’yu Nicolás Maduro’nun yerine önceden Venezüella devlet başkanı olarak tanıması, ABD kampını çözümlenemez sorunlara sürükler. Daha şimdiden İspanya, kendi ülkesindeki Venezüellalılar ve Venezüella’da ikamet eden İspanyollar için muhatabını kaybetmesinden kaygılanan ilk ülke olmuştur. Hiçbir zaman, bir savaş sırasında bile, anayasal olarak seçilmiş bir devlet başkanı ve yönetiminin tanınmaması söz konusu olmamıştı.

Washington, birkaç hafta içerisinde, daha önce tam da 2003’te Irak Hazinesine, 2005’te İran Hazinesine ve 2011’de Libya Hazinesine karşı yaptığı gibi, Venezüella’nın yurtdışındaki alacaklarının büyük bölümünü çaldı [10]. Bu para, JCPOA mutabakatı sırasında bunu başaran İranlılar dışında, ona sahip olan halklar tarafından hiçbir zaman geri alınamadı. Irak ve Libya rejimleri devrildiler ve ardılları olayı adalete taşımaktan özenle kaçındılar. Ancak bu kez Bolivarcı Cumhuriyet dik durmasını bildi ve durum ABD için sürdürülemez bir hal aldı.

Daha küçük ölçekte, Washington’un ABD başkentindeki Venezüella Büyükelçiliği olayını nasıl yöneteceğini gözlemlemek ilginç olacaktır. Büyükelçiliktekileri boşaltmak ve yerlerine Juan Guaidó tarafından belirlenen bir ekibi yerleştirmek üzere buraya polisler gönderildi. Ancak büyükelçiliğin meşru sakinleri, su ve elektriklerinin kesilmesine karşın teslim olmayı reddetmiştir. Zaman içerisinde, kendilerine yiyecek getiren Afro-Amerikalı rahip Jesse Jackson olmak üzere takviyeler almışlardır. Sonuç olarak sınır dışı edilmişlerdir. Şimdi Washington kendini nasıl meşru göstereceğini bilememektedir.

İran aldatmacası

Maçın son düdüğünü çalan Donald Trump, birliklerine uzlaşmalarını anımsattı: Maduro’yu devirmeye « evet », klasik bir savaşa girişmeye « hayır ». Başkan Donald Trump bir Jacksoncudur; güvenlik danışmanı John Bolton bir istisnacı [11]; ve onlara karşı kampanya yürüten Elliot Abrams bir neo-concudur –başka hiçbir ülkede (İsrail’deki neo-concular hariç) var olmayan üç ideoloji–. Bu koşumun iş göremeyeceği aşikardır.

Venezüella’daki başarısızlığının sorumluluğunu başkasına yükleme arayışında olan derin devlet, Elliot Abrams’ı kurtarmak ve John Bolton’dan kurtulmak için hemen İran aldatmacasını devreye soktu. ABD basını birincisini savunurken, ikincisini suçlamaktadır [12].

Pentagon ve Beyaz Saray arasındaki çatlağı fark eden Demokratlar vakit kaybetmeden Rus müdahalesi iddiasını, bu kez başkanın büyük oğlu Donald Jr.’a yüklenerek yeniden gündeme getirmişlerdir.

İran dosyası birincisinden çok farklıdır. ABD, Venezüella’da 2002’den beri Bolivarcı modele ve Latin Amerika’daki aurasına karşı çeşitli operasyonlar yürütürken, halkına karşı ancak geçtiğimiz yıl hareket etmeye başlamıştır. Aksine, İran halkı XXnci yüzyılın başından beri sömürgecilikle baş etmek zorunda kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz işgali sırasında açlık ve hastalıktan 8 milyon İranlı ölmüştür [13]. Milliyetçi Başbakan Muhammed Musaddık’ın 1953’te ABD ve Birleşik Krallık tarafından devrilmesini, herkesin bildiği SAVAK’ın korkunç zulmünü dayatan Nazi Generali Fazlullah Zahidi’nin iktidarı izlemiştir. Washington’un konuyla ilgili hiçbir zaman uluslararası adalete başvurmaması ve serbest bırakılan iki deniz piyadesinin İranlıların yorumunu teyit etmiş olmalarına karşın, CİA ajanlarının ABD Büyükelçiliğinde kendilerine ayrılan bir katta suçüstü yakalanması, Batı tarafından « diplomatların rehin alınması » (1979-81) şeklinde sunulmaya devam edilmektedir. Batılılar 1980’de Irak’tan İran’a karşı savaşmasını talep etmişlerdir. Birbirilerini boğazlamaları için iki tarafa da silah satmış ve savaşın yönü değişmeye başlayınca Iraklılarla birlikte saf tutmuşlardır. Hatta Fransız halkının bilgisi haricinde bir Fransız uçak gemisi çatışmalara dahi katılmıştır. Bu savaş İran tarafında 600 000 kişinin ölümüne yol açmıştır. 1988’de ABD ordusu en ufak bir özür dahi dilemeden İran Hava Yolları’na ait bir yolcu uçağını düşürerek 290 sivilin ölümüne neden olmuştur. Nükleerle ilgili ağır yaptırımların saçmalığından bahsetmiyoruz bile: ABD ve İsrail, Tahran’ın Şah’ın atom bombası programını sürdürdüğünü iddia etmektedir. Oysa bizzat Binyamin Netanyahu tarafından yayınlanan en güncel belgeler bunun bir dış kestirim olduğunu ortaya koymaktadır. Devrim Muhafızları sadece ve sadece bir şok dalgası üreteci [14] üretmeyi öngörüyordu. Gerçi bu da bir bombanın birleşimine dahil olabilmekle birlikte, kendi başına bir kitlesel imha silahı değildir.

Dolayısıyla İran işte bu bağlamda, taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumda –bu durumda ABD– anlaşmanın tanıdığı haktan faydalanarak nükleer mutabakatının (JCPOA) bir maddesine uymayacağını açıklamıştır. Bunun dışında, yükümlülüklerini yerine getirme niyetinde olup olmadığını söylemesi için Avrupa Birliği’ne iki aylık süre tanımıştır. Son olarak bir ABD istihbarat ajansı, Rehber Seyyid Ayetullah Ali Hamaney’in yazdığı, Erbil ve Bağdat’ta bulunan ABD diplomatlarına yönelik saldırı hazırlığı içerisinde olduğunu düşündüren bir nottan hareketle uyarıda bulundu.

Buna cevaben,

 1. Washington Körfez’e bir savaş gemisi grubu gönderdi ve Irak’ta bulunan acil durum personeli dışındaki tüm personelini geri çekti.
 2. Tahran’ı petrol tesislerine yönelik sabotaj düzenlemekle suçlayan Suudi Arabistan, Washington’a İran’a saldırmaya çağırıyor. Bahreyn vatandaşlarından acilen İran ve Irak’ı terk etmelerini istedi. ExxonMobil, Irak’taki West Qurna 1 şantiyesindeki personelini geri çekti.
 3. CentCom Komutanı General Kenneth McKenzie Jr. destek talebinde bulundu.
 4. New York Times, İran’ın 120 000 ABD askeriyle işgalini öngören bir planı ifşa etti. Plan, Tahran’ı müzakere çağrısında bulunan Donald Trump tarafından hemen yalanlandı.

Bütün bunlar çok ciddi görünmemektedir.

Basında yer alan değerlendirmelerin aksine:

 1. Diplomatlara yönelik olası saldırıyla ilgili ABD istihbarat raporu Rehber Ali Hamaney’in bir notuna dayandırılmaktadır. Ancak analistler, aynı belgenin farklı bir şekilde yorumlanabileceği konusunda hemfikirdirler [15].
 2. ABD deniz taarruz grubu Körfez’e İran’ı tehdit etmek üzere gitmemiştir. Bu grubun uzun zaman önce AEGİS deniz füze kalkanı savunma sistemini test etmek üzere buraya gitmesi gerekiyordu. Bu konuşlanmaya katılan İspanyol firkateyni Méndez Núñez, bu karmaşık duruma bulaşmamak için görevi sürdürmeyi reddetmiştir. Hürmüz Boğazını geçmemiştir ve Bab el-Mendeb’te beklemektedir [16].
 3. Irak’taki diplomatik personelin geri çekilmesi, Mart ve Nisan ayında Afganistan’daki diplomatik personelin beklenmedik bir şekilde geri çekilmesi faaliyetinin bir devamıdır [17]. Diplomatik görev yerlerinin yeniden düzenlemesi savaşın yaklaştığı anlamına gelmemektedir. Hatta aksine Rusya ile müzakere edilmiştir.
 4. Üstelik İran yanlısı Iraklı milislerin desteği olmadan, ABD’nin bu ülkede tutunamayacağı bir gerçektir.

Ne yazık ki, İran hükümeti Başkan Trump ve ekibiyle her türlü teması reddetmektedir: Şeyh Haran Ruhani’nin milletvekili olduğu dönemde, İran-Kontra olayında Batılıların önde gelen muhatabı olmuştur. Elliot Abrams’ı şahsen tanımaktadır. ABD derin devletinin Ayetullah Haşimi Rafsancani –bu silah kaçakçılığı sayesinde İran’ın en zengin milyarderi haline gelen– ile temas kurmasını sağlamıştır. ABD sunulan bu hizmeti temel alarak, Mahmud Ahmedinejad’ın –seçimlere katılımı engellenen ve başlıca üyeleri bugün hala hapiste olan– ekibi karşısında zafer kazanmasını kolaylaştırmıştır. Doğru ya da yanlış, Donald Trump’ın nükleer mutabakatından geri çekilmesi kararının kendisini devirmek üzere 2017 Aralık’ındaki halk memnuniyetsizliğini kullanmayı hedeflediğini düşünmektedir. Maastricht ve onu izleyen anlaşmaların Brüksel’in NATO’yu izlemekten vazgeçmesini engellemesine karşın, Avrupa Birliği’nin kendisinden yana olduğunu düşünmekte ısrar etmektedir. Bu nedenle Donald Trump’ın müzakere teklifini iki kez reddetmesi ve küreselcilerin Beyaz Saray’a geri dönmesini beklemesi mantıklıdır.

Tabii ki, bu kötü oyuncu kadrosuyla, bu sahnelemenin yoldan çıktığı ve bir savaşa yol açtığı gerçeğini dışlayamayız. Aslında, Beyaz Saray ve Kremlin birbiriyle konuşmaktadır. Ne ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ne de Rus mevkidaşı Sergei Lavrov bu olaylar zincirinin çarkına kapılmak arzusunda değildir.

Çeviri
Osman Soysal

[1ABD’de reform mu olacak yoksa parçalanacak mı?”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 26 Ekim 2016.

[2« Lockerbie : vers une réouverture de l’enquête », « L’AFP réécrit l’affaire de Lockerbie », Réseau Voltaire, 29 août 2005 et 20 mai 2012.

[5ABD’nin dünyaya dair askeri projesi”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 22 Ağustos 2017.

[6Report On The Investigation Into Russian Interference In The 2016 Presidential Election, Special Counsel Robert S. Mueller III, March 2019.

[7« Elliott Abrams, le "gladiateur" converti à la "théopolitique" », par Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 14 février 2005.

[8Plan to overthrow the Venezuelan Dictatorship – “Masterstroke””, Admiral Kurt W. Tidd, Voltaire Network, 23 February 2018.

[9ABD’nin Venezüella’ya yönelik « usta hamlesi »”, yazan Stella Calloni, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 22 Mayıs 2018.

[10#Trump desbloquea Venezuela, Gabinete de Ministros de Venezuela, 2019.

[11BM, ABD’nin « istisnacılığı » ile işlevsiz hale getirildi”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 2 Nisan 2019.

[12White House Reviews Military Plans Against Iran, in Echoes of Iraq War”, Eric Schmitt and Julian E. Barnes, New York Times, May 13, 2009. “Trump, frustrated by advisers, is not convinced the time is right to attack Iran”, John Hudson & Shane Harris & Josh Dawsey & Anne Gearan, Washington Post, May 15, 2019.

[13The Great Famine and Genocide in Persia, 1917–1919, Majd, Mohammad Gholi, University Press of America (2003).

[14Shock Wave Generator for Iran’s Nuclear Weapons Program: More than a Feasibility Study David Albright & Olli Heinonen, Fondation for the Defense of Democracies, May 7, 2019. (PDF - 4.3 Mo)

[15Intelligence Suggests U.S., Iran Misread Each Other, Stoking Tensions”, Warren P. Strobel & Nancy A. Youssef & Vivian Salama, The Wall Street Journal, May 16, 2019.

[17Beijing, Moskova ve Washington, gizlice Afganistan konusunda anlaştı”, Tercüme Osman Soysal, Voltaire İletişim Ağı , 27 Nisan 2019.